Ana içeriğe atla

2022’yi karşılarken…

 



Benzersiz-Belirsiz-Bağlantı

Geçen yıl bu zamanlar aynı duygularla 2020’yi uğurluyor ve 2021 için iyi dileklerimizi ve turizm endüstrisine dair öngörülerimizi belirtiyorduk. Kendi açımdan söylemek gerekirse, temkinli ümitvardım. Malum Covid dünyasında 2020’yi BEKLENMEDİK-EŞİ GÖRÜLMEMİŞ- bir yıl olarak değerlendirmiş ve 2021 için de belirsizlik nitelemesini yapmıştık. “BELİRSİZ” dedik çünkü aşı henüz geliştirilmişti ve aniden duran insan hareketini birden geri getirmesi pek olası gözükmüyordu. Öyle de oldu. Pandeminin ilk yılında  %80 daralan turizm endüstrisi bu kaybını hemen geri koyamadı ve BM Dünya Turizm Örgütünün turizmde pandemi öncesi durumu yakalamak için 2024’ü işaret ettiğini, hatta havacılık sektörünün kayıplarının telafisinin biraz daha gecikebileceğini anladık.

Türkiye açısından ise daha da daralan Batı Avrupa ve OECD pazarına karşılık Rusya ve BDT ülkeleri, Ukrayna, İran, Polonya ve sınır komşularımız ağırlıklı bir turizm pazarı denklemi oluştu. Türkiye 2002 yılında 13 milyon yabancı ziyaretçi alırken OECD ülkelerinin payı %67, Doğu Avrupa ülkeleri %23 ve diğer ülkeler %10 olarak sıralanıyordu. Bugüne kadarki süreçte yaşanan krizlerin ve son olarak da Covid-19 pandemisinin etkisiyle söz konusu pazar payları tam tersine dönmüştür. Bu durum bir miktar pazar ve ürün çeşitliliğinin artmasına da bağlanabilir ancak -yargıda bulunmadan söylersek- büyük oranda turizme ve krizlere yönetim yaklaşımımızı gözden geçirmeliyiz. Böylece turizm endüstrimizin geleceğini planlamak daha doğru ve kolay olacaktır.

İnsanlık olarak yeni birlikteliklere ve ortak değerlerde buluşmaya ihtiyacımız var.

"Yeni normal" ifadesi de her şeyin eskisi gibi olmayacağının ipucunu veriyordu. Artık netlik ve tahmin edilebilirlik yüzdesi çok düşüktü ve arada kalmışlığı ve buna bağlı olarak da belirsizliği yönetmek gerekti. Bu durum 2022 için de geçerli olacak. Bilim insanları pandeminin ne zaman sonlanacağını öngöremiyorlar. Ancak bu süreçte makro alanda daha da öne çıkacak ve haliyle turizmde de geçerli olacak bir durum var ki, o da: "İLİŞKİ/BAĞLANTI" konusudur.  İki ya da daha çok şey arasındaki karşılıklı ilgi, bağ olarak tanımlayabileceğimiz bu durum tam da Covid dünyasında ihtiyacımız olan reçete olarak karşımıza çıkıyor. İnsanlık olarak yeni birlikteliklere ve ortak değerlerde buluşmaya ihtiyacımız var. Aramızdaki hayati bağı güçlendirerek ve network anlayışıyla birliktelikler kurarak sorunların üstesinden gelebiliriz. Pandemide insan hareketi bir anda durunca turizm ve seyahat endüstrisi de durdu. Sınırlar kapandı ve bu durum hala geçerliliğini sürdürüyor. Aramızdaki mesafeler arttı ancak şunu tekrar gördük ve anladık: Karşımıza yeni zorluklar çıktıkça insanlık birbirine daha da yakınlaşarak, birlikte çalışarak, turizmde de yeni network’ler, ilişkiler/bağlantılar kurarak bu durumun üstesinden gelecektir.

2022 yılının verimli bir yıl olması dilekleriyle,

mutlu yıllar…

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Asıl Şimdi Güvenli Turizm Koridorları!..

  Malum, Koronavirüs yaklaşık bir yıldır hayatımızda. Geçtiğimiz yıl burada salgının turizme etkileri ile ilgili birçok yazıda yorumlar yapmış, hatta projeler sunmuştum. Turizm sektörü ile ilgili herkesin de benzer çabaları oldu. Bahsettiğim projelerden biri de geçtiğimiz Nisan ayında düşündüğüm ve Ağustos’ta bu platformda yazdığım “Güvenli Turizm Koridorları” ile ilgili (Pier to Pier Project for Safe Tourism) idi. O zamanlar birçok ülke benzer projeler geliştirdi ve uyguladı. Kimi nispeten başarılı oldu, kimi de başlamadan bitti. Ancak böyle projeler geliştirirken ülkelerin özgün durumlarını mutlaka göz önünde bulundurmak gerekiyor. Bizim de kendi kurallarına göre işleyen bir turizm endüstrimiz var. Birkaç destinasyona yoğunlaşmış dar alanda yüksek turist rakamlarına dayalı bir sektörel yapıya sahibiz. Salgın şartlarında turizm faaliyetlerini sürdürürken bu yapının bazı avantajlarını da yaşadık. Örneğin geçtiğimiz yaz 4 destinasyonumuzun turist trafiğine açılabilmesi otellerimiz...

Müzik Turizmi

Günümüzde gittikçe bireyselleşen kültür ve turizm faaliyetlerinin artık iç içe geçtiğini çok net görebiliyoruz. Kültür her alanıyla çok büyük bir içerik üreticisi konumundadır. Turizm sektörü ise bu içeriği –yaşam deneyimi- değerlendirmek ve insanlara sunmak için çalışma alanını sürekli genişletme ihtiyacı içinde olup insan hayatı ve istekleri de bu iş birliğini zorunlu kılmaktadır. İşte bu alanlardan bir tanesi de müzik’tir. Müzik ve turizm artık çok sık birlikte anılmakta ve bu iki alanın insan hayatına sunduğu yaşam kalitesi, birlikte üretimleri ve fırsatları da değerlendirmek gerekliliğini ortaya çıkarmaktadır. Müzik yeni gastronomi’dir. UNWTO (Birleşmiş Milletler Dünya Turizm Örgütü), Sound Diplomacy ve ProColombia işbirliğinde 2018 yılında hazırlanan ve WTM London 2018’de de sunuşu yapılan raporun çarpıcı bölümlerini aktarmak faydalı olacaktır, nitekim ülkemiz için de hem turizm sektörünü hem müzik sektörünü yakından ilgilendiren bu konu ile ilgili bir strateji gelişti...

Turizm soylulaştırması ve “Kimin şehri?" Sorusu.

Soylulaştırma, varlıklı kesimlerin göçü ve yatırımına bağlı olarak bir yerin ekonomik, sosyal ve kültürel olarak dönüşmesidir. Sadece sonuçla ilgilenenler için olumlu bir şeydir çünkü çöküntü bölgelerinin yeniden imarı ve işlevlendirilmesi olarak görülür. Halbuki bu süreçte yerel halk yüksek kira ve yaşam maliyetiyle yerinden edilir; mahallenin karakteri değişir, sosyal yapılar çözülür. Kentte yaşayanların yerinden edilmesi, toplumsal ve kültürel erozyonu da beraberinde getirir. Fransız filozof Henri Lefebvre, Le Droit à la Ville (1968) eserinde “şehir hakkı”nı, piyasa güçlerine değil; kamusal, demokratik ve kolektif kullanım esasına göre şekillendirme hakkı olarak tanımlar . Özünde: şehir hakkı, kentin yalnızca metalaşmış ticarî alan değil, insanlar tarafından yaşanabilen, dönüştürülebilir bir mekân olması gerektiğini savunur; kullanım değeri, değişim değerinden önemlidir. Kentliye sadece yaşayan değil, kentine müdahale edebilen, onu yeniden üretebilen aktif bir özne olarak bakar. (...