Ana içeriğe atla

İngiltere turizm pazarı üzerine bir analiz: “Little Britain or Great Britain?”

 



İngiliz seyahat severlerin ve turizm endüstrisinin odağında 4 konu var: Yaşam kalitesi ve deneyim; Çevre; Sorumlu turizm; Dijital dönüşüm.


Yazıya başlamadan önce bir metafordan yararlanmak için kısa bir not eklemek istiyorum:

Little Britain 2000’li yılların ilk yarısında BBC’de yayınlanan ve çok büyük reyting başarılarına imza atmış komedi programının adıdır. Program skeçlerinde İngiltere’deki genel yaşam alanlarında özellikle genel halk kitleleri ve etnik gruplar, İngiliz toplum kurumlarıyla birlikte hicvedilmektedir.

Yazının sonunda tekrar bu nota dönmek üzere şimdi konumuza giriş yapalım:

WTM London Fuarı dünya turizm ve seyahat endüstrisinin önde gelen etkinliklerinden biridir. Geçtiğimiz yıl Covid-19 şartlarında hibrid olarak gerçekleşti (1-3 Kasım 2021 Londra; 8-9 Kasım 2021 Onlıne)  ve her yıl olduğu gibi bu yıl da geleneği bozmayarak Birleşik Krallık turizm ve seyahat endüstrisinin durumunu analiz eden ve gelecek yıl öngörülerini yorumlayan “WTM Industry Report 2021” de yayınlandı.

Söz konusu rapor Ağustos 2021’de birbirinden bağımsız olarak gerçekleştirilen iki araştırmaya dayanmaktadır. Bunlardan ilki 676 kişilik profesyonel bir gruba yapılan anketi temel alırken diğerinde de Birleşik Krallık’ta her bölge ve toplumsal katmandan 1000 kişiye yapılan bir anketin sonuçları yorumlanmıştır.

Dünya turizm ve seyahat endüstrisi 1 milyar turist rakamını 2012 yılında aşmış ve Covid-19  pandemisinin başlangıcı olan 2020 yılına kadar da geçmiş 10 yılda sürekli artış göstererek 2019’da 1.5 milyar turist rakamına ulaşmıştı. Pandemi bu rakamın 1 milyarını sildi ve adeta endüstri insan hareketine bağlı olarak durdu. Hâlbuki turizm ve seyahat endüstrisi 2009 finansal krizde sadece %4 küçülmüştü.

Bu duruma paralel olarak dünyanın en önemli turizm ve seyahat pazarlarından biri olan Birleşik Krallık’ta da 2019 rakamlarına bakıldığında 93.1 milyon uluslararası seyahat hacmiyle karşılaşıyoruz. Birleşik Krallık vatandaşları için yurt dışı seyahati adeta bir “hak” ve “kültür” niteliğindedir. Bu hacmin ülke ekonomisine toplam katma değeri 37.1 milyar pound ve 221 bin istihdam olarak yansımaktadır.

ABTA (İngiltere Seyahat Acenteleri Birliği) üyesi seyahat acentelerinin 2021 yazında yaptıkları rezervasyon hacmi 2019 yılına göre %83 küçüldü.

Avrupanın en yoğun havalimanı Heathrow’un yolcu trafiği pandemi öncesindeki dönemin %71 gerisinde kaldı.

İngiliz Hükümetinin pandemide uluslararası seyahati düzenleyen “trafik ışıkları” sistemi nedeniyle İngilizlerin 3’te 2’si seyahat etmedi.

Ayrıca araştırmaya katılanların %69’u 2022 yılında en azından bir tatil yapacağını bildirirken, %48’i ise birden fazla tatili planlıyor. İnsanların bir diğer eğilimi de, daha uzun tatil yapmak ve daha fazla harcama yapmak yönünde görülüyor.

Öte yandan geçtiğimiz iki yılın endüstriyi çok zorladığını düşünerek turizm ve seyahat profesyonellerine 2022 yılı beklentileri sorulduğunda 10 sektör çalışanından 4’ü, 2022 seyahat rezervasyonlarının 2019’u yakalayacağı veya geçeceğini belirtirken 2 kişiden 1’i ise 2019 rezervasyon rakamlarının yakalanamayacağı yönünde görüş bildirmiş.

İngilizlerin 2022 yılı için en favori tatil segmenti geleneksel kum, deniz ve güneş olarak öne çıkarken geleneksel destinasyonları İspanya  yine pazarın lideri konumunda. Ankete katılanların 3’te 1’i kesinlikle uluslararası bir tatile çıkacaklarını belirtmiş. Bu konuda 4’te 1’i ise “olabilir” yanıtını veriyor. İngiltere’de kalıp tatil yapmak isteyenlerin oranı da 5’te 1’e yakın durumda. Gelecek yaz, İspanya’nın ardından Fransa, İtalya ve Yunanistan da güçlü destinasyonlar arasında yer alırken pandemi nedeniyle İngilizlere uzak kalan ABD de önemli talep gören bir destinasyon olarak öne çıkıyor. (Bu rapordan 2 ay sonra ABTA’nın Ocak ayının ilk haftasında açıkladığı 2022 rezervasyon eğilimine göre Türkiye 10.  popüler destinasyon olarak gözüküyor.)

Tatil segmentlerinin başında plaj tatili geliyor. Uluslararası seyahate çıkacak olan İngilizlerin 10’undan 4’ü plaj tatilini tercih ediyor. Bunu 3 kişiden 1’inin tercihi olan kısa şehir tatili izliyor.

Covid pandemisinin de etkisiyle tatile çıkacakların 3’te 1’i paket tatilini tercih etmişler. İnsanlar herhangi bir olumsuzluk yaşandığında mağdur olmak istemiyor. Destinasyonların ve firmaların güven tesis etmeleri ve bunu kanıtlamaları öncelikli konular arasında.

Bu arada yükselen destinasyonlar da incelenmiş ve profesyonellerin “hangi destinasyonla iş görüşmesi yapmayı düşünüyorsunuz?” sorusuna verdikleri en popüler cevap Suudi Arabistan olmuş. İngiliz pazarının yeni destinasyon ve ürünlere açık olması da bu eğilimde önemli bir etken.

İtalya ve Yunanistan da popüler destinasyonlar olarak sıralanıyor.

İngiltere turizm endüstrisinin bir diğer odaklandığı önemli konu  “Responsible Tourism”;  WTM organizasyonu 2002 yılında başlattığı “sorumlu turizm” inisiyatifi endüstri paydaşları ve seyahat edenler için en önemli konu haline gelmiştir.

Rapora göre endüstri paydaşlarının %70’i sürdürülebilirliği ve sorumlu turizmi en önemli üç konudan biri olarak belirtmiş, 3 firmadan 1’i ise en önemli konuları olduğunu ifade etmiştir.

Ayrıca profesyonellerin %59’u sürdürülebilir ve sorumlu turizme pandemi ile birlikte daha fazla odaklandıklarını ifade etmiştir. Pandeminin bu konuda da hızlandırıcı etkisi ortaya çıkmış.

Benzer hassasiyet seyahat edenlerde de mevcut. Seyahat edenlerin %41’i uçakla seyahat ettiklerinde salınan karbon emisyonunu (offset) dengeleme konusunda hassasiyetlerini belirtmişler. İnsanların bu konudaki bilinci giderek artıyor. Böylece uçak mesafesindeki destinasyonların sürdürülebilir karbon “offset” konusunu öncelikli olarak ele almaları gerekiyor.

Seyahat edenlerin tatil tercihlerinde çevre ve sürdürülebilirlik konusunun %78 oranında “önemli” veya “çok önemli” olduğunu görüyoruz.

WTM 2021 Endüstri Raporunda teknoloji de irdelenmiş ve seyahat firmalarının %59’unun gelecek 12 ayda teknoloji yatırımlarına devam edecekleri veya artıracakları ortaya çıkmış.

Ayrıca firmaların teknoloji stratejilerinin pandemi nedeniyle değiştiği de görülüyor. Profesyonellerin %60’ı müşterileriyle online etkileşimin daha fazla olduğunu bildirmiş.

Bu noktada İngiltere pazarından ülkemize turist getiren tur operatörlerinin değişimi de izlenmelidir:

Geçtiğimiz aylarda TUI’nin yaptığı açıklama bu anlamda önemli: Grup’tan yapılan açıklamada pandeminin yarattığı krizin sarf edilmemesi ve değerlendirilmesi gereği vurgulanarak geleneksel paket tur operatörü anlayışını değiştirdiği görülüyor. Tur operatörü stratejisinin merkezine “mutlu yaşamı” alarak deneyim odaklı ve yaşam kalitesini gözeten bir anlayışı yerleştirdiğini anlıyoruz.  Benzer değişim, özellikle teknoloji, çevre ve sorumlu turizm anlayışı ile ilgili olarak Jet2 ve Easyjet için de geçerli. Değişim sadece otelleri ve ulaşımı değil gidilen destinasyonu 360 derece kapsamaktadır. Söz konusu değişimleri firmaların iletişimlerinde de görebilirsiniz.

Evet! Şimdi İngiltere’den 2.5 milyon ziyaretçi alan ülkemizin de konumunu değerlendirelim:

İngiltere pazarı açısından Türkiye geleneksel paket tur destinasyonları arasında yer alır. Bu nedenle şimdilik İstanbul ve Kapadokya'yı değerlendirme dışı bırakırsak Bodrum ve Dalaman havalimanlarının destinasyonları İngiliz tatilci için oldukça popülerdir. Bunun yanında son yıllarda Antalya da bir ivme yakaladı. Türkiye açısından İngiltere turizm pazarı büyük tur operatörlerince domine edilen bir yapıdadır. 2019 yılında Thomas Cook’un iflasına kadar Thomas Cook, TUI ve Jet2’nin ağırlıklı olduğu pazarda pandemi öncesinde Jet2, TUI pazardaki ağırlıklarını artırdılar, EasyJet Holidays de pazarda yeni bir yapılanmaya gitmekle beraber Türkiye açısından yeni pazar denklemi kurulamadan pandemi patlak verdi.

Bu arada şunu da belirtmekte fayda var; özellikle 2013 öncesinde İstanbul ve Kapadokya'nın İngiliz turist arasında popülaritesinin arttığını biliyoruz. Bu durum Türkiye'nin turizm ürünlerine ve destinasyonlarına İngiliz halkının uzak olmadığını gösteriyor. Konjonktürel çeşitli sebeplerle yaşanan krizler ürün ve destinasyon bazındaki çeşitliliğimizi kaybettirdi ve turist hacmini paket tur segmentinde tutundurmak durumunda kaldık.

İngiliz tatil kültürünün bir parçası kabul edilen Thomas Cook tur operatörünün 2019 sonbaharında iflası değişime ayak uyduramayanların başarısızlığının yeni bir kanıtı olmuştu. Bu olayın ardından İngiliz turizm pazarı ile ilgili geniş bir değerlendirme yapmıştım; o yazıda da vurguladığım konu tıpkı diğer büyük pazarımız olan Almanya gibi sıkışıp kaldığımız bir turist profili ve hacmini genişletmek için gösterilen çabalar ve öneriler olmuştu. https://irfanonal.blogspot.com/2019/09/thomas-cookun-iflasnn-ardndan.html

İngiltere pazarı ile ilgili uzun yıllardır hem kamu hem özel sektör ve sivil kuruluşlar olarak niş ve orta büyüklükteki tur operatörlerinin ilgisini ülkemize çekmek, bireysel tatil organizasyonunu kolaylaştıracak bir değişimi desteklemek gündemin hep ön sıralarında olmuştur. Ancak turizm sektörümüzün ardı sıra yaşadığı krizler bu çabaların sonuçlarını sekteye uğratmıştır. Böylece söz konusu pazardan bir türlü talep temelli –edilgen- turizm yapısından yeni ürünler ve destinasyonlar geliştiren –arzı belirleyen- turizm anlayışına tam olarak geçilememiştir. Bu açıdan pandemi öncesi İngiltere pazarı ile ilgili yaşanan gelişmeler ve pandeminin hızlandırıcı etkisi, krizi değerlendirme anlayışıyla söz konusu pazardaki varlığımızı değiştirecek ve geliştirecek bir fırsatı da getirmektedir.

İngiliz pazarında önümüzdeki sezon beklenen hacim artışı bizi yanıltmamalı ve söz konusu pazarla ilgili yukarıdaki öncelikler uyarınca politikalarımızı revize etmeyi geciktirmemelidir. Bu anlamda ABTA’nın Ocak ayının başında yayınladığı rezervasyon eğilimini ülkemiz destinasyonları açısından ilk 10’a girdik olarak değil neden listede 10. destinasyonuz diye yorumlamak daha doğru olacaktır. 

Şimdi yazının başına dönelim ve bir karar verelim; paket tur ağırlıklı varlık gösterdiğimiz İngiliz pazarını (Bu durumda pazarın 3’te 1’ine hitap ediyoruz) genişletecek ve toplumun “küçük” bölümüne değil tüm sosyal tabakalarına, “büyük” kısmına hitap edecek bir ivmeyi başlatacağız. Böylece yaşam kalitesi anlayışında deneyimi güzelleştirmek, çevreye saygılı ve sorumlu turizmi önemseyerek, dijital dönüşümü de gerçekleştirerek İngiliz seyahat severlerin ve endüstrinin (Büyük Britanya’nın) “büyük” ortağı olmak zor olmayacaktır.

Kaynaklar:

https://www.wtm.com/content/dam/sitebuilder/rxuk/wtmkt/documents/WTM-Industry-Report-2021.pdf

https://hub.wtm.com/responsible-tourism/platform-for-change/

https://youtu.be/iayk1PJ7pLo

https://irfanonal.blogspot.com/2019/09/thomas-cookun-iflasnn-ardndan.html

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Müzik Turizmi

Günümüzde gittikçe bireyselleşen kültür ve turizm faaliyetlerinin artık iç içe geçtiğini çok net görebiliyoruz. Kültür her alanıyla çok büyük bir içerik üreticisi konumundadır. Turizm sektörü ise bu içeriği –yaşam deneyimi- değerlendirmek ve insanlara sunmak için çalışma alanını sürekli genişletme ihtiyacı içinde olup insan hayatı ve istekleri de bu iş birliğini zorunlu kılmaktadır. İşte bu alanlardan bir tanesi de müzik’tir. Müzik ve turizm artık çok sık birlikte anılmakta ve bu iki alanın insan hayatına sunduğu yaşam kalitesi, birlikte üretimleri ve fırsatları da değerlendirmek gerekliliğini ortaya çıkarmaktadır. Müzik yeni gastronomi’dir. UNWTO (Birleşmiş Milletler Dünya Turizm Örgütü), Sound Diplomacy ve ProColombia işbirliğinde 2018 yılında hazırlanan ve WTM London 2018’de de sunuşu yapılan raporun çarpıcı bölümlerini aktarmak faydalı olacaktır, nitekim ülkemiz için de hem turizm sektörünü hem müzik sektörünü yakından ilgilendiren bu konu ile ilgili bir strateji gelişti

Asıl Şimdi Güvenli Turizm Koridorları!..

  Malum, Koronavirüs yaklaşık bir yıldır hayatımızda. Geçtiğimiz yıl burada salgının turizme etkileri ile ilgili birçok yazıda yorumlar yapmış, hatta projeler sunmuştum. Turizm sektörü ile ilgili herkesin de benzer çabaları oldu. Bahsettiğim projelerden biri de geçtiğimiz Nisan ayında düşündüğüm ve Ağustos’ta bu platformda yazdığım “Güvenli Turizm Koridorları” ile ilgili (Pier to Pier Project for Safe Tourism) idi. O zamanlar birçok ülke benzer projeler geliştirdi ve uyguladı. Kimi nispeten başarılı oldu, kimi de başlamadan bitti. Ancak böyle projeler geliştirirken ülkelerin özgün durumlarını mutlaka göz önünde bulundurmak gerekiyor. Bizim de kendi kurallarına göre işleyen bir turizm endüstrimiz var. Birkaç destinasyona yoğunlaşmış dar alanda yüksek turist rakamlarına dayalı bir sektörel yapıya sahibiz. Salgın şartlarında turizm faaliyetlerini sürdürürken bu yapının bazı avantajlarını da yaşadık. Örneğin geçtiğimiz yaz 4 destinasyonumuzun turist trafiğine açılabilmesi otellerimizin “

Covid-19 Salgınının Turizme Etkileri

Daha önce benzeri olmayan bir olay… Daha düne kadar tüm ilgililer 2020’de turizm ve seyahat sektörünün yine başarılı bir yıl geçireceğini öngörüyor buna göre planlar yapıyordu. UNWTO (Birleşmiş Milletler Dünya Turizm Örgütü), turizmde önceki senelerdeki kadar artış olmayacağını belirtmiş olsa da %4 büyüme beklentisini açıklamıştı. Özellikle son 10 yılda sektörler arasında en popüler olması hasebiyle tüm yüzlerin çevrildiği seyahat ve turizm sektörü yine başarılı geçecek bir yılın arifesindeydi. Herkesin keyfi yerinde gibiydi, ta ki Covid-19 ciddiyetini ortaya koyana kadar… İlk önce Çin’de görülen vakaları herkes yine SARS ve MERS gibi algılayıp, bölgesel ve kısıtlı zaman etkilerini gösterecek bir olay olarak gördü. Dünya Sağlık Örgütü 11 Mart günü resmî olarak Covid-19 Pandemisini ilan ettiğinde ilk korku da başlamış oldu. Artık dünya üzerindeki herkes yeni güne geçmiş yaşam biçimini dünde bırakarak uyanmıştı. Bu kuşağın yaşamadığı pek çok uygulama ardı sıra yaşamımıza girdi