Ana içeriğe atla

İnsan ve yer (Turizm)

 




Dünyanın dört bir yanında aşırı turizm’e (overtourism) yönelik adımlar atılıyor; Bu yaz Fuji Dağı’nı (Japonya) ziyaret edecekler kişi başı 13,35 USD ücret ödeyecekler. Fuji Dağı’na ev sahipliği yapan belediye dağı fotoğraflamak isteyen turistlerin sebep olduğu aşırı davranışları önlemek için tedbirlerini sıkılaştırıyor. Venedik şehri günü birlik ziyaretçilerden ücret uygulamasını başlattı. Dünyanın en popüler turist destinasyonlarından biri olan Venedik’in bu uygulaması somut bir adım olarak bu şehirde yaşayanları hala ikna ekmekten uzak görünüyor (Yılllık 30 milyon ziyaretçi, yüksek sezonda günlük 120 bin ziyaretçi). Bir başka popüler destinasyon olan Kanarya Adaları sakinleri de ziyaretçi sayılarının dondurulması için gösteriler yapıyorlar. Amsterdam şehir yönetimi yeni otel inşaatını yasaklama kararını uygulamaya geçirdi.

Everest’ten Machu Picchu’ya dünyanın ilgi odağında bulunan destinasyonlar ağır bir yükün altında ezilmeye başladı. Everest’e (8849 mt.) geçtiğimiz yıl 1200 kişi, adam başı 40 bin pound ödeyerek tırmanma girişiminde bulunmuş ve 600’den fazlası da zirveye ulaşmış. Peki, burada bir çelişki yok mu? Dünyanın en ıssız yerlerinden biri olan Everest’te çöp dağlarının fotoğraflarını görüyoruz.

Pek çok destinasyon benzer durumla karşı karşıya bulunuyor. Ülkemizde geçtiğimiz günlerde, Bayram boyunca, İstanbul’un yaşadığı kalabalıklar aynı sorunun bir başka boyutunu oluşturuyor. Dünyanın dört bir yanında pek çok destinasyon doğasını ve kültürünü koruma adına ziyaretçilere yönelik olarak geçici kapanma kararları almaya başladı. Bütün bunlara turistlerin sorumsuz ve kötü davranışları da eklenince durum daha da vahim hale geliyor.

Aslında pek çok konu yerel yönetimlerin gündeminde olması gereken bir “yönetim” meselesi…

Aynı zamanda pek çok ziyaretçinin bir yere olan ortak ilgisini ifade eden overtourism (aşırı turizm) olgusu kompleks bir yapıdadır; Hindistan ve Çin’de büyüyen orta sınıfın artan talebi, uçak biletlerinin ucuzlaması, sosyal medyanın etkisi, küreselleşmenin etkisiyle insan ve yer ilişkisinin yeni boyutlar kazanması, boş zaman etkisi ve daha pek çok unsur sayılabilir.

Öte yandan turizmin insanları yakınlaştıran, kalkınmayı ve refahı destekleyen, yaşam kalitesine katkı sunan olumlu etkileri de burada sayılamayacak kadar çeşitlidir.  Ancak bütün bu faydalar için yeryüzünün ve tüm canlı, cansız varlıkların ödediği/ödeyeceği bedel gittikçe artıyor. Yaşanan iklim değişikliği söz konusu bu olumsuzlukları daha da etkili kılıyor. Yapılan araştırmalara göre turistlerin %80’i yeryüzündeki destinasyonların %10’unda yoğunlaşıyor (https://www.energymonitor.ai/policy/overtourism-is-harming-the-climate-what-can-be-done-about-it/). Tüm bu olumsuzluklardan kaçınmak ve baskıyı azaltmak için anılan kısıtlamalar veya vergi ve benzeri uygulamalar etkili olabilir ancak yeterli olmayacağı kesin. Turist sayıları ve bunun yaratacağı ekonomik etkilerin yanı sıra çevresel ve sosyal etkilerin de insan ve yer etkileşimini daha doğru algılamak için gündeme alınması gerekmektedir. Hatırlayalım, her şey bir “yönetim” meselesidir.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Müzik Turizmi

Günümüzde gittikçe bireyselleşen kültür ve turizm faaliyetlerinin artık iç içe geçtiğini çok net görebiliyoruz. Kültür her alanıyla çok büyük bir içerik üreticisi konumundadır. Turizm sektörü ise bu içeriği –yaşam deneyimi- değerlendirmek ve insanlara sunmak için çalışma alanını sürekli genişletme ihtiyacı içinde olup insan hayatı ve istekleri de bu iş birliğini zorunlu kılmaktadır. İşte bu alanlardan bir tanesi de müzik’tir. Müzik ve turizm artık çok sık birlikte anılmakta ve bu iki alanın insan hayatına sunduğu yaşam kalitesi, birlikte üretimleri ve fırsatları da değerlendirmek gerekliliğini ortaya çıkarmaktadır. Müzik yeni gastronomi’dir. UNWTO (Birleşmiş Milletler Dünya Turizm Örgütü), Sound Diplomacy ve ProColombia işbirliğinde 2018 yılında hazırlanan ve WTM London 2018’de de sunuşu yapılan raporun çarpıcı bölümlerini aktarmak faydalı olacaktır, nitekim ülkemiz için de hem turizm sektörünü hem müzik sektörünü yakından ilgilendiren bu konu ile ilgili bir strateji gelişti

Asıl Şimdi Güvenli Turizm Koridorları!..

  Malum, Koronavirüs yaklaşık bir yıldır hayatımızda. Geçtiğimiz yıl burada salgının turizme etkileri ile ilgili birçok yazıda yorumlar yapmış, hatta projeler sunmuştum. Turizm sektörü ile ilgili herkesin de benzer çabaları oldu. Bahsettiğim projelerden biri de geçtiğimiz Nisan ayında düşündüğüm ve Ağustos’ta bu platformda yazdığım “Güvenli Turizm Koridorları” ile ilgili (Pier to Pier Project for Safe Tourism) idi. O zamanlar birçok ülke benzer projeler geliştirdi ve uyguladı. Kimi nispeten başarılı oldu, kimi de başlamadan bitti. Ancak böyle projeler geliştirirken ülkelerin özgün durumlarını mutlaka göz önünde bulundurmak gerekiyor. Bizim de kendi kurallarına göre işleyen bir turizm endüstrimiz var. Birkaç destinasyona yoğunlaşmış dar alanda yüksek turist rakamlarına dayalı bir sektörel yapıya sahibiz. Salgın şartlarında turizm faaliyetlerini sürdürürken bu yapının bazı avantajlarını da yaşadık. Örneğin geçtiğimiz yaz 4 destinasyonumuzun turist trafiğine açılabilmesi otellerimizin “

Covid-19 Salgınının Turizme Etkileri

Daha önce benzeri olmayan bir olay… Daha düne kadar tüm ilgililer 2020’de turizm ve seyahat sektörünün yine başarılı bir yıl geçireceğini öngörüyor buna göre planlar yapıyordu. UNWTO (Birleşmiş Milletler Dünya Turizm Örgütü), turizmde önceki senelerdeki kadar artış olmayacağını belirtmiş olsa da %4 büyüme beklentisini açıklamıştı. Özellikle son 10 yılda sektörler arasında en popüler olması hasebiyle tüm yüzlerin çevrildiği seyahat ve turizm sektörü yine başarılı geçecek bir yılın arifesindeydi. Herkesin keyfi yerinde gibiydi, ta ki Covid-19 ciddiyetini ortaya koyana kadar… İlk önce Çin’de görülen vakaları herkes yine SARS ve MERS gibi algılayıp, bölgesel ve kısıtlı zaman etkilerini gösterecek bir olay olarak gördü. Dünya Sağlık Örgütü 11 Mart günü resmî olarak Covid-19 Pandemisini ilan ettiğinde ilk korku da başlamış oldu. Artık dünya üzerindeki herkes yeni güne geçmiş yaşam biçimini dünde bırakarak uyanmıştı. Bu kuşağın yaşamadığı pek çok uygulama ardı sıra yaşamımıza girdi