Öyle bir süreçten
geçiyoruz ki değişim her yerde…Değişimin hayatın bir parçası olduğunu kabul
etmekle beraber insanlığın geldiği noktada olumlu-olumsuz pek çok şeyi hızlıca
yaşamak, değişik durumlara ayak uydurmak ve daha da önemlisi belirsizliği
yönetmek en önemli kabiliyetimiz olmalı…Bu anlamda turizmde de söz konusu
değişimi yakalayabilmek için yeni bir retorik oluştuğunu görmeliyiz. En büyük
çelişkimiz belki de 50 yıl önce kurguladığımız turizm yapılanmasını ve buna
göre oluşmuş turizm retoriğini gerçek anlamda değiştirememek oldu. Eski retoriğin
günümüz kurumlarını temsil etmesi imkânsız. Turist sayısı, turizm geliri, her
şey dahil gibi gündemimizde baskın olan söylemler yerine, turizmde; yeni iş
birlikleri, simbiyotik ilişki, sürdürülebilirlik, dijital, yönetişim, kimlik,
kültür, koruma, miras, diplomasi, iletişim,
network, yerellik, yaşam kalitesi, ziyaret ekonomisi, bilgi, medya,
veri, yaratıcılık, çevre, tarım, spor, dizayn, müzik, akıllı şehir, sinema,
gastronomi’yi yerleştirmeliyiz. Dünya bunları konuşuyor.
Böylece turizmin çok
yönlü ve interdisipliner yapısını da daha iyi kavramış oluruz…
Yorumlar
Yorum Gönder