Ana içeriğe atla

Kimliğiniz sizin markanızdır!



Reklam ajanslarının çok popüler olduğu, reklamın her şeyi kontrol ettiği dönem bitti.

Günümüzde hala yapılan bir yanlış; imaj oluşturmaya çalışmak! Konumuz turizm olduğundan, özellikle Destinasyon Tanıtım Organizasyonlarının bazıları geride kalmış tekniklerle imaj oluşturmaya, imajlarını yönetmeye çalışıyorlar. Reklam ajanslarının çok popüler olduğu, reklamın her şeyi kontrol ettiği dönem bitti. Medyanın ortamı ve doğası değişti çünkü! Bu açıdan “imaj yaratma” eski medya ortamının odaklandığı bir yanılsama olarak terk edilen terimlerden biridir. Bir yandan her bilginin sanal âlemde olduğu bir dönemde başka bir yanılsamaya evrildiğimiz bir süreç yaşanırken, öte yandan özellikle bizim konumuzla ilgili olarak turizm destinasyonu yönetimi, markalaşma gibi konular daha da özüne yaklaştı. Artık şunu kesin olarak biliyoruz ki; kontrol ettiğimiz medya kaynakları eliyle fikirleri etkilemek, yönlendirmek çok kolay değil… Tersini savunan çıkabilir ama biz burada turizm destinasyonlarının kimliği, itibarı ve yönetimi konularına odaklandığımızdan konuya giriş yaptığımız yön tam da bu konuları gündeme getiriyor.

Eğer sakinlerinize, ziyaretçilerinize ve bölgenize çağırdığınız yatırımcılara güzel, yaşanası bir hayat, ortam sunabiliyorsunuz işte orada siz arzu edilen bir destinasyon olma yolunda yürüyor, hatta koşuyorsunuz demektir.

Evet!, artık imaj OUT peki ne IN? Tabii ki DENEYİM!

Yani insanların bir yeri yaşama arzuları, deneyim ve etkileşme eğilimleri her şeyi belirliyor. Eğer sakinlerinize, ziyaretçilerinize ve bölgenize çağırdığınız yatırımcılara güzel, yaşanası bir hayat, verimli bir ortam sunabiliyorsanız işte orada siz arzu edilen bir destinasyon olma yolunda yürüyor, hatta koşuyorsunuz demektir. Bu açıdan turizm iletişiminde eskimiş veya yeni eğilimleri doldurmayan terimler yerine meseleyi biraz daha geniş açıdan gören “İtibar Yönetimi” ibaresini kullanmak daha doğru diye düşünüyorum. Çünkü tekrar vurgulamak gerekirse imaj yaratma dönemi bitmiştir. Destinasyon Tanıtım Organizasyonları imajları kontrol edemediklerinden reklama odaklandıkları dönem geride kalmıştır.

İnsanlara güzel, tatmin edici deneyimler yaşatmalısınız ki isminiz, itibarınız ve markanız olumlu olsun.

Bu süreç beraberinde Destinasyon Tanıtım Organizasyonlarının da evrimini getirmiştir… Eğer “deneyim”in merkezde olduğu “İtibar Yönetimi”ne odaklanıyorsak o zaman Destinasyon Yönetim Organizasyonlarına doğru bir değişimi de görmeliyiz. İtibar yönetimi meselesi doğrudan o destinasyonun (kasaba, şehir, bölge, ülke) yönetimi ile ilgilidir. Şehrinizde yaşayanları, ziyaretçilerinizi kötü deneyimlerle baş başa bıraktığınız anda isminizin yanına pek çok negatif sıfat yerleşecektir. O yüzden insanlara güzel, tatmin edici deneyimler yaşatmalısınız ki isminiz, itibarınız, markanız olumlu olsun. Hatta konuyu bir adım öteye taşıyacak olursak Destinasyon Kalkınma Örgütlerinden de bahsedebiliriz. Çünkü olumlu deneyimler doğrudan kalkınma ve iyi hizmetlerle ilişkilidir.

Ayrıca destinasyon örgütleri size turist getirmek, otelinizi ya da lokantanızı pazarlamak zorunda değil, ister bölgeden ister ülkeden sorumlu olsun, destinasyon örgütü itibarınızı yönetir, destinasyonunuzun iletişimini yapar… satışı, pazarlamayı turizmin her alanındaki turizm profesyonelleri yapmalıdır.

Ortaya koyduğunuz kimliğiniz üzerinden oluşturacağınız turizm stratejiniz ise sizi doğru hedeflere mutlaka ulaştıracaktır.

Peki bütün bunları KİMİNLE ve NASIL yapacaksınız?

Tabii ki kendi insanınız ve örgütlerinizle!

İŞ BİRLİĞİ! Bütün meseleyi çözecek sihirli kelime!.. Önce kendi insanınıza vizyonunuzu anlatacak ve iş birliği yapacaksınız. Aksini gösteren bir örnek henüz yok çünkü…
Kendi tanımınızı yapmakla işe başlamak en doğrusu. Nasıl bir şehir? Nasıl insanlar? Tabiatınız ne? Bütün bu soruların cevabı sizin kimliğinizi ortaya koyuyor.  Ortaya koyduğunuz kimliğiniz üzerinden oluşturacağınız turizm stratejiniz ise sizi doğru hedeflere mutlaka ulaştıracaktır. Siz kimliğinizi doğru kodlarla ortaya koyduğunuz ve insanlara yaşattığınız deneyimleri güzelleştirdikçe itibarınız yükselecek ve kimliğiniz markanız olacaktır!

(Bu anlamda “Türkiye pratiği nasıl olmalıdır?” ile ilgili model önerim ise başka bir yazının konusu olacaktır.J)

İrfan Önal
21 Kasım 2019

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Müzik Turizmi

Günümüzde gittikçe bireyselleşen kültür ve turizm faaliyetlerinin artık iç içe geçtiğini çok net görebiliyoruz. Kültür her alanıyla çok büyük bir içerik üreticisi konumundadır. Turizm sektörü ise bu içeriği –yaşam deneyimi- değerlendirmek ve insanlara sunmak için çalışma alanını sürekli genişletme ihtiyacı içinde olup insan hayatı ve istekleri de bu iş birliğini zorunlu kılmaktadır. İşte bu alanlardan bir tanesi de müzik’tir. Müzik ve turizm artık çok sık birlikte anılmakta ve bu iki alanın insan hayatına sunduğu yaşam kalitesi, birlikte üretimleri ve fırsatları da değerlendirmek gerekliliğini ortaya çıkarmaktadır. Müzik yeni gastronomi’dir. UNWTO (Birleşmiş Milletler Dünya Turizm Örgütü), Sound Diplomacy ve ProColombia işbirliğinde 2018 yılında hazırlanan ve WTM London 2018’de de sunuşu yapılan raporun çarpıcı bölümlerini aktarmak faydalı olacaktır, nitekim ülkemiz için de hem turizm sektörünü hem müzik sektörünü yakından ilgilendiren bu konu ile ilgili bir strateji gelişti

Asıl Şimdi Güvenli Turizm Koridorları!..

  Malum, Koronavirüs yaklaşık bir yıldır hayatımızda. Geçtiğimiz yıl burada salgının turizme etkileri ile ilgili birçok yazıda yorumlar yapmış, hatta projeler sunmuştum. Turizm sektörü ile ilgili herkesin de benzer çabaları oldu. Bahsettiğim projelerden biri de geçtiğimiz Nisan ayında düşündüğüm ve Ağustos’ta bu platformda yazdığım “Güvenli Turizm Koridorları” ile ilgili (Pier to Pier Project for Safe Tourism) idi. O zamanlar birçok ülke benzer projeler geliştirdi ve uyguladı. Kimi nispeten başarılı oldu, kimi de başlamadan bitti. Ancak böyle projeler geliştirirken ülkelerin özgün durumlarını mutlaka göz önünde bulundurmak gerekiyor. Bizim de kendi kurallarına göre işleyen bir turizm endüstrimiz var. Birkaç destinasyona yoğunlaşmış dar alanda yüksek turist rakamlarına dayalı bir sektörel yapıya sahibiz. Salgın şartlarında turizm faaliyetlerini sürdürürken bu yapının bazı avantajlarını da yaşadık. Örneğin geçtiğimiz yaz 4 destinasyonumuzun turist trafiğine açılabilmesi otellerimizin “

Covid-19 Salgınının Turizme Etkileri

Daha önce benzeri olmayan bir olay… Daha düne kadar tüm ilgililer 2020’de turizm ve seyahat sektörünün yine başarılı bir yıl geçireceğini öngörüyor buna göre planlar yapıyordu. UNWTO (Birleşmiş Milletler Dünya Turizm Örgütü), turizmde önceki senelerdeki kadar artış olmayacağını belirtmiş olsa da %4 büyüme beklentisini açıklamıştı. Özellikle son 10 yılda sektörler arasında en popüler olması hasebiyle tüm yüzlerin çevrildiği seyahat ve turizm sektörü yine başarılı geçecek bir yılın arifesindeydi. Herkesin keyfi yerinde gibiydi, ta ki Covid-19 ciddiyetini ortaya koyana kadar… İlk önce Çin’de görülen vakaları herkes yine SARS ve MERS gibi algılayıp, bölgesel ve kısıtlı zaman etkilerini gösterecek bir olay olarak gördü. Dünya Sağlık Örgütü 11 Mart günü resmî olarak Covid-19 Pandemisini ilan ettiğinde ilk korku da başlamış oldu. Artık dünya üzerindeki herkes yeni güne geçmiş yaşam biçimini dünde bırakarak uyanmıştı. Bu kuşağın yaşamadığı pek çok uygulama ardı sıra yaşamımıza girdi