Ana içeriğe atla

Kayıtlar

MÜZE MÜDÜRÜNÜN GİZLİ İRAN GÖREVİ*

  Müze deyip geçmemek gerek! Günümüzde kültürel diplomasinin merkezinde yer alan bu kurumların toplumdaki yerlerinin giderek farkına varılıyor. “Çoklu iletişim”in gözde kurumları olarak müzeler bulundukları yerlerdeki insanlara ve dışarıdan ziyarete gelenlere hayatları için çok önemli hizmetler sunuyorlar. Müzelerin pek çok görev ve hizmetinin önemli örneklerinden biri olarak gördüğüm bir alanla ilgili olarak da 5 yılı aşkın bir süre önce okuduğum bir haberin çevirisini burada sizlerle paylaşmak istedim: İngiltere ile İran arasında ortak bir tarih ve gerginlik mevcuttur. Ayrıca, dünyanın en gizemli sanat koleksiyonlarından birinin sergilenmesi konusunda bu iki ülkenin ortak bir uğraşısı olduğu ifade edilmektedir. British Museum Müdürü, geçtiğimiz ayın son günlerinde gerçekleştirdiği gizli bir ziyaret kapsamında, İran Şahının eşi tarafından devrimden önce bir araya getirilen batı sanatının paha biçilmez bir koleksiyonunu gördü. Hartwig Fisher, ayaklanmaların ülkeyi kasıp kavur

SÜRDÜRÜLEBİLİR DESTİNASYON YÖNETİM TASARIMI (1): VERİ VE AKILLI DESTİNASYONLAR

  Bir destinasyonun sürdürülebilirliği, sakinlerinin ihtiyaçları, refahı ve yaşam kalitesi ile ziyaretçilerinin ihtiyaçları, refahı ve deneyim kalitesi arasında ne kadar iyi denge kurabildiğine bağlıdır; bu bir yönetim konusudur. Bu hassas denge, sürdürülebilirliğin belirli bir destinasyonun tüm çevresel ve toplumsal yönlerini içeren karmaşık, çok boyutlu bir kavram olduğu anlamına gelir. Bununla birlikte, seyahat başlı başına acil bir küresel sürdürülebilirlik sorununa -iklim acil durumu- büyük ölçüde etkide bulunuyor ve dünyadaki karbon emisyonlarının kabaca %8'ini oluşturuyor. Bu zorlu sorunu ele almak ise endüstrinin öncelikler listesinin başında gelmektedir. Burada, bir yönetim yaklaşımı olarak tasarım yönetimi (Design Management) ve veriler çözümde çok önemli bir rol oynayabilir, gerçek sürdürülebilirlik için atmamız gereken adımları yönlendirebilir. Veri ve sürdürülebilirlik arasındaki ilişki Turizm her şeyle ilgilidir, bu nedenle her şeyi ölçümlemeli ve destinasyo

İçimizdeki Cevher*

  Bir organizasyonun en önemli işlevi bilgi üretmek ve onu kullanmak, harekete geçirmek olmalıdır. Bu nedenle herhangi bir organizasyonu (şirket, kurum v.b.) bilgiyi işleme mekanizması olarak da görebiliriz. Böyle organizasyonlar “yeni bilgi” üretme sürecini iyi yöneten, buna göre tasarlanmış yapıdadırlar. Japon şirketlerinin organizasyon yapısı, kültürle de ilişkili olarak, bilgi üretme sürecine dayanmaktadır. Her birey yeni bilgi üretme sürecinin bir parçası olarak düşünülür. Adeta varoluşun bir kanıtı olarak bilgi ve buna bağlı olarak girişimciliği teşvik eden yaşam ve iş kültürü bulunmaktadır. Söz konusu süreç soyut bilginin somut bilgiye dönüşmesi sürecidir. İnsanların bilgisinde, yeteneğinde olan ve özümsedikleri ancak teori ve sistematik hale gelmemiş, hayatın içinde oluşan soyut bilginin somut bilgiye dönüşmesi, herkes için anlaşılır ve kullanılır hale gelmesi yeni bilginin ve gelişmenin temelini oluşturmaktadır. Bu süreci bir bilgi spiraline benzetebiliriz; Filozof M. Po

Bir Bakanlık Kurulmuştur!

  “Turizm ve Tanıtma Bakanlığı adı ile bir bakanlık kurulmuştur.” Bu cümle, 12 Temmuz 1963 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan Turizm ve Tanıtma Bakanlığı Kanununun 1. Maddesidir. Tam 60 yıl önce, turizmi verimli bir sektör haline getirmek için turizme elverişli bütün imkânları değerlendirecek, yurdu ve ulusunu tanıtmaya yarayacak hizmetleri görecek bir bakanlık kurulmuştur. Bu kanunda dikkati çeken ilk husus, sade, anlaşılır ve konuya tam odaklı olmasıdır. Ülkenin turizmle ilgili amaçlarını gerçekleştirmesine yardımcı olacak, yeni bir sektörün kuruluşuna öncülük edecek İdare Hukuku sistemimizde yer alan tipik kamu yönetimi unsuru. Turizm yönetiminin en önemli özelliği olan “iş birliği”ne o yıllarda vurgu yapılmış olması da bu kanunu yılların ötesine taşıyor. Turizm Danışma Kurulu’nun varlığı ve yerel yönetimin önemini kavrayarak İl ve İlçe Komiteleri’nin getirilmesi turizmi yıllar sonra odağına almış gelişmiş bir ülke olan Japonya’nın bile 2008 yılında başlatmış olduğu turizmde

Fikri Mülkiyet ve Kadınlar

  Dünya Fikri Mülkiyet Hakları Gününün (26 Nisan) bu yılki teması kadınlar üzerine oluşturulmuş. Dünyanın her köşesindeki kadın mucitlerin, girişimcilerin ve yaratıcıların “yapabilirsin” mottosuyla yola çıktıkları ve dünyayı değiştirdikleri işlere odaklanılmış. Fikri mülkiyet hakları kadınların yaratıcılıklarını ve inovasyonu desteklemeleri açısından çok büyük öneme sahip. Kadınların yaratıcılıkları ve üretimleri ile hayatı değiştirme gücü bulunuyor. Kadınların yaratıcılık ve üretim kapasite ve kabiliyetlerine rağmen çok az kadın fikri mülkiyet sisteminden faydalanmaktadır. Bu durum büyük bir kayıp anlamına da gelmektedir. Kadınların yaratıcılık ve üretim gücü daha fazla fikri mülkiyet sistemi içine çekilebilirse bu durumdan herkes faydalanacaktır. Kadınların emeği, yaratıcılığı, üretim ve girişimcilikleri fikri mülkiyet sistemi içinde yer aldıkça koruma altına da alınmış olacaktır. Bu gerekçelerle WIPO (Dünya Fikri Mülkiyet Organizasyonu) bu yılki Dünya Fikri Mülkiyet Hakları Gününü

Turist saymayalım, turizmi sayalım.

  "Saymak" kelimesinin sözlükteki birinci anlamı: bir şeyin kaç tane olduğunu anlamak için sayısını bulmak. Bir anlamı da; özümsemek, hesaba katmak, dikkate almaktır. Turizm gelirleri ilişkili olduğu destinasyonun dışına çıktığında bunun çeşitli etkileri olmaktadır; öncelikle yerel halk ve küçük işletmeler için daha az iş anlamına gelir. Bu nedenle turizmi ölçümlerken sadece turist sayıları ve turizm gelirleriyle yetinilmeyip sosyal, kültürel ve çevresel etkenlere (yaşam kalitesine) bakılmaktadır. Bu durum literatürde genellikle “her şey dâhil” sisteminin sorgulanmasına yol açmıştır. Yapılan araştırmalara göre her şey dâhil paketlerinin gelirleri %40 ile %80 arasında değişen oranlarda destinasyonda kalmayıp havayolu, otel ve diğer uluslararası şirketlere gitmektedir. Günümüz iş yapış biçiminin bir sonucudur deyip bunu görmezden gelebiliriz ya da detaylı değerlendirmeler yaparak turizmden gerçek kazancın ne olduğunu araştırabiliriz. Bizim durumumuz %80 gibi uç bir noktada

DEPREM VE TURİZM ÜZERİNE DÜŞÜNCELER

  Ülkemizde yaşadığımız son depremler bize önceden de eksikliğini hissettiğimiz ancak şu anda yüksek sesle dile getirdiğimiz depreme dirençli mekânlar ve şehirler kurma zorunluluğunu gündemimize taşıdı. Bu amaç için uzmanlarınca çok boyutlu çalışmalar yapılacaktır ancak hayatımızı yeniden tasarlarken yapacağımız çalışmaların bir unsurunun da turizm olduğu unutulmamalıdır. Günümüzde insanla yer ilişkisinin en önemli çıktılarından biri turizmdir. Söz konusu yeniden tasarım çalışmaları aynı zamanda kalkınma ve markalaşma kavramlarının da kapsamındadır. Bu yazı depremden etkilenen şehirlerimizin yeniden canlanma ve kalkınma çalışmaları sırasında turizm ile ilgili gündeme gelebilecek konulara katkı sunmak için kaleme alınmıştır. Turizm sektörü yapısı gereği krizlere açık ve edilgendir. Bir başka deyişle turizm krizlere karşı pasif konumdadır. Krizler hayatımızın bir parçasıdır, öte yandan kriz yönetimi de “iyi yönetim” olgusunun en önemli unsurlarındandır. Bu nedenle stratejik kriz yöneti