Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Haziran, 2020 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

İyi ki gelmediler… (Covid-19 süreci turizm senaryoları)

  Turizm Covid-19 pandemi öncesine kadar en hızlı gelişen endüstrilerin başında geliyordu. Turizmin olumlu ve olumsuz etkilerinin tartışıldığı bir dönemde yaşanan ve dünyayı neredeyse durma noktasına getiren –turizm endüstrisini durduran- salgın, turizmde gündemde olan “overtoursim” konusunu ve buna bağlı olarak iklim tartışmalarını daha da gün yüzüne çıkardı ve olumsuz sonuçları örnekleriyle insanların önüne serdi. Öte yandan salgının turizm endüstrisini durdurması pek çok insan tarafından bir rahatlama vesilesi olarak da karşılandı. Kalabalık şehirler, nüfusunun 50 katı turist ağırlayan kasabalar, sorumsuzca sokaklara ve doğal ortamlara bırakılan çöpler, doğal ve kültürel varlıkların üzerindeki yıkıcı insan etkileri ve kültürel yozlaşma; bir yandan insanları sevindirip “İyi ki gelmediler” dedirtirken, öte yandan da turizmi nasıl yönetmemiz gerektiği sorusunu da tekrar gündeme taşıdı. Salgının etkilerini derinden yaşayan İtalya’nın, salgını kontrol altına aldıktan sonra turist

Ah, bir tanıtabilsek!

  Anadolu ve Trakya kıtasal ölçekte çeşitlilik gösteren bir coğrafyadır. Bu nedenle her yöresi önemli derecede “Ziyaretçi Ekonomisi” potansiyeli taşır ve   “Markalaşma” ihtiyacı içindedir. Bu ihtiyacı gidermenin yolu iyi yönetmekten geçer.   Bu anlamda markalaşma olgusu, insanı ve ziyaretçisi için yaşanası bir yer ve yatırımcısı için de cazip olanaklar yaratır. Bu durumu turizmle ilişkilendirdiğimizde ülkemizde yaygın bir anlayışı paylaşarak açıklayabiliriz: “Burayı bir tanıtabilsek!” ifadesi yerel idarecilerimizin hatta insanımızın bilinçaltına yerleşmiş bir kalıptır. Bunu başarınca her yerin turistle dolacağını varsayarız. Ben bu anlayışın, en azından bilinç düzeyinde, ülkemizde turizmin gelişimini engelleyen faktörlerden biri olduğunu düşünüyorum. O yeri iyi tanımlamadan ve yönetemeden, alt ve üst yapı sorunlarını çözmeden sadece doğadan kaynaklanan, hazır bulduğumuz değerleri ifade ederek sorumluluklardan kaçmanın ve kısa vadede bir şeyler elde etme arzusunun yansımasıdır b

Turizmde “Yeni Normal” in Hikâyesi ve Markalaşma

Dünyanın ardı sıra yaşadığı krizler bizleri ülkelerin ve destinasyonların iyi yönetilmesi ve markalaşmanın önemini vurgulayan sonuçlarla karşı karşıya getirmiştir. İnsanların, sermayenin ve fikirlerin alabildiğine dinamik olduğu bir dünyada doğru tasarlanmış ve yenilikçi markalaşma çalışmaları her zamankinden daha önemli hale gelmiştir. Şunu da hemen belirtmeliyim ki bir yerin marka değeri adı duyulduğunda insanların aklında şekillenenlerden ibarettir, yani akılda oluşan resimdir. Bu nedenle ülkeler ve destinasyonlar insanların kafasındaki bu resmi kendi lehlerine çevirmek için çaba gösterirler. Günümüzde bu alanda önemli bir yarış sürüyor. Turizm özellikle üzerinde çok tartışılan bir alan. Ülkeler, turizmin ekonomi ve diplomasi için öneminin farkında olup bu alanı sürdürülebilir kılmak için doğru politikalar üreterek bunları etkin bir şekilde uygulamak için çaba gösteriyorlar. Turizm ülkelerin marka değerinin ve dolayısıyla rekabetçiliklerinin önemli bir unsurudur. Ancak bu kada