Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Ocak, 2021 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Turizm İletişiminin Püf Noktası: Samimiyet!

  Pandemi süreciyle turizm ve seyahatin durma noktasına gelmesi bu alanda pek çok şeyin de yeniden değerlendirilmesini beraberinde getirdi. Yenilik arayan ve buna yönelik projeler geliştirenlerden bir grubu da elbette yerel ve ulusal turizm ofisleri oluşturdu. İşte bu yazıda dikkatimi çeken projelerden bir tanesinden bahsetmek istiyorum… Yıllardır çalışmalarını izlediğim ulusal turizm örgütlerinden biri de Yeni Zelanda Turizm Örgütü’dür. Pandemi nedeniyle eve kapanma döneminde iç turizmi hareketlendirmek için geçtiğimiz mayıs ayında geliştirdikleri bir kampanya dikkatimi çekti: “Do something NEW New Zealand” “Yeni Bir Şey Yap” diye Türkçeye çevirebiliriz. Bu kampanyanın doğuş fikrini ise; destinasyonlarla ilgili olarak sosyal medyada samimiyetsizce     paylaşılan ve herkesin tekrar ettiği fotoğrafları çekmek için çıkılan seyahatler yerine ülkenin görülmeye değer pek çok yeri ve deneyimi olduğu vurgulanarak insanların yeni bir şey yapmasını teşvik eden bir yarışma düzenlenmiş. Dikka

Safe Tourism Corridors Actually Now!..

    As you know, the coronavirus has been in our lives for about a year. Last year, I made comments in many articles about the effects of the epidemic on tourism and even presented projects. Everyone involved in the tourism industry made similar efforts. One of the projects I mentioned was about the "Safe Tourism Corridors" (Pier to Pier Project for Safe Tourism) that I thought about last April and wrote on this platform in August. At that time, many countries developed and implemented similar projects. Some were relatively successful, some ended before it started. However, when developing such projects, it is absolutely necessary to take into account the unique conditions of the countries. We also have a tourism industry that operates according to its own rules. We have a sectoral structure based on high tourist figures in a narrow area focused on a few destinations. While continuing tourism activities under epidemic conditions, we also experienced some of the advantages

Turizmin Yol Ayrımı: Strateji Belirsizliği ve Taktik Yorgunluğu

  Strateji ve taktik... Hayatın tüm noktalarını anlamlandıran iki kelime…Aynı zamanda iki talihsiz kelime…Fazla ve yersiz kullanımları da bu iki kelimenin içini neredeyse boşaltmıştır. Bu durum bizim için büyük bir talihsizliktir. Strateji ve taktik askeri kökenli kelimelerdir ancak hayatın her alanında geçerlidirler. Kısaca, strateji plan ve amaçlarla ilişkilidir. Taktikler ise stratejinizi gerçekleştirmek için attığınız belirli adımlardır. Lawrence Freedman’ın Strateji adlı kitabında “Bir strateji olmadan, herhangi bir sorunla yüzleşmek veya herhangi bir amaç için çabalamak boşadır.” Denmektedir. Taktikler olmadan da stratejinizi uygulamak için sadece işinizi şansa bırakmış olursunuz. Ancak burada temel bir gerçek var ki o da öncelikle stratejinizin “belirli” olması zorunluluğudur. Taktikler ancak o zaman işe yarayacaktır. Bir amaç belirlediğimizde ve kaynaklarımızı da ona yönlendirdiğimizde basitçe stratejiyi yapmış oluruz. Robert Green’in The 33 Strategies of War eserinde

Asıl Şimdi Güvenli Turizm Koridorları!..

  Malum, Koronavirüs yaklaşık bir yıldır hayatımızda. Geçtiğimiz yıl burada salgının turizme etkileri ile ilgili birçok yazıda yorumlar yapmış, hatta projeler sunmuştum. Turizm sektörü ile ilgili herkesin de benzer çabaları oldu. Bahsettiğim projelerden biri de geçtiğimiz Nisan ayında düşündüğüm ve Ağustos’ta bu platformda yazdığım “Güvenli Turizm Koridorları” ile ilgili (Pier to Pier Project for Safe Tourism) idi. O zamanlar birçok ülke benzer projeler geliştirdi ve uyguladı. Kimi nispeten başarılı oldu, kimi de başlamadan bitti. Ancak böyle projeler geliştirirken ülkelerin özgün durumlarını mutlaka göz önünde bulundurmak gerekiyor. Bizim de kendi kurallarına göre işleyen bir turizm endüstrimiz var. Birkaç destinasyona yoğunlaşmış dar alanda yüksek turist rakamlarına dayalı bir sektörel yapıya sahibiz. Salgın şartlarında turizm faaliyetlerini sürdürürken bu yapının bazı avantajlarını da yaşadık. Örneğin geçtiğimiz yaz 4 destinasyonumuzun turist trafiğine açılabilmesi otellerimizin “

Kriz Yönetiminde Paradigma Değişikliği: Belirsizliği Yönetmek

  Dünyanın 2020’yi nitelerken en çok kullandığı kelime unprecedented (eşi benzeri görülmemiş) oldu. Koronavirüs ile ilgili okuduğumuz her haber, makale bu kelimeyle başladı ve bitti. Peki bu gerçekten eşi benzeri görülmemiş bir durum muydu? Modern zamanlar için evet! Yani bizim neslimiz böyle bir buhranla ilk defa karşılaştı. Bu yüzden yaşadığımız her şey hayatımızda ilk oldu. Bundan sonra ne olacağı ile ilgili yorumlarımız ise hep bir isteği dile getirmekte ve eski yaşamlarımıza geri dönmeyi arzuladığımız yönündedir. Öte yandan “yeni normal” nitelemesi var ki o da hayatın eskisi gibi olmayacağına işaret ediyor. Bu durumu şu anda yüzde yüz tarif etmek güç olabilir ancak net olan şey; 2021’de   belirsizliğe (uncertainty) alışmamız gerektiğidir. Önceden kriz -bunalım- zamanları diye nitelediğimiz dönemler (belirsizlikler ve zorluklar) yeni normalin ana karakteri oluyor. Dolayısıyla her şeyin net görüldüğü, tahmin edilebildiği hayatın yerini arada kalmışlık hali alıyor. Turizm s

ZONGULDAK

  2021’in odak destinasyonları arasında saydığım “Endüstriyel Miras’ın Kalbi” Zonguldak ve yöresi fark l ı bir deneyim sunuyor…Bir destinasyonu odağa almanın en pratik yönteminin o yer ile ilgili mini bir blog oluşturmak olduğunu düşündüm. O yüzden kendi memleketim olan bu yöreyle ilgili olarak okuyacağınız bir kitap, seyredeceğiniz bir film, göreceğiniz bir yer, dinleyeceğiniz bir müzik ve tadacağınız bir yemek seçkisi hazırlamak yöreyi ve yaşatacağı duyguları tarif etmek ve okuyanlara ilham vermek için iyi bir araç olacaktır. Bütün bu tercihler deneyim ve hissettirdikleri ile ilgilidir. Deneyimler ise çok çeşitlidir, bu seçki kişiden kişiye değişebilir ancak bu yöreye bence kimliğini veren ve başka yerlerden ayıran özelliğinin başta da söylediğim gibi sahip olduğu endüstri kültürü ve bunun etrafında şekillenen hayat olduğunu düşünüyorum. OKU Kurtuluş Savaşımızın ilk ve son deniz savaşı. Bir solukta okuyacağınız ve okurken bir film izliyor gibi sizi içine alan müthiş bir kitap! Bir de

KISACA…(Bugüne dair)

  Dünya ekonomisinde yaşanan –özellikle son çeyrek yüzyılda- rakamsal büyümeler beraberinde çevresel felaketleri, kötüleşen halk sağlığını, eğitim ve gelir adaletsizliğini getirmiştir. Koranavirüs süreci insanlığın hâkim ekonomik sisteminin derin problemlerini gün yüzüne çıkarmış, nominal büyümenin negatif çıktılarının daha da geniş kesimlerce anlaşılmasını sağlamıştır. Bu süreçte öne çıkan anlayış; “Yeni bir hayat tarzı”, “Yeniden değerlendirmek” olurken “Daha iyisini yapmak” öne çıkan eylem ifadesi olmaktadır. Bugüne kadar az sayıda toplumun gündeminde olan -rakamsal ölçümlere dayanan GDP (Milli Gelir) değerlendirmelerinden ziyade -“Değişen öncelikler” uyarınca “Sağlık” ve “Esenlik” çok daha güçlü olarak gündemdeki yerini alacaktır. Amsterdam şehrinin Koronavirüs’ün ekonomide açtığı derin etkileri iyileştirmek ve sürdürülebilir gelecek için “Doughnut Economy” sistemini uygulayacağını açıklaması da tesadüf değildir.   Bu sistem kısaca insanın gezegenimizle olan ilişkisinde bir

Turizme format atmak…

  Turizmle ilgili olarak içinde bulunduğumuz tartışmaların pek çoğunun sonuçlarla ilgili olduğunu görüyorum halbuki nedenleri tartışmamızın zamanı geldi de geçiyor bile… Bu noktadan düşününce, sahadaki tecrübelerimizin de desteğiyle şu kolaylıkla söylenebilir: Ülkemizde turizm başından beri hep sayılarla ifade edilip nitelik geri planda kalmıştır. Bununla birlikte turizmin kalkınma/markalaşma sürecinin önemli bir çıktısı/etkeni olduğu gerçeği de yeterince görülmeyip sadece sektör büyümesine odaklanılmıştır. Pek tabii ki turizm faaliyetlerimiz bulunduğu coğrafyaya istihdam ve finans sağlamıştır ancak yaşadığımız tecrübe, ekonomik değerlendirmeler yapıldığında günümüz şartlarında alınan ve verilen oranının iyi irdelenmesi gerçeğini de düşündürmektedir. Evet! turizm ülkemizde belirli bölgelere verilen önemli teşviklerle geliştirilmiş ve ülkenin döviz ihtiyacı giderilmiştir ancak bugünün şartlarında geldiğimiz nokta ülke turizmini birkaç destinasyonumuzda sınırlı ürünlere sıkışmış bi