Fırtınalı bir havada, İstanbul Bağazı’ndan Kuvayi
Milliye’ye katılmak üzere Alemdar Gemisini kaçıran sekiz mangal yürekli denizci
ile Ereğli’den Alemdar’a gönüllü katılan Ulusal Kurtuluş Savaşı’nın 12 sıra
neferi için deniz üzerinde yaşadıkları savaş, sıradan bir olaydı. Anadolu
topraklarında, ulusun kurtuluşu doğrultusunda emperyalizme karşı mücadele
vermek üzere Ankara’da kurulan Büyük Millet Meclisi içinse daha derin anlamlar
taşıyordu. Bu küçük deniz savaşı, Türkiye Cumhuriyeti’nin işgal güçleri
tarafından bir devlet olarak tanınıp ilk resmi anlaşmayı imzalamasına vesile
olmuştu. Üstelik bu anlaşma, devletlerarası hukuk kurallarına uygundu ve sadece işgal
güçleriyle Ankara Hükümeti arasındaki sorunu çözmekle kalmamış, Ankara
Hükümeti’nin diğer devletler nezdinde de tanınmasına sebep olmuştu.[1]
Evet, Alemdar Vapuru insanların kahramanlıklarıyla adeta destansı bir mücadeleye tanık olmuş ve bir ulusun hürriyet ve gelecek hayallerinin gerçekleşmesinde önemli görev yapmıştır. Tarihimize “Alemdar Vapuru Olayı” olarak kaydedilen bu hikâyenin yaşandığı yer ise Karadeniz’in güzel ve köklü kenti Ereğli’dir.
Alemdar Vapuru Olayı’nın 100. yılında, 2021
yılında, Dışişleri Bakanlığı, Diplomatik Arşiv Dairesi Başkanlığınca Türk ve
Fransız diplomatik arşiv belgeleri incelenerek çok önemli bir yayın
hazırlandı: 100. Yılında Alemdar Vapuru Olayı.
Cephelerde Millî Mücadelenin çetin çarpışmaları süregelirken, Sovyet
Rusya’dan Türklere silah, cephane ve para yardımı geliyordu ve bu yardımın
Anadolu’ya ulaştırılması gerekiyordu. En güvenilir yol deniz yolu; ana ikmal
yolu ise Karadeniz’di. Bu hayati görevin yerine getirilmesi için güçlü
vinçleriyle yararlı olacak bir vapura ihtiyaç vardı. Bu vapur, Alemdar
olacaktı. Alemdar, İstanbul’da demirli, kurtarma işlerinde görevli olduğu için
sürekli istim tutmasıyla her an harekete müsait Osmanlı Bahriyesine bağlı
Seyr-i Sefain vapuruydu. Ankara Hükûmetine bağlı milliciler, bu vapuru yardım
ikmali için kullanmak istiyorlardı. Bunun tek ve en hızlı yolu vapuru
İstanbul’dan kaçırmaktı. Ancak bunun için ayrıntılı bir plan yapılması
gerekiyordu. Söz konusu planın hazırlanması ve uygulanması gecikmeyecekti.[2]
Alemdar Vapuru’nun kaderi Ereğli
halkının kaderiyle kutsal bir görev için kesişmiş ve ilelebet hatırlanacak bir
hikâyeye dönüşmüştür. Bu hikâyenin anısına günümüz Karadeniz Ereğli’sinde Gazi
Alemdar Gemi Müzesi bulunmaktadır[3].
Bugüne kadar Gazi Alemdar’a ilişkin
çeşitli yayınlar yapılmış, kitaplar yazılmış ve haklı bir istek olarak İstiklal
Madalyası için Büyük Millet Meclisine yasa önerisi de sunulmuştur. Bu hikâyeyi
yaşatmak adına katkısı olan herkesi ve çalışmalarını takdirle anmak gerekir.
Bense bu yazıda zaman zaman deniz
rallileri olarak örneklerine rastladığımız ancak süreklilik ve bilinirlik
kazanması noktasında eksikleri bulunan bir projeyi başka bir “deyişle” gündeme
getirmeyi amaçlıyorum: DENİZ İSTİKLAL YOLU (Alemdar’ın Yolculuğu).
Bilindiği gibi “kültür rotaları” ya da
“yürüyüş yolları” turizmle ilgili olarak çok popülerdirler. Ülkemizde de her geçen gün daha da bilinir hale gelen bu güzergâhlarda
insanlar yürüyerek, at sırtında veya bisikletle kıyı, doğa, tarihi, uluslararası
rotalar gibi çeşitli temalarda yol alırken o yerlerde pek çok etkileşimde de
bulunuyorlar ve hikayeyi yayıyorlar.[4]
Bu rotalardan bir tanesi de Kurtuluş Savaşı sırasında Mustafa Kemal Atatürk’ün
“Gözüm Sakarya’da, Duplupınar’da, kulağım İnebolu’da” sözüne ilişkin
İnebolu-Ankara hattında gerçekleşen silah sevkiyatının zorluklarla yapıldığı güzergâh
üzerinde günümüzde var olan “İstiklal Yolu”dur.
Denizlerde de çok çeşitli ralliler yapılmaktadır. Bu
seyahatlerin kimi spor amaçlı olurken
bazıları da turistik amaç taşır. Hatta dünya turizm literatürüne armağan
ettiğimiz “Mavi Yolculuk”[5] da bu seyahat rotalarının
en ünlüleri arasında yer alır.
Bu arada, bahsi geçen deniz rallilerinin kamuoyunda görece az bilinmesinin bir sebebi de denizlerimizle istenen seviyede bir ilişki
kurmamamızdan kaynaklanıyor olabilir. Bu nedenle yürüyüş rotalarını bir vesile ile denizlere de taşımak pek çok açıdan faydalı olacaktır düşüncesindeyim. Öncelikle
“Alemdar Vapuru Olayı” hem tarihsel önemi hem de eşsiz hikâyesi ile “Deniz
İstiklal Yolu” olarak tescil edilip güzergâhı oluşturulduktan sonra ulusal ve
uluslararası amatör denizcilerin ilgisine sunulmalıdır (Bu çalışma çok taraflı, detaylı ve birlikte gerçekleştirilmelidir). İstanbul’dan başlayıp,
rota boyunca Karadeniz Ereğli ve Zonguldak’a ulaşılıp aynı zamanda endüstri
mirası ve doğal güzellikleriyle önemli bir yörenin tanıtımına da katkı
sunulacaktır. Böylece zaman zaman anma etkinlikleri olarak gerçekleştirilen
deniz rallilerinin kurumsallaşması ve bilinirliğinin artarak etkileştikleri
yörelerin kimliklerine katkı yapmaları da sağlanabilir.
Şehirler hikâyelerini yaşattıkları ve onları gelecek nesillere aktardıkları ölçüde kimlik kazanırlar. Bu durum her ölçekteki yer için geçerlidir; hikâyenize sahip çıkın ve onu etkili bir şekilde anlatın.
Unutmayalım! Eğer bir hikayeye sahipseniz, onu yaşatmak ve anlatmak size düşer...
*Bu yazı Bahriyeli Tevfik Önal’ın aziz hatırasına ithaf edilmiştir.
[1] Karadeniz’de Üç Liman
Temmuz, Ağustos ve Sinop, Osman Çağlar. 1. Baskı Eylül,2007 s.192
[2] T.C. Dışişleri Bakanlığı,
Diplomatik Arşiv Dairesi Başkanlığı. Türk ve Fransız Diplomatik Arşiv
Belgeleriyle 100. Yılında Alemdar Vapuru Olayı. Ankara, 2021 s.XXII
[3] https://www.kdzeregli.bel.tr/index.php/k2/gazi-alemdar-gemi-muezesi
Erişim tarihi 29.01.2023
[4] https://cultureroutesinturkey.com/tr/tum-rotalar/
Erişim Tarihi 29.01.2023
[5] https://en.wikipedia.org/wiki/Blue_Cruise
Erişim Tarihi 29.01.2023
Fotoğraflar: Engin Öztabak, visit Zonguldak
Yorumlar
Yorum Gönder