Ana içeriğe atla

Müzik Turizmi





Günümüzde gittikçe bireyselleşen kültür ve turizm faaliyetlerinin artık iç içe geçtiğini çok net görebiliyoruz. Kültür her alanıyla çok büyük bir içerik üreticisi konumundadır. Turizm sektörü ise bu içeriği –yaşam deneyimi- değerlendirmek ve insanlara sunmak için çalışma alanını sürekli genişletme ihtiyacı içinde olup insan hayatı ve istekleri de bu iş birliğini zorunlu kılmaktadır.
İşte bu alanlardan bir tanesi de müzik’tir. Müzik ve turizm artık çok sık birlikte anılmakta ve bu iki alanın insan hayatına sunduğu yaşam kalitesi, birlikte üretimleri ve fırsatları da değerlendirmek gerekliliğini ortaya çıkarmaktadır.
Müzik yeni gastronomi’dir. UNWTO (Birleşmiş Milletler Dünya Turizm Örgütü), Sound Diplomacy ve ProColombia işbirliğinde 2018 yılında hazırlanan ve WTM London 2018’de de sunuşu yapılan raporun çarpıcı bölümlerini aktarmak faydalı olacaktır, nitekim ülkemiz için de hem turizm sektörünü hem müzik sektörünü yakından ilgilendiren bu konu ile ilgili bir strateji geliştirmemiz ve buna göre çalışmalar içinde olmamız hepimizin yararınadır.
Chris Gibson ve John Connel’in “Music and Tourism, on the road again”adlı kitabında müziğin şehirleri ve mekânları daha iyi yerler haline getirdiği dolayısıyla daha fazla kullanmamız gerektiği ifade edilmektedir. Bu raporda da müzik turizmi destinasyon (yer) tanıtımı ve pazarlaması açısından  tıpkı kültür turizmi veya gastronomi gibi değerlendirilmektedir.
İFPİ (International Federation of the Phonographic Industry) 2018 yılında yayınladığı raporuna göre internet kullanıcılarının %96’sı lisanlı müzik kullanmaktadır. You Tuba’da  en çok izlenen 100  videonun 95’i müzik videosudur. Bu rakamlar aslında bizlerin müzik ile ne kadar iç içe olduğumuzu çarpıcı bir şekilde göstermektedir. Bu raporun detaylarında ise müzik endüstrisinin geldiği nokta rakamlarla  ifade edilmiştir.
“Music is the new gastronomy” başlıklı raporda müzik ile gastronomi arasında net bir ilişki ifade edilmekte ve detayları anlatılmaktadır. 2018 yılında şarkıcı Luis Fansi’nin Despacito şarkısının video klibi You Tube’da 5 milyarın üzerinde seyredildi ve yapılan araştırmalara göre video klip’in çekildiği Puerto Rico’ya seyahat arzusunu %45 artırdığı anlaşılmaktadır.
Müzik bir iletişim yöntemi olarak çok önemlidir. Arnold Schoenberg’e göre de müzik sadece ses’ten ibaret olmayıp düşünceleri ifade etmektedir.
Amerika müzik üçgeni olarak bilinen bölge (Nashville-Memphis- New Orleans) yılda 40 milyon müzik turistini ağırlamaktadır. Bu aynı zamanda yerel ekonomiye 9 milyar USD katkı anlamına gelmektedir. Birleşik Krallık’ta da 2016 rakamlarına göre müzik turistleri doğrudan veya dolaylı olarak ekonomiye 4 milyar pound katkı sağlamışlardır. Bu etkinlikler; konserleri, festivalleri ve sergileri de kapsamaktadır.
Yine raporun çarpıcı noktalarına değinecek olursak global müzik endüstrisinin 17.3 milyar dolar değerine ulaştığını, ABD’de gerçekleşen festivallere her yıl 32 milyon insanın katılım sağladığını görürüz.
Müzik sektörü ve seyahat sektörü aynı amaçlara hizmet ettiklerinden yeni iş imkanları yaratma konusunda büyük potansiyele sahipler. Müzik turizmi, bir turist tarafından müzik motivasyonu ile yapılmış bir seyahatin her alanındaki aktiviteleri kapsar. Bu noktada lastminute.com tarafından müzik turizm portalı oluşturulduğunu, Brand USA ‘in 2018 ve 2019 tanıtım ve pazarlama planlamalarında müziği ana unsur olarak kullandığını söyleyebiliriz. Bu arada Kolombiya da kültürel zenginliğini ve çeşitliliğini ifade etmek için müzik odaklı bir kampanya geliştirdi ve 20 Kolombiyalı sanatçının yer aldığı ve ülkenin çeşitli bölgelerinde çekilmiş 13 müzik videosu üreterek ülke tanıtımını gerçekleştirdiğini belirtmek yerinde olacaktır.
Birleşik Krallık’ta da 2016 yılında müzik turizmi 823 bin uluslararası ziyaretçi çekti ve bununla ilgili 47 bin istihdam oluştuğu belirtilmektedir. Bunun yanında Portekiz ve İspanya’da da çoğunlukla festivaller kaynaklı olarak 2014 yılından bu yana müzik turizminde %500 artış ifade edilmektedir. Global olarak müzik festivalleri 2.3 milyar USD büyüklüğe 2016 yılında ulaşmış olup bu rakamların 2020’de ikiye katlanacağı tahmin edilmektedir.
Destinasyonların müziği kullanarak turizmi hareketlendirmelerinin birçok yolu bulunmaktadır. Bunların en bilineni sürekli birlikte anılan ve ayrılmaz bir ikili olarak görebileceğimiz müzik ve gastronomidir.
Bu çerçevede UNESCO Yaratıcı Şehirler kategorisinde müzik alanında şehirlerimizin potansiyelini gerçeğe dönüştürmek bizlerin görevi olarak karşımıza çıkıyor. Ülkemiz gerek gastronomi gerekse müzik alanlarında eşsiz bir çeşitliliğe, zenginliğe ve özgünlüğe sahip bu açıdan müzik ve turizm konusuna daha profesyonel yaklaşmalı, bir strateji belgesi hazırlayarak bu konuda yapılması gerekenlerin hayata geçirilmesi, yapılanların da daha yerinde ve bilerek yapılması hususlarında özenli olmalıyız. Ülkemizde de müziğin ve müzik ile ilgili birçok faaliyetin turizm ile doğrudan veya dolaylı olarak kullanıldığı çok fazla sayıda faaliyet, iş, proje sayabiliriz ancak bütün bunların bir yol haritasına göre yapılması, müzik ve turizm ilişkisinin daha tanımlı ve koordineli oluşturulmasına gereksinim bulunuyor.

İrfan ÖNAL
Şubat 2019

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Asıl Şimdi Güvenli Turizm Koridorları!..

  Malum, Koronavirüs yaklaşık bir yıldır hayatımızda. Geçtiğimiz yıl burada salgının turizme etkileri ile ilgili birçok yazıda yorumlar yapmış, hatta projeler sunmuştum. Turizm sektörü ile ilgili herkesin de benzer çabaları oldu. Bahsettiğim projelerden biri de geçtiğimiz Nisan ayında düşündüğüm ve Ağustos’ta bu platformda yazdığım “Güvenli Turizm Koridorları” ile ilgili (Pier to Pier Project for Safe Tourism) idi. O zamanlar birçok ülke benzer projeler geliştirdi ve uyguladı. Kimi nispeten başarılı oldu, kimi de başlamadan bitti. Ancak böyle projeler geliştirirken ülkelerin özgün durumlarını mutlaka göz önünde bulundurmak gerekiyor. Bizim de kendi kurallarına göre işleyen bir turizm endüstrimiz var. Birkaç destinasyona yoğunlaşmış dar alanda yüksek turist rakamlarına dayalı bir sektörel yapıya sahibiz. Salgın şartlarında turizm faaliyetlerini sürdürürken bu yapının bazı avantajlarını da yaşadık. Örneğin geçtiğimiz yaz 4 destinasyonumuzun turist trafiğine açılabilmesi otellerimizin “

Covid-19 Salgınının Turizme Etkileri

Daha önce benzeri olmayan bir olay… Daha düne kadar tüm ilgililer 2020’de turizm ve seyahat sektörünün yine başarılı bir yıl geçireceğini öngörüyor buna göre planlar yapıyordu. UNWTO (Birleşmiş Milletler Dünya Turizm Örgütü), turizmde önceki senelerdeki kadar artış olmayacağını belirtmiş olsa da %4 büyüme beklentisini açıklamıştı. Özellikle son 10 yılda sektörler arasında en popüler olması hasebiyle tüm yüzlerin çevrildiği seyahat ve turizm sektörü yine başarılı geçecek bir yılın arifesindeydi. Herkesin keyfi yerinde gibiydi, ta ki Covid-19 ciddiyetini ortaya koyana kadar… İlk önce Çin’de görülen vakaları herkes yine SARS ve MERS gibi algılayıp, bölgesel ve kısıtlı zaman etkilerini gösterecek bir olay olarak gördü. Dünya Sağlık Örgütü 11 Mart günü resmî olarak Covid-19 Pandemisini ilan ettiğinde ilk korku da başlamış oldu. Artık dünya üzerindeki herkes yeni güne geçmiş yaşam biçimini dünde bırakarak uyanmıştı. Bu kuşağın yaşamadığı pek çok uygulama ardı sıra yaşamımıza girdi