Ana içeriğe atla

‘WTM Londra’ Fuarı yaklaşırken İngiltere Turizm Pazar Değerlendirmesi

 



Fikirler buraya gelir!

Düşüncelere ilham vermek…

 ‘WTM Londra’ fuarı ile ilgili bir önceki değerlendirmemi 7 Kasım 2019 tarihli yazımda yapmıştım. Tam da fırtına öncesi!

Fuarın 40. Yılı nedeniyle enerjisi de yüksekti. Sektör tam da değişime, yeni paradigmaya odaklanmış ve heyecanlıyken fuardan iki ay sonra beliren Covid-19 pandemisi insanlığı ve turizmi aniden durdurdu. Deyim yerindeyse turizm fırtınanın gözündeki sektördü.

O yazı şöyle sonlanıyordu:  …Dolayısıyla turizm bildiğimiz turizm değil, dünya da bildiğimiz dünya değil… Değişim her yerde, merkezde ise bilgi ve onun üretime dönüştürülme kabiliyeti var. (https://irfanonal.blogspot.com/2019/11/wtm-london-2019-ve-yeni-turizm-fuar.html)

O tarihten bu yana sektör büyük sınamalardan geçti, bu nedenle nerede kaldığımızı hatırlamak ve hafızalarımızı tazelemek için zaman zaman geçmiş değerlendirmelere göz atmak yararlı olacaktır. Evet! Şimdi ‘WTM Londra 2022’ fuarına sayılı günler kala İngiltere pazarının durumuna bakmamız, fuar sırasında ve sonrasındaki gelişmeleri de daha iyi anlamak ve plan yapmak için fikir verecektir:

İyimserlik ve belirsizlik...

İngiltere’de Ocak ve Şubat ayları yaz tatili için rezervasyonların yoğunlaştığı dönemdir. Turizm sektörü için zorluklarla geçen 2020 ve 2021 yılları sonrasında 2022 yılında tekrar yeşeren umutlar siyasi istikrarsızlık, yükselen enerji fiyatları, çift haneli enflasyon ve yüksek faiz oranlarıyla tehlikeye girmiş oldu. Bu durum İngiltere’deki sektör paydaşları arasında “çok belirsiz” bir dönem olarak niteleniyor. Ülkede her hafta yükselen yaşam giderleri insanları geleneksel olarak her yıl Ocak ve Şubat aylarında yapmış oldukları yaz tatili rezervasyonlarından uzak tutacağı tahmin ediliyor. Önemli paket tur tedarikçilerinden On The Beach yetkilisinin açıklamalarına göre, hâlihazırda ikili bir durumla karşı karşıya oldukları, lüks uzak destinasyonlardaki satışların iyi gittiği ancak 3 yıldızlı paket tur satışlarının ise 2019’un aynı dönemine göre %18 geride olduğu ifade edilmektedir. Bu durumun İngiltere’de kapasite azaltmakla sonuçlanacağı tahmini yapılıyor. Yeni hükümetin ekonomi planına göre de turizm ve seyahat sektörü geleceği biraz daha netleştirmek istemektedir.

Anlaşılan İngiliz turizm pazarının pandemi sonrası beklediği olumlu şartların gelişmesi biraz zaman alacak. Keza istikrar hemen gelecek gibi durmuyor, bu nedenle herkesin kriz yönetimine daha fazla önem vermesi gerekecek.

Değerlendirmemize ABTA, İngiliz Seyahat Acentaları Birliği’nin her yıl geleneksel olarak yayınladığı Holiday Habits 2022 raporundan bazı önemli noktaları öne çıkararak devam edebiliriz (https://www.abta.com/industry-zone/reports-and-publications/abta-holiday-habits-reports). Rapor iki dönem halinde (Eylül 21-Şubat 22 / Mart 22 – Ağustos 22) elde edilen verilerle oluşturulmuş. Buna göre İngilizlerin %77’si son bir yılda ülke içi veya dışı seyahat etmiş. Covid-19 pandemi kısıtlamalarının kısmen uygulandığı ve kaldırıldığı bir yıl olan 2022’de hayat pahalılığı, yüksek enflasyon, yükselen faizler, yükselen enerji maliyetleri ve istikrasız siyasi atmosfer İngiltere’nin yeni gündemi olmuştur. Rapora göre yurtdışı seyahat talebini gençler ve aileler taşıyor. Yaşlılarda Covid-19 endişesi sürüyor. Gelecek 12 ayda yurtdışı seyahat arzusu bu yılki gibi yüksek olacak ancak 2019 seviyesinde henüz değil! Turizm ve seyahat sektörü global olarak iklim değişikliği ve sürdürülebilirlik konularına odaklanmış gözüküyor. Gelecek 5 yılda yurtdışı seyahatlerin %15 seviyesinde artacağı öngörülmüş. Rapora göre ülkemiz İngilizlerin en çok ziyaret ettikleri 10 destinasyon arasına girememiş gözüküyor (2022 Ocak ayı rezervasyon eğilimine göre 10. En popüler destinasyonduk); İspanya birinci, İtalya dördüncü ve Yunanistan beşinci en fazla ziyaret edilen destinasyonlar. Önceki raporlarda olduğu gibi plaj tatili en fazla tercih edilen konsept, bunu şehir turizmi, kırsal turizm, her şey dahil tatil ve diğer tatil çeşitleri izliyor. Bu tabloda dikkati çeken nokta ise şehir turizmi ve çoklu destinasyonları kapsayan gezilerdeki artış oranının diğerlerinden fazla olduğudur. (2019 ve 2022 yılları karşılaştırılmıştır.)

İlk 9 ay verilerine göre ülkemize Birleşik Krallık ’tan 2.8 milyon turist geldiği anlaşılıyor. Yılın sonunda, büyük ihtimalle, 3 milyon barajını bu pazarda görmüş olacağız. Tahmin edeceğimiz gibi her şeye rağmen Covid-19 sonrasında insanlarda oluşan seyahat özleminin söz konusu artışta etkin olduğu söylense de yukarıda belirttiğim ekonomik nedenlerden kaynaklı ucuz (good value for money!) tatil destinasyonu olarak ülkemize tur operatörlerinin ve insanların ilgisi devam etmiştir. Bu trendin 2023 için de geçerli olacağı tahmin edilebilir ancak yine de sürüp giden havalimanı operasyon zorlukları, seyahat acentelerinin ihtiyaç duyacakları finansal kredilere ulaşım zorlukları kapasite azaltmak için nedenler olarak sıralanabilir. Türkiye destinasyonları açısından uçak kapasitelerinin artırılması ve program istikrarı en önemli husus olarak öne çıkacaktır. Bu pazarla ilgili olarak unutulmaması gereken bir diğer önemli husus ise pazara farklı ürün ve destinasyon tanıtmanın önemi olmalıdır. Antalya’nın 5 yıldır İngiltere pazarında yükselen trendinin güçlenerek devam etmesi yeni ürünlere bağlı olabilir. Pazarın ana destinasyonu Muğla bölgesinin istikrarlı hali kriz zamanlarından hemen sonra olumlu yorumlanabilir ancak bu durum orta vadede bir kısır döngü ve azalan ivmenin de işaretçisi olmaktadır. Ayrıca İzmir de bu pazarda beklenen çıkışını hala yapmış gözükmüyor.

Birleşik Krallıktan ülkemize gelen ziyaretçi sayısı 2010 yılında 2.7 milyon seviyesine ulaşmıştı. Geçen zaman sadece krizler nedeniyle yaşadığımız kayıpları telafi etmemizi sağlamış. Benzer durum Almanya pazarı için de geçerli. Geçen 12 yılda karşılaştığımız krizleri defalarca yazdığımızdan burada tekrar etmeyeceğim ancak hepimizin bildiği gibi kriz zamanları beraberinde genellikle paradigma değişimlerini de getirir. Galiba henüz buna vakit bulamadık. Bu nedenle İngiltere turizm pazarı için karar vermemiz gereken konu,  diğer büyük pazarlarımızda olduğu gibi ne istediğimiz konusunda net olmaktır.

Tıpkı geleneksel ekonominin üretim sürecinde olduğu gibi emtiaya dayalı ürünlere odaklanıp kalırsak bunun turizmdeki yansıması; sadece doğal varlıklarımıza güvenip turizmde deneyim ekonomisinin etkilerini ‘es’ geçmek ülkemize ve turizm birikimimize haksızlık etmek olur. Söz konusu ülkeler turizmin basit modelini çoktan terk etti. Evet! Basit modeli tercih edecek bir kitle ve talebi yaşadığımız ekonomik sistemde hep olacaktır ancak bunun bize yükü de her geçen yıl artacaktır. Unutmayalım, İngiltere dâhil Batı Avrupa pazarlarımızda insanların turizm beklentilerini artık deneyim ekonomisi veya döngüsel ekonomiyle de ilişkili olarak sürdürülebilirlik, iklim değişikliği, çevre, esenlik, yaşam kalitesi, deneyim gibi kavramlar şekillendirmektedir. Bütün bu nedenlerle söz konusu pazarda sadece ‘basit turizm modeli’ ile yetinmeyip arz yönlü bir paradigma değişimiyle yeni anlayıştan nasıl pay alacağımızın yollarını aramakta fayda var.

Tekrar bugüne ilişkin gözlemlere dönersek; 1 Kasım tarihinde Birleşik Krallığın köklü turizm ve seyahat sektörü gazetelerinden TTG’nin düzenlediği sektörün güncel durumu ve 2023 öngörülerinin konuşulduğu webinar’a katıldım. Burada öne çıkan konulara göre 2023 turizm sezonunun ülkemiz açısından nasıl geçeceğine ilişkin öngörülerimize dayanaklar bulabiliriz: Burada öncelikle PwC Araştırma ve Danışmanlık Şirketinin yeni yaptığı (Ekim 2022) sektör eğilimleri ve gelecek öngörüsü araştırması sunumuna değinmek gerekir.

-2023 yaz tatili rezervasyonlarına ilişkin olarak sektörün yarısında fazlası durumu normal olarak değerlendirirken %44 gibi büyük bir oranı da hala geride olduklarını belirtmiş.

-Turizm ve seyahatin normale dönmesinin önündeki en büyük sorunların ilk sırasında ekonomik problemlerin olduğu, arz tarafındaki engel ve problemlerin de sorun oluşturduğuna yer verilmiş.

-Krize ilişkin soruda, %50 oranında en kötü şartların geride kaldığı cevabı öne çıkarken %15, hala krizin sürdüğünü, %24’ü de bir krizden diğerine doğru gidildiğini belirtmiş.

-İngiltere’deki ekonomik durum ve operasyonel zorluklar gelecek öngörülerinin merkezinde yer alıyor. Buna göre insanlar özgürce seyahat edebilecekler, sınırların tekrar kapanacağına ihtimal verilmiyor. “Zorluklar daima olacaktır ancak bu durumu kriz olarak nitelendirmiyorum” “Bu yılı geçirdiğimiz en iyi yıl olarak tarif edebiliriz, ancak güncel ekonomik koşullar bizi zorlayacaktır.” “En kötü geçti ancak hala zorluklar var.” “Genel anlamda pandeminin etkileri olmakla birlikte yaşam koşullarının zorlaşması ve zayıf pound problemi Covid kadar olmasa da endişelendiriyor.”

-Seyahat acentalarının büyük çoğunluğu hayat pahalılığının rezervasyonları etkileyeceğini belirtiyor, bu yönde görüş belirtenlerin oranı %49, insanların daha az seyahat edeceğini belirtenlerin oranı %30, geç rezervasyon yapacaklarını belirtenler de %22 oranlarında bulunuyor.

-Ankete katılan sektör çalışanlarına 2023 tatil fiyatları sorulduğunda %57’si daha yüksek olacağını belirtirken, %40’ı biraz pahalı olacağını, %3’ü aynı kalacağını belirtmiş.

-Pazarlama bütçelerinin normal oranlarda kalacağı tahmin ediliyor.

-Pazarlama mesajlarının ise; insanları seyahate teşvik edici mesajlar vereceklerin %55, destinasyonları öne çıkaracakların oranı %52, fiyatları öne çıkaracaklarını söyleyenlerin oranı da %36 olarak gözüküyor.

Sektör çalışanlarının öne çıkan görüşlerini sıraladık. (Webinarın tamamına web sitesinden ulaşılabilir) Bu eğilim bize şunu gösteriyor: Ülkemiz açısından bu yıl ulaşılacak 3 milyon Birleşik Krallık ziyaretçi rakamına, güncel şartlarda, 2023 yılında da ulaşılabileceği hatta ziyaretçi sayısının 3 milyonun üzerinde gerçekleşebileceğini, bunda en önemli etkenin döviz kuru olacağını anlayabiliriz. 

Görüldüğü gibi İngiliz turizm sektöründe temkinli bir iyimserlik hâkim ve mevcut ekonomik koşullar içinde operasyonel zorluklarla karşılaşılmadığı takdirde Türkiye ile ilgili beklentilerin istikrarlı olduğunu söylemek mümkün.

Anlaşılan değişim ve yeni paradigma için biraz daha zaman var…

 

 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Müzik Turizmi

Günümüzde gittikçe bireyselleşen kültür ve turizm faaliyetlerinin artık iç içe geçtiğini çok net görebiliyoruz. Kültür her alanıyla çok büyük bir içerik üreticisi konumundadır. Turizm sektörü ise bu içeriği –yaşam deneyimi- değerlendirmek ve insanlara sunmak için çalışma alanını sürekli genişletme ihtiyacı içinde olup insan hayatı ve istekleri de bu iş birliğini zorunlu kılmaktadır. İşte bu alanlardan bir tanesi de müzik’tir. Müzik ve turizm artık çok sık birlikte anılmakta ve bu iki alanın insan hayatına sunduğu yaşam kalitesi, birlikte üretimleri ve fırsatları da değerlendirmek gerekliliğini ortaya çıkarmaktadır. Müzik yeni gastronomi’dir. UNWTO (Birleşmiş Milletler Dünya Turizm Örgütü), Sound Diplomacy ve ProColombia işbirliğinde 2018 yılında hazırlanan ve WTM London 2018’de de sunuşu yapılan raporun çarpıcı bölümlerini aktarmak faydalı olacaktır, nitekim ülkemiz için de hem turizm sektörünü hem müzik sektörünü yakından ilgilendiren bu konu ile ilgili bir strateji gelişti

Sud de France örneğinde Kolektif Markalar ve Yerel Kalkınma

  Yöresel Ürünler ve Coğrafi İşaretler Türkiye Araştırma Ağı (YÜciTA) ile Muğla Ticaret ve Sanayi Odası tarafından 20 Ekim 2023 günü gerçekleştirilen Muğla Uluslararası Coğrafi İşaretli Ürünler Zirvesinin odak konusu, coğrafi işaretler, gastronomi ve turizmden ilham alarak, yöresel markaların kolektif yönetimi ve kalkınmaya desteklerinin sağlanmasıydı. Söz konusu zirve kapsamında, ülkemizde coğrafi işaretler ve turizmin ortak problemi ve ihtiyacı olan yönetim/yönetişim konularının çözümüne ilişkin iyi bir örnek olarak gördüğümüz Sud de France (SdF) ile ilgili sunumu Bölge Danışmanı M. Rene Moreno gerçekleştirdi, aşağıda SdF’ye ilişkin verilen bilgiler Sayın Moreno’nun sunumundan derlenmiştir. İnsanlığın yaşadığı Covid-19 salgının etkilerini sürdürdüğünü söyleyerek konuya başlamanın doğru olacağını düşünüyorum. Özellikle “Yeni Normal” olarak adlandırılan gelişmeler aslında değişen düşünce yapısı ve yeni değerlere işaret ediyordu. O günlerde turizm ile ilgili yazılarımda destinasyonl

SÜRDÜRÜLEBİLİR DESTİNASYON YÖNETİM TASARIMI (1): VERİ VE AKILLI DESTİNASYONLAR

  Bir destinasyonun sürdürülebilirliği, sakinlerinin ihtiyaçları, refahı ve yaşam kalitesi ile ziyaretçilerinin ihtiyaçları, refahı ve deneyim kalitesi arasında ne kadar iyi denge kurabildiğine bağlıdır; bu bir yönetim konusudur. Bu hassas denge, sürdürülebilirliğin belirli bir destinasyonun tüm çevresel ve toplumsal yönlerini içeren karmaşık, çok boyutlu bir kavram olduğu anlamına gelir. Bununla birlikte, seyahat başlı başına acil bir küresel sürdürülebilirlik sorununa -iklim acil durumu- büyük ölçüde etkide bulunuyor ve dünyadaki karbon emisyonlarının kabaca %8'ini oluşturuyor. Bu zorlu sorunu ele almak ise endüstrinin öncelikler listesinin başında gelmektedir. Burada, bir yönetim yaklaşımı olarak tasarım yönetimi (Design Management) ve veriler çözümde çok önemli bir rol oynayabilir, gerçek sürdürülebilirlik için atmamız gereken adımları yönlendirebilir. Veri ve sürdürülebilirlik arasındaki ilişki Turizm her şeyle ilgilidir, bu nedenle her şeyi ölçümlemeli ve destinasyo