Ana içeriğe atla

İngiltere turizm pazarı değerlendirmesi...11 Nisan 2021 itibariyle...


İngiltere’den ülkemize turist getiren önemli bir tur operatörü Jet2 salgınla ilgili gelinen noktada belirsizliğe işaret ederek operasyonlarını 23 Haziran tarihine kadar durdurduğunu duyurdu. Bilindiği gibi İngiliz Hükümeti uluslararası seyahatlerle ilgili olarak geçtiğimiz hafta bir açıklama yaparak seyahate izin verilecek destinasyonlarla ilgili trafik lambaları sistemi de denilen bir açıklama yaparak destinasyonların yeşil, sarı ve kırmızı kategorilere göre sınıflandırılacağını duyurdu. Bu sistemde destinasyonlarla ilgili üç kriter değerlendirilecek; 1) Aşılama, 2) Vaka oranları, 3) Varyant endişesi. Bu durumda henüz ortada net bir resim olmadığından tur operatörleri de haklı olarak nereye ve ne zaman uçacakları konusunda belirsizlik yaşıyorlar ve karar verememekten yakınıyorlar. Hükümet bu sisteme göre 17 Mayıs’ta bazı destinasyonlara seyahate izni verileceğini duyurdu ancak bu destinasyonları açıklamak için de çok erken olduğunu belirtti.İşte İngiltere’deki seyahat sektörünü kızdıran ve hükümete karşı tepki vermelerine neden olan olay da bu oldu: Belirsizlik…

İngiliz araştırma şirketi Global Data’nın son yaptığı araştırmanın sonuçlarına göre insanların %30’u seyahate çıkma konusunda gönülsüz davranıyor. Ayrıca şirket, Jet2’nin aldığı bu kararın diğer tur operatörlerine de yayılma ihtimalinin yüksek olduğunu ve bunun da insanların seyahat talebine karşı olumsuzluk yaratacağı endişesini de paylaşıyor.

Öte yandan İngiliz seyahat sektörünün umudunu kıran olaylardan bir diğeri de yurtdışı tatile gideceklerden istenen PCR testinin maliyetleri oldu. İngiliz Seyahat Acenteleri Birliği (ABTA) ve Havalimanı İşletmecileri Birliği (AOA) nin yaptığı araştırmaya göre İngiltere’deki test maliyetleri Avrupa ülkelerinde yapılan test maliyetlerinin iki katı olduğu da açıklandı. Böylece seyahat öncesinde, destinasyondan hareket etmeden önce ve İngiltere’ye geri geldikten sonra yapılacak testlerin ortalama maliyeti 306 pound’u bulmaktadır. İki kuruluş da hükümetten bu konuda da pratik kolaylıklar beklediklerini açıkladılar.

Konuyu ülkemize etkisi açısından değerlendirirsek; İngiltere’de hükümetin dış seyahatlerle ilgili tavrının öncelikle varyant endişesinden kaynaklandığını söylemek gerekir. Ülkede görülen virüs varyantının geçtiğimiz Kasım-Ocak döneminde geldiği nokta çok ürkütücü bir hal almıştı ve İngiltere aşılama ve kapanma ile bu durumu 3 ayda kontrol edilebilir noktalara getirmeyi başardı. Ancak hükümet, özellikle yaşanan bu travma nedeniyle tüm açıklamalarında 2021 tatil döneminde dış seyahatler nedeniyle ülkeye yeni bir varyant istemediğini açıkça dile getirmektedir. İngiltere basınındaki haberlere ve yorumlara baktığımızda da “staycation” -İngiltere’de tatil trendinin desteklendiğini hemen görüyoruz. Yani “yeni varyant korkusu” ve “evde tatil” anlayışı bu yaz İngiltere seyahat pazarını etkileyen ana davranış kodları olacak.

Bu durumda destinasyonlarımıza göz attığımızda özellikle Dalaman, Bodrum, Antalya ve İzmir”e odaklanmalıyız. Ülkemize seyahat etmeleri için İngilizlere güven vermenin yolu yukarıda bahsettiğimiz 3 kriterden geçiyor. En önemli silahımız güvenlik ve hijyen konusunda geçtiğimiz sezondan kanıtlarımız ve uygulamalarımız olacaktır. Aşılama konusunda turizmcilerimiz için başlatılan uygulama “artı” hanemize yazılacaktır. Sağlık Bakanlığımızın açıklamalarına göre ülke aşı oranlarımızın da Haziran ayı itibariyle yükselmiş olacağını öngörebiliriz. Vaka oranlarında şu an itibariyle “eksi” puan alıyoruz. Bu konuda, sözü edilen 4 destinasyonumuzun idarecileri turizmin kendi bölgeleri için ekonomik ve sosyal önemi nedeniyle daha ileri tedbir ve uygulamaları hayata geçirip özel bir salgın yönetimi uygulayabilirler. Böylece İngiltere ile bu destinasyonlarımız arasında noktadan noktaya açılacak güvenli seyahat koridorunun yaz aylarında çalışması sağlanabilir.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Müzik Turizmi

Günümüzde gittikçe bireyselleşen kültür ve turizm faaliyetlerinin artık iç içe geçtiğini çok net görebiliyoruz. Kültür her alanıyla çok büyük bir içerik üreticisi konumundadır. Turizm sektörü ise bu içeriği –yaşam deneyimi- değerlendirmek ve insanlara sunmak için çalışma alanını sürekli genişletme ihtiyacı içinde olup insan hayatı ve istekleri de bu iş birliğini zorunlu kılmaktadır. İşte bu alanlardan bir tanesi de müzik’tir. Müzik ve turizm artık çok sık birlikte anılmakta ve bu iki alanın insan hayatına sunduğu yaşam kalitesi, birlikte üretimleri ve fırsatları da değerlendirmek gerekliliğini ortaya çıkarmaktadır. Müzik yeni gastronomi’dir. UNWTO (Birleşmiş Milletler Dünya Turizm Örgütü), Sound Diplomacy ve ProColombia işbirliğinde 2018 yılında hazırlanan ve WTM London 2018’de de sunuşu yapılan raporun çarpıcı bölümlerini aktarmak faydalı olacaktır, nitekim ülkemiz için de hem turizm sektörünü hem müzik sektörünü yakından ilgilendiren bu konu ile ilgili bir strateji gelişti...

Asıl Şimdi Güvenli Turizm Koridorları!..

  Malum, Koronavirüs yaklaşık bir yıldır hayatımızda. Geçtiğimiz yıl burada salgının turizme etkileri ile ilgili birçok yazıda yorumlar yapmış, hatta projeler sunmuştum. Turizm sektörü ile ilgili herkesin de benzer çabaları oldu. Bahsettiğim projelerden biri de geçtiğimiz Nisan ayında düşündüğüm ve Ağustos’ta bu platformda yazdığım “Güvenli Turizm Koridorları” ile ilgili (Pier to Pier Project for Safe Tourism) idi. O zamanlar birçok ülke benzer projeler geliştirdi ve uyguladı. Kimi nispeten başarılı oldu, kimi de başlamadan bitti. Ancak böyle projeler geliştirirken ülkelerin özgün durumlarını mutlaka göz önünde bulundurmak gerekiyor. Bizim de kendi kurallarına göre işleyen bir turizm endüstrimiz var. Birkaç destinasyona yoğunlaşmış dar alanda yüksek turist rakamlarına dayalı bir sektörel yapıya sahibiz. Salgın şartlarında turizm faaliyetlerini sürdürürken bu yapının bazı avantajlarını da yaşadık. Örneğin geçtiğimiz yaz 4 destinasyonumuzun turist trafiğine açılabilmesi otellerimiz...

COP29 nedir ve neden önemlidir? *

  COP29 ve İklim Değişikliği ile Mücadelenin Önemi COP29, 11-22 Kasın 2024'te Azerbaycan'ın Bakü şehrinde düzenlenecek olan 29. Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı'dır. Bu konferans, gelişmekte olan ülkeler için iklim eylemi finansmanının nasıl sağlanacağı konusunda müzakerelere odaklanacaktır. Özellikle, COP28'de yapılan anlaşmaların yetersizliği nedeniyle COP29’da mevcut taahhütlerin korunması ve yeni önlemler üzerinde ilerleme sağlanması kritik bir önem taşımaktadır. İklim Finansmanı ve Yeni Hedefler Finansman, COP29'un önemli gündem maddelerinden biridir. Gelişmiş ülkeler, gelişmekte olan ülkelere yıllık 100 milyar dolarlık bir iklim finansmanı sağlamayı taahhüt etmiş olsa da, bu hedefin gerisinde kalınmıştır. Yeni bir Kolektif Nicel Hedef (NCQG) üzerinde anlaşılması ve bu hedefin gelişmekte olan ülkelerin ihtiyaçlarını karşılaması beklenmektedir. Uyum finansmanı da NCQG’nin bir parçası olarak ele alınmalıdır; ancak bu konuda anlaşma sağlamanı...