Ana içeriğe atla

WTM London 2019 ve Yeni Turizm Fuar Anlayışı…




Turizm ve seyahat sektörünün günümüzde geldiği nokta, kazandığı popülarite ve gelişim bir anda olmadı. 1950 yılında dünyada turistik amaçlı seyahat eden insan sayısı 25 milyondu ve bugün 1.4 milyara ulaştı. Bu rakamlar bile insan yaşamındaki büyük değişimi tek başına ifade edebilir.

Fikirler Buraya Gelir!

İşte bu sürecin son kırk yıllık şahitlerinden biri de uluslararası turizm ve seyahat sektörünün prestijli organizasyonlarından London World Travel Market… Etkinlik bu sene 40. yılını kutluyor. Genel iletişim teması da son birkaç yıldır sürdürdüğü “Ideas Arrive Here”…
Gerçekten de tüm sektör, trendi ve gelecek perspektifini bu ilk ve önemli buluşmada izler. Bu yılın üç yeni prensibi ise; “Innovative Perspectives”, “New Possibilities” ve “Inspiring Fresh Thinking”. Bu fuarı uzun yıllardır takip eden herkesin herhâlde bahse konu üç prensibin WTM London Fuarı’yla birebir örtüştüğü konusunda şüpheleri olmayacaktır. Bu etkinlik, fikirlerin buluştuğu yer olarak bende de hep ilham verici olmuştur. Yenilikçi perspektifler, yeni olasılıklar ve ilham verici yeni düşünme biçimleri günümüzün bilgi üretmek ve onu ürüne dönüştürme kabiliyetinin tetikleyicileridir. Zaten etkinliğin öncesi ve sırasında ve hatta bir sonraki etkinliğe kadar bu yaklaşımın etkilerini görmeniz mümkün.

Turizm fuarlarıyla ilgili olumlu ya da olumsuz görüşler olabilir ancak dönüşümlerini iyi gözlemlemeliyiz. Ayrıca yeni iş biçimine uygun davranmanın da önemli olduğunu düşünüyorum. WTM London 3 günlük bir etkinlik, süresi 1 gün kısaldı. Ancak Londra’da 1-7 Kasım haftası Seyahat Haftası olarak icra ediliyor. Bu sürede, gelecek 12 ayı şekillendirecek birçok etkinlik yapılıyor. Bunun öncesinde de eylül ayında yine sektörle ilişkili, online içerik üreticilerini, sosyal medyanın etkin kişilerini seyahat markaları ve destinasyon örgütleriyle buluşturan festival tarzında bir etkinlik yapıldı. Borderlesslive Fuarı da alanında yeniliklere ve farklılıklara odaklanmış ilgili herkese açık bir festival.

Başka bir etkinlik Uluslararası Seyahat ve Turizm Ödülleri de (ITTAs) başarılı şehir, bölge veya ülke turizm örgütlerinin, özel sektörün ve hatta bireylerin yenilikçi ve başarılı çalışmalarının değerlendirildiği bir platform. Bir diğer bağlantılı etkinlik Travel Forward, WTM London Fuarı ile aynı mekânda;  turizm ve seyahat sektörünün gelecek teknolojilerine odaklanmış, katılımcılarına ilham veren bir ortam.

Düşüncelere İlham Vermek…

Kırkıncı yılını kutlayan WTM London Fuarı’nı rakamlarla irdelersek; 3.4 milyar pound değerinde iş akdine ev sahipliği yaptığını, 51 bin sektör temsilcisinin katılım gösterdiği, 5 bin stant temsilinin ve 3000 gazetecinin yer aldığını görüyoruz. Kendilerini, düşüncelere ilham veren ve bu anlamda da katılımı gerekli olan bir ortam olarak ifade ediyorlar.

UNWTO ve WTM’nin birlikte organizasyonu olan geleneksel “Bakanlar Zirvesi”nin konusu da kırsal kalkınma için en yeni ve en iyi teknolojiler üzerine kurgulanmıştır.

Bütün bunlar ilk bakışta bizlere büyük, yenilikçi, etkileşimli, sürdürülebilirliğe yatırım yapan bir fuarın varlığını anlatıyor. Bu yüzden fuarların yeni yapılarını iyi irdelemeli ve yeni iş tarzına kendimizi uyumlulaştırmalıyız.

WTM London Fuarı ile eş zamanlı olarak Euromonitor İnt. Araştıma ve Değerlendirme Şirketi de sektörün geleceğinin üzerinde yükseleceği, 2019-2024 zaman aralığını değerlendirdiği, mega trendler araştırmasının sonuçlarını açıkladı. Şöyle bir göz gezdirdiğimizde dikkatimizden kaçmayanlar; Avrupa Birliğinin olası bir ekonomik gerileme yaşaması durumunda İtalya ve Fransa’nın bundan negatif etkileneceği bunun da turist sayısında 5 milyon azalmaya yol açabileceği ön görülüyor. Bu durumdan olumsuz etkilenecek diğer Avrupa ülkeleri ise İspanya, Yunanistan ve Türkiye olarak belirtiliyor. Yaşanacak daralma doğrudan bu üç ülkenin turist sayılarına yansıyabilecek potansiyel taşıyor. Avrupa’da low-cost uçak firmaları ve kısa dönemli kiralamalara olan talep artarken tüketicinin her zaman en başta gelen davranış biçimi parasının karşılığını alabileceği ürün ve destinasyonlara yönelik olacak. Sektörün büyümesindeki itici güç ise online seyahat satışlarındaki artış olarak belirtilmektedir.

Brexit ile ilgili belirsizlik devam ediyor.  Eğer anlaşmasız bir ayrılış olursa bunun İngiltere’nin yurt dışı seyahat rakamını %5 azaltabileceği, gelecek seyahat talebinden 5.1 milyon adedinin kaybolabileceği, buna karşılık aynı dönem için İngiltere’ye yönelik 702 bin turist artışı olabileceği ifade edilmektedir.

Yine Avrupa pazarı ile ilgili olarak en önde gelen konulardan biri de “Çevre Konuları”; “Flight Shame” veya “Greta Effect” artık iyiden iyiye başta Kuzey Ülkelerinde olmak üzere hissediliyor. İnsanlar ve özellikle genç nesil, uçakla seyahate karşı bir tavır geliştirebilir. Bu henüz çok yaygın değil ancak başta İskandinavya olmak üzere Batı Avrupa ülkelerinde iç destinasyonlara seyahatlerin demir yolu ile yapılması yönünde hükümetlerin de yönlendirmeleri de başladı. Avrupa’da insanların %58’inin çevresel problemler hakkında endişeli oldukları bilgisinden hareketle karbon hesaplanması ile ilgili olarak orta ve uzak destinasyonlara giderken oluşan emisyon hacminin göz önünde bulundurulduğu bir anlayış yerleşmek üzere.

Bir diğer öne çıkan konu da erişilebilirlik… Bu dönem içinde 65 yaş üzeri ve 4 yaş altı insanların nüfusa oranı %18 olurken, 1 milyar insan da engelli pozisyonunda olacağından sosyal hayata katılımlarının sağlanmasını da göz önünde bulundurmak zorundayız.

Bugün okyanuslarda 5.25 trilyon adet plastiğin yüzdüğü tahmin ediliyor. Buna dur demenin zamanı geldi de geçiyor bile. İnsanoğlunun plastikle ilişkisini bitirmesi veya en aza çekmesi zorunludur.
Global karbon emisyonunun %5’ini turizm oluşturuyor. Bu sayı diğer endüstrilerle karşılaştırıldığında çok yüksek bir oran gibi gözükmese de turizmi mercek altına almak ve bazı önlemler için yeterli bir orandır.

Kısaca değindiğimiz bu konular ana ve doğal pazarımız konumundaki Avrupa ülkelerinin gündemini bize anlatıyor. Bu pazarlara uçak mesafesinde olmamız, çevre ve erişim konularında standartlarımızı yükseltme gereksinimimizin acil olması ve daha da önemlisi kendi vatandaşlarımız için standartlarla ilgili bir kültür oluşturma ihtiyacımız turizm sektörümüzün gelecek stratejilerinde önemli yer edinen konular olarak öne çıkmaktadır.

Global turizm endüstrisi 2024’te 3 trilyon dolar hacmine ulaşacak ve büyümesini de yıllık %3.3 olarak gerçekleştirecektir.

Turizm bildiğimiz turizm değil, dünya da bildiğimiz dünya değil… Değişim her yerde! Merkezde ise bilgi ve onun üretime dönüştürülme kabiliyeti var.

“DENEYİM” olağanüstü… Yani tüketici deneyim yaşamak istiyor. Bunun oranı %78. İnsanlar her zaman verdikleri paranın karşılığını en iyi şekilde almak istiyorlar ama baskın motivasyonları deneyim yaşamak üzerine kurgulu. Bu nedenle aktivite odaklı seyahat motivasyonu artarken yeni ekonomi unsurları Airbnb gibi markaların büyük gelişimini görüyoruz.

Araştırmaya katılanlar tarafından verilen cevaplardan; deneyime değer verenlerin oranı %78, günlük yaşamında teknolojiyi kullananların oranı %72, diğer kültürleri tanımak isteyenler %70, kendi isteklerine uygun aktivite planlaması isteyenler ise %59 olarak karşımıza çıkmaktadır.

Diğer kıtalara da kısaca değinecek olursak; Asya’nın inovasyon kelimesiyle özdeşleştirildiğini görüyoruz. Özellikle başta Çin olmak üzere Güney Asya ülkeleriyle özdeşleşen deyim ise; “Değişime adapte olmak!” Yaşadığımız yüzyıl Asya Yüzyılı! Bu bölge dünyada internet üyelerinin yarısına ev sahipliği yapıyor. Nüfus genç ve yeniliklere çok yatkın. Yeni ürünler görmek ve yeni yerlere gitmek için sürekli talep oluşturuyorlar ve bunu nüfusun %60’ı hayatlarının önceliği olarak ifade ediyor. “Super Apps” olgusu çok yaygın ve hayatı kolaylaştıran aplikasyonlar ürün çeşitliliğini her an geliştiriyor.

Afrika ise genç, dinamik ve dijital patlama olgularıyla ön planda. Özellikle Batı Afrika ülkeleri uzun dönemli turizm stratejileri oluşturuyorlar. Ekonomik gelişme iç seyahatleri de hızla artırıyor. Turizm tarzı da, ürünü de hem değişim yaşamakta hem de kültüre, insani deneyimlere ve etkileşimlere açık yaklaşımlar oluşturmaktadır.

Amerika ise her ne kadar dijital devrimin baş aktörü olsa da tüketicinin gerçek yaşam deneyimi arzusu ön plana çıkıyor.

Bütün bu gelişmeler ve daha fazlası ülkemiz turizm sektörünün pazar ve ürün stratejilerinde göz önünde bulundurdukları kriterler olarak karşımızda duruyor. Dolayısıyla turizm bildiğimiz turizm değil, dünya da bildiğimiz dünya değil… Değişim her yerde, merkezde ise bilgi ve onun üretime dönüştürülme kabiliyeti var.

İrfan ÖNAL
7 Kasım 2019


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Müzik Turizmi

Günümüzde gittikçe bireyselleşen kültür ve turizm faaliyetlerinin artık iç içe geçtiğini çok net görebiliyoruz. Kültür her alanıyla çok büyük bir içerik üreticisi konumundadır. Turizm sektörü ise bu içeriği –yaşam deneyimi- değerlendirmek ve insanlara sunmak için çalışma alanını sürekli genişletme ihtiyacı içinde olup insan hayatı ve istekleri de bu iş birliğini zorunlu kılmaktadır. İşte bu alanlardan bir tanesi de müzik’tir. Müzik ve turizm artık çok sık birlikte anılmakta ve bu iki alanın insan hayatına sunduğu yaşam kalitesi, birlikte üretimleri ve fırsatları da değerlendirmek gerekliliğini ortaya çıkarmaktadır. Müzik yeni gastronomi’dir. UNWTO (Birleşmiş Milletler Dünya Turizm Örgütü), Sound Diplomacy ve ProColombia işbirliğinde 2018 yılında hazırlanan ve WTM London 2018’de de sunuşu yapılan raporun çarpıcı bölümlerini aktarmak faydalı olacaktır, nitekim ülkemiz için de hem turizm sektörünü hem müzik sektörünü yakından ilgilendiren bu konu ile ilgili bir strateji gelişti

Sud de France örneğinde Kolektif Markalar ve Yerel Kalkınma

  Yöresel Ürünler ve Coğrafi İşaretler Türkiye Araştırma Ağı (YÜciTA) ile Muğla Ticaret ve Sanayi Odası tarafından 20 Ekim 2023 günü gerçekleştirilen Muğla Uluslararası Coğrafi İşaretli Ürünler Zirvesinin odak konusu, coğrafi işaretler, gastronomi ve turizmden ilham alarak, yöresel markaların kolektif yönetimi ve kalkınmaya desteklerinin sağlanmasıydı. Söz konusu zirve kapsamında, ülkemizde coğrafi işaretler ve turizmin ortak problemi ve ihtiyacı olan yönetim/yönetişim konularının çözümüne ilişkin iyi bir örnek olarak gördüğümüz Sud de France (SdF) ile ilgili sunumu Bölge Danışmanı M. Rene Moreno gerçekleştirdi, aşağıda SdF’ye ilişkin verilen bilgiler Sayın Moreno’nun sunumundan derlenmiştir. İnsanlığın yaşadığı Covid-19 salgının etkilerini sürdürdüğünü söyleyerek konuya başlamanın doğru olacağını düşünüyorum. Özellikle “Yeni Normal” olarak adlandırılan gelişmeler aslında değişen düşünce yapısı ve yeni değerlere işaret ediyordu. O günlerde turizm ile ilgili yazılarımda destinasyonl

SÜRDÜRÜLEBİLİR DESTİNASYON YÖNETİM TASARIMI (1): VERİ VE AKILLI DESTİNASYONLAR

  Bir destinasyonun sürdürülebilirliği, sakinlerinin ihtiyaçları, refahı ve yaşam kalitesi ile ziyaretçilerinin ihtiyaçları, refahı ve deneyim kalitesi arasında ne kadar iyi denge kurabildiğine bağlıdır; bu bir yönetim konusudur. Bu hassas denge, sürdürülebilirliğin belirli bir destinasyonun tüm çevresel ve toplumsal yönlerini içeren karmaşık, çok boyutlu bir kavram olduğu anlamına gelir. Bununla birlikte, seyahat başlı başına acil bir küresel sürdürülebilirlik sorununa -iklim acil durumu- büyük ölçüde etkide bulunuyor ve dünyadaki karbon emisyonlarının kabaca %8'ini oluşturuyor. Bu zorlu sorunu ele almak ise endüstrinin öncelikler listesinin başında gelmektedir. Burada, bir yönetim yaklaşımı olarak tasarım yönetimi (Design Management) ve veriler çözümde çok önemli bir rol oynayabilir, gerçek sürdürülebilirlik için atmamız gereken adımları yönlendirebilir. Veri ve sürdürülebilirlik arasındaki ilişki Turizm her şeyle ilgilidir, bu nedenle her şeyi ölçümlemeli ve destinasyo