Dünyanın 2020’yi
nitelerken en çok kullandığı kelime unprecedented (eşi benzeri görülmemiş) oldu.
Koronavirüs ile ilgili okuduğumuz her haber, makale bu kelimeyle başladı ve
bitti. Peki bu gerçekten eşi benzeri görülmemiş bir durum muydu? Modern
zamanlar için evet! Yani bizim neslimiz böyle bir buhranla ilk defa karşılaştı.
Bu yüzden yaşadığımız her şey hayatımızda ilk oldu.
Bundan sonra ne
olacağı ile ilgili yorumlarımız ise hep bir isteği dile getirmekte ve eski
yaşamlarımıza geri dönmeyi arzuladığımız yönündedir.
Öte yandan “yeni
normal” nitelemesi var ki o da hayatın eskisi gibi olmayacağına işaret
ediyor. Bu durumu şu anda yüzde yüz tarif etmek güç olabilir ancak net olan şey;
2021’de belirsizliğe (uncertainty) alışmamız
gerektiğidir. Önceden kriz -bunalım- zamanları diye nitelediğimiz dönemler
(belirsizlikler ve zorluklar) yeni normalin ana karakteri oluyor. Dolayısıyla
her şeyin net görüldüğü, tahmin edilebildiği hayatın yerini arada kalmışlık
hali alıyor.
Turizm
sektörümüz bahsedilen arada kalmışlık -belirsizlik- halini nasıl yönetmeli?
Konuya turizm
perspektifimizi genişletmekle başlayabiliriz. Turizm, ekonomisi ve sosyolojisi
ile çok boyutlu bir yapı ve bu özelliği nedeniyle günümüzde çok daha kompleks bir
hale gelmiş durumda. Bu nedenle turizmi konuşurken sadece dar bir çerçevede sektör
kazancına odaklanmak turizmi hafife almak anlamına da gelmektedir. Bunun yerine,
yaşanan şartları da göz önüne alarak içinde bulunduğumuz belirsizliği nasıl
yöneteceğimize; yeni stratejilere odaklanmak gerekmektedir. Bunu
gerçekleştirmenin ilk adımı; günümüz turizm olgusunu doğru tanımlamak ve bu
gerçeklere uygun olarak bir turizm stratejisi ve yönetimi kurgulamak üzerine olmalıdır.
Turizm sektörümüz
amaçlarını ve araçlarını netleştirdiği sürece bugünün insanının içinde
bulunduğu belirsizliğe karşı kendini daha belirgin olarak konumlandıracak ve bu
süreci etkin olarak yönetebilecektir. Aksi durumda ise yaşanan belirsizliğin
geçici olduğunu sanmak ve her şeyin eski haline döneceğini düşünmek fazlaca
iyimser bir tutum olacaktır. Bu noktada salgına karşı aşının geliştirilmesi
kriz yönetiminin sadece bir yönü olup belirsizliği tamamen ortadan kaldırmayacaktır.
Şimdi hafızamızı
yoklayıp turizmi doğrudan etkileyen krizleri hatırlamak için yakın tarihimize
bakarsak şu yorumları da yapabiliriz: Körfez Savaşları’ndan itibaren
değerlendirdiğimizde deprem, ikiz kulelere saldırı, ekonomik kriz, kuş gribi, global ekonomik kriz,
Suriye iç savaşı, Ukrayna-Rus çatışması, terör olayları, darbe girişimi ve
burada saymadığımız irili ufaklı bir dizi buhran zamanları… Hepsi de çeşitli
oranlarda turizm endüstrimizi olumsuz etkilemiştir. Bazen krizi yaratan olayın
ortadan kalkması bazen de süreç içinde krizin yönetilmesi ile söz konusu
zamanları geride bıraktık.
Bugün yaşadığımız durum ise etkileri itibariyle sadece bir sağlık sorunu olarak görünmüyor. Bir sistem değişiminden ve yeni bir kültürden, dolayısıyla yeni ziyaretçi profilinden bahsetmeliyiz. Bu durumun şu anda dünyaya getirdiği ise sadece “belirsizlik”… İnsan hayatında, kurumların planlarında ve toplumların geleceklerinde…Belirsizlik her yerde! Fakat günün sonunda belirsizliği en iyi yönetenler krizi de en iyi yönetmiş olanlar olacaktır. Bunun da ön koşulu, yaşananları iyi tahlil edip ona göre yeni bir paradigma kurgulamaktır: Kriz yönetimi paradigması; edilgen değil etkin olmak ve belirsizlikleri görüp kendini ve amaçlarını belirli kılmaktan geçer.
İrfan ÖNAL
11 Ocak 2021
Yorumlar
Yorum Gönder