Ana içeriğe atla

Asıl Şimdi Güvenli Turizm Koridorları!..

 



Malum, Koronavirüs yaklaşık bir yıldır hayatımızda. Geçtiğimiz yıl burada salgının turizme etkileri ile ilgili birçok yazıda yorumlar yapmış, hatta projeler sunmuştum. Turizm sektörü ile ilgili herkesin de benzer çabaları oldu. Bahsettiğim projelerden biri de geçtiğimiz Nisan ayında düşündüğüm ve Ağustos’ta bu platformda yazdığım “Güvenli Turizm Koridorları” ile ilgili (Pier to Pier Project for Safe Tourism) idi. O zamanlar birçok ülke benzer projeler geliştirdi ve uyguladı. Kimi nispeten başarılı oldu, kimi de başlamadan bitti. Ancak böyle projeler geliştirirken ülkelerin özgün durumlarını mutlaka göz önünde bulundurmak gerekiyor. Bizim de kendi kurallarına göre işleyen bir turizm endüstrimiz var. Birkaç destinasyona yoğunlaşmış dar alanda yüksek turist rakamlarına dayalı bir sektörel yapıya sahibiz. Salgın şartlarında turizm faaliyetlerini sürdürürken bu yapının bazı avantajlarını da yaşadık. Örneğin geçtiğimiz yaz 4 destinasyonumuzun turist trafiğine açılabilmesi otellerimizin “Safe Tourism” konseptiyle hijyen kurallarını iyi uygulamaları bu yapının bir sonucuydu.  Böylece “Safe Tourism” uygulamalarını resort otellerimiz kanalıyla yönetmek ve salgında turist ağırlayabilmek imkânı oldu.

Salgının şu anki gidişatı ise geçen yılki stratejilerin geliştirilmesi gerektiğini gösteriyor. Aşının bulunması önemli bir umut ışığı oldu ancak ihtiyatlı iyimser olmakta fayda var! En azından turizm sektörü için… Bu yeni durumu yönetmek için süreci takip şart. Başta Amerika ve Avrupa olmak üzere zengin ülkelerin aşılama takvimlerinin iyimser bir bakışla sonbahara kadar sürmesi bekleniyor. Aşı olmuş kişilerin güvenlik tedbirlerini hemen terk etmesi gibi bir durumun söz konusu olmayacağı da ortada bir gerçek.

Önce kendiniz, aileniz, yaşadığınız şehir, ülkeniz ve nihayet seyahat edeceğiniz ülkenin aşılanma oranı ve toplum bağışıklığı çok önemli. Yani süreci tek başınıza yönetmeniz mümkün değil. Gündemde ayrıca bağışıklık pasaportu, karantina zorunlulukları, seyahat aplikasyonları, aşıların etkinlik farklılıkları gibi konular tartışılıyor. Bu gerçekler nedeniyle bütün uluslararası kuruluşlar 2021’in turizm ve seyahat açısından keskin bir dönüşe sahne olamayacağını belirtiyorlar.

Bu durumu göz önünde bulundurarak kendi stratejimizi belirgin hale getirirsek öncelikle önümüzdeki belirsizliğe karşı ilk silahımızı kuşanmış oluruz. Ülkemizde aşılama takvimi 14 Ocak günü başlıyor ve en kısa sürede olabildiğince vatandaşımızın aşılanması, süreci yönetmemiz açısından çok önemli. Sağlık sistemimizin operasyonel kabiliyetinin yüksekliği bu konuda kısa zamanda yol alabileceğimiz iyimserliğini boşa çıkarmayacaktır. Ancak olumsuz senaryoları da düşünmekte fayda var. Bu noktada (https://irfanonal.blogspot.com/2020/08/covid-19-sonras-guvenli-turizm-koridoru.html)  belirttiğim proje bu yılın şartlarına uyarlanabilir. “Pier to Pier” projesi aynı zamanda turizm iletişimi misyonu da taşıyor. Benzer projeleri ağırlıklı olarak turist gönderen ülkelerin geliştirdiği düşünüldüğünde, bu proje turist alan bir destinasyon tarafından geliştirilen bir inisiyatifi de temsil ediyor. Edilgen değil etkin olmakta fayda var. Tabi ki istenen; toplumumuzun en kısa sürede virüs bağışıklığını kazanması olacaktır.

Bu yılın şartlarında aşının da etkileri ile birlikte, uluslararası seyahat ile ilgili olarak destinasyonlar bazında değerlendirmeler öne çıkacaktır. Bu noktada ülkelerin ve özellikle de Avrupa Birliğinin uluslararası seyahate izin verirken bütüncül bir anlayışla ülke bazında toptancı bir değerlendirme yapmak yerine turizm ve seyahat sektörü düşünülerek destinasyon bazında değerlendirme yaparak destinasyonlar arası güvenli bir turizm koridoru oluşturmak fikri güçlenecektir. Böylece destinasyonlarımızın da turist kabul etmesi kolay hale gelecektir. Bunu gerçekleştirmek için  turizm hizmet zincirinin bağışıklığı önem arz ediyor.

Bu nedenle geçen yıl salgınla birlikte uygulamalarını gördüğümüz güvenli turizm koridorlarının bu yıl aşı uygulamaları ile birlikte öne çıkma ihtimali yüksek olacaktır.

 

İrfan ÖNAL

13 Ocak 2021

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Müzik Turizmi

Günümüzde gittikçe bireyselleşen kültür ve turizm faaliyetlerinin artık iç içe geçtiğini çok net görebiliyoruz. Kültür her alanıyla çok büyük bir içerik üreticisi konumundadır. Turizm sektörü ise bu içeriği –yaşam deneyimi- değerlendirmek ve insanlara sunmak için çalışma alanını sürekli genişletme ihtiyacı içinde olup insan hayatı ve istekleri de bu iş birliğini zorunlu kılmaktadır. İşte bu alanlardan bir tanesi de müzik’tir. Müzik ve turizm artık çok sık birlikte anılmakta ve bu iki alanın insan hayatına sunduğu yaşam kalitesi, birlikte üretimleri ve fırsatları da değerlendirmek gerekliliğini ortaya çıkarmaktadır. Müzik yeni gastronomi’dir. UNWTO (Birleşmiş Milletler Dünya Turizm Örgütü), Sound Diplomacy ve ProColombia işbirliğinde 2018 yılında hazırlanan ve WTM London 2018’de de sunuşu yapılan raporun çarpıcı bölümlerini aktarmak faydalı olacaktır, nitekim ülkemiz için de hem turizm sektörünü hem müzik sektörünü yakından ilgilendiren bu konu ile ilgili bir strateji gelişti

Sud de France örneğinde Kolektif Markalar ve Yerel Kalkınma

  Yöresel Ürünler ve Coğrafi İşaretler Türkiye Araştırma Ağı (YÜciTA) ile Muğla Ticaret ve Sanayi Odası tarafından 20 Ekim 2023 günü gerçekleştirilen Muğla Uluslararası Coğrafi İşaretli Ürünler Zirvesinin odak konusu, coğrafi işaretler, gastronomi ve turizmden ilham alarak, yöresel markaların kolektif yönetimi ve kalkınmaya desteklerinin sağlanmasıydı. Söz konusu zirve kapsamında, ülkemizde coğrafi işaretler ve turizmin ortak problemi ve ihtiyacı olan yönetim/yönetişim konularının çözümüne ilişkin iyi bir örnek olarak gördüğümüz Sud de France (SdF) ile ilgili sunumu Bölge Danışmanı M. Rene Moreno gerçekleştirdi, aşağıda SdF’ye ilişkin verilen bilgiler Sayın Moreno’nun sunumundan derlenmiştir. İnsanlığın yaşadığı Covid-19 salgının etkilerini sürdürdüğünü söyleyerek konuya başlamanın doğru olacağını düşünüyorum. Özellikle “Yeni Normal” olarak adlandırılan gelişmeler aslında değişen düşünce yapısı ve yeni değerlere işaret ediyordu. O günlerde turizm ile ilgili yazılarımda destinasyonl

Covid-19 Salgınının Turizme Etkileri

Daha önce benzeri olmayan bir olay… Daha düne kadar tüm ilgililer 2020’de turizm ve seyahat sektörünün yine başarılı bir yıl geçireceğini öngörüyor buna göre planlar yapıyordu. UNWTO (Birleşmiş Milletler Dünya Turizm Örgütü), turizmde önceki senelerdeki kadar artış olmayacağını belirtmiş olsa da %4 büyüme beklentisini açıklamıştı. Özellikle son 10 yılda sektörler arasında en popüler olması hasebiyle tüm yüzlerin çevrildiği seyahat ve turizm sektörü yine başarılı geçecek bir yılın arifesindeydi. Herkesin keyfi yerinde gibiydi, ta ki Covid-19 ciddiyetini ortaya koyana kadar… İlk önce Çin’de görülen vakaları herkes yine SARS ve MERS gibi algılayıp, bölgesel ve kısıtlı zaman etkilerini gösterecek bir olay olarak gördü. Dünya Sağlık Örgütü 11 Mart günü resmî olarak Covid-19 Pandemisini ilan ettiğinde ilk korku da başlamış oldu. Artık dünya üzerindeki herkes yeni güne geçmiş yaşam biçimini dünde bırakarak uyanmıştı. Bu kuşağın yaşamadığı pek çok uygulama ardı sıra yaşamımıza girdi