Ana içeriğe atla

“Derin Turizm”


Bugün turizm pek çok yönü ile  tartışma konusu.

Haklı olarak bizler de turizmin duraksaması nedeniyle gelmeyen turistlerden, yoksun kalınan gelirlerden ve iş gücü kaybından söz ediyoruz.

Bununla birlikte uluslararası platformda turizm biraz daha “derin” tartışılıyor...

Sürekli vurguladığımız gibi, turizm özellikle son 10 yıldır bir değişim sürecinin içindeydi ve bu durum Covid-19 salgını ile birlikte hızlanarak koşullarını dayattı.

Bu kültürel bir değişim… 

Yapılan pek çok araştırma ve gözlem değişen insan davranışının ve toplumsal yaşamın etkisiyle çevre, yerel kültür, yaratıcılık ve sosyal sorumlulukların turizmi derinden etkilediğini gözler önüne seriyor. İnsanın gezme, görme, keşfetme ihtiyacı değişmedi ancak bunu giderme biçimi kültürel değişim sinyalleri veriyor. 

Bu durumu vurgulamak için yakın bir konudan yararlanmayı düşündüm: “Derin ekoloji”. Bu kavramla Mülkiye yıllarında “çevre” derslerinde tanışmıştım. Norveçli filozof Arne Naaes’in 70’li yılların başında aynı başlıklı makalesinde söz ettiği bu anlayış çevreye insan merkezli bakışı reddetmektedir. Bu bakımdan kültürel bir devrimi de savunmaktadır. Böylece doğaya verdiğimiz tahribatı önleyebilir ve sürdürülebilirliği sağlarız, sonuç olarak çevre hakkındaki “sığ bakış açısını” da reddetmiş oluruz.

Bu nedenle turizmle de ilgili olarak güncel tartışma konularımız yanında turizm felsefesi ve yaklaşımlarını da bu tartışmalara dahil etmekte fayda var...Turizmin derinine bu şekilde inebiliriz.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Müzik Turizmi

Günümüzde gittikçe bireyselleşen kültür ve turizm faaliyetlerinin artık iç içe geçtiğini çok net görebiliyoruz. Kültür her alanıyla çok büyük bir içerik üreticisi konumundadır. Turizm sektörü ise bu içeriği –yaşam deneyimi- değerlendirmek ve insanlara sunmak için çalışma alanını sürekli genişletme ihtiyacı içinde olup insan hayatı ve istekleri de bu iş birliğini zorunlu kılmaktadır. İşte bu alanlardan bir tanesi de müzik’tir. Müzik ve turizm artık çok sık birlikte anılmakta ve bu iki alanın insan hayatına sunduğu yaşam kalitesi, birlikte üretimleri ve fırsatları da değerlendirmek gerekliliğini ortaya çıkarmaktadır. Müzik yeni gastronomi’dir. UNWTO (Birleşmiş Milletler Dünya Turizm Örgütü), Sound Diplomacy ve ProColombia işbirliğinde 2018 yılında hazırlanan ve WTM London 2018’de de sunuşu yapılan raporun çarpıcı bölümlerini aktarmak faydalı olacaktır, nitekim ülkemiz için de hem turizm sektörünü hem müzik sektörünü yakından ilgilendiren bu konu ile ilgili bir strateji gelişti

Asıl Şimdi Güvenli Turizm Koridorları!..

  Malum, Koronavirüs yaklaşık bir yıldır hayatımızda. Geçtiğimiz yıl burada salgının turizme etkileri ile ilgili birçok yazıda yorumlar yapmış, hatta projeler sunmuştum. Turizm sektörü ile ilgili herkesin de benzer çabaları oldu. Bahsettiğim projelerden biri de geçtiğimiz Nisan ayında düşündüğüm ve Ağustos’ta bu platformda yazdığım “Güvenli Turizm Koridorları” ile ilgili (Pier to Pier Project for Safe Tourism) idi. O zamanlar birçok ülke benzer projeler geliştirdi ve uyguladı. Kimi nispeten başarılı oldu, kimi de başlamadan bitti. Ancak böyle projeler geliştirirken ülkelerin özgün durumlarını mutlaka göz önünde bulundurmak gerekiyor. Bizim de kendi kurallarına göre işleyen bir turizm endüstrimiz var. Birkaç destinasyona yoğunlaşmış dar alanda yüksek turist rakamlarına dayalı bir sektörel yapıya sahibiz. Salgın şartlarında turizm faaliyetlerini sürdürürken bu yapının bazı avantajlarını da yaşadık. Örneğin geçtiğimiz yaz 4 destinasyonumuzun turist trafiğine açılabilmesi otellerimizin “

Covid-19 Salgınının Turizme Etkileri

Daha önce benzeri olmayan bir olay… Daha düne kadar tüm ilgililer 2020’de turizm ve seyahat sektörünün yine başarılı bir yıl geçireceğini öngörüyor buna göre planlar yapıyordu. UNWTO (Birleşmiş Milletler Dünya Turizm Örgütü), turizmde önceki senelerdeki kadar artış olmayacağını belirtmiş olsa da %4 büyüme beklentisini açıklamıştı. Özellikle son 10 yılda sektörler arasında en popüler olması hasebiyle tüm yüzlerin çevrildiği seyahat ve turizm sektörü yine başarılı geçecek bir yılın arifesindeydi. Herkesin keyfi yerinde gibiydi, ta ki Covid-19 ciddiyetini ortaya koyana kadar… İlk önce Çin’de görülen vakaları herkes yine SARS ve MERS gibi algılayıp, bölgesel ve kısıtlı zaman etkilerini gösterecek bir olay olarak gördü. Dünya Sağlık Örgütü 11 Mart günü resmî olarak Covid-19 Pandemisini ilan ettiğinde ilk korku da başlamış oldu. Artık dünya üzerindeki herkes yeni güne geçmiş yaşam biçimini dünde bırakarak uyanmıştı. Bu kuşağın yaşamadığı pek çok uygulama ardı sıra yaşamımıza girdi