Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Turizm soylulaştırması ve “Kimin şehri? Sorusu.

Soylulaştırma, daha varlıklı kesimlerin göçü ve yatırımına bağlı olarak bir mahallenin ekonomik, sosyal ve kültürel olarak dönüşmesidir. Bu süreçte yerel halk yüksek kira ve yaşam maliyetiyle yerinden edilir; mahallenin karakteri değişir, sosyal yapılar çözülür. Kentte yaşayanların yerinden edilmesi, toplumsal ve kültürel erozyonu da beraberinde gelir. Fransız filozof Henri Lefebvre, Le Droit à la Ville (1968) eserinde “kent hakkı”nı, kentlilerin kenti, piyasa güçlerine değil; kamusal, demokratik ve kolektif kullanım esasına göre şekillendirme hakkı olarak tanımlar . Özünde: Kent hakkı, kentin yalnızca metalaşmış ticarî alan değil, insanlar tarafından yaşanabilen, dönüştürülebilir bir mekân olması gerektiğini savunur. Bu hak, mülkiyet hakkına karşıdır; kullanım değeri, piyasa değeri kadar önemlidir. Kentliye sadece yaşayan değil, kentine müdahale edebilen, onu yeniden üretebilen aktif bir özne olarak bakar. Pandemi sonrası uzaktan çalışma yaygınlaştı; bu trende bağlı olarak Amerika’d...
En son yayınlar

Bir de böyle düşünmek mümkün: Turizmin Krizi Derinleşiyor…

Bu yazıyı son zamanlarda turizmle ilgili yaşadıklarımızı ve toplumun gündemini oluşturan konuları baz alarak kaleme aldığımı belirtmeliyim. Açık kaynaklar tarandığında turizme yönelik eleştirel bir tavrın arttığı görülüyor. Bu nedenle ‘her iyiliğin kaynağı olarak görülen turizm’ anlayışının karşısında farklı bir bakış açısını da göstermekte fayda var. Akademide son yıllarda, özellikle gelişmiş kapitalist ülkelerde, turizme eleştirel bakış yükseliyor. Eleştirel bakış turizm kapitalizmini tüm yönleriyle değerlendirirken özellikle sosyal etkilerin üzerinde ayrıca durmakta. Aşağıda genel anlamda bu görüşlere değiniyorum. Bu tartışma, problemlerimizi çözüp ihtiyaçlarımızı karşılamamızda olumlu bir yöne evrilmemize katkı sağlayacaktır. Türkiye’nin turizm serüveni 1970’li yıllardan itibaren, Dünya Bankasının da desteğiyle, devlet-sermaye işbirliğiyle şekillenen bir kalkınma stratejisinin parçası olarak başladı. İlk etapta döviz girdisi sağlamaya yönelik bir araç olarak kurgulanan turizm, z...

Değişime ne kadar hazırız? (Küreselleşmenin tersine dönmesi)

Dünya, Amerikan Başkanının politikaları ile oldukça meşgulken zihinlerdeki soru ise; yeni bir sistem mi geliyor?.. Artık anlamış bulunuyoruz ki, “küreselleşme” egemen düzenin kendisi için kurduğu ve dünyaya hakim kıldığı bir araçtı ve şimdilerde yaratıcısı tarafından yok edilmeye çalışılıyor, tıpkı Dr. Jekyll ve Bay Hyde arasındaki ilişki gibi…Ancak Çin küreselleşmenin “yaramaz çocuğu” çıktı ve oyunu bozdu. Şimdi ise, düzenin egemenleri küreselleşmeyi tersine döndürmeye uğraşıyorlar… Elbette şu an tartıştığımız sistemin popüler çıktılarından biri de bu yazının konusunu oluşturan turizm endüstrisidir. Amacımız bir sendrom olarak turizmi tartışmak değil ancak ne olduğu ve bundan sonra ne olacağı konusunda konuşmanın, en azından, belirtilerini yaşadığımız değişimi anlamaya çalışmak bakımından yararlı olacağını düşündüm. Küreselleşme, 80 sonrasına damgasını vuran ekonomik, kültürel ve sosyal dönüşümlerin temel itici gücü olarak turizm sektörünü de derinden etkilemiş, -şekillendirmiştir. U...

ULUSLARARASI KOOPERATİFLER YILINDA KOOPERATİFÇİLİK VE COĞRAFİ İŞARETLERİ DÜŞÜNMEK

Kooperatifler, insanları ve sosyal refahı kârın önünde tutan, üyelerine ait ve değer odaklı işletmelerdir. Demokratik yönetişim (Ortak yönetim) ve kolektif mülkiyet temelinde yükselen kooperatifler, bireylerin ve toplulukların ekonomik ve sosyal geleceklerini şekillendirmelerine olanak tanır. Sosyal ve dayanışma ekonomisinin (SDE) önemli aktörleri olarak, ekonomik ve sosyal uçurumları kapatır, toplulukların dayanıklılığını güçlendirir ve sosyal uyumu teşvik ederler. Birleşmiş Milletler, kooperatiflerin ve daha geniş SDE’nin sosyal kalkınmaya katkılarını iki yılda bir yayınlanan BM Genel Kurulu kararlarıyla sürekli olarak vurgulamaktadır. “Kooperatifler Daha İyi Bir Dünya İnşa Eder” temasıyla 2025’in Uluslararası Kooperatifler Yılı (IYC 2025) olarak ilan edilmesi, kooperatiflerin küresel zorluklarla mücadeledeki önemini bir kez daha ortaya koymaktadır. Sosyal kapsayıcılık, özellikle dezavantajlı gruplar için fırsatlara, kaynaklara ve karar alma gücüne eşit erişimi sağlar. Ekonomik dur...

ITB Berlin 2025’te Ne Konuşuldu?*

ITB Berlin 2025, 4-6 Mart 2025 tarihleri arasında Berlin Fuar Merkezi'nde gerçekleşti. Bu yılki fuarın ana teması "The Power of Transition Lives Here" (Geçişin/değişim Gücü Burada Yaşıyor) olarak belirlendi ve sektörün karşılaştığı büyük zorluklar ve fırsatlar üzerine odaklanıldı. Fuar’a 165 ülkeden rekor bir uluslararası katılım sağlandı ve bu da seyahat endüstrisindeki toparlanmayı yansıttı. Özellikle kruvaziyer sektörü, Güney Avrupa, Asya ve Afrika bölgelerinde yüksek talep gözlemlendi. Seyahat teknolojisi sektörü de büyüme göstererek fuarda daha geniş bir alanda temsil edildi. Bu “geçişin” ne olduğuna sonuç’ta değinmek üzere önce öne çıkan konulara bakalım: - Yapay Zekâ (AI) Uygulamaları: Bu yıl ilk kez tanıtılan "AI Track" ile yapay zekânın turizm sektöründeki pratik kullanımları ele alındı. Oturumlar, AI'nın müşteri deneyimlerini nasıl geliştirebileceği ve operasyonel verimliliği nasıl artırabileceği üzerine yoğunlaştı. - Sürdürülebilirlik: Sekt...

TURİZM'E DAİR BİR YAMAN ÇELİŞKİ...

Manuel Castells, akış mekânı (space of flows) ve yer mekânı (space of places) kavramlarını, modern küreselleşme ve şehircilik bağlamında toplumsal ve mekânsal dönüşümleri açıklamak için kullanır. Akış Mekânı (Space of Flows); sermaye, bilgi, teknoloji, insanlar ve kültürel imgelerin küresel ölçekte hızlı ve sürekli hareket ettiği mekândır. Özellikleri: Ağ yapısı; internet, finansal ağlar, lojistik sistemler gibi dijital ve fiziksel ağlarla kurulur. Küresel bütünleşme; dünyanın farklı bölgelerini birbirine bağlayarak zaman ve mekân sınırlarını aşar. Soyut ve görünmez. Genellikle fiziksel bir yerle sınırlı değildir; dijital veri akışları, finansal işlemler gibi soyut süreçlerle işler. Güç ve Kontrol; çok uluslu şirketler, finans merkezleri, küresel medya ve siyasi elitler bu mekânda etkilidir. Örneğin; Londra, New York, Tokyo gibi finans merkezleri, dijital platformlar (Google, Meta), küresel tedarik zincirleri. Yer Mekânı (Space of Place);insanların günlük yaşamlarını sürdürdükleri, ...

Turizm ve yönetişim…

Günümüzde hâkim sistem politikalarının gözde kavramlarından olan ‘yönetişim’, ‘çok ortaklı bir yönetim’ anlamına gelir. Özellikle 80 sonrası düzende Devleti kamusal alanda sınırlamak, sivil topluma yer açmak için türetilmiş bir sözcük olarak "olumlu" bir çağrışımla da yüklenmiştir. İlk düşüncede çok ortaklı yönetimin demokrasi ve kamu yararına uygun olması beklentisi oluşmakla birlikte özellikle 2000 sonrası tecrübelerimizden küreselleşme ile birlikte ‘yönetişim’ kavramının sivil toplumu değil, aslında büyük sermayeyi koruduğu ve çoğalttığı (özellikle "bağımlı/edilgen" kapitalist ülkelerde toplum aleyhine bu etki daha derin yaşanmıştır) buna karşı toplum adına denetimi de azalttığı görülmüştür. Toplum adına ‘kamu yararına’ yapılması gereken ‘denetim’ aşındırılarak doğanın ve toplumun hakkından bir gasp yaşanmıştır. Turizm pratiği de hayatın pek çok alanı ile ilişkili ve bu alanların etkileşimi neticesinde beliren bir sendrom olarak kabul edildiğinde küreselleşme...