Turizme ilişkin yazılarımın omurgasını oluşturan görüşlerden belki de birincisi turizmin inter disipliner yapısına da uygun olarak "yer" ile bağlantısına vurgu yapmaktır. Bu aslında başta kültür olmak üzere pek çok şeyi içine alan bir yaklaşımdır.
Turizmin yerle (coğrafyayla) bağlantısı işin doğası gereğidir ve çağdaş yaşamda geliştirilmesi ve ürüne
dönüştürülmesi gereken de bir şeydir. Bunu başarıyla gerçekleştiren yerler (destinasyonlar) turizmde öne çıkar ve markalarını kabul ettirerek her türlü faydayı elde
edebilirler.
Bu noktada en güçlü ortaklıkların başında ise gastronomi ile olan gelmektedir; gastronominin turizmle ilişkisi doğaldır ve
gereklidir.
Ülkemizdeki duruma bakacak olursak; gastronomi alanında ve gastronomi ile turizm ilişkisini doğru
tasarlayabilmek adına pek çok çalışmanın yapıldığını, en azından böyle bir
niyet olduğunu söylemek mümkün. Bu niyetin olduğunu Kamunun turizm ile ilgili
strateji belgelerinde ve kalkınma planlarında da görebiliriz. Genellikle turizmin
çeşitlendirilmesi amacı altında konumlandırılan gastronomi turizmini ayrı bir alan olarak değerlendirerek "Gastronomi Turizmi" komisyonu kuran 3. Turizm Şurası ise konuyla ilgili en temel yaklaşımımızı içermektedir. (2017). (https://turizmsurasi.ktb.gov.tr/Eklenti/57392,gastronomiturizmikomisyonraporupdf.pdf?0)
Bu komisyonda gastronomi turizmi
stratejisine olan ihtiyaç belirtilerek yapılması gerekenler sıralanmıştır.
Komisyonun gastronomi ve gastronomi turizmi ile ilgili kavramsallaştırma niyeti
de üst bir politika belgesi sınırları içinde değerli bir yaklaşım
oluşturuyor. Komisyon raporuna göre; gastronomi ile turizm arasındaki ortak
paydanın “toprak” temelli oluşturularak coğrafyaya, dolayısıyla destinasyon
temelli bir markalaşmaya atıf yapıldığını anlıyoruz. Zengin gastronomi
kültürümüzü çağdaş anlamda bir ürüne dönüştürme amacı ise ulaşılması gereken
bir hedef olarak belirlenmiştir. Gastronomi değerlerimizi evrenselliğe
ulaştırabilmek için “köklerimiz”, “geleneklerimiz”, “bugünümüz” ve “geleceğimiz”
vurgusu yapılarak ilgili politikaların bu çerçevede yeniden tasarlanması
ihtiyacının altı çizilmiştir.
Şura'dan kısa bir süre sonra patlak veren Covid -19 salgının etkileri de gastronomi turizmine ilginin tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de arttığını göstermiştir
Bu çerçeveden
baktığımızda son yıllarda gastronomi turizmi adına ülkemizde yaşanan gelişmelerin
öne çıkanlarını ele almak ve konuyu yeniden vurgulamakta fayda olabilir.
Gastronomi turizmiyle ilişkili önde gelen
uluslararası programlardan UNESCO Yaratıcı Şehirler Ağı içinde “gastronomi”
alanında yer alan şehirlerimiz; Gaziantep (2015), Hatay (2017) ve
Afyonkarahisar (2019) olarak sıralanmaktadır. Söz konusu şehirlerimiz başta
olmak üzere pek çok yöremizde gastronomi festivalleri ile karşılaşıyoruz. Bu
festivallerde dikkatimi çeken ise benzer bir şekilde geniş halk kesimlerini
eğlendiren konser vb. etkinliklere ev sahipliği yapmaları, bunun yanında ünlü
şefleri davet ederek tadım organizasyonları gerçekleştirmeleridir. Festivallerin organizasyonu ve etkileri ile ilgili olarak “organizasyon
yönetimi” işlevinin uzmanlık gerektiren bir meslek olduğu gerçeğini kavrayarak yeni
düzenlemelere ihtiyacımız olduğu anlaşılıyor. Ayrıca bu festivallerin sonuç ve etkileriyle
ilgili değerlendirmelerin eksikliği de ayrı bir sorun oluşturmaktadır.
Öte yandan bir diğer gözlemim ise; gastronomi alanında
markalaşmak veya gastronomi turizmini geliştirmek gastronomi değer zincirindeki
tüm unsurları kapsayan strateji, politika ve eylemlere ihtiyaç duyuyorken
sosyal medyanın da etkisiyle gastronomi değerlerimizi hızla popülerleştirerek deformasyona uğratma eğilimimiz bu konuda üretilen doğru politikaların hayata geçmesi
konusunda motivasyon düşüklüğü yaratacaktır.
Her yer bir gastronomi destinasyonu olabilir (https://irfanonal.blogspot.com/2021/11/her-yer-bir-gastronomi-destinasyonu.html) ancak popülizm bu amacı engelleyebilir. Gastronomi değerlerimizin günlük yaşamımızda karşılık bulmasını sağlayacak girişimlerde bulunmalı, toplumsal fayda sağlayacak değişimleri kurumsallaştırmalıyız. Bu konuda kurumlarımıza, bilimsel çalışmalara, şeflerimize, aşçılarımıza, üreticilerimize kısacası gastronomi değer zincirindeki tüm unsurlara çok iş düşüyor. Şura kararları arasında yer alan Türkiye Gastronomi Kurumu'nun kurulması önerisi bu konuda her kesimi bir araya getirecek ve strateji üreterek sahayı düzenleyecek bir girişim olacaktır.
Türk gastronomisi sadece bir
veya belirli unsurlar üzerinden markalaşamayacaktır. Topyekûn ve iş birliğiyle
uzun vadeye odaklanarak hareket etmeliyiz.
Yorumlar
Yorum Gönder