Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Dünya Turizm Günü Mesajı ve Türkiye Turizmi için Çıkarımlar: Dönüşümün Aciliyeti

27 Eylül 2025’te Melaka, Malezya’da kutlanan Dünya Turizm Günü, bu yıl “Turizm ve Sürdürülebilir Dönüşüm” temasıyla turizmi yalnızca ekonomik bir sektör değil, toplumsal ilerlemenin ve sürdürülebilir kalkınmanın anahtarı olarak konumlandıran güçlü ve bilindik bir çerçeve sunmaktadır. Bu bağlamda Birleşmiş Milletler Turizm Örgütü’nün (UN Tourism) yayımladığı kavram notu turizmin büyüme potansiyelinin ötesine geçerek, yönetişimden eğitime, inovasyondan çevreye kadar birçok boyutta küresel bir çağrı niteliği taşıyor. Bu küresel çağrı, Türkiye turizminin mevcut yapısal sorunlarıyla doğrudan ilişkilidir. Türkiye’nin turizm politikaları hâlen kısa vadeli döviz gelirlerine odaklanmakta, uzun vadeli sürdürülebilirlik ve iklim hedefleri yeterince merkezde yer almamaktadır. Bölgesel destinasyon yönetim organizasyonlarının zayıflığı, yerel katılım ve şeffaflık eksikliği sorun yaratmaktadır. Eğitim ve insan kaynağı açısından turizmde nitelikli işgücü eksikliği kronikleşmiş, gençlerin mesleki eğ...

Kitle Turizmi, Turistikleştirme ve Aşırı Turizm: Olgu, Süreç ve Rejim İlişkisi*

Kitle turizmi, modern dönemin en belirgin toplumsal olgularından biri olarak karşımıza çıkar. Özellikle 20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren gelişen charter uçuşlar, paket tur organizasyonları ve kitlesel sahil tatilleri, turizmi geniş halk kitlelerinin ulaşabileceği bir pratik haline getirmiştir. Bu nedenle kitle turizmi yalnızca ekonomik bir etkinlik değil, aynı zamanda toplumsal alışkanlıkları, mekânsal düzenlemeleri ve kültürel pratikleri dönüştüren bir toplumsal olgudur. Antalya kıyılarında yükselen tatil köyleri ya da İspanya’nın Costa Brava sahilleri, bu olgunun somut tezahürleri olarak okunabilir. Ancak kitle turizmi salt bir varlık alanı olarak kalmaz; aynı zamanda mekânı dönüştüren dinamik bir süreç doğurur. Bu süreç turistikleştirme olarak adlandırılır. Turistikleştirme, gündelik yaşam mekânlarının, doğal ve kültürel alanların, sermaye birikimi uğruna turistik tüketime uygun biçimde yeniden düzenlenmesi sürecidir. Bu noktada David Harvey’in spatial fix kavramı aydınlat...

Kent, Turizm ve Sınır Nesnesi: Krizlerin Gölgesinde Ortak Bir Zemin

Sosyal bilimlerde “sınır nesnesi” (boundary object) kavramı, farklı toplumsal gruplar, aktörler veya bilgi alanları arasında iletişimi, etkileşimi ve müzakereyi mümkün kılan esnek ama paylaşılan bir referans noktasını ifade eder. Bu kavram ilk olarak Star ve Griesemer tarafından bilimsel topluluklar ve yerel aktörler arasındaki işbirliklerini açıklamak için geliştirilmiş, sonrasında kentsel çalışmalar, çevre politikaları ve turizm gibi alanlara da uyarlanmıştır. Kent, tam da böyle bir sınır nesnesi işlevi görür. Planlamacılar için kent, yönetilmesi gereken mekânsal birimler bütünüdür; girişimciler için ekonomik fırsatların mekânı; sakinler için gündelik yaşamın sahnesi; turistler içinse deneyimlenecek bir destinasyondur. Her aktör kente farklı anlamlar yükler, ancak kent herkesin ortaklaştığı bir zemindir. Bu çerçevede turizm de bir sınır nesnesi haline gelir: Kültürel mirasın korunması, ekonomik kalkınma, çevresel sürdürülebilirlik, yerel halkın refahı gibi birbirinden farklı hedefl...

İstanbul’un Garları Üzerine…

İstanbul’u İstanbul yapan mekanlar, belleğin ve gündelik yaşamın kesişme noktalarıdır. Haydarpaşa ve Sirkeci tren garları da tam bu tanıma oturur. Şimdiyse bu iki simgesel yapı, “kültür ve sanatla yeniden canlanma” vaatleriyle gündemde. Peki bu vaatlerin ardında ne var? 1908’de hizmete giren Haydarpaşa ve 1890’lı yıllarda açılan Sirkeci Garı, İstanbul’un toplumsal ve mekânsal dokusunun önemli düğüm noktaları. Uzun yıllar trenlerle, limanla, vapurla ve kentlilerin adeta bir buluşma mekânı olarak işlev gördüler. Ama son yıllarda bu fonksiyonlar zayıfladı: bazı işler durdu, bazı alanlar atıl kaldı. Kamusal kullanım azaldı, bekleyiş arttı. 2024 sonlarında Kültür ve Turizm Bakanlığı bu duruma müdahale kararı aldı ve “Haydarpaşa ve Sirkeci Boğaz’ın Birleştirici Gücü Gar-Kültür-Sanat Projesi”ni açıkladı. Bu projeyle birlikte: Garların “tarihi eser” statüsündeki yapıların restorasyonu planlanıyor. Gar hizmeti, en azından bazı ölçülerde korunacak; demiryolu taşımacılığı “tamamen kapanm...

Turizm ve Yerel Yönetimler (Turizmin geleceği?)

Yerel yönetimler çoğu zaman “demokrasinin okulu” olarak tanımlanır. Bu, tam da böyledir…Çünkü insanlar siyasal yaşama doğrudan yerel yönetimler aracılığıyla katılır; mahallesinde yapılan bir yol çalışması, sahil düzenlemesi ya da festival kararı aslında demokrasinin en canlı yüzüdür. Turizm ise sadece ekonomik gelir sağlayan bir sektör değil, aynı zamanda kültürel kimlik, mekânsal adalet ve yerel temsil ve katılım gibi konularla doğrudan ilişkili bir alandır. İşte bu nedenle, turizmin nasıl yönetildiği aslında yerel demokrasinin nasıl işlediğini de gösterir. Bir turizm projesi düşünün; yeni bir otel, bir sahil düzenlemesi ya da tarihi bir alanın ziyarete açılması… Bu kararlar sadece turistleri değil, asıl orada yaşayan insanları doğrudan etkiler. Bu yüzden yerel yönetimlerin halkı karar sürecine dahil etmesi, yani temsil ve katılımı güçlendirmesi, hem demokrasi hem de turizmin sürdürülebilirliği açısından hayati öneme sahiptir. Demokrasinin temel ilkelerinden biri, kararların halka e...

"Overtourism” protestoları üzerine…Kısaca

“Kentlerdeki kaynakların dengesiz dağılımıyla ortaya çıkan ekonomik sömürüye karşı toplumsal sınıfların tepki göstermesi kentsel toplumsal hareket olarak adlandırılmıştır… 1968 yılında, sanayi toplumunun ve ekonomik düzenin sorgulanmasıyla başlayan ve 70’li yıllarda çevre, kadın, gençlik, anti-militarist ve nükleer enerji karşıtı hareketlerin hız kazanmasıyla kapitalist ekonomik sisteme ve siyasal düzene karşı eylemlerin mekanı kentler olmuştur. Küreselleşme süreciyle uygulanan yeni sağ politikaların kentler üzerindeki mekânsal, ekonomik, toplumsal-kültürel ve yönetsel etkileri bu hareketleri daha da canlandırmıştır. Kentsel toplumsal hareketlerin odaklandığı konular dönemin ilişkilerinden, ideolojik ve siyasal yapılarından etkilenmektedir.” (Keleş & Mengi, 2021, Kent Hukuku, s. 81–82) Bu açıklama, kentsel toplumsal hareketlere tarihsel ve mekânsal zemin kazandırırken, küreselleşme ve neoliberal dönüşümlerin kent üzerindeki etkisinin de fark edilmesini sağlıyor. Öte yandan günümü...

Ağaçların dehası…Harriet Rix’in kitabı üzerine inceleme; Ağaçlar dünyayı nasıl yönetir?

En son ne zaman bir ağaca “teşekkür ederim” dediniz? Belki de bunu daha sık yapmalıyız. Çünkü onlara, farkında olsak da olmasak da, her şeyimizi borçluyuz: Soluduğumuz havayı, bastığımız toprağı, hatta hiç akla gelmeyen ayrıntıları… Parmak izlerimizin kıvrımlarını, bedenimizin duruşunu ve belki de rüyalarımızı bile onlara… Britanyalı ağaç bilimi danışmanı Harriet Rix, yeni kitabında ağaçları doğanın büyüleyici bir gücü olarak sunuyor; zamanla “dünyayı büyük bir güzellik ve olağanüstü çeşitlilikle dokunmuş” bir yer haline getiren bir güç olarak. Peki ağaçlar bunu nasıl başardı? Ve gerçekten “deha”ya sahip oldukları söylenebilir mi? Eğer hayatın yüz milyonlarca yıl önce denizden karaya çıkışını hayal edecek olursak, gözümüzün önünde muhtemelen Geç Devoniyen döneminde sığlıklardan kendini dışarı atan, insan boyunda, gevşek yüzgeçli bir balık olan Tiktaalik canlanır. Oysa asıl evrimsel “eureka” anı, belki de çok daha öncesinde, şanslı bir yeşil algin Kambriyen kıyısına vurup ölümcül U...