Ana içeriğe atla

Film (Ekran/İçerik) Turizmi






80 milyon turist ziyaret edeceği destinasyonu izlediği bir film veya diziden esinlenerek seçmiş.

Dünya Turizm Örgütü ve Netflix’in ortak yayımladıkları CULTURAL AFFİNİTY AND SCREEN TOURİSM The Case of Internet Entertaintment Services adlı raporu https://www.unwto.org/news/unwto-and-netflix-partner-to-rethink-screen-tourism detaylı bir şekilde Film (ekran/içerik) turizmi olarak adlandırabileceğimiz konuyu açıklıyor.

Kültür endüstrileri, kültürel değişim, hikâye anlatıcılığı ve turizm arasındaki ilişki insanları birbirine daha da yakınlaştırırken aynı zamanda kültürel yakınlık duygusuna da katkı veriyor.

Rapora göre yerel içeriğe sahip bir film veya dizi seyreden bir izleyicinin söz konusu ülke ve destinasyonu ziyaret etme arzusu 2,4 kat daha fazla. Yakın zamanda yapılan bir araştırma sonucuna göre ise 80 milyon turist ziyaret edeceği destinasyonu izlediği bir film veya diziden esinlenerek seçmiş.

Film veya diziler nedeniyle insanların seyahat tercihlerinin etkilendiğini kanıtlayan global örnekler mevcut. 1980’lerde Crocodile Dundee film serisinin 1984–89 döneminde Avustralya’ya turist akışının %40 artmasında etkili olduğu bilinmektedir. Benzer etkiyi 2000’li yıllarda 25 Bollywood filmine ev sahipliği yapan İşviçre için de söylemek mümkün. Daha sonra söz konusu pozitif etkiyi Yüzüklerin Efendisi Filminde, Yeni Zelanda, Harry Potter Filminde, İngiltere ve Mamma Mia Filminde Yunanistan için de görüyoruz. Söz konusu filmlerin içeriğinde yer alan destinasyonlar turizm hareketinde bir artış yaşamışlar ve bu olumlu etki yıllar içinde de devam etmektedir.

Bu iki sektör başlangıçta birbirine uzak gibi algılansa da insanlar arasındaki kültürel yakınlığı oluşturmada çok büyük etken olmuşlardır. Bu konu ayrıca kültürel diplomasi başlığı altında da incelenmektedir.

Film, dizi ve turizm sektörleri insanlarda aynı duyguyu oluşturuyorlar; insanı başka dünyalara taşıyorlar, duyguları harekete geçirerek onları içinde bulundukları istenmeyen durumdan ve yerden kurtarıyorlar.

Bu noktada bizden de bazı örnekler verilebilir. Bu konudaki son örneklerden biri de Turkey Home projesi kapsamında 2017 yılında dünyaca bilinen İspanyol animasyon filmi Tadeo Jones 2 ile birlikte gerçekleşmiştir. Film yapımcıları ile yapılan iş birliği neticesinde içerikte Kapadokya yer almış ve bu iş birliğinin sonucunda bölgeye yönelik artan ziyaretçi sayıları ve etkileri ile ilgili daha geniş bilgiye Tanıtma Bültende ulaşılabilir. https://uygulamalar.ktb.gov.tr/bulten/sayi16/index.html#p=17

Yeni Sinema Kanunumuz da yabancı yapımcıların Türkiye'de film çekmelerini özendirecek teşvikleri içeriyor. (http://www.filminginturkey.com.tr/ ) Ülkemiz söz konusu yeni uygulama ile global film endüstrisinin içinde yer alma konusunda bir inisiyatif oluşturmuştur.

Raporda bazı ülkelerde yapılan anket ve araştırmaların verilerinin paylaşıldığı bölümde Türkiye’ye ilişkin veriler de bulunuyor. Araştırmaya katılanlar Netflix aboneleri ve abone olmayanlar olarak iki kategoriye ayrılmış ve buna göre Netflix kullanıcılarının %54'ü Türkiye’de çekilmiş bir dizi veya filmden dolayı ziyaret etmek arzusunun oluştuğunu belirtmişler. Bu oran abone olmayanlarda %25 düzeyinde. Benzer oranlar Japonya için %40'a %26; İspanya için %47'ye %36 ve Kanada için %42'ye %34 seviyelerinde.

Bir diğer önemli konu da; Araştırmaya göre insanlar bir yere ait içerik izlediklerinde orayı ziyaret etme isteklerinin yanında kültürel yakınlaşmayı destekleyecek başka etkenler de oluşuyor. Buna göre Netflix'te Türkiye ile ilgili bir içerik izleyenlerde kültürel varlıklara olan ilgi %55, gastronomiye ilgi %62, tarihine olan ilgi %55, kültürel ürünlere olan ilgi %49 ve insanımıza olan ilgi de %43 oranlarında artmış. Aynı ilgi, başka dijital platformlar için de benzer nitelikte.

Netflix, günümüzün popüler dijital yayıncılarından, 20 yıl önce Amerika’da Silikon Vadisinde kurulmuş bir şirket. Günümüzde 165 milyar dolar borsa değerine sahip (Disney’in değerinden fazla) son Emmy ödüllerinde 112 Netflix yapımı aday gösterildi. Bugün itibariyle dünya çapında 125 milyon aboneye sahip bulunan şirketin stratejisinin temeli de sahip olduğu büyük veriyi büyük fikrilerle her bir izleyicinin beğenisi doğrultusunda oluşturduğu içerik üretimine dayanıyor. İçerik üretimine ayrılan pay da yıllık 12 milyar doları buluyor.

Öte yandan her şey bu kadar sorunsuz da değil. Özellikle yukarıda bahsedilen raporda yer alan kültürel yakınlaşmaya katkı bakımından, aralarında Netflix’in de yer aldığı internet eğlence sistemlerinin etkisi vurgulanırken bazı noktalarda bu durumun kültürel bir tartışmaya yol açtığına dair görüşler de yükselmektedir. Bu örneklerden biri de geçtiğimiz yıl Hindistan’da yaşandı. https://www.theguardian.com/world/2020/nov/11/india-to-regulate-netflix-and-amazon-streaming-content

Dijital içerik sağlayıcıların ve yayıncıların günümüzde insanlığa sunduğu pek çok seçenek ve fayda bulunurken bunu kültürel çeşitliliğe saygı çerçevesinde ve toplumların kabul görmüş farklı uygulamalarını da göz önünde bulundurarak yapması gerektiği de vurgulanmaktadır. Bu konudaki temel kriter, özgürlükler ve insan haklarının evrensel kabul görmüş normları ve yerel kültür olmalıdır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Müzik Turizmi

Günümüzde gittikçe bireyselleşen kültür ve turizm faaliyetlerinin artık iç içe geçtiğini çok net görebiliyoruz. Kültür her alanıyla çok büyük bir içerik üreticisi konumundadır. Turizm sektörü ise bu içeriği –yaşam deneyimi- değerlendirmek ve insanlara sunmak için çalışma alanını sürekli genişletme ihtiyacı içinde olup insan hayatı ve istekleri de bu iş birliğini zorunlu kılmaktadır. İşte bu alanlardan bir tanesi de müzik’tir. Müzik ve turizm artık çok sık birlikte anılmakta ve bu iki alanın insan hayatına sunduğu yaşam kalitesi, birlikte üretimleri ve fırsatları da değerlendirmek gerekliliğini ortaya çıkarmaktadır. Müzik yeni gastronomi’dir. UNWTO (Birleşmiş Milletler Dünya Turizm Örgütü), Sound Diplomacy ve ProColombia işbirliğinde 2018 yılında hazırlanan ve WTM London 2018’de de sunuşu yapılan raporun çarpıcı bölümlerini aktarmak faydalı olacaktır, nitekim ülkemiz için de hem turizm sektörünü hem müzik sektörünü yakından ilgilendiren bu konu ile ilgili bir strateji gelişti

Asıl Şimdi Güvenli Turizm Koridorları!..

  Malum, Koronavirüs yaklaşık bir yıldır hayatımızda. Geçtiğimiz yıl burada salgının turizme etkileri ile ilgili birçok yazıda yorumlar yapmış, hatta projeler sunmuştum. Turizm sektörü ile ilgili herkesin de benzer çabaları oldu. Bahsettiğim projelerden biri de geçtiğimiz Nisan ayında düşündüğüm ve Ağustos’ta bu platformda yazdığım “Güvenli Turizm Koridorları” ile ilgili (Pier to Pier Project for Safe Tourism) idi. O zamanlar birçok ülke benzer projeler geliştirdi ve uyguladı. Kimi nispeten başarılı oldu, kimi de başlamadan bitti. Ancak böyle projeler geliştirirken ülkelerin özgün durumlarını mutlaka göz önünde bulundurmak gerekiyor. Bizim de kendi kurallarına göre işleyen bir turizm endüstrimiz var. Birkaç destinasyona yoğunlaşmış dar alanda yüksek turist rakamlarına dayalı bir sektörel yapıya sahibiz. Salgın şartlarında turizm faaliyetlerini sürdürürken bu yapının bazı avantajlarını da yaşadık. Örneğin geçtiğimiz yaz 4 destinasyonumuzun turist trafiğine açılabilmesi otellerimizin “

Covid-19 Salgınının Turizme Etkileri

Daha önce benzeri olmayan bir olay… Daha düne kadar tüm ilgililer 2020’de turizm ve seyahat sektörünün yine başarılı bir yıl geçireceğini öngörüyor buna göre planlar yapıyordu. UNWTO (Birleşmiş Milletler Dünya Turizm Örgütü), turizmde önceki senelerdeki kadar artış olmayacağını belirtmiş olsa da %4 büyüme beklentisini açıklamıştı. Özellikle son 10 yılda sektörler arasında en popüler olması hasebiyle tüm yüzlerin çevrildiği seyahat ve turizm sektörü yine başarılı geçecek bir yılın arifesindeydi. Herkesin keyfi yerinde gibiydi, ta ki Covid-19 ciddiyetini ortaya koyana kadar… İlk önce Çin’de görülen vakaları herkes yine SARS ve MERS gibi algılayıp, bölgesel ve kısıtlı zaman etkilerini gösterecek bir olay olarak gördü. Dünya Sağlık Örgütü 11 Mart günü resmî olarak Covid-19 Pandemisini ilan ettiğinde ilk korku da başlamış oldu. Artık dünya üzerindeki herkes yeni güne geçmiş yaşam biçimini dünde bırakarak uyanmıştı. Bu kuşağın yaşamadığı pek çok uygulama ardı sıra yaşamımıza girdi