Ana içeriğe atla

Markalara Çağrı! (Brand Finance 2021 Değerli Markalar Raporu üzerine…)

 



Londra merkezli marka strateji ve danışmanlık firması Brand Finance Global 500, 2021 raporunu açıkladı. Raporda öne çıkanlar, 5 yıl aradan sonra Apple en değerli markalar sıralamasında birinci sırada gözüküyor. Buna göre; “yeni teknolojiler” marka değerini belirleyen faktör olarak belirtiliyor. Tesla’nın geleneksel otomobil markalarını geride bırakarak %158 ile en yüksek değer artışı oranını gerçekleştirdiğini görüyoruz. “Yeni normal” zamanında e-ticaret firmaları öne çıkmış durumda. Alibaba.com marka değerini ikiye katlamış görünüyor. Zincir marketler de eve dağıtım servisleri nedeniyle yükselişteler. Geleneksel medya markalarının listede gerilemesi devam ederken dijital yayımcılar listede tırmanışta. Bu dönemde en hızlı marka değeri kaybeden sektörlerden bir diğeri de havayolları şirketleri oldu. Doğal olarak salgın şartlarında konaklama markaları da negatif etkilendi ve Marriott ve Airbnb yaşadıkları kayıpla listeden çıkmış oldular.

Pandemiyle birlikte teknoloji markalarının ürün ve hizmetlerine yüksek talep oldu. Sektörler de insanların değişen ihtiyaç ve tercihlerine karşılık verebilmek için teknolojik yeniliklerini artırdılar. Bu durumu Brand Finance’in CEO’su David Haigh şöyle açıklıyor; 2020 yılı 20. yüzyılda kalmış markaların gemiye atlamaları için son çağrıydı.

Türkiye’de ise en değerli marka 1.61 milyar dolar ile Türk Hava Yolları olarak açıklandı. Arçelik 1.59 milyar dolar ile 2. sırada ve onu 1.19 milyar dolar ile İş Bankası izliyor. En değerli Türk markalarının toplam değeri 2020 yılı etkisiyle, bir önceki yıla göre %12,7 azalarak 21.45 milyar dolar olmuştur. Toplam marka değeri üzerinden, sanayi sektörü %30 ve hizmet sektörü de %70 paya sahip.

Kısaca değindiğimiz bu tablo (Bknz. BrandFinance) bize bu yıl için pandeminin etkilerini göstermekteyse de David Haigh’in cümlesinin altını çizmek ve buradan odak konumuz olan turizm sektörümüz için de çıkarımlar yapmak gerekiyor. Bu raporlarda turizm ve seyahat sektörüne ilişkin fazla değerlendirme olmamakla beraber kesin olan bir konu, yaşanan kültürel değişimin ve buna bağlı olarak da tüketici tercihlerinin tüm sektörleri etkilediği gerçeğidir. “Yeni teknolojilerin” turizm açısından da çok önemli olduğunu ve bu nedenle ülkemizde turizmi yeniden dizayn etmek için turizm yönetiminin bir parçası olarak Turizm Veri, Araştırma ve Teknolojileri Enstitüsü’ne olan ihtiyacı daha önceki yazılarımda da belirtmiştim. Böylece yeni teknoloji ve trendler üzerine çalışılarak turizmdeki yönümüzü tayin edecek kararları desteklemek için pek çok laboratuvar çalışması, veri, araştırma ve analiz çalışmaları da mümkün olacaktır. 

Ülkemizde turizm yeni paradigmayla dizayn edildiğinde, değer zincirinde yeni markaların çıkmasına ortam oluşturularak turizmdeki marka değerimiz de yükselecektir.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Müzik Turizmi

Günümüzde gittikçe bireyselleşen kültür ve turizm faaliyetlerinin artık iç içe geçtiğini çok net görebiliyoruz. Kültür her alanıyla çok büyük bir içerik üreticisi konumundadır. Turizm sektörü ise bu içeriği –yaşam deneyimi- değerlendirmek ve insanlara sunmak için çalışma alanını sürekli genişletme ihtiyacı içinde olup insan hayatı ve istekleri de bu iş birliğini zorunlu kılmaktadır. İşte bu alanlardan bir tanesi de müzik’tir. Müzik ve turizm artık çok sık birlikte anılmakta ve bu iki alanın insan hayatına sunduğu yaşam kalitesi, birlikte üretimleri ve fırsatları da değerlendirmek gerekliliğini ortaya çıkarmaktadır. Müzik yeni gastronomi’dir. UNWTO (Birleşmiş Milletler Dünya Turizm Örgütü), Sound Diplomacy ve ProColombia işbirliğinde 2018 yılında hazırlanan ve WTM London 2018’de de sunuşu yapılan raporun çarpıcı bölümlerini aktarmak faydalı olacaktır, nitekim ülkemiz için de hem turizm sektörünü hem müzik sektörünü yakından ilgilendiren bu konu ile ilgili bir strateji gelişti

Asıl Şimdi Güvenli Turizm Koridorları!..

  Malum, Koronavirüs yaklaşık bir yıldır hayatımızda. Geçtiğimiz yıl burada salgının turizme etkileri ile ilgili birçok yazıda yorumlar yapmış, hatta projeler sunmuştum. Turizm sektörü ile ilgili herkesin de benzer çabaları oldu. Bahsettiğim projelerden biri de geçtiğimiz Nisan ayında düşündüğüm ve Ağustos’ta bu platformda yazdığım “Güvenli Turizm Koridorları” ile ilgili (Pier to Pier Project for Safe Tourism) idi. O zamanlar birçok ülke benzer projeler geliştirdi ve uyguladı. Kimi nispeten başarılı oldu, kimi de başlamadan bitti. Ancak böyle projeler geliştirirken ülkelerin özgün durumlarını mutlaka göz önünde bulundurmak gerekiyor. Bizim de kendi kurallarına göre işleyen bir turizm endüstrimiz var. Birkaç destinasyona yoğunlaşmış dar alanda yüksek turist rakamlarına dayalı bir sektörel yapıya sahibiz. Salgın şartlarında turizm faaliyetlerini sürdürürken bu yapının bazı avantajlarını da yaşadık. Örneğin geçtiğimiz yaz 4 destinasyonumuzun turist trafiğine açılabilmesi otellerimizin “

Covid-19 Salgınının Turizme Etkileri

Daha önce benzeri olmayan bir olay… Daha düne kadar tüm ilgililer 2020’de turizm ve seyahat sektörünün yine başarılı bir yıl geçireceğini öngörüyor buna göre planlar yapıyordu. UNWTO (Birleşmiş Milletler Dünya Turizm Örgütü), turizmde önceki senelerdeki kadar artış olmayacağını belirtmiş olsa da %4 büyüme beklentisini açıklamıştı. Özellikle son 10 yılda sektörler arasında en popüler olması hasebiyle tüm yüzlerin çevrildiği seyahat ve turizm sektörü yine başarılı geçecek bir yılın arifesindeydi. Herkesin keyfi yerinde gibiydi, ta ki Covid-19 ciddiyetini ortaya koyana kadar… İlk önce Çin’de görülen vakaları herkes yine SARS ve MERS gibi algılayıp, bölgesel ve kısıtlı zaman etkilerini gösterecek bir olay olarak gördü. Dünya Sağlık Örgütü 11 Mart günü resmî olarak Covid-19 Pandemisini ilan ettiğinde ilk korku da başlamış oldu. Artık dünya üzerindeki herkes yeni güne geçmiş yaşam biçimini dünde bırakarak uyanmıştı. Bu kuşağın yaşamadığı pek çok uygulama ardı sıra yaşamımıza girdi