Ana içeriğe atla

Turizmin Değişimi…Kısaca

 


Son yıllarda “overtourism” çerçevesinde turizm endüstrisine yöneltilen eleştirilerin başında çevreye ve kültüre verilen zararlar geliyor.

Covid-19 salgını ile birlikte insan hareketleri durunca turizm de durdu. Peki, insan hareketleri tekrar başladığında turizm kaldığı yerden mi devam edecek?

Bu soruya verilecek cevaba ilişkin yardımcı olabilecek bir araştırmanın sonuçlarına kısaca göz atalım: Euromonitor’un son yaptığı araştırmalardan biri de salgınla birlikte değişen tüketici trendleri olmuştur: Buna göre sosyal sorunluluklar ve çevreye duyarlılık artmış, insanların tedirginlikleri artarken isyan duyguları da yükselişe geçmiş. Dünya üzerinde bunu kanıtlayan bazı sosyal olaylar da bu çerçevede örnek gösterilmiş. (Black lives matter)

Çoğunluğu milenyum kuşağı olmak üzere insanların %66’sı satın alma kararlarını verirken markaların sosyal olaylar karşısındaki tutumlarına bakıyorlar. Çevreye yaklaşım da aynı oranda önemli.   

Bu dönemde -havayolu şirketleri başta olmak üzere- hükümet yardımlarından yararlanan şirketlerin bunu müşteriye yansıtıp yansıtmadıkları değerlendirilen konular arasında. Böylece empati duygusunu sorgulama artış eğiliminde.

İnsanların iş seyahatlerine çıkma yönünde henüz istekli olmadıkları, zoom ve benzeri uygulamalarla halledebilecekleri işleri için kendilerini ve ailelerini tehlikeye atmak istemedikleri anlaşılıyor.

Öte yandan tasarruf eğiliminin artması ve “şimdi al sonra öde” yaklaşımı da rağbet gören davranışlar arasında.

Burada tekrar başa dönüp araştırmanın sonuçlarını turizm ile ilgili yorumlarsak; sorduğumuz soruya vereceğimiz cevap “hayır” olacaktır. Bunu sadece bir araştırmaya dayandırmak tabi ki güç ancak uzun süredir turizmin negatif dışsallıkları ve çevre konuları insanlığın gündeminde ve bu durum Covid-19 salgını ile birlikte daha da hızlanarak belirginleşti.

O zaman bu değişimi de stratejilere uyarlamak gerektiğini ve turizmi tekrar başlatmayı düşünürken aynı “turist” ile karşılaşmayacağımızı kestirebiliriz.

Son söz olarak; eski alışkanlıklar ve iş yapma biçimlerinin turizmin önünü tıkayacağını fark etmeliyiz.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Müzik Turizmi

Günümüzde gittikçe bireyselleşen kültür ve turizm faaliyetlerinin artık iç içe geçtiğini çok net görebiliyoruz. Kültür her alanıyla çok büyük bir içerik üreticisi konumundadır. Turizm sektörü ise bu içeriği –yaşam deneyimi- değerlendirmek ve insanlara sunmak için çalışma alanını sürekli genişletme ihtiyacı içinde olup insan hayatı ve istekleri de bu iş birliğini zorunlu kılmaktadır. İşte bu alanlardan bir tanesi de müzik’tir. Müzik ve turizm artık çok sık birlikte anılmakta ve bu iki alanın insan hayatına sunduğu yaşam kalitesi, birlikte üretimleri ve fırsatları da değerlendirmek gerekliliğini ortaya çıkarmaktadır. Müzik yeni gastronomi’dir. UNWTO (Birleşmiş Milletler Dünya Turizm Örgütü), Sound Diplomacy ve ProColombia işbirliğinde 2018 yılında hazırlanan ve WTM London 2018’de de sunuşu yapılan raporun çarpıcı bölümlerini aktarmak faydalı olacaktır, nitekim ülkemiz için de hem turizm sektörünü hem müzik sektörünü yakından ilgilendiren bu konu ile ilgili bir strateji gelişti

Asıl Şimdi Güvenli Turizm Koridorları!..

  Malum, Koronavirüs yaklaşık bir yıldır hayatımızda. Geçtiğimiz yıl burada salgının turizme etkileri ile ilgili birçok yazıda yorumlar yapmış, hatta projeler sunmuştum. Turizm sektörü ile ilgili herkesin de benzer çabaları oldu. Bahsettiğim projelerden biri de geçtiğimiz Nisan ayında düşündüğüm ve Ağustos’ta bu platformda yazdığım “Güvenli Turizm Koridorları” ile ilgili (Pier to Pier Project for Safe Tourism) idi. O zamanlar birçok ülke benzer projeler geliştirdi ve uyguladı. Kimi nispeten başarılı oldu, kimi de başlamadan bitti. Ancak böyle projeler geliştirirken ülkelerin özgün durumlarını mutlaka göz önünde bulundurmak gerekiyor. Bizim de kendi kurallarına göre işleyen bir turizm endüstrimiz var. Birkaç destinasyona yoğunlaşmış dar alanda yüksek turist rakamlarına dayalı bir sektörel yapıya sahibiz. Salgın şartlarında turizm faaliyetlerini sürdürürken bu yapının bazı avantajlarını da yaşadık. Örneğin geçtiğimiz yaz 4 destinasyonumuzun turist trafiğine açılabilmesi otellerimizin “

Covid-19 Salgınının Turizme Etkileri

Daha önce benzeri olmayan bir olay… Daha düne kadar tüm ilgililer 2020’de turizm ve seyahat sektörünün yine başarılı bir yıl geçireceğini öngörüyor buna göre planlar yapıyordu. UNWTO (Birleşmiş Milletler Dünya Turizm Örgütü), turizmde önceki senelerdeki kadar artış olmayacağını belirtmiş olsa da %4 büyüme beklentisini açıklamıştı. Özellikle son 10 yılda sektörler arasında en popüler olması hasebiyle tüm yüzlerin çevrildiği seyahat ve turizm sektörü yine başarılı geçecek bir yılın arifesindeydi. Herkesin keyfi yerinde gibiydi, ta ki Covid-19 ciddiyetini ortaya koyana kadar… İlk önce Çin’de görülen vakaları herkes yine SARS ve MERS gibi algılayıp, bölgesel ve kısıtlı zaman etkilerini gösterecek bir olay olarak gördü. Dünya Sağlık Örgütü 11 Mart günü resmî olarak Covid-19 Pandemisini ilan ettiğinde ilk korku da başlamış oldu. Artık dünya üzerindeki herkes yeni güne geçmiş yaşam biçimini dünde bırakarak uyanmıştı. Bu kuşağın yaşamadığı pek çok uygulama ardı sıra yaşamımıza girdi