Ana içeriğe atla

(Bugünlerde) Turizm İletişim Stratejisine Yaklaşım Örneği

 




Nostalji...

Yaşadığımız şu zor günlerde nostalji duygumuzun arttığına şahit oluyoruz. Son zamanlarda yapılan araştırmaların sonuçlarına göre seyahatin kısıtlı olduğu salgın günlerinde insanların eski anılarını belgeleyen video ve fotoğraflara ilgilerinin arttığı anlaşılmış. Bunu kendi davranışlarımızda da görebiliriz. En basit deyimiyle “özlem” duyuyoruz; sevdiklerimizle birlikte olmayı, seyahat etmeyi, güzel anlar yaşamayı özledik…

İnsan alışkanlıklarından kolay kolay vazgeçemeyen bir varlık. Bir önemli özelliği de “deneyim” arayışı ve bunu tetikleyen “merak” güdüsü. Bu durumu turizm ve seyahat ile ilişkilendirdiğimizde, bilhassa turizm iletişimi açısından bakarsak, şu anda nasıl bir iletişim stratejisi izlememiz gerektiğini belirleyebiliriz. En azından stratejiye katkı sağlanabilir.

Belirttiğim gibi insan alışkanlıkları ve merakının dürtüsüyle hareket etme eğilimindedir. Nostalji duygusunun da yaşadığımız şartlarda çok yoğun olduğunu düşündüğümüzde şu anda insanların belleklerinde ve kalplerinde yer etmiş yerlerin, kokuların, seslerin, tatların ve anların izini süreceğini ve bütün bunları sağlayan “bildik” yerde olmak arzusunu anlayabiliriz.

Böylece insanların seyahat tercihlerini kendini güvende hissedeceği; sokağına, insanına, tatlarına aşina olduğu yerler için kullanacağını tahmin etmek zor olmayacaktır.

Türkiye’nin turizmdeki en büyük gücü...

Türkiye’nin turizmdeki en büyük gücü bahsettiğim bu duygular ve davranışlar olsa gerek. Kısaca misafir memnuniyeti dediğimiz kavramı kulağımızı tersten göstererek anlatmaya, böylelikle daha da derinleştirmeye çalıştım. Onun için turizm iletişim stratejisini oluştururken göz önünde bulunduracağımız bir husus da ülkemizi ziyaret etmiş olan misafirlerimize ve onların çevrelerine aynı güzel duyguları ve memnuniyeti yaşatma vaadini hatırlatmak olmalı…

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Müzik Turizmi

Günümüzde gittikçe bireyselleşen kültür ve turizm faaliyetlerinin artık iç içe geçtiğini çok net görebiliyoruz. Kültür her alanıyla çok büyük bir içerik üreticisi konumundadır. Turizm sektörü ise bu içeriği –yaşam deneyimi- değerlendirmek ve insanlara sunmak için çalışma alanını sürekli genişletme ihtiyacı içinde olup insan hayatı ve istekleri de bu iş birliğini zorunlu kılmaktadır. İşte bu alanlardan bir tanesi de müzik’tir. Müzik ve turizm artık çok sık birlikte anılmakta ve bu iki alanın insan hayatına sunduğu yaşam kalitesi, birlikte üretimleri ve fırsatları da değerlendirmek gerekliliğini ortaya çıkarmaktadır. Müzik yeni gastronomi’dir. UNWTO (Birleşmiş Milletler Dünya Turizm Örgütü), Sound Diplomacy ve ProColombia işbirliğinde 2018 yılında hazırlanan ve WTM London 2018’de de sunuşu yapılan raporun çarpıcı bölümlerini aktarmak faydalı olacaktır, nitekim ülkemiz için de hem turizm sektörünü hem müzik sektörünü yakından ilgilendiren bu konu ile ilgili bir strateji gelişti...

Asıl Şimdi Güvenli Turizm Koridorları!..

  Malum, Koronavirüs yaklaşık bir yıldır hayatımızda. Geçtiğimiz yıl burada salgının turizme etkileri ile ilgili birçok yazıda yorumlar yapmış, hatta projeler sunmuştum. Turizm sektörü ile ilgili herkesin de benzer çabaları oldu. Bahsettiğim projelerden biri de geçtiğimiz Nisan ayında düşündüğüm ve Ağustos’ta bu platformda yazdığım “Güvenli Turizm Koridorları” ile ilgili (Pier to Pier Project for Safe Tourism) idi. O zamanlar birçok ülke benzer projeler geliştirdi ve uyguladı. Kimi nispeten başarılı oldu, kimi de başlamadan bitti. Ancak böyle projeler geliştirirken ülkelerin özgün durumlarını mutlaka göz önünde bulundurmak gerekiyor. Bizim de kendi kurallarına göre işleyen bir turizm endüstrimiz var. Birkaç destinasyona yoğunlaşmış dar alanda yüksek turist rakamlarına dayalı bir sektörel yapıya sahibiz. Salgın şartlarında turizm faaliyetlerini sürdürürken bu yapının bazı avantajlarını da yaşadık. Örneğin geçtiğimiz yaz 4 destinasyonumuzun turist trafiğine açılabilmesi otellerimiz...

COP29 nedir ve neden önemlidir? *

  COP29 ve İklim Değişikliği ile Mücadelenin Önemi COP29, 11-22 Kasın 2024'te Azerbaycan'ın Bakü şehrinde düzenlenecek olan 29. Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı'dır. Bu konferans, gelişmekte olan ülkeler için iklim eylemi finansmanının nasıl sağlanacağı konusunda müzakerelere odaklanacaktır. Özellikle, COP28'de yapılan anlaşmaların yetersizliği nedeniyle COP29’da mevcut taahhütlerin korunması ve yeni önlemler üzerinde ilerleme sağlanması kritik bir önem taşımaktadır. İklim Finansmanı ve Yeni Hedefler Finansman, COP29'un önemli gündem maddelerinden biridir. Gelişmiş ülkeler, gelişmekte olan ülkelere yıllık 100 milyar dolarlık bir iklim finansmanı sağlamayı taahhüt etmiş olsa da, bu hedefin gerisinde kalınmıştır. Yeni bir Kolektif Nicel Hedef (NCQG) üzerinde anlaşılması ve bu hedefin gelişmekte olan ülkelerin ihtiyaçlarını karşılaması beklenmektedir. Uyum finansmanı da NCQG’nin bir parçası olarak ele alınmalıdır; ancak bu konuda anlaşma sağlamanı...