Ana içeriğe atla

Turizm ve Yaşam Kalitesi (Post-Korona Senaryoları-2) Kısaca...

 


Covid Dünyasının zorladığı şartlar nedeniyle yaşanan/yaşanacak paradigma değişimlerini bundan sonraki süreçte çok daha yoğun göreceğiz. Bu durumu ülkemiz turizm sektörü açısından değerlendirmeye devam edersek: “Bacasız sanayi” anlayışının hâkim olduğu dönemde kurguladığımız turizm senaryolarımızı “Döviz kazandırıcı faaliyetler” anlayışında büyüttük ve bu yıllar dünyada 1960-80 arası döneme rastlamaktadır, bizde de seksenler ve doksanlar.

Global turizm endüstrisi seksenlerin sonu ve özellikle doksanlarda çevre kaygısıyla geliştirilen “sürdürülebilirlik” anlayışını keşfederek; kültür turizmi başta olmak üzere alternatif turizm çeşitleriyle insan hayatındaki yerini genişletti ve gündemini “yaşam kalitesi” (sosyal, kültürel, çevresel göstergeler) yaklaşımına ayırdı. Böylece son 20 yılda yapılan turizm araştırmaları bu konuya yoğunlaştı. Yaşam kalitesi göstergeleri gözetilerek turizmin etkileri ile ilgili yeni değerlendirme kriterleri oluşturuldu ve  değer zincirinin her kademesine yerleştirildi. Bu çalışmalardan çıkan sonuçlar turizm destinasyonlarının gelişimi, rekabetçiliği ve yönetimini yönlendirdi.

Şimdi ise, iklim değişikliğinin de etkisi altında, Covid-19 salgınının hızlandırıcı etkisiyle oluşan paradigma değişimi pek çok destinasyonu geçmiş anlayışlarından alarak bugüne taşıyacaktır...Değişime ayak uyduramayanlar ise yıpranmış destinasyonlar olarak kalacaklardır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Müzik Turizmi

Günümüzde gittikçe bireyselleşen kültür ve turizm faaliyetlerinin artık iç içe geçtiğini çok net görebiliyoruz. Kültür her alanıyla çok büyük bir içerik üreticisi konumundadır. Turizm sektörü ise bu içeriği –yaşam deneyimi- değerlendirmek ve insanlara sunmak için çalışma alanını sürekli genişletme ihtiyacı içinde olup insan hayatı ve istekleri de bu iş birliğini zorunlu kılmaktadır. İşte bu alanlardan bir tanesi de müzik’tir. Müzik ve turizm artık çok sık birlikte anılmakta ve bu iki alanın insan hayatına sunduğu yaşam kalitesi, birlikte üretimleri ve fırsatları da değerlendirmek gerekliliğini ortaya çıkarmaktadır. Müzik yeni gastronomi’dir. UNWTO (Birleşmiş Milletler Dünya Turizm Örgütü), Sound Diplomacy ve ProColombia işbirliğinde 2018 yılında hazırlanan ve WTM London 2018’de de sunuşu yapılan raporun çarpıcı bölümlerini aktarmak faydalı olacaktır, nitekim ülkemiz için de hem turizm sektörünü hem müzik sektörünü yakından ilgilendiren bu konu ile ilgili bir strateji gelişti

Asıl Şimdi Güvenli Turizm Koridorları!..

  Malum, Koronavirüs yaklaşık bir yıldır hayatımızda. Geçtiğimiz yıl burada salgının turizme etkileri ile ilgili birçok yazıda yorumlar yapmış, hatta projeler sunmuştum. Turizm sektörü ile ilgili herkesin de benzer çabaları oldu. Bahsettiğim projelerden biri de geçtiğimiz Nisan ayında düşündüğüm ve Ağustos’ta bu platformda yazdığım “Güvenli Turizm Koridorları” ile ilgili (Pier to Pier Project for Safe Tourism) idi. O zamanlar birçok ülke benzer projeler geliştirdi ve uyguladı. Kimi nispeten başarılı oldu, kimi de başlamadan bitti. Ancak böyle projeler geliştirirken ülkelerin özgün durumlarını mutlaka göz önünde bulundurmak gerekiyor. Bizim de kendi kurallarına göre işleyen bir turizm endüstrimiz var. Birkaç destinasyona yoğunlaşmış dar alanda yüksek turist rakamlarına dayalı bir sektörel yapıya sahibiz. Salgın şartlarında turizm faaliyetlerini sürdürürken bu yapının bazı avantajlarını da yaşadık. Örneğin geçtiğimiz yaz 4 destinasyonumuzun turist trafiğine açılabilmesi otellerimizin “

Covid-19 Salgınının Turizme Etkileri

Daha önce benzeri olmayan bir olay… Daha düne kadar tüm ilgililer 2020’de turizm ve seyahat sektörünün yine başarılı bir yıl geçireceğini öngörüyor buna göre planlar yapıyordu. UNWTO (Birleşmiş Milletler Dünya Turizm Örgütü), turizmde önceki senelerdeki kadar artış olmayacağını belirtmiş olsa da %4 büyüme beklentisini açıklamıştı. Özellikle son 10 yılda sektörler arasında en popüler olması hasebiyle tüm yüzlerin çevrildiği seyahat ve turizm sektörü yine başarılı geçecek bir yılın arifesindeydi. Herkesin keyfi yerinde gibiydi, ta ki Covid-19 ciddiyetini ortaya koyana kadar… İlk önce Çin’de görülen vakaları herkes yine SARS ve MERS gibi algılayıp, bölgesel ve kısıtlı zaman etkilerini gösterecek bir olay olarak gördü. Dünya Sağlık Örgütü 11 Mart günü resmî olarak Covid-19 Pandemisini ilan ettiğinde ilk korku da başlamış oldu. Artık dünya üzerindeki herkes yeni güne geçmiş yaşam biçimini dünde bırakarak uyanmıştı. Bu kuşağın yaşamadığı pek çok uygulama ardı sıra yaşamımıza girdi