Ana içeriğe atla

Kayıtlar

COP29 nedir ve neden önemlidir? *

  COP29 ve İklim Değişikliği ile Mücadelenin Önemi COP29, 11-22 Kasın 2024'te Azerbaycan'ın Bakü şehrinde düzenlenecek olan 29. Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı'dır. Bu konferans, gelişmekte olan ülkeler için iklim eylemi finansmanının nasıl sağlanacağı konusunda müzakerelere odaklanacaktır. Özellikle, COP28'de yapılan anlaşmaların yetersizliği nedeniyle COP29’da mevcut taahhütlerin korunması ve yeni önlemler üzerinde ilerleme sağlanması kritik bir önem taşımaktadır. İklim Finansmanı ve Yeni Hedefler Finansman, COP29'un önemli gündem maddelerinden biridir. Gelişmiş ülkeler, gelişmekte olan ülkelere yıllık 100 milyar dolarlık bir iklim finansmanı sağlamayı taahhüt etmiş olsa da, bu hedefin gerisinde kalınmıştır. Yeni bir Kolektif Nicel Hedef (NCQG) üzerinde anlaşılması ve bu hedefin gelişmekte olan ülkelerin ihtiyaçlarını karşılaması beklenmektedir. Uyum finansmanı da NCQG’nin bir parçası olarak ele alınmalıdır; ancak bu konuda anlaşma sağlamanı
En son yayınlar

Turizmin kıskacı...Az gelişmişlik.

Türkiye turizmde 70’lerin sıkışıklığından kurtulmalı. Bunun için komple yeni bir tasarım oluşturmalı; turizm demokratikleşmeli ve tabana yayılmalı, eğitim öncelikli olmalı, yerel yönetim anlayışı etkinleşmeli ve iyi yönetim hedeflenmeli.  Bugün dünyanın en çok ziyaretçi alan 10 destinasyonu içinde olmak bunun her geçen yıl artan sosyal, çevresel ve kültürel yükünün görülmesine engel olmamalı.  Turizme adım attığımızda da gelişmekte olan bir ülkeydik ve hala öyleyiz. Paradigma değişti ve dolayısıyla turizm de değişti. Artık turist ve ev sahibi toplum arasında denge öncelikli hale geldi ve sürdürülebilirlik anlayışı kültürel ve doğal varlıkların çevresel güvenliğinin garantisi olarak düşünülüyor. Kısaca, doğru bir tasarımla turizm pek çok alanı sürdürülebilir kılabilir ve topluma fayda sunabilir. Bu yapılmazsa turizmde aşağı yönlü bir hareket süreklilik kazanacaktır ve fedakarlık yükümüz artacaktır. Günü geldiğinde de yeni paradigmayla sahaya çıkan rakipler karşısında zorluk yaşanacaktır

SAKURA VE DORAYAKİ…

  Bir film farklı açılardan yorumlanabilir. Türkçeye ‘Umudun Tarifi’ olarak çevrilen ‘Sweet Bean’ adlı 2015 yapımı Japon Filminin konusu çarpıcı bir insan hikâyesi olarak öne çıkıyor ancak film Japon mutfağına ait bir ‘tarif’ ve Japonya imajının güçlü ögelerinden ‘sakura’ vurgusuyla kültürün açık bir gösterimini de bizlere sunuyor. Bu bakımdan çok iyi bir seyahat filmi; filmle ilgili yapılan eleştiri ve yorumlarda bu noktaya değinilmediği için ben de bu konuya değineyim istedim. Fimdeki  tarif, ‘Dorayaki’ bir Japon tatlısı. Kiraz ağaçlarıyla kaplı bir sokağın köşe başında yer alan küçük bir dükkânda Dorayaki satıcısı orta yaşlarda bir adamın yaşlı bir kadınla tesadüfi karşılaşmasıyla Dorayaki tarifinin büründüğü anlatımın gücünü görüyoruz. Dorayaki'nin yapımında gösterilen özen yaşlı kadının Azuki Fasulyeleri hakkında söylediği “Bu dünyada her şeyin anlatacak bir hikâyesi vardır” sözüyle çok çarpıcı bir şekilde aktarılıyor. Sakura zamanı Kiraz Ağaçlarının güzelliği izleyiciyi adeta

HOLLANDA TURİZM 2030 VİZYONUNA BAKIŞ

  Turizm endüstrisi, yaşama ayak uydurma, yani dayanıklılık konusunda mahir olmalıdır. Turist bu değişimi takip eder, böylece sektör ve turist arasında değişime endeksli bir ilişki kurulur. Aslında turizm edilgen yapıda, yaşadığımız dünyanın bir yansımasıdır. Bu yüzden günümüzde turist profili anılarda yer edecek düzeyde bir deneyim ve macera yaşama isteğini temsil ediyor. Bu istek nedeniyle de turizmin algısı seyahat edenler, yerel halk, iş ortamı ve hükümet kurumları arasında değişiyor/değişmeli. Kısacası bütün hikaye değişim üzerine kurulmuş…Bu değişimi anlayan ve turizm endüstrisini ona göre yeniden tasarlamak isteyen küçük! bir ülkenin turizm vizyonuna göz atalım; HOLLANDA. Hollanda, Batı Avrupa’da, önemli sayıda Türk’ün de yaşadığı ve etkin olduğu, turizm bakımından da önde gelen pazarlarımızdan biridir. (Hatta “Düşünün Antalya’da mutlu bir Hollandalı” diye sözleri olan, 80’li yıllardaki turizm hamlesine eşlik eden bir şarkımız dahi vardır.) Konya kadar toprağı İstanbul kadar

OECD, TURİZM EĞİLİM VE POLİTİKALARI RAPORU, 2024*

                                                                                                 Turizmin geleceğine yönelik yeni sorunlar ve sınamaların önüne geçebilmek için hükümetlerin pandemi ile oluşan turizm ilgilerinde bir azalma olduğu da ortadadır. Oysaki turizmin bu döneminde ekonomik, sosyal ve çevresel pek çok sorun yönetilmeyi ve çözülmeyi beklemektedir. Raporun amacı sürdürülebilir ve kapsamlı turizm gelişimini desteklemek olarak açıklanmıştır. 50 ülkeye ilişkin olarak uluslararası karşılaştırılabilir veriler, iyi uygulamalar, politika ve yönetime ilişkin reformları içermektedir. Ayrıca konu ve tematik bölümler ve ülke bazlı politika ve istatistik profilleri de bulunmaktadır. Raporun genelinde turizmle ilgili olarak dikkati çeken vurgu ise; ekonomik, sosyal ve çevresel dengeye ihtiyaç olduğudur. Covid-19 sonrasında yaşanan talep patlaması bazı problemleri de beraberinde getirdi. Bu nedenle pek çok ülkenin sorduğu soru: Turizmi daha iyi nasıl yönetebiliriz? Olmakta

Turizmin çelişkisi

  (Foto:BBC) Turizm bugün sıkıntılar içinde ve bu sıkıntıların bazılarının kaynağı bazılarının da kurbanı konumunda. Aşırı turizm (kalabalıklar/overtourism) faaliyetlerine karşı toplumlarda tahammül sınırının aşıldığı çok net görülüyor. Pek çok turizm yöresi aşırı turizmi önlemek amacıyla çeşitli idari ve mali önlemleri hayata geçiriyorlar.  İnsanlar hükümetlerinin turizm politikalarına karşı gösteriler yapıyor. Aşırı turizm pek çok destinasyonda “nefret” boyutuna erişecek duyguları körüklemeye başladı (Basında yakın zamanda yer alan haberlerde insanların Barselona’da turistlerin üzerine su tabancalarıyla su sıktıkları haberleri yer aldı). Yaşananlar öncelikle turizmin halktan uzaklaştığının göstergesidir; yerel halk turizme karşı olumsuz duygularını çoğaltmaktadır. Bir görüşe göre işletmecilerin ticari kazançları iyi! Peki, yöredeki insanların yaşam kalitesi? Daha düne kadar destinasyonlar nüfuslarından  katbekat fazla turist ağırlama peşinde yarışıyorlardı. Az gelişmiş veya gelişme

Turizm ahvali…Kısaca.

  Turizm yörelerinde yakınılan pahalılık, her türlü çevre kirliliği, otopark, kalabalıklar, toplum dışı davranışlar gibi sorunların çözümüne yönelik yaklaşım tek boyutlu olamaz. Bu sorunların hepsi bir anlayış ve yönetim problemidir... Ayrıca, hayatın her noktasında sürdürülebilirlik kavramını etkin kılmadan herhangi bir alanda, özellikle de turizmin sürdürülebilirliğinden de bahsedilemez. Kaldı ki turizmi demokratikleştiremezseniz yani topluma yayamazsanız eninde sonunda tıkanırsınız. O nedenle bilhassa yerel halkın desteklemediği ve yerel yönetimlerin etkin olmadığı bir yerde turizmi geçerli olmayan paradigmalarla sürdürmede ısrarcı olmak topluma ve çevreye yük oluşturacaktır. İnsanlar böyle bir sektörü taşımak istemezler. Taşısalar da ona karşı sempati geliştirmezler. Turizm yönetimleri bu konuya eğilmelidir, aksi takdirde insanlarda turizm sektörüne ilişkin algı da deforme olur. Türkiye maalesef bu süreci yaşamaktadır; turizmi demokratikleştirememektedir, yaşanan ekonomik sıkın