Covid-19 süreci hayatın
her alanında olduğu gibi turizmde de gelecek stratejilerini öne çekti ve birçok
yeniliği de zorunlu kıldı. Bu anlamda son 10 yıldır hep gündemimizde olan ve iklim
değişikliğinden, dijitalleşmeye, yerelleşmeye, turizm yönetiminde iş birliği ve
turist davranışlarına kadar pek çok konu acil kodu ile önümüzde duruyor. Bu
süreçte belki yaşadığımız krize karşı tepkilerimiz eski yöntemlerle oldu ama yakın
ve orta vadede yepyeni bir yaşam ve iş yapma biçimi oluşturmamız gerekliliği bizleri
bekliyor.
Özellikle son yıllarda gündemimizde olan sürdürülebilirlik, akıllı destinasyonlar ve yenilik
yaklaşımı bu süreçte önemini tescilledi.
Turizm ile ilgili
olarak yönetim yaklaşımımızın odağında global anlamda gezegenimiz ve yerel
anlamda da halkın refahı ve kalkınma olacak. Bununla ilgili başlıca ilkeleri
şöyle sıralayabiliriz:
1)
Sürdürülebilir Gelişme: Sürdürülebilirlik
her destinasyonun birinci ilkesi olmak durumunda. Bu ilkeyi sağlayamayan hiçbir
köy, kasaba, şehir kısacası destinasyonun kendi geleceğini gerçekleştirme şansı
olmayacaktır. Bu yönde atılacak her küçük adımın bile çok büyük değişiklikleri
tetikleyeceğini anlamalı ve “Yeni Normal” i de böyle görmeliyiz. Kendi
çevremizde dahi yeni bir park, dikilen bir ağaç, yeni bir bisiklet yolu vb.
küçük değişikliklerin insanları fazlasıyla mutlu ettiğinin farkına varmalıyız.
2) Eyleme
Geçiş: Bahsettiğimiz sürdürülebilirlik
anlayışını eyleme -şimdi- hemen geçirmeliyiz, yarın zamanımız olmayabilir.
Turizm sektöründe de yönetimden işletme unsurlarına kadar sürdürülebilirliği
eyleme geçirdiğimizi göstermeliyiz. Burada da her küçük hareketin bizi
rakiplerimizden ayırabileceğini unutmamalıyız. Bu tavrınızı gören insanlar sizi
tercih edecektir.
3) Büyük Veri: Hayatımıza iyiden iyiye giren büyük
veriyi pazarlama ve tanıtımda kullanırken bunun gittikçe kişiselleştiğini ve
kişiye özel anlatım geliştirmede kullanılarak duygulara hitap edildiğini
görebiliyoruz. Böylece Büyük Veri (Big Data) sadece kalabalık yönetimi için
değil, kişiye özel ürünlerin geliştirilmesi ve az bilinen yer ve hikayelerin
bulunup insanlarla buluşturulmasında kullanılır hale gelmiştir. ‘Yeni Normal’
tam da bunu istemektedir.
4) Destinasyon
Yönetimi: Destinasyon
yönetimi derken aslında bir yerin yönetiminden ve ona ilişkin kurumsal
organizasyondan bahsediyoruz. Bu sadece turizmle ilgili olmayıp turizmde
istenen sonuçlara ulaşılması için söz konusu yerin iyi yönetilmesini ve
insanların ihtiyaçlarına cevap vermesini (yerel halk ve ziyaretçiler)
anlıyoruz. Özellikle turizmle ilgili olarak destinasyon yönetim
organizasyonlarında gelinen noktada tanıtım ve pazarlama işlevinin ötesine
geçerek yönetim fonksiyonunun arttığını gözlemliyoruz. Ülkemiz açısından da özellikle
turizm hedefleri ile ilgili olarak, destinasyonlarımızın (bölge, şehir, kasaba,
köy) meseleyi bir yönetim ve kaçınılmaz olarak da kalkınma konusu olarak ele
almaları yararlı olacaktır. Önümüzdeki süreçte şehirlerimizin sürdürülebilir
kalkınma yolunda ‘iyi yönetim’ kavramına odaklanacakları ve buna ilişkin
yaklaşımların çoğalacağını göreceğiz. Bir ‘şehri’ ‘iyi yönetmenin’
o destinasyonu ‘iyi tanıtmak’ olduğu anlayışı yaygın hale
gelmektedir.
5) Birlikte
Çalışma: Eğer
sürdürülebilir kalkınma anlayışını benimseyeceksek bu hedefe ancak bütün
paydaşlarla birlikte çalışarak ulaşabileceğimizi kabul etmeli ve buna ilişkin
kurumsallaşmayı desteklemeliyiz.
6) Marka
Değerleri: Somut ve somut
olmayan değerlerimizin iletişimini şeffaf ve doğru bir şekilde yapmalıyız.
Hayatın merkezinde değerlerimiz vardır ve bizi biz yapan değerlerden ödün
verilmemelidir. Bizi farklılaştıran da o değerlerdir. Değerler sizin kim ve ne
olduğunuzla doğrudan ilgilidir, kaybederseniz birçok şeyi de kaybedersiniz.
7) Tanıtım
ve İletişim Stratejisi: Ana hedefi belirlemeliyiz. Hikayenizin sürükleyici bir ana fikri olmalı.
Yapacağınız iletişimde insanların duyguları ve istekleriyle sizin onları nasıl
karşılayacağınız ilişkisini iyi kurgulamalısınız.
Peki bu noktada Dizayn
neden önemlidir?
Covid-19
sonrası Turizm Destinasyonları için dizayn düşünceyi etkinleştirmek ve pratiğe uygulamak:
Yaşadığımız
Covid-19 salgını süreciyle birlikte turizmi yeniden tanımlama adeta yeniden
dizayn etme gerekliliği bulunuyor. Dizaynı burada yönetsel anlamda, fikirleri
eyleme dönüştürme noktasında izlenecek yol olarak algılamamız gerekir. Yeni
normale göre yeni bir gelecek oluşturacaksak bunu öncelikle düşüncelerimizde
dizayn etmeliyiz. Bunu yaparken de insanlarla (yerel halk ve ziyaretçiler) yer
(destinasyon) arasında karşılıklı yarar ilkesindeki ilişkiyi düzenlemeliyiz. Bu
noktada dizayn düşünce yaratıcı, çoğulcu ve iş birliğine dayalı
bir yaklaşımın işlemesinde önemli bir rol oynar. Bu kural hayatın her
noktasında geçerlidir ancak bu defa etkili bir yöntem olarak zaman kaybetmemek
ve gelişmelerin gerisinde kalmamak için öne sürmekteyiz.
Yönetimle
ilişkili olarak fikirlerimizi ve buna bağlı eylemlerimizi dizayn etmenin bu
fikirlerin eyleme geçişini hızlandırdığını ve etkinleştirdiğini görebiliriz. Bu
aynı zamanda bize geniş bir bakış aşısı da sağlayacaktır.
Bir sorunu
veya olayı iyi tanımlamak onun çözümü ve sonuca vardırılmasında öncelikli
konudur. Bu noktada bir diğer önemli husus insanların bir sorunu çözmek veya
bir amacı gerçekleştirmek için duyacağı istek, heyecan, odaklanma ve adanmışlıktır. Yeni ve
etkili fikirler böyle bir atmosferde doğacaktır.
Fikirlerimizi
prototipler haline getirmeyi öğrenmeliyiz, onları test ederek ve sonuçlarını
değerlendirerek tekrar şekillendirmeli ayrıca insanların tepkilerini de
gözlemlemeliyiz.
Bu
açıklamalardan sonra turizmin yeniden canlanmasına odaklanırsak;
1) Destinasyonun
durumunu tespit edip zorluklar veya yıpranmışlıklar varsa onların giderilmesi
için bir planlama yapılmalı.
2) Destinasyonu
yeniden pozisyonlama için çalışma başlatılmalı;
-Yeni normalde
yeni ihtiyaçlar ve yeni ziyaretçi tanımı dikkate alınmalı.
- Yerel, bölgesel
ve yerli yeni pazar ve yeni ziyaretçiler incelenmeli.
-Korona virüs
sonrası davranışlar ve segmentleri tespit, analiz çalışması yapılmalı.
3) ‘Deneyim’
dizayn edilmeli;
-Destinasyon
deneyimi kurgulanmalı.
-İnsanın
ihtiyaçları karşılanmalı.
4) Yeni Hikaye:
Yeni anlatı; yeni bir hikaye anlatımı yaratmak, umutlu hikayeler oluşturmak
için çalışılmalı.
Korona virüs
sonrası dönem iyi analiz edilerek bunun sadece bir sağlık sorunu olmadığı ve
etkilerinin değişen kültürle birlikte yaşamın her alanında devam edeceği
unutulmamalıdır. Korona virüs salgını yaşamımızda değiştirmemiz gereken,
insanlığı ve gezegenimizi yoran davranışlardan uzaklaşarak, turizm ve seyahat
alışkanlıklarımızda da doğaya, tarihsel ve kültürel varlıklara, yerel yaşama ve
ürünlere saygılı ve sorumlu davranılmasını hatırlatmıştır.
Bu anlayışla dizayn düşünmeyi etkin kılarak yörelerimizdeki turizm faaliyetlerini, ürünleri ve yönetim anlayışımızı yeniden kurgulamaya
odaklanarak yerel kalkınma ve markalaşmaya ivme kazandırmanın mümkün olduğu görülebilir.
İrfan ÖNAL, 21
Ağustos 2020
Yorumlar
Yorum Gönder