Ana içeriğe atla

Bir şehir markasını müzeler üzerinden inşa edebilir mi?

 


Bu soruya hiç tereddüt etmeden “evet” cevabını verebilirim. Sonra da neden bu cevabı verdiğimi açıklayan sayısız örnek gösterebilirim. Bu örnekler genelde uluslararası alandan olurken son yıllarda ülkemizdeki müzeler ve müzecilik anlayışıyla ilgili olumlu gelişmelere şahit oldukça medeniyetler beşiği Anadolu’nun müzelerinin hak ettiği yere gelmesi ve bulunduğu yeri markalaştırması da olağan hale gelecektir.


Bu anlamda 2021 yılında ülkemiz adına sevindirici gelişmeler yaşandı. Avrupa’nın en prestijli müzecilik ödüllerini veren Avrupa Müze Forumu bu yıl ülkemizden 3 müzeyi ödüllendirdi. Troya Müzesi ve Odunpazarı Modern Müzesi “2021 Yılı Avrupa Yılın Müzesi Özel Ödülü” ile onurlandırılırken Bayburt Kenan Yavuz Etnografya Müzesi de “ 2021 Silletto Ödülü”nü aldı. Üç prestijli müze ve üç prestijli ödül…



Şüphesiz global anlamda, British Museum, Louvre Müzesi, Ermitaj, Metropolitan ve daha pek çok müzenin ne kadar büyük koleksiyonlara ve marka değerine sahip olduğunu biliyoruz ancak bunun yanında, özellikle modern sanat başta olmak üzere çeşitli alanlarda uzmanlaşmış, mimari yapılarıyla da dikkati çeken yeni müzeler de ön almaya başladılar. Bu gelişme son 30 yılda daha da yaygınlaştı ve kültür-turizm sinerjisini de kanıtlamış oldu.

Müzelerin ülke imajındaki yeri tartışılmaz ancak son yıllarda özellikle müzeleri üzerinden marka iletişimini yapan pek çok küçük ve orta ölçekteki şehirler dikkatimizi çekiyor.



Örneğin Guggenheim Müzesi; İspanya’nın Bilbao şehrinde bulunan modern sanat müzesidir. Mimarisiyle de ünlü olan müzeyi yılda 1 milyon insan ziyaret etmekte ve bunun %60’ı yabancılardır. Müze, şehrin en değerli mekanları arasında olup kolaylıkla şehrin markasını temsil ediyor denebilir.



Ülkemizde de bu nitelikte potansiyeli olan ve dikkati çeken müzeler ve şehirler mevcut. Bu yönde karar vermiş veya vermesi gereken şehirlerimizi hemen sıralayabilirim: Troya Müzesi/Çanakkale, Odunpazarı Modern Sanat Müzesi/Eskişehir, Kenan Yavuz Etnografya Müzesi ve Baksı Müzesi/Bayburt, Zeugma Mozaik Müzesi/Gaziantep, Hatay Arkeoloji Müzesi/Hatay.

Şehirlerimizin kalkınmak ve markalaşmak için yarış içinde olduğu bu dönemde uluslararası niteliğe sahip sözünü ettiğim müzelerin çağdaş müzecilik anlayışıyla sürdürülebilir bir iletişim stratejisini benimsemelerinin önemli olduğunu düşünüyorum.

Müzecilikte koruma anlayışının bu çağda iletişim ile desteklenmesi bulundukları topraklara ve insanına çok büyük değerler katabileceğini sayısız örnekte görüyoruz. Bu  nedenle müzelerimizin markalaşma misyonu sadece kendilerine değil bulundukları topraklara ve insanına da önemli yararlar sağlayacaktır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Müzik Turizmi

Günümüzde gittikçe bireyselleşen kültür ve turizm faaliyetlerinin artık iç içe geçtiğini çok net görebiliyoruz. Kültür her alanıyla çok büyük bir içerik üreticisi konumundadır. Turizm sektörü ise bu içeriği –yaşam deneyimi- değerlendirmek ve insanlara sunmak için çalışma alanını sürekli genişletme ihtiyacı içinde olup insan hayatı ve istekleri de bu iş birliğini zorunlu kılmaktadır. İşte bu alanlardan bir tanesi de müzik’tir. Müzik ve turizm artık çok sık birlikte anılmakta ve bu iki alanın insan hayatına sunduğu yaşam kalitesi, birlikte üretimleri ve fırsatları da değerlendirmek gerekliliğini ortaya çıkarmaktadır. Müzik yeni gastronomi’dir. UNWTO (Birleşmiş Milletler Dünya Turizm Örgütü), Sound Diplomacy ve ProColombia işbirliğinde 2018 yılında hazırlanan ve WTM London 2018’de de sunuşu yapılan raporun çarpıcı bölümlerini aktarmak faydalı olacaktır, nitekim ülkemiz için de hem turizm sektörünü hem müzik sektörünü yakından ilgilendiren bu konu ile ilgili bir strateji gelişti

Sud de France örneğinde Kolektif Markalar ve Yerel Kalkınma

  Yöresel Ürünler ve Coğrafi İşaretler Türkiye Araştırma Ağı (YÜciTA) ile Muğla Ticaret ve Sanayi Odası tarafından 20 Ekim 2023 günü gerçekleştirilen Muğla Uluslararası Coğrafi İşaretli Ürünler Zirvesinin odak konusu, coğrafi işaretler, gastronomi ve turizmden ilham alarak, yöresel markaların kolektif yönetimi ve kalkınmaya desteklerinin sağlanmasıydı. Söz konusu zirve kapsamında, ülkemizde coğrafi işaretler ve turizmin ortak problemi ve ihtiyacı olan yönetim/yönetişim konularının çözümüne ilişkin iyi bir örnek olarak gördüğümüz Sud de France (SdF) ile ilgili sunumu Bölge Danışmanı M. Rene Moreno gerçekleştirdi, aşağıda SdF’ye ilişkin verilen bilgiler Sayın Moreno’nun sunumundan derlenmiştir. İnsanlığın yaşadığı Covid-19 salgının etkilerini sürdürdüğünü söyleyerek konuya başlamanın doğru olacağını düşünüyorum. Özellikle “Yeni Normal” olarak adlandırılan gelişmeler aslında değişen düşünce yapısı ve yeni değerlere işaret ediyordu. O günlerde turizm ile ilgili yazılarımda destinasyonl

SÜRDÜRÜLEBİLİR DESTİNASYON YÖNETİM TASARIMI (1): VERİ VE AKILLI DESTİNASYONLAR

  Bir destinasyonun sürdürülebilirliği, sakinlerinin ihtiyaçları, refahı ve yaşam kalitesi ile ziyaretçilerinin ihtiyaçları, refahı ve deneyim kalitesi arasında ne kadar iyi denge kurabildiğine bağlıdır; bu bir yönetim konusudur. Bu hassas denge, sürdürülebilirliğin belirli bir destinasyonun tüm çevresel ve toplumsal yönlerini içeren karmaşık, çok boyutlu bir kavram olduğu anlamına gelir. Bununla birlikte, seyahat başlı başına acil bir küresel sürdürülebilirlik sorununa -iklim acil durumu- büyük ölçüde etkide bulunuyor ve dünyadaki karbon emisyonlarının kabaca %8'ini oluşturuyor. Bu zorlu sorunu ele almak ise endüstrinin öncelikler listesinin başında gelmektedir. Burada, bir yönetim yaklaşımı olarak tasarım yönetimi (Design Management) ve veriler çözümde çok önemli bir rol oynayabilir, gerçek sürdürülebilirlik için atmamız gereken adımları yönlendirebilir. Veri ve sürdürülebilirlik arasındaki ilişki Turizm her şeyle ilgilidir, bu nedenle her şeyi ölçümlemeli ve destinasyo