Ana içeriğe atla

 

DÜNYANIN EN GÜZEL YERİ 

(Yer Markalamanın ABC’si)




“Dünyanın En Güzel Yeri” basit ve anlaşılır, bir o kadar da iddialı bir cümle.

Yukarıdaki fotoğrafın adı ise Hubble Ultra Derin Alan veya HUDF. Hubble Uzay teleskobu ile pek çok fotoğraf bir araya getirilerek oluşturulmuş ve tek. Evrenin derinliklerinin fotoğrafı…

Bir metaforla başlayalım: Günümüzde her yer bir iddia ile turizmden pay almak istiyor ve bunu dile getiriyor. Çünkü turizm bölgesel kalkınmayı destekleyen önemli bir unsur. Fotoğraftaki parlak ışıkları, iddiasını kanıtlamış ve bilinen destinasyonlara benzetebiliriz. Karanlık noktalar veya ışığı sönük yerler ise henüz iddiasını kanıtlayamamış veya potansiyelinin farkına varamamış olanlar.

 

 

Bu iddiayı kimler kanıtlayabiliyor?

 

Öncelikle kimliğini doğru tanımlayan yani ne olduğunu veya ne olmadığını bilip ona göre kendini konumlandıranlar yeryüzündeki yerlerini parlatmaya ve görünür olmaya en güçlü adaylardır.

 

Peki kendimizi nasıl görünür kılacağız?

 

Bu soruya cevabımız da kısaca; KALKINMA, İYİ YÖNETİM ve bu sürecin sonunda oluşan MARKALAŞMA olacaktır. Destinasyon markalaşmasını aşure tatlısına benzetebiliriz, birçok ürün, mesaj, lezzet ve özellik bir şekilde birbirine karışmalı ve özümsenmeli ki ortaya güzel bir lezzet çıksın. Eğer öyle olmazsa bir karmaşadan dolayısıyla kötü bir tat'tan bahsedebiliriz ve bunu herkes hisseder.

 

Markalaşmanın yolu KİMLİĞİ’ni belirginleştirmeyle başlar. Yer markalama için gerçekleştirilen tüm çabaların o yerin kimliğine yani o yeri oluşturan coğrafi, kültürel, sosyal özelliklerine (Bunu DNA’ya benzetebiliriz.) uyumlu olması gerekir. Bu kimlik orayı diğer yerlerden ayıran, kendisine has özelliklerdir. Böylece yer markalama çalışmaları önce kimliğin yani destinasyonun (Şehir, kasaba, köy, alan) DNA’sının doğru tespiti ile başlar. Bu doğru yapıldığında verilen mesaj da o denli doğru ve güvenilir olur.  Marka otantik ve doğru oldukça o yerde yaşayan insanlarla da uyumlu olup orada yaşanan deneyimler gerçek ve samimi deneyimler olacaktır. Böylece destinasyonun hikayesi de desteklenecektir.

 

Bir yerin kimliğini oluşturan unsurları 4 ana başlığa ayıralım: Bu unsurları çeşitlendirebiliriz ancak burada herkesin üzerinde hemfikir olabilecekleri sıraladığımızda;

 

Coğrafya; çevre (tarih, doğal güzellikler, konum, kapladığı alan, doğal kaynaklar vb.)

 

Teknoloji; Buna, insanın yaşadığı yer’e etkisi de diyebiliriz. (Kültürel miras, anıtlar, yapılar, alt yapı, ekonomi vb.)

 

Otantiklik: Gelenekler, turum ve davranışlar, alışkanlıklar, yerin ruhu, kültürel kodlar vb.

 

Devamlılık: Önceki 3 unsurun etkileri ve birbirleriyle uyumları o yerin kimliğini oluştururken, «zaman» unsuru da çok önemlidir. Bir yer ve o yerin özellikleri bir günde oluşmadığından iletişim çalışmaları da o yerin kimliği ile uyumlu ve sürdürülebilir olmalıdır.

 

Anlattıklarımızı matematik dilinde ifade edersek; Bir yerin markası, merkezine kendi kimliğini alarak yaşattığı deneyimlerin (hikayelerin) ve ortaya koyduğu ürünlerin toplamıdır diyebiliriz.

 

Bu noktada DENEYİM’in üzerinde biraz duralım; insan, deneyiminin kişisel ve duygusal olmasını arzu ediyor. Bunu sağlamak için ise insanı iyi anlamak ve sosyal trendleri iyi tahlil etmek gerekecektir.

 

Günümüzde sosyal trendlere etki eden 4 ana etken sıralanmaktadır: Dijitalleşme, tüketicinin güçlenmesi, duygular ve postmodernizm. Bütün bu süreci anladıktan ve doğru konumlandırdıktan sonra sıra deneyimi dizayn etmeye gelecektir. Deneyim sürecinin arkasında pek çok etken bulunmaktadır bu nedenle sürecin dinamik, multidisipliner ve kişisel bir yaklaşımla ele alınması gerektiği gözardı edilememelidir. Eğer deneyimler doğru bir şekilde dizayn edilirse destinasyon açısından ziyaretçinin memnuniyeti, bağlılığı ve desteği de kazanılmış olur. Bir destinasyonun hedefi de budur zaten…

 

Destinasyonunuzun iletişimini ağırlıklı olarak hemşehrilerinizin ve ziyaretçilerinizin günümüz iletişim kanallarında anlattıkları inşa eder. Bu nedenle kendi insanınızı önceleyerek destinasyonunuzu iyi yönettiğiniz sürece bu durum markanızı oluşturan unsurları da olumlu etkileyecek ve «elçiler» kazanmış olacaksınız. Bu nedenle başarılı destinasyon kampanyaları hem uzun soluklu olup hem de şehrini benimsemiş ve mutlu insanların duygularına tercüman olan kampanyalardır. (bknz. I love NY veya I Amsterdam…)

 

Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz; günümüzde yönetimin de iletişimin de ana amacı YAŞAM KALİTESİNİ YÜKSELTMEK olmalıdır. Bu da ancak o YER’deki her paydaşın İŞ BİRLİĞİ ilkesini hayata geçirmesi ve İYİ YÖNETMEK ile mümkün olacaktır.

 

Şunu da unutmayalım! Ziyaretçinizin yaşam kalitesine katkınız olduğu sürece ışığı parlayan ve dünyanın en güzel yeri iddiasını gerçekleştirmiş bir destinasyon olarak yukarıdaki fotoğrafta yerinizi mutlaka alırsınız…

 

 

İrfan ÖNAL, 13 Şubat 2021


(Kastamonu turizm çalıştayında 22 Şubat günü yaptığım sunum)

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Müzik Turizmi

Günümüzde gittikçe bireyselleşen kültür ve turizm faaliyetlerinin artık iç içe geçtiğini çok net görebiliyoruz. Kültür her alanıyla çok büyük bir içerik üreticisi konumundadır. Turizm sektörü ise bu içeriği –yaşam deneyimi- değerlendirmek ve insanlara sunmak için çalışma alanını sürekli genişletme ihtiyacı içinde olup insan hayatı ve istekleri de bu iş birliğini zorunlu kılmaktadır. İşte bu alanlardan bir tanesi de müzik’tir. Müzik ve turizm artık çok sık birlikte anılmakta ve bu iki alanın insan hayatına sunduğu yaşam kalitesi, birlikte üretimleri ve fırsatları da değerlendirmek gerekliliğini ortaya çıkarmaktadır. Müzik yeni gastronomi’dir. UNWTO (Birleşmiş Milletler Dünya Turizm Örgütü), Sound Diplomacy ve ProColombia işbirliğinde 2018 yılında hazırlanan ve WTM London 2018’de de sunuşu yapılan raporun çarpıcı bölümlerini aktarmak faydalı olacaktır, nitekim ülkemiz için de hem turizm sektörünü hem müzik sektörünü yakından ilgilendiren bu konu ile ilgili bir strateji gelişti

Sud de France örneğinde Kolektif Markalar ve Yerel Kalkınma

  Yöresel Ürünler ve Coğrafi İşaretler Türkiye Araştırma Ağı (YÜciTA) ile Muğla Ticaret ve Sanayi Odası tarafından 20 Ekim 2023 günü gerçekleştirilen Muğla Uluslararası Coğrafi İşaretli Ürünler Zirvesinin odak konusu, coğrafi işaretler, gastronomi ve turizmden ilham alarak, yöresel markaların kolektif yönetimi ve kalkınmaya desteklerinin sağlanmasıydı. Söz konusu zirve kapsamında, ülkemizde coğrafi işaretler ve turizmin ortak problemi ve ihtiyacı olan yönetim/yönetişim konularının çözümüne ilişkin iyi bir örnek olarak gördüğümüz Sud de France (SdF) ile ilgili sunumu Bölge Danışmanı M. Rene Moreno gerçekleştirdi, aşağıda SdF’ye ilişkin verilen bilgiler Sayın Moreno’nun sunumundan derlenmiştir. İnsanlığın yaşadığı Covid-19 salgının etkilerini sürdürdüğünü söyleyerek konuya başlamanın doğru olacağını düşünüyorum. Özellikle “Yeni Normal” olarak adlandırılan gelişmeler aslında değişen düşünce yapısı ve yeni değerlere işaret ediyordu. O günlerde turizm ile ilgili yazılarımda destinasyonl

SÜRDÜRÜLEBİLİR DESTİNASYON YÖNETİM TASARIMI (1): VERİ VE AKILLI DESTİNASYONLAR

  Bir destinasyonun sürdürülebilirliği, sakinlerinin ihtiyaçları, refahı ve yaşam kalitesi ile ziyaretçilerinin ihtiyaçları, refahı ve deneyim kalitesi arasında ne kadar iyi denge kurabildiğine bağlıdır; bu bir yönetim konusudur. Bu hassas denge, sürdürülebilirliğin belirli bir destinasyonun tüm çevresel ve toplumsal yönlerini içeren karmaşık, çok boyutlu bir kavram olduğu anlamına gelir. Bununla birlikte, seyahat başlı başına acil bir küresel sürdürülebilirlik sorununa -iklim acil durumu- büyük ölçüde etkide bulunuyor ve dünyadaki karbon emisyonlarının kabaca %8'ini oluşturuyor. Bu zorlu sorunu ele almak ise endüstrinin öncelikler listesinin başında gelmektedir. Burada, bir yönetim yaklaşımı olarak tasarım yönetimi (Design Management) ve veriler çözümde çok önemli bir rol oynayabilir, gerçek sürdürülebilirlik için atmamız gereken adımları yönlendirebilir. Veri ve sürdürülebilirlik arasındaki ilişki Turizm her şeyle ilgilidir, bu nedenle her şeyi ölçümlemeli ve destinasyo