Ana içeriğe atla

Kayıtlar

SAKURA VE DORAYAKİ…

  Bir film farklı açılardan yorumlanabilir. Türkçeye ‘Umudun Tarifi’ olarak çevrilen ‘Sweet Bean’ adlı 2015 yapımı Japon Filminin konusu çarpıcı bir insan hikâyesi olarak öne çıkıyor ancak film Japon mutfağına ait bir ‘tarif’ ve Japonya imajının güçlü ögelerinden ‘sakura’ vurgusuyla kültürün açık bir gösterimini de bizlere sunuyor. Bu bakımdan çok iyi bir seyahat filmi; filmle ilgili yapılan eleştiri ve yorumlarda bu noktaya değinilmediği için ben de bu konuya değineyim istedim. Fimdeki  tarif, ‘Dorayaki’ bir Japon tatlısı. Kiraz ağaçlarıyla kaplı bir sokağın köşe başında yer alan küçük bir dükkânda Dorayaki satıcısı orta yaşlarda bir adamın yaşlı bir kadınla tesadüfi karşılaşmasıyla Dorayaki tarifinin büründüğü anlatımın gücünü görüyoruz. Dorayaki'nin yapımında gösterilen özen yaşlı kadının Azuki Fasulyeleri hakkında söylediği “Bu dünyada her şeyin anlatacak bir hikâyesi vardır” sözüyle çok çarpıcı bir şekilde aktarılıyor. Sakura zamanı Kiraz Ağaçlarının güzelliği izleyiciyi adeta

HOLLANDA TURİZM 2030 VİZYONUNA BAKIŞ

  Turizm endüstrisi, yaşama ayak uydurma, yani dayanıklılık konusunda mahir olmalıdır. Turist bu değişimi takip eder, böylece sektör ve turist arasında değişime endeksli bir ilişki kurulur. Aslında turizm edilgen yapıda, yaşadığımız dünyanın bir yansımasıdır. Bu yüzden günümüzde turist profili anılarda yer edecek düzeyde bir deneyim ve macera yaşama isteğini temsil ediyor. Bu istek nedeniyle de turizmin algısı seyahat edenler, yerel halk, iş ortamı ve hükümet kurumları arasında değişiyor/değişmeli. Kısacası bütün hikaye değişim üzerine kurulmuş…Bu değişimi anlayan ve turizm endüstrisini ona göre yeniden tasarlamak isteyen küçük! bir ülkenin turizm vizyonuna göz atalım; HOLLANDA. Hollanda, Batı Avrupa’da, önemli sayıda Türk’ün de yaşadığı ve etkin olduğu, turizm bakımından da önde gelen pazarlarımızdan biridir. (Hatta “Düşünün Antalya’da mutlu bir Hollandalı” diye sözleri olan, 80’li yıllardaki turizm hamlesine eşlik eden bir şarkımız dahi vardır.) Konya kadar toprağı İstanbul kadar

OECD, TURİZM EĞİLİM VE POLİTİKALARI RAPORU, 2024*

                                                                                                 Turizmin geleceğine yönelik yeni sorunlar ve sınamaların önüne geçebilmek için hükümetlerin pandemi ile oluşan turizm ilgilerinde bir azalma olduğu da ortadadır. Oysaki turizmin bu döneminde ekonomik, sosyal ve çevresel pek çok sorun yönetilmeyi ve çözülmeyi beklemektedir. Raporun amacı sürdürülebilir ve kapsamlı turizm gelişimini desteklemek olarak açıklanmıştır. 50 ülkeye ilişkin olarak uluslararası karşılaştırılabilir veriler, iyi uygulamalar, politika ve yönetime ilişkin reformları içermektedir. Ayrıca konu ve tematik bölümler ve ülke bazlı politika ve istatistik profilleri de bulunmaktadır. Raporun genelinde turizmle ilgili olarak dikkati çeken vurgu ise; ekonomik, sosyal ve çevresel dengeye ihtiyaç olduğudur. Covid-19 sonrasında yaşanan talep patlaması bazı problemleri de beraberinde getirdi. Bu nedenle pek çok ülkenin sorduğu soru: Turizmi daha iyi nasıl yönetebiliriz? Olmakta

Turizmin çelişkisi

  (Foto:BBC) Turizm bugün sıkıntılar içinde ve bu sıkıntıların bazılarının kaynağı bazılarının da kurbanı konumunda. Aşırı turizm (kalabalıklar/overtourism) faaliyetlerine karşı toplumlarda tahammül sınırının aşıldığı çok net görülüyor. Pek çok turizm yöresi aşırı turizmi önlemek amacıyla çeşitli idari ve mali önlemleri hayata geçiriyorlar.  İnsanlar hükümetlerinin turizm politikalarına karşı gösteriler yapıyor. Aşırı turizm pek çok destinasyonda “nefret” boyutuna erişecek duyguları körüklemeye başladı (Basında yakın zamanda yer alan haberlerde insanların Barselona’da turistlerin üzerine su tabancalarıyla su sıktıkları haberleri yer aldı). Yaşananlar öncelikle turizmin halktan uzaklaştığının göstergesidir; yerel halk turizme karşı olumsuz duygularını çoğaltmaktadır. Bir görüşe göre işletmecilerin ticari kazançları iyi! Peki, yöredeki insanların yaşam kalitesi? Daha düne kadar destinasyonlar nüfuslarından  katbekat fazla turist ağırlama peşinde yarışıyorlardı. Az gelişmiş veya gelişme

Turizm ahvali…Kısaca.

  Turizm yörelerinde yakınılan pahalılık, her türlü çevre kirliliği, otopark, kalabalıklar, toplum dışı davranışlar gibi sorunların çözümüne yönelik yaklaşım tek boyutlu olamaz. Bu sorunların hepsi bir anlayış ve yönetim problemidir... Ayrıca, hayatın her noktasında sürdürülebilirlik kavramını etkin kılmadan herhangi bir alanda, özellikle de turizmin sürdürülebilirliğinden de bahsedilemez. Kaldı ki turizmi demokratikleştiremezseniz yani topluma yayamazsanız eninde sonunda tıkanırsınız. O nedenle bilhassa yerel halkın desteklemediği ve yerel yönetimlerin etkin olmadığı bir yerde turizmi geçerli olmayan paradigmalarla sürdürmede ısrarcı olmak topluma ve çevreye yük oluşturacaktır. İnsanlar böyle bir sektörü taşımak istemezler. Taşısalar da ona karşı sempati geliştirmezler. Turizm yönetimleri bu konuya eğilmelidir, aksi takdirde insanlarda turizm sektörüne ilişkin algı da deforme olur. Türkiye maalesef bu süreci yaşamaktadır; turizmi demokratikleştirememektedir, yaşanan ekonomik sıkın

COĞRAFİ İŞARETLER VE YÖRE (Farklı bir hikaye)

  (Fransa Bisiklet Turundan-2024) ...Ülkemizde coğrafi işaret sistemini incelemek ve eksikleri ortaya koymak çok önemlidir çünkü tadın yansıması olan yöre kavramını içselleştirmemize coğrafi işaretler aracı olacaktır. Cİ sistemini bir sacayağı olarak simgeleştirdiğimizde tescil, yönetişim ve denetim unsurlarının gereğinin eksiksiz bir şekilde yerine getirilmesi gerçeği ile karşı karşıya olduğumuzu görürüz...  Yöre kavramı Bu yazıda Türkiye’de son yıllarda oldukça popüler hale gelen coğrafi işaretler ve buna bağlı olarak yöre kavramının ne ifade ettiği kültürel bağlamında değerlendirilerek temsil ve iletişim aracı olarak yer, insan ve ürün ilişkisi ortaya konulmaya çalışılmıştır. Yöre tanımı TDK’da şöyledir: Bir bölgenin belli bir yer ve çevresini kapsayan sınırlı bölümü; havali, mahal, civar. Bir değerlendirmeye göre yöre, kendine mahsus alametleri bulunan bir bölgeciktir. Böyle bir coğrafi yöre, geçmişte olmuş ve bugün olmakta bulunan olaylar ve objelerin bileşmesidir. Dış gör

Avrupa’nın Gastronomi Merkezi: İSPANYA. Peki, Nasıl Oldu?

Yakın zamanda Conde Nast Traveller Dergisinde yayınlanan Martı Buckley imzalı Fransız kaliteli yemeklerini veya yeni İskandinav mutfağını unutun, İspanya sessizce Avrupa'nın en lezzetli ülkesi haline geldi başlıklı yazıyı görünce hemen dikkatimi çekti ve okudum. Malum ilgi alanımızdaki bu başlığa tepkisiz kalamadık ve önceki yazılarımıza da küçük bir atıf yaparak meseleyi tekrar gündeme getireyim istedim… Bu yıl Las Vegas’ta yapılan bir törenle yine dünyanın en iyi ilk 50 restoranı açıklandı ve ilk 5 sıranın üçüne İspanyol mutfağı temsilcileri oturdu. Dahası, dünyanın 1 numaralı restoranı Barselona’da. Yazıda ünlü şeflerin düşünceleri eşliğinde bu başarı hikaye edilmiş. 20. yüzyılda dünya ‘fine dining’ (yemeği unutulmayan bir deneyime dönüştürme) mutfağına Fransızlar hakimken, İspanyol mutfağı yaşadığımız çağa damgasını vurdu. Bu durumla ilgili olarak öne çıkan bazı görüşlere burada yer vermek yazının sonunda söyleyeceklerimize katkı oluşturacaktır… İspanyol mutfağı ürün