Ana içeriğe atla

Egyptomania ve Mısır Turizmi

 


Ülkemizde, özellikle 90’lı yıllarda ve sonrasında, turizm tanıtımının popüler olması ile birlikte zaman zaman dillendirilen bir düşünce vardı, “Mısır gibi yapalım…bir kitapla, bir filmle müthiş ülke tanıtımı yapıyorlar" Evet, bu düşünce kısmen doğruydu. Ülke ekonomisinin turizme hayati derecede bağlı olduğu Mısır’da zaman zaman meydana gelen terör olaylarının negatif etkisi esin kaynağını Antik Mısır’dan alan kitap, film ve müziklerin dünya genelinde çok ilgi görmesi ile birlikte çok sürmeden unutulur ve her şey normale dönerdi. Bizde de ilgisi nedeniyle bilhassa turizm camiasında, kitap ve film ile ülke tanıtımı yapmak düşüncesi haklı olarak destek buluyordu…Bu düşünce popülerliğini hala kaybetmiş değil.

Peki bu etkinin arkasında sadece bir kitap, film veya müzik mi var? Hızlıca bir cevap vermek gerekirse: "Evet!" 

Film, kitap, müzik gibi duyguları etkileyen, insanlarda güzel hisleri harekete geçiren her şey iletişimin en güçlü yöntemlerindendir ve öyle olmaya devam edecektir. Günümüzde kültürel diplomasinin yaygın olarak kullanılmasının arkasında yatan düşünce de buradan geliyor.

Önemli olduğunu düşündüğüm ve ilgi alanımda olan bu konuyu hızlı bir cevapla geçiştirmeyip başka bir soruyla devam etmek istiyorum: 

Batılıların Antik Mısır’a hayranlığı nereden kaynaklanıyor? 

Bu soruya verilecek cevap tarihsel bir çizgide çok geniş açıklamaları içermek zorunda ancak bu yazının içeriği iletişim ile sınırlı olduğundan ben sadece köşe taşı niteliğinde sayabileceğim örneklerle sizlerin düşüncelerine katkı vermek niyetindeyim.

Antik Mısır’ın batı dünyasında çok güçlü ve etkili bir imajı var. Mısır’ı görmüş olsun veya olmasın bir batılının gözünde Mısır hala Eski Mısır’dır. Bu etki, Eski Mısır anlayışının sonsuzluk fikrine de uygun olarak günümüzde geçerliliğini sürdürmektedir. Doğu’da da bu durum farklı değildir ancak etki anlamında önemli bir fark vardır çünkü Doğu’nun kendi efsaneleri ve kültürü yeterince güçlüdür.

Mısır kültürü Antik Yunan ve Roma etkisiyle Avrupa’yla bir bağ kurmuş ve etkileşim asırlar boyunca sanattan mimariye ve edebiyata kadar pek çok alanda kendini göstermiştir.

Herodot kitabında Mısır’ı çok güzel bir imajla anlatmaktadır. Mısır’ın 7. yüzyılda İslam etkisine girmesiyle birlikte Batıyla olan bu etkileşim eski yoğunluğunu kaybetmiştir ancak Batı’nın Mısır merakı 18. yüzyıl ile birlikte tekrar canlanmıştır. Öncesinde Shakespeare’in Antonius ve Kleopatra oyunu son önemli oyunları arasında yerini almıştı. Batı’nın yenilenen Mısır merakı 19. yüzyılda Napolyon’un Mısır seferiyle “Egyptomania” olarak adlandırılmış ve artık Avrupalı’nın gözünde imaj; Mısır, Piramitler ve Büyük Gize Sfenks’i olmuştur.

Burada Mısır Hidivi İsmail Paşa’nın Verdi’ye sipariş ettiği Aida Operasını da not etmeliyiz.

20. yüzyılda ise Arkeoloji biliminin keşifleri ardı sıra gelmiş, önce 1912’de Kraliçe Nefertiti’nin renkli büstü bulunmuş, sonrasında bir başka büyük keşif olarak 1922’de Firavun Tutankamon’un mezarı ve bununla beraber Tutankamon’un Laneti söylencesi büyük etki yapmıştır. Bu keşifler günümüzde de devam etmektedir.

Agatha Christie’nin “Nil’de Ölüm” romanı ve “Mumya” filmleri geçmiş yüzyıllardaki sürecin 20. yüzyıla önemli aktarıcıları arasındadır. Bu etkiyi günümüze taşıyan asıl faktör Hollywood olmuştur.

Yakın tarihten hatırladıklarımızdan; 1986 tarihli “Walk Like an Egyptian” şarkısını, Metropolitan Müzesi'ndeki “The Temple of Dendur” bölümünü, Paris’teki Louvre Müzesi'nin "Cam Piramit"ini, Fransız yazar Christian Jacq’ın çok satan "Ramses" kitabını sayabiliriz.



Kısaca anlattığım bu etki veya hayranlık günümüzde Mısır turizminin bel kemiği ve ana hikâyesidir. Mısırlılar bu etkinin 21. yüzyılda da sürmesine katkı için Giza’da dünyanın en büyük arkeoloji müzesini inşa ettiler ve açılışa hazırlanıyorlar. Bu müzede Eski Mısır’ın en önemli koleksiyonları yer alacak ve böylece efsane devam edecek…  

 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Müzik Turizmi

Günümüzde gittikçe bireyselleşen kültür ve turizm faaliyetlerinin artık iç içe geçtiğini çok net görebiliyoruz. Kültür her alanıyla çok büyük bir içerik üreticisi konumundadır. Turizm sektörü ise bu içeriği –yaşam deneyimi- değerlendirmek ve insanlara sunmak için çalışma alanını sürekli genişletme ihtiyacı içinde olup insan hayatı ve istekleri de bu iş birliğini zorunlu kılmaktadır. İşte bu alanlardan bir tanesi de müzik’tir. Müzik ve turizm artık çok sık birlikte anılmakta ve bu iki alanın insan hayatına sunduğu yaşam kalitesi, birlikte üretimleri ve fırsatları da değerlendirmek gerekliliğini ortaya çıkarmaktadır. Müzik yeni gastronomi’dir. UNWTO (Birleşmiş Milletler Dünya Turizm Örgütü), Sound Diplomacy ve ProColombia işbirliğinde 2018 yılında hazırlanan ve WTM London 2018’de de sunuşu yapılan raporun çarpıcı bölümlerini aktarmak faydalı olacaktır, nitekim ülkemiz için de hem turizm sektörünü hem müzik sektörünü yakından ilgilendiren bu konu ile ilgili bir strateji gelişti

Sud de France örneğinde Kolektif Markalar ve Yerel Kalkınma

  Yöresel Ürünler ve Coğrafi İşaretler Türkiye Araştırma Ağı (YÜciTA) ile Muğla Ticaret ve Sanayi Odası tarafından 20 Ekim 2023 günü gerçekleştirilen Muğla Uluslararası Coğrafi İşaretli Ürünler Zirvesinin odak konusu, coğrafi işaretler, gastronomi ve turizmden ilham alarak, yöresel markaların kolektif yönetimi ve kalkınmaya desteklerinin sağlanmasıydı. Söz konusu zirve kapsamında, ülkemizde coğrafi işaretler ve turizmin ortak problemi ve ihtiyacı olan yönetim/yönetişim konularının çözümüne ilişkin iyi bir örnek olarak gördüğümüz Sud de France (SdF) ile ilgili sunumu Bölge Danışmanı M. Rene Moreno gerçekleştirdi, aşağıda SdF’ye ilişkin verilen bilgiler Sayın Moreno’nun sunumundan derlenmiştir. İnsanlığın yaşadığı Covid-19 salgının etkilerini sürdürdüğünü söyleyerek konuya başlamanın doğru olacağını düşünüyorum. Özellikle “Yeni Normal” olarak adlandırılan gelişmeler aslında değişen düşünce yapısı ve yeni değerlere işaret ediyordu. O günlerde turizm ile ilgili yazılarımda destinasyonl

SÜRDÜRÜLEBİLİR DESTİNASYON YÖNETİM TASARIMI (1): VERİ VE AKILLI DESTİNASYONLAR

  Bir destinasyonun sürdürülebilirliği, sakinlerinin ihtiyaçları, refahı ve yaşam kalitesi ile ziyaretçilerinin ihtiyaçları, refahı ve deneyim kalitesi arasında ne kadar iyi denge kurabildiğine bağlıdır; bu bir yönetim konusudur. Bu hassas denge, sürdürülebilirliğin belirli bir destinasyonun tüm çevresel ve toplumsal yönlerini içeren karmaşık, çok boyutlu bir kavram olduğu anlamına gelir. Bununla birlikte, seyahat başlı başına acil bir küresel sürdürülebilirlik sorununa -iklim acil durumu- büyük ölçüde etkide bulunuyor ve dünyadaki karbon emisyonlarının kabaca %8'ini oluşturuyor. Bu zorlu sorunu ele almak ise endüstrinin öncelikler listesinin başında gelmektedir. Burada, bir yönetim yaklaşımı olarak tasarım yönetimi (Design Management) ve veriler çözümde çok önemli bir rol oynayabilir, gerçek sürdürülebilirlik için atmamız gereken adımları yönlendirebilir. Veri ve sürdürülebilirlik arasındaki ilişki Turizm her şeyle ilgilidir, bu nedenle her şeyi ölçümlemeli ve destinasyo