Ana içeriğe atla

İletişimin Güçlü Dili; Müzecilik ve Sergiler

Günümüzde güçlü bir kültürel diplomasi aracı olarak kabul edilen Müzecilik ve Sergiler hakkındaki görüşlerimizi destekleyen, Sanat Muhabiri David Sanderson'un  8 Ocak 2018 tarihli The Times Gazetesindeki haber-makalesinin Türkçe çevirisini dikkatinize sunmak istedim.


İngiltere ile İran arasında ortak bir tarih ve gerginlik mevcuttur.

Ayrıca, dünyanın en gizemli sanat koleksiyonlarından birinin sergilenmesi konusunda bu iki ülkenin ortak bir uğraşısı olduğu ifade edilmektedir.

British Museum Müdürü, geçtiğimiz ayın son günlerinde gerçekleştirdiği gizli bir ziyaret kapsamında, İran Şahının eşi tarafından devrimden önce bir araya getirilen batı sanatının paha biçilmez bir koleksiyonunu gördü.

Hartwig Fisher, ayaklanmaların ülkeyi kasıp kavurmaya başlamasından kısa bir süre önce, hapse atılan İran asıllı İngiliz gazeteci Nazanin Zaghari-Ratcliffe’ye yönelik muameleden ötürü iki ülke arasındaki geriliminin arttığı bir dönemde, “kültürel diplomasi” kapsamında Tahran’a bir ziyaret gerçekleştirdi.

Tahran Çağdaş Sanat Müzesi, diğer birçok önemli eserin yanında, sanatkâr Jackson Pollock’un en güzel eseri olduğu düşünülen ‘İki Rothko’, Picasso’nun bir resmi, Henry Moore’un bronz bir eseri ve Francis Bacon’ın bir çalışmasını da kapsayan koleksiyonuyla batı dünyasındaki müze müdürlerinin uzun süredir iştahını kabartmaktadır.

1979’dan önce, petrolün yarattığı zenginlikten yararlanılarak uzun sürede oluşturulan koleksiyon, Şah’ın devrilmesiyle beraber yönetime gelen dini ve siyasi liderlerin batı kültürünü küçümsemelerinin kısmi bir ifadesi olarak depoda tutulmaktadır.

Son yıllarda söz konusu koleksiyonun yurtdışında sergilenmesi için girişimlerde bulunulmuş, ancak bu girişimler sonuçsuz kalmıştır. Berlin ve Roma’daki sergiler gerçekleşememiştir.
Bu koleksiyon, Batı sanatının ufuk açıcı bazı parçalarının yanı sıra Orta Doğu’nun önde gelen sanatçılarının çalışmalarını da bünyesinde barındırmaktadır.

Tahran Çağdaş Sanat Müzesi Müdürü Ali-Mohammad Zare, “her sanatçı ve sanat düşkününün bu koleksiyondaki çok çeşitli sanat eserlerini görmeyi arzuladığı”na yönelik Sayın Fischer’ın fikir beyan ettiğini söyledi. Sayın Zare, müzenin “bu zengin koleksiyonu sergilemek için uygun fırsatı bulacağını” Tahran Times’a belirtmiştir. Aralık 1959’ta Şah ile evlenen Farah Pahlavi’nin bir araya getirdiği çalışmalardan ödünç almak için ivedi bir planın bulunmadığına ilişkin British Museum’un dünkü vurgusuna karşın, müze sözcüsü, Tahran Çağdaş Sanat Müzesi ve İran Ulusal Müzesi ile gelecekte her türlü iş birliği fırsatının mevcut olduğunu eklemiştir.

Siyasi ilişkilerin gerildiği bir dönemde, British Museum’dan bir müdürün, kültürel diplomasi kapsamında İran’a gerçekleştirdiği ilk ziyaret değil bu. Yazılı en eski insan hakları bildirgesi olduğu düşünülen 2500 yıllık eski Pers eseri ‘Kiros Silindiri’nin Tahran’a ikraz edilmesiyle beraber bu iki ülke arasındaki engelleri yıkan kişi olarak Sir Neil MacGregor’un ismi duyulmuştur.

British Museum, siyasi ilişkiler gerildiğinde bile Rus kurumlarla anlaşmaya girmiştir.

Rus kurumlardan alınan ödünç eserlerle gerçekleştirilen ve hâlihazırda büyük alkış toplayan “İskitler: Eski Sibirya’nın Savaşçıları” adlı sergi British Museum’da sanatseverlerle buluşmaya devam etmektedir. British Museum, 2014 senesinde bir ilk olarak St. Petersburg’taki Ermitaj Müzesi’ne (Hermitage Museum) Erbil Mermeleri’nden birini ödünç vermiştir.

Müze sözcüsü, dün şöyle bir beyanda bulundu: “Siyasi atmosferin gergin olduğu bir dönemde bile kültürel bağların sürmesi mühimdir.”

British Museum resimden ziyade çoğunlukla “obje” teşhir eder. Ancak kültürler ve çağlar arasındaki paralellikleri ve bağları vurgulamak için çağdaş sanat eserlerini sergilemesi daha önce görülmemiş bir şey değildir. British Museum sözcüsü, ne var ki Sayın Fischer’in İran Ulusal Müze’de daha çok zaman geçirdiğini de konuşmasına eklemiştir.

Avrupa ve Kuzey Amerika’nın dışında dünyanın en büyük sanat koleksiyonuna sahip olduğu belirtilen Tahran Çağdaş Sanat Müzesi’ndeki sanat eserlerinin durumuna ilişkin birtakım kaygılar mevcuttur.

1970’li yıllarda Rus İmparatoriçesinin Andy Warhol, Renoir, Giacometti, René Magritte ve Munch’a ait eserler de dâhil olmak üzere yaklaşık 1500 parçayı satın aldığı düşünülmektedir. Bazı eserlerin sergilenmesine karşın, kadın çıplaklığı ve eşcinsel seks gibi bugünkü rejimin tabu olarak gördüğü konulara odaklanan diğer eserler Tahran’da teşhir edilmemektedir.

Henüz müzedeki depodayken, Amerikalı sanatçı Jasper Johns’a ait Passage II adlı soyut çalışmaya hasar verildiği The Times’a beyan edilmiştir.

“Jasper Johns: Catalogue Raisonné of Painting and Sculpture” adlı eserin yazarı Roberta Bernstein, neon ışıklandırmalı çalışmasının kırıldığını, galeri müdürlerinin söz konusu çalışmaya ait bir fotoğrafı kendisine göndermeleri üzerine fark ettiğini söyler. Parçanın nasıl tamir edileceğine ilişkin ayrıntılı yönlendirmelerin Johns tarafından iletilmesine karşın, yanlış tip bağlantı ve trafo kullanılmıştır.

Öykünün Ardındakiler
British Museum, müzeler arası en büyük ikraz olan ve 2007’de Xi’an’dan 108 objeyle beraber, Çin sınırları dışına seyahat eden ilk imparatorla alakalı 12 Terracotta Savaşçısını ülkesine getirmiştir. British Museum, 2014-2015 yıllarında Çin’deki on farklı kurumdan geçici süreyle ödünç aldığı eserlerle birlikte Ming Hanedanlığını konu alan bir sergiye ev sahipliği yaptı.

Victoria ve Albert Müzesi ile British Council, 2012’de, Kaddafi’nin ölümünden altı ay sonra, Libya’daki bir galeride İngiliz sanat sokağı temalı bir sergi düzenledi.

British Museum, 2005’te, İran’ın sert lideri Mahmud Ahmedinejad’ın göreve gelmesinden ve Batı ile ilişkilerin bozulmasından kısa bir süre sonra, Pers İmparatorluğu ile ilgili bir sergi gerçekleştirdi. Ahmedinejad, şaşırtıcı bir şekilde, İran’daki ulusal müzenin bazı eserlerinin ödünç verilmesine müsaade etti.    

(Not: Bugünlerde İngiltere ve İran arasında yaşanan gergin diplomatik atmosferin hemen ardından bu iki ülke arasındaki kültürel ajandayı izlemeye almakta fayda var.)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Müzik Turizmi

Günümüzde gittikçe bireyselleşen kültür ve turizm faaliyetlerinin artık iç içe geçtiğini çok net görebiliyoruz. Kültür her alanıyla çok büyük bir içerik üreticisi konumundadır. Turizm sektörü ise bu içeriği –yaşam deneyimi- değerlendirmek ve insanlara sunmak için çalışma alanını sürekli genişletme ihtiyacı içinde olup insan hayatı ve istekleri de bu iş birliğini zorunlu kılmaktadır. İşte bu alanlardan bir tanesi de müzik’tir. Müzik ve turizm artık çok sık birlikte anılmakta ve bu iki alanın insan hayatına sunduğu yaşam kalitesi, birlikte üretimleri ve fırsatları da değerlendirmek gerekliliğini ortaya çıkarmaktadır. Müzik yeni gastronomi’dir. UNWTO (Birleşmiş Milletler Dünya Turizm Örgütü), Sound Diplomacy ve ProColombia işbirliğinde 2018 yılında hazırlanan ve WTM London 2018’de de sunuşu yapılan raporun çarpıcı bölümlerini aktarmak faydalı olacaktır, nitekim ülkemiz için de hem turizm sektörünü hem müzik sektörünü yakından ilgilendiren bu konu ile ilgili bir strateji gelişti

Sud de France örneğinde Kolektif Markalar ve Yerel Kalkınma

  Yöresel Ürünler ve Coğrafi İşaretler Türkiye Araştırma Ağı (YÜciTA) ile Muğla Ticaret ve Sanayi Odası tarafından 20 Ekim 2023 günü gerçekleştirilen Muğla Uluslararası Coğrafi İşaretli Ürünler Zirvesinin odak konusu, coğrafi işaretler, gastronomi ve turizmden ilham alarak, yöresel markaların kolektif yönetimi ve kalkınmaya desteklerinin sağlanmasıydı. Söz konusu zirve kapsamında, ülkemizde coğrafi işaretler ve turizmin ortak problemi ve ihtiyacı olan yönetim/yönetişim konularının çözümüne ilişkin iyi bir örnek olarak gördüğümüz Sud de France (SdF) ile ilgili sunumu Bölge Danışmanı M. Rene Moreno gerçekleştirdi, aşağıda SdF’ye ilişkin verilen bilgiler Sayın Moreno’nun sunumundan derlenmiştir. İnsanlığın yaşadığı Covid-19 salgının etkilerini sürdürdüğünü söyleyerek konuya başlamanın doğru olacağını düşünüyorum. Özellikle “Yeni Normal” olarak adlandırılan gelişmeler aslında değişen düşünce yapısı ve yeni değerlere işaret ediyordu. O günlerde turizm ile ilgili yazılarımda destinasyonl

SÜRDÜRÜLEBİLİR DESTİNASYON YÖNETİM TASARIMI (1): VERİ VE AKILLI DESTİNASYONLAR

  Bir destinasyonun sürdürülebilirliği, sakinlerinin ihtiyaçları, refahı ve yaşam kalitesi ile ziyaretçilerinin ihtiyaçları, refahı ve deneyim kalitesi arasında ne kadar iyi denge kurabildiğine bağlıdır; bu bir yönetim konusudur. Bu hassas denge, sürdürülebilirliğin belirli bir destinasyonun tüm çevresel ve toplumsal yönlerini içeren karmaşık, çok boyutlu bir kavram olduğu anlamına gelir. Bununla birlikte, seyahat başlı başına acil bir küresel sürdürülebilirlik sorununa -iklim acil durumu- büyük ölçüde etkide bulunuyor ve dünyadaki karbon emisyonlarının kabaca %8'ini oluşturuyor. Bu zorlu sorunu ele almak ise endüstrinin öncelikler listesinin başında gelmektedir. Burada, bir yönetim yaklaşımı olarak tasarım yönetimi (Design Management) ve veriler çözümde çok önemli bir rol oynayabilir, gerçek sürdürülebilirlik için atmamız gereken adımları yönlendirebilir. Veri ve sürdürülebilirlik arasındaki ilişki Turizm her şeyle ilgilidir, bu nedenle her şeyi ölçümlemeli ve destinasyo