Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Ekim, 2020 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Kısaca...Değer vermek

  Turizm iletişimi çok boyutlu, farklı disiplinlerin etkileşimini ve birlikte çalışmasını gerektiren bir yaklaşıma sahip olmalıdır. Aksi durumda tek boyutlu yapılan bir iletişim sizi rakiplerinizden farklılaştırmaz ve kalabalıkta kaybolursunuz. Günümüzde pek çok destinasyonun içine düştüğü yanılgı da bu aslında... Turizm iletişimini içselleştirmemek ve tek boyutlu algılamak.  Japonya’da  kiraz ağaçlarının çiçek açma zamanının ülkenin kimliğiyle nasıl başarıyla bağdaştırıldığını görüp de bunun üstünde durmamak elde değil veya Rokfor peynirinin üretimin yapıldığı sürecin anlatıldığı ve peynirlerin üretiminde önemli rolü olan mağaralara ve bu kültürel mirasa atfedilen değer sizi etkiliyor ve içine çekiyor... Bizden de örnek verebiliriz; Safranbolu’yu bugüne taşıyan kültürel mirasına verilen önem olmuştur. Bu örneklerin ortak yönü ise; değer vermek...  Kültürüne, mirasına ve coğrafyana değer vermek... Çünkü değer vermezseniz, değerini de anlatamazsınız. Herkesin üzerinde önemle durduğu ve

Çankırı “Yer Altı Tuz Şehri”

  Kuzey Anadolu Kalkınma Ajansı ve Çankırı Belediyesi’nin davetiyle Çankırı’da bulunan tuz mağarasının bir turizm destinasyonu olarak planlama çalışmalarına katkı amacıyla 20 Temmuz günü düzenlenen odak toplantısına katıldım. İlgili idarelerin yerinde bir başlangıçla gerçekleştirdikleri bu toplantıda farklı disiplinlerden oluşan bir topluluk olarak bir araya gelmiştik. 2017 yılında da bir inceleme gezisi için ziyaret ettiğim tuz mağarasında o günden bugüne bir ilerleme kaydedilmediğini görmekle beraber Belediyenin ve Kalkınma Ajansının yeni bir vizyonla bu iyi niyetli başlangıcı ve yeniden odaklanmaları sevindirici bir gelişme... Ayrıca; korona virüsün hala etkin olduğu bir zamanda yörelerin kendi değerlerini öne çıkartma kaygısını da önemli buluyorum.  Toplantıya hazırlık için yaptığım ilk araştırmada tuz mağaralarının yapısı, özellikleri ve işletme modelleri ile ilgili bilgileri not ettikten sonra Çankırı’yla ilgili bir konu daha dikkatimi çekti: "Tenezzüh Trenleri" yan

KISACA…(Turizm ve Kırsal Kalkınma)

  Ülkemizde turizm algısının üzerinde durup düşünmek için bundan, yani Covid-19 salgının yol açtığı kriz ortamından daha iyi bir zaman olamaz. Çünkü turizmle ilgili yaşadığımız sıkıntıların önemli bir kısmı bu algıdan kaynaklanıyor; turizmi döviz getirici bir sektör olarak konumlandırmak… Halbuki Türkiye bu aşamayı çoktan aşmalı, turizm faaliyetlerini kalkınma hamlesinin bir neticesi olarak beliren ziyaret ekonomisi olarak ele alıp çok daha etkin ve katma değeri yüksek bir endüstri haline getirmeliydi. Bu henüz gerçekleşemedi ancak hiçbir şey için geç kalınmış değil. Çünkü öyle zamanlar yaşıyoruz ki, artık potansiyelinizi harekete geçirecek ve ondan maksimum faydayı sağlayacak sistemler geliştiremediğinizde geriye düşüyorsunuz. Yani zaman ve değişim ‘doğruyu’ dayatıyor. ‘Bir zamanların turizm destinasyonu’ olarak anılmak istemiyorsak değişimi doğru okumak zorundayız. Ben Türkiye’nin turizmde bu değişime her noktasında hazır olduğunu düşünüyorum. Her alanda Covid-19 nedeniyle sis

KISACA…(Kültürle Buluşun)

  İnternetin ve sosyal medyanın etkisiyle içinde olduğumuz sosyal izolasyona Covid salgını ile fiziksel izolasyon da eklendi. Ve bu durum aslında kültür kurumlarının; müzelerin, galerilerin, tiyatroların, sinemaların ve daha pek çok sanat kurumunun ve sanatçıların hayatımızdaki büyük ve önemli rolünü ortaya çıkardı. Umalım ki bu salgın bittikten sonra toplum olarak bir kültür uyanışına ve kültürel kurumlarımızın da yükselişine yardımcı oluruz… Geçmiş aylarda evlerimizde olduğumuz sürede koleksiyonlarını dijital olarak bizlerle buluşturan tüm kültür kurumlarına hepimizin bir borcu var artık…İlk fırsatta gidin, gezin, görün…kültürle buluşun… İrfan Önal 9 Ekim 2020

Turizm Sektörü Süregelen Covid-19 Salgınından Ne Öğrendi? -1-

  Covid-19 salgınının DSÖ tarafından ilanının üzerinden neredeyse 7 ay geçti, bu zaman dilimi bir turizm yılının en yoğun sezonunu da kapsadı. Bundan sonrası için artık bilmediğimiz bir şeyle karşı karşıya değiliz; biliyoruz ve yaşadık, yaşamaya da devam ediyoruz… Peki bu süreçte neler öğrendik? Ne dersler çıkardık? -Dünyanın bir bölgesinde çıkan bir virüs’ün etkisinin sınırlı kalacağı gibi eksik bir tahminin, tedbirler zamanında alınmadığında yıkıcı etkilerini gördük. -Ne kadar çeşitli krizler yaşarsak yaşayalım, her krizin özgün ve diğerlerinden farklı olabileceğini tecrübe ettik. Hatta önceki bölgesel ve sınırlı etkili kriz tecrübelerinin yeni krizlerde rehavete neden olabileceğini sezdik. -Öncelikle bir krizi kendi koşullarında iyi tahlil etmek gerektiğini anladık; bölgesel mi? Küresel mi? Etkisi ne olur? Ya da hayatı tümüyle durdurabilir mi? Bunları anladık. -Sebepsiz bir kendine güven halinin ve aşırı iyimserliğin kriz yönetimiyle bağdaşmadığını gördük. Krizlere rasyo