Ana içeriğe atla

COVID-19 Sonrası “Güvenli Turizm Koridoru Projesi” Pier to Pier Project for Tourism

 


Türkiye C-19 salgını ile ilgili olarak şu an geçerli kısıtlamaları tedrici kaldırdıkça özellikle pazar ülkelerinin hatta yeni pazarların da içinde olduğu “Güvenli Turizm Koridoru Destinasyonları” (Safe Tourism Corridors for Destinations) ağı oluşturmak için girişimde bulunabilir.  Bu güvenliği birlikte sağlamak işbirliğini gerekli kılacaktır.

“Safe Zone” lar (Güvenli Destinasyonlar) oluşturup işbirliği yaptığımız ülkelerden turist akışı başlatılabilir kanaatindeyim.

Pazar ülkelerinin içinde bulunduğu bu iş birliği grupları sayesinde seyahat hareketleri başladığında turist sayısının hacmi, niteliği ve zamanı açısından yeni ülkelerle güvenli turizm koridorları kurulması için deneyim sağlanmış olacaktır.

İkili işbirlikleriyle aynı zamanda kendi havalimanlarımızda veya işbirliği yapılan ülke havalimanında karşılıklı anlaşmalarla C-19 Test Bölgesi oluşturulup kısa sürede yolcuya bu sonuçlar verilebilir (Safe Travel Passport). Bu, daha sonraki adımlar için birçok kolaylığı sağlayacaktır. Bütün bu protokoller ülkelerin oluşturacağı çalışma grubu içinde detaylandırılır ve sonuca bağlanır.

C-19 Pandemisinin turizme negatif etkileri ikili işbirlikleriyle azaltılabilir ve düzenli gruplarla hem doğrudan turizm işletmeleri ve hem de turizme mal ve hizmet sağlayan alt sektörler harekete geçirilebilir.  

Ana pazarlarımızdan İngiltere her ne kadar dışarıdan gelecek insanlara 14 gün karantina kuralını getirmiş olsa da iki gün önce bir milletvekilinin önerdiği projeyle “air bridge” (hava köprüsü) teklifi tartışılmaya başlanmıştır. Bu proje salgını kontrol altına almış ülkelerle turizm hareketini başlatmayı önermekte ve böylece sıkıntılı turizm ve hava yollarını desteklemeyi amaçlamaktadır. Fikir tur operatörlerinin de desteğini almıştır.

Türkiye öncelikle İngilizlerle “air bridge” projesini gerçekleştirecek çalışmanın imkanlarını araştırabilir. Ayrıca kendi öne süreceği “pier to pier” (rıhtımdan rıhtıma- güvenli seyahat) projesi ile uygun şartları sağlamış birçok ülkeyle 2020 yaz ve sonbahar için turizm hareketini gündeme getirebilir. Bu proje aynı zamanda Türkiye gibi önemli bir turizm ülkesinin kendi inisiyatifiyle geliştirdiği bir proje olarak PR katkısı da yapacaktır.

Bu yönde geliştirilecek politikaların özellikle Baltık Cumhuriyetleri, Polonya, Romanya ve Bulgaristan çizgisinde bir grup ülke ile Balkanlar çizgisi ve Türki Cumhuriyetler bölgesinde uygulanabileceği düşünülmektedir.

Ayrıca AB Aday ülkesi olarak Avrupa Birliğine karşı yükümlülüklerimiz bir takım hakları da içermektedir. C-19 sonrası için AB’nin kendi içinde oluşturmaya çalıştığı ve yaz mevsimine yönelik turizm hareketini başlatma projelerine Türkiye’nin de dahil edilmesini sağlayacak hukuki ve pratik yöntemlerin araştırılması yararlı olacaktır.

Ankara, 21 Mayıs 2020

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Müzik Turizmi

Günümüzde gittikçe bireyselleşen kültür ve turizm faaliyetlerinin artık iç içe geçtiğini çok net görebiliyoruz. Kültür her alanıyla çok büyük bir içerik üreticisi konumundadır. Turizm sektörü ise bu içeriği –yaşam deneyimi- değerlendirmek ve insanlara sunmak için çalışma alanını sürekli genişletme ihtiyacı içinde olup insan hayatı ve istekleri de bu iş birliğini zorunlu kılmaktadır. İşte bu alanlardan bir tanesi de müzik’tir. Müzik ve turizm artık çok sık birlikte anılmakta ve bu iki alanın insan hayatına sunduğu yaşam kalitesi, birlikte üretimleri ve fırsatları da değerlendirmek gerekliliğini ortaya çıkarmaktadır. Müzik yeni gastronomi’dir. UNWTO (Birleşmiş Milletler Dünya Turizm Örgütü), Sound Diplomacy ve ProColombia işbirliğinde 2018 yılında hazırlanan ve WTM London 2018’de de sunuşu yapılan raporun çarpıcı bölümlerini aktarmak faydalı olacaktır, nitekim ülkemiz için de hem turizm sektörünü hem müzik sektörünü yakından ilgilendiren bu konu ile ilgili bir strateji gelişti

Sud de France örneğinde Kolektif Markalar ve Yerel Kalkınma

  Yöresel Ürünler ve Coğrafi İşaretler Türkiye Araştırma Ağı (YÜciTA) ile Muğla Ticaret ve Sanayi Odası tarafından 20 Ekim 2023 günü gerçekleştirilen Muğla Uluslararası Coğrafi İşaretli Ürünler Zirvesinin odak konusu, coğrafi işaretler, gastronomi ve turizmden ilham alarak, yöresel markaların kolektif yönetimi ve kalkınmaya desteklerinin sağlanmasıydı. Söz konusu zirve kapsamında, ülkemizde coğrafi işaretler ve turizmin ortak problemi ve ihtiyacı olan yönetim/yönetişim konularının çözümüne ilişkin iyi bir örnek olarak gördüğümüz Sud de France (SdF) ile ilgili sunumu Bölge Danışmanı M. Rene Moreno gerçekleştirdi, aşağıda SdF’ye ilişkin verilen bilgiler Sayın Moreno’nun sunumundan derlenmiştir. İnsanlığın yaşadığı Covid-19 salgının etkilerini sürdürdüğünü söyleyerek konuya başlamanın doğru olacağını düşünüyorum. Özellikle “Yeni Normal” olarak adlandırılan gelişmeler aslında değişen düşünce yapısı ve yeni değerlere işaret ediyordu. O günlerde turizm ile ilgili yazılarımda destinasyonl

SÜRDÜRÜLEBİLİR DESTİNASYON YÖNETİM TASARIMI (1): VERİ VE AKILLI DESTİNASYONLAR

  Bir destinasyonun sürdürülebilirliği, sakinlerinin ihtiyaçları, refahı ve yaşam kalitesi ile ziyaretçilerinin ihtiyaçları, refahı ve deneyim kalitesi arasında ne kadar iyi denge kurabildiğine bağlıdır; bu bir yönetim konusudur. Bu hassas denge, sürdürülebilirliğin belirli bir destinasyonun tüm çevresel ve toplumsal yönlerini içeren karmaşık, çok boyutlu bir kavram olduğu anlamına gelir. Bununla birlikte, seyahat başlı başına acil bir küresel sürdürülebilirlik sorununa -iklim acil durumu- büyük ölçüde etkide bulunuyor ve dünyadaki karbon emisyonlarının kabaca %8'ini oluşturuyor. Bu zorlu sorunu ele almak ise endüstrinin öncelikler listesinin başında gelmektedir. Burada, bir yönetim yaklaşımı olarak tasarım yönetimi (Design Management) ve veriler çözümde çok önemli bir rol oynayabilir, gerçek sürdürülebilirlik için atmamız gereken adımları yönlendirebilir. Veri ve sürdürülebilirlik arasındaki ilişki Turizm her şeyle ilgilidir, bu nedenle her şeyi ölçümlemeli ve destinasyo