Ana içeriğe atla

COVID-19 ve KÜLTÜR…Kısaca

 


 

Covid-19 salgını hayatımızın tüm noktalarını derinden etkiledi ve etkilemeye de devam ediyor. Kültür ve yaratıcı sektörler de turizm ile birlikte Covid-19 salgının negatif etkilerini derinden yaşayan alanlar oldular. OECD ülkeleri arasında Kültür ve yaratıcı sektörlerdeki istihdamın %0.8 ile %5.5 arasında olduğunu düşündüğümüzde bu etkinin sosyal ve ekonomik etkisini tahmin etmek zor olmayacaktır. Özellikle müze, tiyatro, canlı müzik, sinema gibi seyirci ve toplulukla ilişkili olanlar en fazla etkilenen alanlar oldular. Böylece birçok sanatçı ve çalışan hem gelirlerinden olurken sanat üretimi de durmuş oldu. Bunun yanında online platformların içeriklerine olan talebin artması bu alanda bir büyüme sağladı ancak bu platformların büyük firmalar oldukları düşünüldüğünde kültür ve yaratıcı sektörün çok büyük bölümünün zor durumda olduğunu kabul etmeliyiz.

 

UNESCO’nun salgın süreci ile ilgili olarak kültürel ve yaratıcı endüstriler üzerinde yaptığı olumsuz etkiyi değerlendiren raporuna göre yaşanan olumsuz etkilerin başta tahmin edilenden çok daha fazla olduğu yönündedir. Kültürel ve yaratıcı sektörlerin global olarak istihdamı 30 milyon civarında ve salgın boyunca şunu da gördük ki kültür ve sanat üzerimizdeki baskıyı azalttı ve bizlere umut aşılama konusunda hep yanımızda oldu. Bu sektörlerde çalışanların da desteklenmeye ihtiyacı var.

 

Salgın boyunca sinema sektöründe 10 milyon iş kaybı olduğu tahmin ediliyor. Sanat galerilerinin 1/3’ü çalışanlarının sayısını yarı yarıya düşürdü. 6 aylık bir kapanmanın müzik endüstrisinin sponsorluk gelirlerinden 10 milyar doların üzerinde kayba neden olduğu tahmin ediliyor. Global yayıncılığın da bu dönemde kaybı %7,5’i geçti.

 

UNESCO bu süreçte işsiz kalan, gelirini kaybeden ve üretimi duran kültür ve yaratıcı sektör çalışanlarının mağduriyetlerinin en azından giderilmesi ve sektörün geleceğine yön vermesi açısından bir rehber de yayınladı. (https://unesdoc.unesco.org/ark:/48223/pf0000374631)

 

Salgının ortaya çıkardığı ekonomik krizle kültür ve yaratıcı sektörlere olan yatırımın durması bu alandaki ve alt sektörlerdeki üretimi de durdurdu. Bu durum orta ve uzun vadede ise doğrudan iç ve dış turizmi negatif etkileyecek ve ayrıca azalan fonlar ve düşen üretim bu alandaki işgücünü de düşürerek bölgesel kalkınma ve refahı olumsuz etkileyecektir.

 

Kültür ve yaratıcı alanlar büyük oranda bireysel, mikro ölçekli firmalar veya kâr amacı gütmeyen organizasyonlardan oluşmaktadır. Öte yandan büyük kamu veya özel kültürel kuruluşların faaliyetleri de bahsettiğimiz bireysel veya mikro ölçekli sanatsal ve yaratıcı üretime bağlı olduğundan buradaki dinamik kültür ekosistemin sürdürülebilirliği de tehlike altındadır.

 

Salgın şartlarında sektörün büyük bir inovasyonla hızla dijitalleşmesi insanların kültüre ulaşmasında büyük fayda sağlamıştır. Birçok kültür kurumu arşivlerini, sergilerini ve performanslarını insanlarla buluşturmuştur ancak bunun da sürdürülebilir olması sanatsal üretimin devam etmesine ve sanatçıların üretimine devam edecek şartlara kavuşmasına bağlıdır. Ayrıca dijital erişim gerçek deneyimin yerini alamayınca bu süreçteki iş gücü kaybı da sektörü olumsuz etkilemektedir.

 

Eve kapanma ile birlikte kültürel ve sosyal ortamlarda insanlar bir araya gelemeyince bu durumun sağlık ve yaşam kalitesi üzerindeki olumsuz etkileri de yaşanıyor. Bu süreçte kültür ve sanatın yaşam kalitemiz ve psikolojimize olan olumlu etkilerinden yoksunluk hepimizi daha karamsar ve verimsiz kıldı. Bunu toplum genelinde düşündüğümüz de de üretim ve yaşam deneyimimizin azaldığını kolaylıkla söyleyebiliriz. Bunun yanında kültürün salgın sonrası yeniden kurgulayacağımız hayatlarımızı ve sosyal yaşantıyı dizayn etmedeki rolünün de farkına vardık. Çevreden dijitalleşmeye, şehirleşmeye kadar pek çok olgunun yeniden dizaynı kültür ve yaratıcı sektörlerin katkısıyla şekillenecektir.

 

Birçok ülkede kültür ve yaratıcı endüstrilere ilişkin istatistikler, üretim ve iş gücü rakamları konusunda belirsizlikler olmakla birlikte OECD ülkeleri arasında 2017 rakamlarına göre işgücünün %1.5’ini oluşturduğu bilinmektedir. Yine bu ülkelerdeki 367 bölge bazında değerlendirilen verilere göre 230 bölgede (%63) kültür ve yaratıcı sektörlerin işgücü payı %1’in üzerindedir. Böylece bu sektörlerin bölgesel kalkınmadaki katkısı ve hızlandırıcı etkisi de azımsanmayacak büyüklükte olduğu anlaşılmaktadır.  

 

Burada öne çıkan bir diğer önemli konu da Sürdürülebilir Kültürel ve Yaratıcı Turizm; Salgının en çok olumsuz etkilediği bölgeler arasında kültüre dayalı turizm yapan yerler de bulunmaktadır. Turizm salgın öncesi de kalabalık turist kafilelerinin çevreye, kültüre ve yerel halka verdiği zararlar konularında tartışma konusuydu. Salgın sonrası dönem için kültür ile turizmin ilişkisinin “simbiyotik” yani ortak bir deneyim sonucunda zararların minimize edildiği, ortak faydanın maksimize olduğu bir anlayışa evrileceği kabul edilmektedir. Turizmde özellikle kalabalık ve verimsiz deneyimlerin yerini yerel halkla ziyaretçinin etkileşimini artıran “yaratıcı turizm” anlayışı yerleşmektedir. Böylece deneyimin kalitesi artarak kalabalık turist yığınlarının yerini daha uzun süreli kalışlara dayalı; kültürel üretimleri ve deneyimleri artıran turizm anlayışı gelişecektir.*

*https://irfanonal.blogspot.com/2020/08/kultur-ve-turizme-yeni-bir-baks.html

Not: Geniş bilgi için bknz. https://www.oecd.org/coronavirus/policy-responses/culture-shock-covid-19-and-the-cultural-and-creative-sectors-08da9e0e/

https://en.unesco.org/news/covid-19-hits-culture-sector-even-harder-expected-warns-unesco


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Müzik Turizmi

Günümüzde gittikçe bireyselleşen kültür ve turizm faaliyetlerinin artık iç içe geçtiğini çok net görebiliyoruz. Kültür her alanıyla çok büyük bir içerik üreticisi konumundadır. Turizm sektörü ise bu içeriği –yaşam deneyimi- değerlendirmek ve insanlara sunmak için çalışma alanını sürekli genişletme ihtiyacı içinde olup insan hayatı ve istekleri de bu iş birliğini zorunlu kılmaktadır. İşte bu alanlardan bir tanesi de müzik’tir. Müzik ve turizm artık çok sık birlikte anılmakta ve bu iki alanın insan hayatına sunduğu yaşam kalitesi, birlikte üretimleri ve fırsatları da değerlendirmek gerekliliğini ortaya çıkarmaktadır. Müzik yeni gastronomi’dir. UNWTO (Birleşmiş Milletler Dünya Turizm Örgütü), Sound Diplomacy ve ProColombia işbirliğinde 2018 yılında hazırlanan ve WTM London 2018’de de sunuşu yapılan raporun çarpıcı bölümlerini aktarmak faydalı olacaktır, nitekim ülkemiz için de hem turizm sektörünü hem müzik sektörünü yakından ilgilendiren bu konu ile ilgili bir strateji gelişti

Sud de France örneğinde Kolektif Markalar ve Yerel Kalkınma

  Yöresel Ürünler ve Coğrafi İşaretler Türkiye Araştırma Ağı (YÜciTA) ile Muğla Ticaret ve Sanayi Odası tarafından 20 Ekim 2023 günü gerçekleştirilen Muğla Uluslararası Coğrafi İşaretli Ürünler Zirvesinin odak konusu, coğrafi işaretler, gastronomi ve turizmden ilham alarak, yöresel markaların kolektif yönetimi ve kalkınmaya desteklerinin sağlanmasıydı. Söz konusu zirve kapsamında, ülkemizde coğrafi işaretler ve turizmin ortak problemi ve ihtiyacı olan yönetim/yönetişim konularının çözümüne ilişkin iyi bir örnek olarak gördüğümüz Sud de France (SdF) ile ilgili sunumu Bölge Danışmanı M. Rene Moreno gerçekleştirdi, aşağıda SdF’ye ilişkin verilen bilgiler Sayın Moreno’nun sunumundan derlenmiştir. İnsanlığın yaşadığı Covid-19 salgının etkilerini sürdürdüğünü söyleyerek konuya başlamanın doğru olacağını düşünüyorum. Özellikle “Yeni Normal” olarak adlandırılan gelişmeler aslında değişen düşünce yapısı ve yeni değerlere işaret ediyordu. O günlerde turizm ile ilgili yazılarımda destinasyonl

SÜRDÜRÜLEBİLİR DESTİNASYON YÖNETİM TASARIMI (1): VERİ VE AKILLI DESTİNASYONLAR

  Bir destinasyonun sürdürülebilirliği, sakinlerinin ihtiyaçları, refahı ve yaşam kalitesi ile ziyaretçilerinin ihtiyaçları, refahı ve deneyim kalitesi arasında ne kadar iyi denge kurabildiğine bağlıdır; bu bir yönetim konusudur. Bu hassas denge, sürdürülebilirliğin belirli bir destinasyonun tüm çevresel ve toplumsal yönlerini içeren karmaşık, çok boyutlu bir kavram olduğu anlamına gelir. Bununla birlikte, seyahat başlı başına acil bir küresel sürdürülebilirlik sorununa -iklim acil durumu- büyük ölçüde etkide bulunuyor ve dünyadaki karbon emisyonlarının kabaca %8'ini oluşturuyor. Bu zorlu sorunu ele almak ise endüstrinin öncelikler listesinin başında gelmektedir. Burada, bir yönetim yaklaşımı olarak tasarım yönetimi (Design Management) ve veriler çözümde çok önemli bir rol oynayabilir, gerçek sürdürülebilirlik için atmamız gereken adımları yönlendirebilir. Veri ve sürdürülebilirlik arasındaki ilişki Turizm her şeyle ilgilidir, bu nedenle her şeyi ölçümlemeli ve destinasyo