Ana içeriğe atla

Yoksullaştıran Büyüme ve Türkiye Turizmi: Bir Paradoksun Anatomisi (Kısaca)

Türkiye ekonomisinin lokomotif sektörlerinden biri olan turizm, son yıllarda ciddi bir büyüme performansı sergiledi. 2023 yılında Türkiye’ye gelen turist sayısı 50 milyonun üzerine çıktı, döviz gelirleri rekor seviyelere ulaştı. Ülke, 2025’te en fazla turist alan 4. Ülke konumuna erişti (UN Tourism). Ancak bu büyüme, toplumsal refahı artırmakta neden sınırlı kaldı? Neden turizm bölgelerinde yoksulluk, gelir eşitsizliği, turizm soylulaştırması ve çevresel tahribat devam ediyor? Bu soruların cevabı, iktisat literatüründeki çarpıcı bir kavramda gizli: yoksullaştıran büyüme. Yoksullaştıran Büyüme Nedir? İktisatçı Jagdish Bhagwati tarafından kuramlaştırılan yoksullaştıran büyüme (immiserizing growth) kavramı, bir ekonominin büyürken aynı zamanda toplumun genel refahını azaltmasını ifade eder. Yani, makro ölçekte artan üretim ve gelir, mikro düzeyde yoksulluğu azaltmak yerine derinleştirebilir. Bu paradoks, özellikle dışa bağımlı, düşük katma değerli sektörlerde ve çevresel, sosyal sürdürülebilirliğin göz ardı edildiği alanlarda ortaya çıkar. Eğer ihraç ürünlerinizin niteliği yüksek değilse büyüme ile ilgili bir paradoksun içine çekiliyorsunuz. Turizmde Yoksullaştıran Büyüme: Bu konuda dünyada ve ülkemizde yapılmış akademik çalışmalar mevcut, her ne kadar turizm Ekonomi ilişkisini irdeleyen çalışmalar oldukça fazla olsa da turizm ve yoksullaştıran büyüme rasındaki ilişki görece az çalışılıyor. Türkiye’de turizm sektörü, çoğu zaman döviz geliri odaklı, hızlı büyüme stratejileriyle şekillenmiştir. Ancak bu büyüme modeli, bazı yapısal sorunları da beraberinde getirmiştir: 1. Düşük Katma Değer ve Yerel Fayda Eksikliği Turizm gelirlerinin önemli bir kısmı büyük otel zincirleri, uluslararası tur operatörleri ve yabancı yatırımcılar tarafından kontrol edilirken, yerel işletmeler bu gelir zincirinin dışında kalmaktadır. Yerel halk çoğunlukla düşük ücretli, mevsimlik işlerde istihdam edilmekte ve ekonomik kırılganlık artmaktadır. 2. Çevresel Tahribat ve Kaynakların Aşırı Kullanımı Turistik bölgelerdeki plansız yapılaşma, su ve enerji tüketiminde artış, kıyıların betonlaşması gibi sorunlar ekolojik dengeyi bozmakta; bu da uzun vadede hem turizmi hem de yerel yaşamı tehdit etmektedir. 3. Toplumsal ve Kültürel Bozulma Hızla artan turizm baskısı, yerel halkın yaşam tarzını, kültürel dokuyu ve toplumsal bağları da zedelemekte; bu da sosyal uyumsuzluk ve yabancılaşma gibi sorunları tetiklemektedir. 4. Bölgesel Eşitsizlikler Turizm yatırımları genellikle belirli sahil kentlerine ve büyük destinasyonlara yönelmekte, iç bölgeler veya kırsal alanlar sistematik olarak dışlanmaktadır. Bu da kalkınmanın mekânsal dengesizliğini pekiştirmektedir. Ne Yapmalı? Çözüm Yolları Türkiye’nin turizmde sürdürülebilir ve kapsayıcı bir büyüme modeline geçebilmesi için aşağıdaki yapısal dönüşümler kritik öneme sahiptir: Katma Değeri Yüksek Turizm Modelleri Geliştirilmeli Kültür turizmi, doğa turizmi, kırsal turizm, gastronomi gibi çeşitlendirilmiş alanlara yatırım yapılmalı. Yerel üreticiler ve esnaf turizm zincirine entegre edilmeli. Toplum Odaklı Planlama Benimsenmeli Turizm yatırımları sadece ekonomik değil, sosyal ve çevresel etki analizleriyle birlikte planlanmalı. Yerel halk karar alma süreçlerine dahil edilmeli. Yerel Yönetimlerin Rolü Güçlendirilmeli Belediyeler, kooperatifler ve sivil toplum kuruluşları turizm politikalarında daha aktif hale getirilmeli. Yerel kapasite geliştirme programları desteklenmeli. Çevresel Taşıma Kapasitesi Esas Alınmalı Her bölgenin ekolojik sınırları gözetilmeli; koruma-kullanma dengesi kurulmalı. Kitle turizmi yerine sürdürülebilir turizm kriterleri öne çıkarılmalı. Gelir Dağılımı Mekanizmaları Kurulmalı Vergi politikaları, yerel fonlar ve turizmden elde edilen gelirlerin adil dağıtımı sağlanmalı. Böylece büyüme, yoksulluğu derinleştirmek yerine refahı yaygınlaştırabilir. Turizmin Niteliğini Değiştirmek Zorundayız Turizm Türkiye için önemli bir potansiyel sunuyor; ancak mevcut büyüme modeli sürdürülebilir değil. Yoksullaştıran büyümenin tuzağından kurtulmak için turizmi salt ekonomik bir faaliyet değil, sosyal adaletin ve çevresel dengenin bir aracı olarak yeniden düşünmeliyiz. Aksi halde büyüdükçe yoksullaşan bir toplum gerçeğiyle yüzleşmeye devam ederiz.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Müzik Turizmi

Günümüzde gittikçe bireyselleşen kültür ve turizm faaliyetlerinin artık iç içe geçtiğini çok net görebiliyoruz. Kültür her alanıyla çok büyük bir içerik üreticisi konumundadır. Turizm sektörü ise bu içeriği –yaşam deneyimi- değerlendirmek ve insanlara sunmak için çalışma alanını sürekli genişletme ihtiyacı içinde olup insan hayatı ve istekleri de bu iş birliğini zorunlu kılmaktadır. İşte bu alanlardan bir tanesi de müzik’tir. Müzik ve turizm artık çok sık birlikte anılmakta ve bu iki alanın insan hayatına sunduğu yaşam kalitesi, birlikte üretimleri ve fırsatları da değerlendirmek gerekliliğini ortaya çıkarmaktadır. Müzik yeni gastronomi’dir. UNWTO (Birleşmiş Milletler Dünya Turizm Örgütü), Sound Diplomacy ve ProColombia işbirliğinde 2018 yılında hazırlanan ve WTM London 2018’de de sunuşu yapılan raporun çarpıcı bölümlerini aktarmak faydalı olacaktır, nitekim ülkemiz için de hem turizm sektörünü hem müzik sektörünü yakından ilgilendiren bu konu ile ilgili bir strateji gelişti...

Asıl Şimdi Güvenli Turizm Koridorları!..

  Malum, Koronavirüs yaklaşık bir yıldır hayatımızda. Geçtiğimiz yıl burada salgının turizme etkileri ile ilgili birçok yazıda yorumlar yapmış, hatta projeler sunmuştum. Turizm sektörü ile ilgili herkesin de benzer çabaları oldu. Bahsettiğim projelerden biri de geçtiğimiz Nisan ayında düşündüğüm ve Ağustos’ta bu platformda yazdığım “Güvenli Turizm Koridorları” ile ilgili (Pier to Pier Project for Safe Tourism) idi. O zamanlar birçok ülke benzer projeler geliştirdi ve uyguladı. Kimi nispeten başarılı oldu, kimi de başlamadan bitti. Ancak böyle projeler geliştirirken ülkelerin özgün durumlarını mutlaka göz önünde bulundurmak gerekiyor. Bizim de kendi kurallarına göre işleyen bir turizm endüstrimiz var. Birkaç destinasyona yoğunlaşmış dar alanda yüksek turist rakamlarına dayalı bir sektörel yapıya sahibiz. Salgın şartlarında turizm faaliyetlerini sürdürürken bu yapının bazı avantajlarını da yaşadık. Örneğin geçtiğimiz yaz 4 destinasyonumuzun turist trafiğine açılabilmesi otellerimiz...

COP29 nedir ve neden önemlidir? *

  COP29 ve İklim Değişikliği ile Mücadelenin Önemi COP29, 11-22 Kasın 2024'te Azerbaycan'ın Bakü şehrinde düzenlenecek olan 29. Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı'dır. Bu konferans, gelişmekte olan ülkeler için iklim eylemi finansmanının nasıl sağlanacağı konusunda müzakerelere odaklanacaktır. Özellikle, COP28'de yapılan anlaşmaların yetersizliği nedeniyle COP29’da mevcut taahhütlerin korunması ve yeni önlemler üzerinde ilerleme sağlanması kritik bir önem taşımaktadır. İklim Finansmanı ve Yeni Hedefler Finansman, COP29'un önemli gündem maddelerinden biridir. Gelişmiş ülkeler, gelişmekte olan ülkelere yıllık 100 milyar dolarlık bir iklim finansmanı sağlamayı taahhüt etmiş olsa da, bu hedefin gerisinde kalınmıştır. Yeni bir Kolektif Nicel Hedef (NCQG) üzerinde anlaşılması ve bu hedefin gelişmekte olan ülkelerin ihtiyaçlarını karşılaması beklenmektedir. Uyum finansmanı da NCQG’nin bir parçası olarak ele alınmalıdır; ancak bu konuda anlaşma sağlamanı...