Ana içeriğe atla

Sosyal Medya Fenomeni mi, Seyahat Yazarı mı?

 



Turizm destinasyonları ve markaların insanlara ulaşmalarına yardımcı olan çeşitli araçlar arasından çok önemli iki tanesinin sosyal medya fenomenleri ve seyahat yazarları olduğunu söylemek yanlış olmaz.

Sosyal medyanın hayatımızdaki yerini ve iletişim gücünü düşündüğümüz zaman turizm ve seyahat ile ilgili pazarlama çabalarındaki ağırlığını da anlayabiliriz. Günümüzde turizm endüstrisinin etkilemeye çalıştığı insanların büyük çoğunluğunun sosyal medya kullanıcısı olduğunu göz önüne aldığımızda çabuk üretilen sosyal medya içerikleri insanların karar verme sürecini etkileme gücüne sahiptir. Öte yandan bu mecranın hızı kendi içinde çabuk tüketimi ve sıradanlığı da içerdiğinden bundan kaçınmak için güçlü bir sosyal medya stratejisi önem taşır. Bunu bir anda patlayan ve kaybolan “havai fişek” etkisine benzetebiliriz. Kaybolmamak için stratejiye ve tasarıma önem vermelisiniz, tercih sizin.

Son yapılan araştırmalar kısa videoların sosyal medyadaki etkinliklerini artırdığı ve özellikle Tik Tok videoların insanların tercih sıralamasında önde olduğunu gösteriyor. Yani kısa, etkili ve ilgi çekici destinasyon videoları insanların tercihlerini etkiliyor. Bu nedenle destinasyon içeriklerini üretirken bir konuya odaklanıp verilmek istenen mesajın doğrudan ilgilisine ulaştırılmasında yarar var.

Bütün bunların yanında değişmeyen ilke ise; tanımınızı doğru yapıp sağlam bir stratejiyle kaliteli içerik üretiminizi sürekli kılmanızdır. Kısa vadeli popülerliklere düşmeden, markanızı temsil etmeyen sosyal medya fenomenleri ve içerikleri gün gelir destinasyonunuza ve markanıza zarar verebilir.

Gelelim seyahat yazarlarına; bir destinasyon hakkında yazdıklarıyla insanları bilgilendiren ve bunu yaparken de edebi bir tarzla duygu ve düşüncelerimizi etkileyen yazarların varlığı sosyal medyaya göre daha eskidir. Gerçi her türlü yazın içinde seyahati veya bir yeri özendiren, ilgi uyandıran ilham verici bölümler olabilir. Sinema, dizi, roman, hikâye, radyo-televizyon programları hatta tablolar, fotoğraflar vs. de seyahat ve yer hakkında merak uyandıran önemli araçlardandır. Tüm bunların içerikleri de yazarları tarafından oluşturulur. Sosyal medya fenomenleri ile karşılaştırıldığında seyahat yazarları bir yeri hissetmenizde çok daha etkili olabilirler. Evet, biraz daha zaman alır ve günümüz hızlı şartlarına uymayabilir ancak sizin bir yer ile ilgili odaklanmanızı ve gerçekten o yeri merak etmenizi sağlarlar.

Yaşadığımız dijital çağ hızlı bir akış içinde ve kısa aralıklarla büyük değişimler yaşanıyor. Birinden birini tercih etme zorunluluğumuz yok elbet. Sosyal medya fenomenleri veya seyahat yazarlarının destinasyon tanıtım çalışmalarında çok önemli işlevleri olduğunu kabul edelim. Burada dikkati çekmek istediğim konu ise; destinasyon örgütlerinin iyi çalışılmış stratejilere ve politika tasarımına ihtiyaçları olduğudur. Kimliğini doğru tanımlayan ve teknolojik gelişmeleri takip ederek zengin içerik üretimini sürekli hale getiren destinasyon örgütlerinin insanları etkileme konusunda zorluk yaşamayacaklarını düşünüyorum. Yeter ki taklit ve kısa vadeli seri üretim “işlerden” kaçınılsın. Öte yandan insan ile yer arasındaki bağlantıları keşfetmiş yaratıcı seyahat yazarlarının bir destinasyonun sahip olabileceği en önemli marka elçileri olduğunu da unutmayalım.

 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Müzik Turizmi

Günümüzde gittikçe bireyselleşen kültür ve turizm faaliyetlerinin artık iç içe geçtiğini çok net görebiliyoruz. Kültür her alanıyla çok büyük bir içerik üreticisi konumundadır. Turizm sektörü ise bu içeriği –yaşam deneyimi- değerlendirmek ve insanlara sunmak için çalışma alanını sürekli genişletme ihtiyacı içinde olup insan hayatı ve istekleri de bu iş birliğini zorunlu kılmaktadır. İşte bu alanlardan bir tanesi de müzik’tir. Müzik ve turizm artık çok sık birlikte anılmakta ve bu iki alanın insan hayatına sunduğu yaşam kalitesi, birlikte üretimleri ve fırsatları da değerlendirmek gerekliliğini ortaya çıkarmaktadır. Müzik yeni gastronomi’dir. UNWTO (Birleşmiş Milletler Dünya Turizm Örgütü), Sound Diplomacy ve ProColombia işbirliğinde 2018 yılında hazırlanan ve WTM London 2018’de de sunuşu yapılan raporun çarpıcı bölümlerini aktarmak faydalı olacaktır, nitekim ülkemiz için de hem turizm sektörünü hem müzik sektörünü yakından ilgilendiren bu konu ile ilgili bir strateji gelişti...

Asıl Şimdi Güvenli Turizm Koridorları!..

  Malum, Koronavirüs yaklaşık bir yıldır hayatımızda. Geçtiğimiz yıl burada salgının turizme etkileri ile ilgili birçok yazıda yorumlar yapmış, hatta projeler sunmuştum. Turizm sektörü ile ilgili herkesin de benzer çabaları oldu. Bahsettiğim projelerden biri de geçtiğimiz Nisan ayında düşündüğüm ve Ağustos’ta bu platformda yazdığım “Güvenli Turizm Koridorları” ile ilgili (Pier to Pier Project for Safe Tourism) idi. O zamanlar birçok ülke benzer projeler geliştirdi ve uyguladı. Kimi nispeten başarılı oldu, kimi de başlamadan bitti. Ancak böyle projeler geliştirirken ülkelerin özgün durumlarını mutlaka göz önünde bulundurmak gerekiyor. Bizim de kendi kurallarına göre işleyen bir turizm endüstrimiz var. Birkaç destinasyona yoğunlaşmış dar alanda yüksek turist rakamlarına dayalı bir sektörel yapıya sahibiz. Salgın şartlarında turizm faaliyetlerini sürdürürken bu yapının bazı avantajlarını da yaşadık. Örneğin geçtiğimiz yaz 4 destinasyonumuzun turist trafiğine açılabilmesi otellerimiz...

COP29 nedir ve neden önemlidir? *

  COP29 ve İklim Değişikliği ile Mücadelenin Önemi COP29, 11-22 Kasın 2024'te Azerbaycan'ın Bakü şehrinde düzenlenecek olan 29. Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı'dır. Bu konferans, gelişmekte olan ülkeler için iklim eylemi finansmanının nasıl sağlanacağı konusunda müzakerelere odaklanacaktır. Özellikle, COP28'de yapılan anlaşmaların yetersizliği nedeniyle COP29’da mevcut taahhütlerin korunması ve yeni önlemler üzerinde ilerleme sağlanması kritik bir önem taşımaktadır. İklim Finansmanı ve Yeni Hedefler Finansman, COP29'un önemli gündem maddelerinden biridir. Gelişmiş ülkeler, gelişmekte olan ülkelere yıllık 100 milyar dolarlık bir iklim finansmanı sağlamayı taahhüt etmiş olsa da, bu hedefin gerisinde kalınmıştır. Yeni bir Kolektif Nicel Hedef (NCQG) üzerinde anlaşılması ve bu hedefin gelişmekte olan ülkelerin ihtiyaçlarını karşılaması beklenmektedir. Uyum finansmanı da NCQG’nin bir parçası olarak ele alınmalıdır; ancak bu konuda anlaşma sağlamanı...