Ana içeriğe atla

Turizmin Yol Ayrımı: Strateji Belirsizliği ve Taktik Yorgunluğu

 


Strateji ve taktik... Hayatın tüm noktalarını anlamlandıran iki kelime…Aynı zamanda iki talihsiz kelime…Fazla ve yersiz kullanımları da bu iki kelimenin içini neredeyse boşaltmıştır. Bu durum bizim için büyük bir talihsizliktir.

Strateji ve taktik askeri kökenli kelimelerdir ancak hayatın her alanında geçerlidirler.

Kısaca, strateji plan ve amaçlarla ilişkilidir. Taktikler ise stratejinizi gerçekleştirmek için attığınız belirli adımlardır. Lawrence Freedman’ın Strateji adlı kitabında “Bir strateji olmadan, herhangi bir sorunla yüzleşmek veya herhangi bir amaç için çabalamak boşadır.” Denmektedir. Taktikler olmadan da stratejinizi uygulamak için sadece işinizi şansa bırakmış olursunuz. Ancak burada temel bir gerçek var ki o da öncelikle stratejinizin “belirli” olması zorunluluğudur. Taktikler ancak o zaman işe yarayacaktır.

Bir amaç belirlediğimizde ve kaynaklarımızı da ona yönlendirdiğimizde basitçe stratejiyi yapmış oluruz.

Robert Green’in The 33 Strategies of War eserinde de strateji; mevcut durumun ötesine bakmak ve ileriyi hesaplama sanatı olarak tarif edilmiştir.

Rumelt’e göre ise; iyi strateji hem bir hedefe odaklanmamızı hem de bu hedefe ulaşmanın önündeki engelleri tahmin etmemizi sağlar. Engellerle karşılaştığımızda taktiklerimizi kullanmamız gerekecektir. İşte bu noktada kurtarıcı rolündeki taktiklerin arkasında ana istikameti veren stratejinin varlığı bulunmaktadır.

Gelelim taktiklere…En basit, iyi planlanmış stratejiler bile hedefine varabilmek için doğru adımlara ihtiyacı vardır. Taktik kelimesini, bir hedefe yönelik eylemleri belirtmek için kullanıyoruz.

Taktikler kısa vadeye odaklanır ve stratejiden daha spesifiktirler. Öte yandan taktilerin kısa vadeli yapısı ve esnekliği ise stratejik hedeflere ulaşmak için gerektiğinde değişikliklere olanak tanır.

Stratejinin önemini vurgulamak için söyleyebileceğimiz bir söz belki şu olabilir; Eğer bir stratejiniz yoksa başkalarının stratejisinin parçasısınızdır. (Alvin Toffler)

Sun Tzu, “Savaş Sanatı” adlı eserinde de şunu der; Ben savaşırken herkes taktiklerimi görebilir, fakat hiç kimse asıl kaynağı olan stratejiyi göremez.

Taktik, kaynakların en etkili şekilde kullanılabilmesi için değişen duruma uygun olarak alınan kısa dönemli kararlardır.

Strateji ise kendini ve çevreni sürekli tahlil ederek uyum sağlayacak amaçların belirlenmesi, faaliyetlerin planlanması, araç ve kaynakların yeniden düzenlenmesi sürecidir.

Şimdi turizm sektörümüzü strateji ve taktik yönünden değerlendirdiğimizde; hem dünü ve bugünü anlayacağız hem de gelecekle ilgili karar vermek kolaylaşacaktır.

Cevap aradığımız soru şudur: Turizm sektörünün strateji ve taktiklerinin miadı nedir?

Eğer stratejiniz günün koşullarına uymuyorsa ve siz bu boşluğu taktiklerle doldurmaya çalışıyorsanız büyük bir yorgunluk ve verimsizlik içindesiniz anlamına gelir.

Yazımın  girişinde strateji ve taktik ile ilgili belirtilenleri irdelediğimizde genel karakterimizin ve davranışlarımızın stratejiden daha çok taktiklere meylettiğini söylemek mümkün. Günü birlik davranmak, problemlerle karşılaşıldığında çabuk çözüm yolları bulup uygulamak hep taktik davranış ve eylemlerin özellikleri.  Oysaki stratejiniz yoksa ya da siz var olan stratejiyi izlemiyorsanız bu da stratejik bir belirsizliğe yol açar ve net algılanamazsınız. Bu istenen bir durum değildir.

Bunun yanında, taktiklerle yol almayı da alışkanlık haline getirdiğinizde, başta da söylediğimiz gibi büyük bir verimsizlik ve yorgunlukla karşı karşıya kalırsınız.

Aslında turizm sektörümüz strateji belgelerine uzak değildir. Başta kalkınma planları olmak üzere turizm ile ilgili strateji belirlemek ve belirlenen hedeflere ulaşmak hep gündemde olmuştur. 1982 tarihli Turizmi Teşvik Kanunu da sonuçları itibariyle turizmle ilgili olarak ülkenin vermiş olduğu stratejik bir kararın uygulaması niteliğindedir. Bu tür çabaları 1998 tarihli 1. Turizm Şurası ve 2002’de gerçekleşen 2. Turizm Şurasında da görüyoruz. Hatta Kültür ve Turizm Bakanlıklarının 2003’te birleşerek kültür ve turizm sinerjisini yaratmak üzere turizmle ilgili yeni bir vizyon ortaya koyması da önemli bir dönüm noktasıdır. Bu amacı gerçekleştirmek için 2007’de Bakanlar Kurulunca kabul edilen 2023 Turizm Strateji Belgesi de bahsettiğimiz sürecin çok önemli bir aşaması olmuştur. Ancak bütün bu süreçte iç veya dış etkenlerden kaynaklanan kompleks nedenlerle turizmde arzulanan yapısal değişimler ve gelişim tam anlamıyla gerçekleşememiştir. Sonrasında gelen dönemde de iç ve dış kaynaklı peşi sıra kriz dönemlerinde turizm sürekli olarak dış etkenlere açık kalmış ve problemlerini tedavi edecek hamleyi yapacak fırsatı bulamadan buhranların anlık çözümlerine odaklanmıştır. Ta ki 2017 yılında gerçekleşen 3. Turizm Şurası da bunun tespiti ve ihtiyacı gidermenin en yakın çabası niteliğindedir.

Yukarıda kısaca özetlediğim süreç göründüğü kadar kolay da olmamıştır. Bir çırpıda anlatılan bu süreç 40 yılı aşan bir zaman dilimidir. Ancak bu bize şunu da göstermektedir; Turizmi çoğu zaman taktiklerle yönettiğimiz, stratejik bir netlik kazandıramadığımız veya stratejiyi doğru taktiklerle hayata geçiremediğimiz bir vakadır. Turizm algımız konusunda yaşadığımız sancılarının bir sebebi de bu olabilir…

Bu noktada değerlendirmeye bir tespitle devam edelim: Covid-19 salgın süreci her alanda pek çok şey ile ilgili hızlandırıcı bir dönüşüm etkisi yaratmıştır veya buna zorlamaktadır. Turizmin yapısal dönüşümü de bunlar arasında sayılabilir. Bundan önceki iki yazımda; turizme yaklaşımımız  https://irfanonal.blogspot.com/2021/01/turizme-format-atmak.html  ve kriz yönetimini https://irfanonal.blogspot.com/2021/01/kriz-yonetiminde-paradigma-degisikligi.html işlemiştim. Bu defa; Strateji belirsizliğinin ve buna bağlı olarak da taktik yorgunluğunun turizmde bugün karşılaştığımız sonuçlara yol açtığını ve bu konuda artık bir yol ayrımına gelindiğini kolaylıkla söyleyebiliriz.   

Burada seçilecek yol; Turizmin güncel çerçevesini iyi algılayıp geleceği gören açık ve net bir strateji oluşturmaktır. Elbette doğru taktiklerle hedeflerimize varacağız ancak bu defa “belirli” bir stratejinin yol göstericiliği bize güç verecek ve yolda karşılaştığımız krizleri yönetmek konusunda da donanımlı olacağız.

Turizm sektörümüzün ihtiyacı tam da budur! Bunun eşiğine gelmiştir: Sadece taktiklerle değil, iyi bir strateji, doğru kurumsallık ve etkili taktiklerle yoluna devam edecektir…Her zaman belirttiğimiz gibi: Türk turizm endüstrisinin bunu yapacak tecrübesi ve donanımı mevcuttur.

  

İrfan ÖNAL

Ocak 2021

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Müzik Turizmi

Günümüzde gittikçe bireyselleşen kültür ve turizm faaliyetlerinin artık iç içe geçtiğini çok net görebiliyoruz. Kültür her alanıyla çok büyük bir içerik üreticisi konumundadır. Turizm sektörü ise bu içeriği –yaşam deneyimi- değerlendirmek ve insanlara sunmak için çalışma alanını sürekli genişletme ihtiyacı içinde olup insan hayatı ve istekleri de bu iş birliğini zorunlu kılmaktadır. İşte bu alanlardan bir tanesi de müzik’tir. Müzik ve turizm artık çok sık birlikte anılmakta ve bu iki alanın insan hayatına sunduğu yaşam kalitesi, birlikte üretimleri ve fırsatları da değerlendirmek gerekliliğini ortaya çıkarmaktadır. Müzik yeni gastronomi’dir. UNWTO (Birleşmiş Milletler Dünya Turizm Örgütü), Sound Diplomacy ve ProColombia işbirliğinde 2018 yılında hazırlanan ve WTM London 2018’de de sunuşu yapılan raporun çarpıcı bölümlerini aktarmak faydalı olacaktır, nitekim ülkemiz için de hem turizm sektörünü hem müzik sektörünü yakından ilgilendiren bu konu ile ilgili bir strateji gelişti

Asıl Şimdi Güvenli Turizm Koridorları!..

  Malum, Koronavirüs yaklaşık bir yıldır hayatımızda. Geçtiğimiz yıl burada salgının turizme etkileri ile ilgili birçok yazıda yorumlar yapmış, hatta projeler sunmuştum. Turizm sektörü ile ilgili herkesin de benzer çabaları oldu. Bahsettiğim projelerden biri de geçtiğimiz Nisan ayında düşündüğüm ve Ağustos’ta bu platformda yazdığım “Güvenli Turizm Koridorları” ile ilgili (Pier to Pier Project for Safe Tourism) idi. O zamanlar birçok ülke benzer projeler geliştirdi ve uyguladı. Kimi nispeten başarılı oldu, kimi de başlamadan bitti. Ancak böyle projeler geliştirirken ülkelerin özgün durumlarını mutlaka göz önünde bulundurmak gerekiyor. Bizim de kendi kurallarına göre işleyen bir turizm endüstrimiz var. Birkaç destinasyona yoğunlaşmış dar alanda yüksek turist rakamlarına dayalı bir sektörel yapıya sahibiz. Salgın şartlarında turizm faaliyetlerini sürdürürken bu yapının bazı avantajlarını da yaşadık. Örneğin geçtiğimiz yaz 4 destinasyonumuzun turist trafiğine açılabilmesi otellerimizin “

Covid-19 Salgınının Turizme Etkileri

Daha önce benzeri olmayan bir olay… Daha düne kadar tüm ilgililer 2020’de turizm ve seyahat sektörünün yine başarılı bir yıl geçireceğini öngörüyor buna göre planlar yapıyordu. UNWTO (Birleşmiş Milletler Dünya Turizm Örgütü), turizmde önceki senelerdeki kadar artış olmayacağını belirtmiş olsa da %4 büyüme beklentisini açıklamıştı. Özellikle son 10 yılda sektörler arasında en popüler olması hasebiyle tüm yüzlerin çevrildiği seyahat ve turizm sektörü yine başarılı geçecek bir yılın arifesindeydi. Herkesin keyfi yerinde gibiydi, ta ki Covid-19 ciddiyetini ortaya koyana kadar… İlk önce Çin’de görülen vakaları herkes yine SARS ve MERS gibi algılayıp, bölgesel ve kısıtlı zaman etkilerini gösterecek bir olay olarak gördü. Dünya Sağlık Örgütü 11 Mart günü resmî olarak Covid-19 Pandemisini ilan ettiğinde ilk korku da başlamış oldu. Artık dünya üzerindeki herkes yeni güne geçmiş yaşam biçimini dünde bırakarak uyanmıştı. Bu kuşağın yaşamadığı pek çok uygulama ardı sıra yaşamımıza girdi