Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Kasım, 2021 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

HER YER BİR GASTRONOMİ DESTİNASYONU OLABİLİR.

    İnsan ve yeme/içme arasındaki ilişki SEYAHAT ile biraz daha özelleşiyor; rutinden ayrılıyor ve daha özel bir zeminde hoşnut olma, hatırlama, mutlu olma halini yaratıyor. Dolayısıyla seyahat/tatil/ziyaret için uygun bir ortam oluşuyor. Bu ilişkiyi anlamak, kullanmak/değerlendirmek lazım… Destinasyonlar için belirtmek gerekirse: İnsanların belleklerinde yer edinmek için bütün imkânlar size sunulmuşsa size de gereğini yapmak düşer. HER YER BİR GASTRONOMİ DESTİNASYONU OLABİLİR. Yeter ki kendini doğru tanımlasın ve iyi bir strateji ile sürdürülebilirliği ve ortak hareketi sağlayabilsin. GASTRONOMİ BİZİ DEĞİŞTİRECEK/ETKİLEYECEK GÜCE SAHİPTİR. Seyahat ettiğimizde yerel mutfağı deneriz, meşhur ürünleri ararız ve deneyimimizi böylelikle özelleştirmek isteriz. UNWTO’ya (BM Dünya Turizm Örgütü) göre turistlerin harcamalarının üçte birinden fazlası yiyeceğe gidiyor. Burada henüz gastronomi turistlerini tartışmıyoruz. Dolayısıyla bu büyük fırsatı özel bir ana dönüştürüp bu insa

TURİZM YAZILARI -2

Türkiye Akdeniz çanağında etkileyici bir turizm potansiyeline sahip* (1971) Türkiye’de gerek hükümet nezdinde gerekse uluslararası örgütlerde 60’lı ve 70’li yıllarda turizmle ilgili hâkim düşüncenin *Türkiye Akdeniz çanağında etkileyici bir potansiyele sahip   cümlesi olduğunu söyleyebiliriz. Bu yargıyla hükümet ve kalkınma programlarında ve ülkeyle ilgili uluslararası ekonomik değerlendirme raporlarında karşılaşıyoruz. Bu düşüncenin arkasında yatan arayış ise ülkenin kalkınma çabaları ve döviz ihtiyacı olmuştur. 60’lar ve 70’lerde ülkeye yabancı turist gelişleri olmakla birlikte diğer Akdeniz ülkeleriyle karşılaştırıldığında çok yetersiz düzeyde olduğu görülüyor. 1963-73 döneminde yabancı turist sayısı 155.000’den 776.000’e çıkmış. Bu yıllarda enerji krizi, Avrupa’daki ekonomik gerileme, Kıbrıs Harekâtı nedenleriyle 1974’te yabancı turist gelişleri 662.000’e düşmüş. Bununla birlikte 1968-74 arasında %14.1’lik yıllık artış söz konusu. Yabancı turistlerin %60’ı Fransa, Birleşik

Destinasyon Örgütlerinin Değişen Vizyonu: “Deneyim Tasarımı!” (Design Thinking)

  Turizm ve seyahatin yaşamımızdaki artan önemi bu alanla ilişkili her şeyin üzerinde daha fazla düşünmemizi gerektiriyor. Bunlardan biri de destinasyon yönetiminin yapısı veya süreci. Özellikle 80’ler ve 90’larda yapılan destinasyon reklamları, basılan broşürler, katılım sağlanan fuarlar, basın gezileri, fam tripler ve daha pek çok iş günümüzde evrimleşti veya yeni yöntemler gelişti. Artık daha çok reklam yapmak ve böylece turist kazanılacağına inanmak verimsiz bir iş olarak görülüyor. Söz konusu işlerin tümü dijital çağ ile birlikte daha da “akıllı” hale geldi. Destinasyon adına yapılan her şeyin insan merkezli olması, onun duygularını ve ihtiyaçlarını anlamak üzere kurgulanması, başka bir deyimle “dizayn edilmesi” gerekiyor. Tatil ve seyahat davranışlarında arkadaş ve aile tavsiyeleri her zaman en ilham verici kaynağı oluşturmuştur. Şimdi buna dijital dünyada yapılan yorumlar ve paylaşılan içerikler de eklenmiştir. Geçmişte destinasyon yönetimleri yaptıkları faaliyetlerle in

POST-KORONA TURİZM

  İç Turizm Malum Covid Dünyasında turizm sektörünü enine boyuna tartışıyoruz. Ülkemizde turizmi etkileyen son yirmi yılın buhran zamanlarına baktığımızda nedenleri farklı olsa da karşılaştığımız sonuçların benzer olduğunu da görüyoruz. Dönüşüm sancılarını yaşayan bir sektör ve kriz sonrası ziyaretçi sayısının tersine geliri azalmış olarak belirsizlik içinde faaliyetlerin sürdüren bir endüstri mevcut. Bu noktada; zaman zaman konuşsak da işler iyi giderken çok üzerinde durmadığımız iç turizm konusu ile ilgili bir hatırlatmayı yeniden yapmakta fayda var. 3. Turizm Şurasında (1-3 Kasım 2017) İç Turizm Komisyonu da bu nedenle oluşturulmuştu; yine bir buhran sonrası turizmin geleceğini dizayn etmek için toplanılmıştı. Şura’da alınan kararlar incelenebilir:  https://turizmsurasi.ktb.gov.tr/Eklenti/57386,icturizmkomisyonraporupdf.pdf?0 Ancak burada asıl önemli konu, Covid-19 salgını gibi kültürel bir değişimi şimdiden tetikleyen bir olgu karşısında iç turizmi dizayn etmek için bütün n

Turizme bakış açısı...

  Turizmle ilgili söz açıldığında konuşmaya başladığımız konular genellikle otel dolulukları, gelmeyen turistler veya akın edecek turistler oluyor. Peki turizm nedir, sadece sayılardan mı ibarettir? Merkezinde insanın olduğu bir olgu tek boyutlu bir bakış açısıyla anlaşılabilir mi? Eğer böyle algılarsak onu nasıl sürdürülebilir kılarız? Nasıl iyi yönetiriz? Burada, her zaman tercih ettiğim gibi, turizme biraz daha geniş açıdan bakacak, değerlendirecek ve “yaşam kalitesi” anlayışıyla ilişkisine bakarak iyi bir turizm destinasyonu nasıl olunur sorununa cevap arayacak bakış açısını yakalamalıyız…

Kritik zirvelerden turizmin ipuçlarına dair…

  G20 Roma, COP 26 ve WTM London Turizm için ne ifade ediyor? Turizm endüstrisi büyük bir dönüşümün içinde ve bu durumu iklim ve covid-19 krizleri hızlandırıyor. Geçtiğimiz hafta üç önemli toplantının gerçekleştiği bir zaman dilimi oldu ve bu toplanmalar sonuçları bakımından da dikkate değer ipuçları barındırıyor. Önce G20 ülke liderleri 30-31 Ekim’de Roma’da toplandılar. Toplantıların sonuç deklarasyonunda turizm de vardı ve sürdürülebilir, kapsayıcı turizm için seyahatin kolaylaştırılması, sektörün dijital dönüşümüne vurgu yapıldı. G20 ülkeleri dünya turizm endüstrisinin %70’ini temsil ediyor ve bu durum turizmin hedeflerine ulaşması için önemli bir motivasyonu da oluşturuyor. Sonuç deklarasyonunda yer alan bir önemli konu da turizmi desteklemek için yaratıcı ekonomi ve inovasyonun birlikteliğine değinilmiş olmasıdır. Ülkemiz için de altı çizilmesi gereken bu konu kültür ve turizm alanlarının önümüzdeki dönemde “simbiyotik” birlikteliğinin ipucu niteliğinde anlaşılmalıdır.

Destinasyonun aklı…(Post-Korona Senaryoları -8) Kısaca

  Destinasyonunuz dünyanın en güzel yeri de olsa, köklü bir kültüre de sahip olsanız, kaynaklarınız bol da olsa eğer bunu yönetecek bir stratejiniz yoksa tanıtımınızı başarıya ulaştırmanızın imkânı yoktur. Bu gerçeği Koronavirüs Salgını bir kere daha vurguladı. Bu süreçte bütün destinasyonların salgının etkilerini giderip yeniden ayağa kalkmak ve ziyaretçi kazanma çabalarına tanık oluyoruz. Pek çok şehrimiz de turizmin önemini kavramış olarak ürünlerinin ve destinasyonlarının tanıtımını yapmak için adeta yarışıyorlar. Olması gereken de bu…Ancak bu çabaların çoğunda ne yapmak istedikleri veya nereye varmak istedikleri konusunda açık, net bir stratejinin eksikliği de görülüyor. Varsa da biz bilmiyoruz… Şehirlerin birbirlerinden esinlenerek oluşan turizm odaklanması güçlü bir strateji ve onu kararlılıkla uygulayacak kurumlardan yoksunsa hayal kırıklıklarına ve motivasyon kaybına da yol açabilir. Onca çaba, faaliyet ve maddi kaynağın iyi çalışılmış bir strateji çerçevesinde bir “akıl” ,