Ana içeriğe atla

TÜRKİYE TURİZM SEKTÖRÜNÜN ULUSLARARASI GÖRÜNÜMÜ



Ülkemiz turizm sektörünün genel görünümü ve bununla ilişkili alt konulardan özellikle iletişim ve tanıtım faaliyetlerinin değerlendirmesini yaparken uluslararası örgütlerce veya bu alanda güvenilir araştırma şirketlerince yayınlanan raporları ve yorumları irdelemek hem kendimizi izlemek hem de geliştirmek açısından çok önemli.

Bu nedenle son zamanlarda yayınlanan iki raporu birlikte inceleyerek ülkemizin turizm sektörünün uluslararası görünümünü değerlendirmenin faydalı olacağını düşünüyorum: World Economic Forum “The Travel and Tourism Competitiveness Report 2019” (TTCI 2019) ve Bloom Consulting Country Brand Ranking 2019/20 Tourism Edition. Bu iki rapor hem turizm sektörümüzün yapısının uluslararası arenadaki durumunu görmek hem de iletişim ve tanıtım konularında kıyaslanması açısından önemli veri ve yorumlar içeriyor.

Bu yazının niteliği gereğince, raporların araştırma teknik ve yöntemlerini bilerek ancak burada detaylarına girmeden sonuçlar üzerinden yorumlar yapacağım. Bu sonuçlar da okuyucuda bir kanı oluşmasına yardımcı olacaktır. Raporların tam metinleri ise ilgili kuruluşların internet sitelerinde bulunmaktadır.

Öncelikle birinci raporu inceleyecek olursak: Dünya Ekonomik Forumu tarafından 140 Ülke baz alınarak iki yılda bir yayınlanan Turizm ve Seyahat Rekabet Raporu 2019 yılı yayını olarak kamuoyu ile paylaşıldı. Bu rapor; Dünyada turizm ve seyahat sektöründe izlenen politikaları değerlendirerek bu sektörün sürdürülebilir büyümesini göz önünde tutar ve ülkelerin kalkınma ve rekabet ortamına katkısını değerlendirir. Bunun yanında turizm politikalarının doğruluğu, alt yapı ve turizm yönetim sistemleri ile kültürel ve doğal değerlerin korunması kıstasları da irdelenmiş olur.

Günümüzde dünyada turist varışları rakamı 1.4 milyar’ı bulmuştur. Son 7 yılda üst üste küresel turizm büyüme rakamı (%4), küresel ihracat büyüme rakamını (%3) geçmektedir. 2030 yılında ise turist sayısının 1.8 milyar olacağı ön görülmektedir.

TTCI 2019 sonuçları, hava ulaşımı, dijital erişim ve uluslararası açıklık politikalarının, artan ticaret savaşları ve yükselen milliyetçilik akımına karşı durumunu da ortaya koymakta, turizm ve seyahat sektörünün yükselişini İngilizce deyimiyle Travel and Tourism at a Tipping Point yani turizmin etkisini hızla göstermeye başlayacağı bir noktaya gelindiği şeklinde yorumlanmaktadır.

Raporun içeriğinde; gelecekte hava yolu taşımacılığına talebin daha da artacağı ve bununla birlikte altyapı eksikliğinin ortaya çıkacağı, doğal ve kültürel değerlerin, çevrenin korunmasının ön planda olacağı, bütün bu konuların çözümüne yönelik süreçte de politikalarla bunların uygulama pratikleri arasında bir dengesizliğin olabileceği tehlikesine dikkat çekilmektedir.

Raporun genelinde ortaya çıkan tablolarda ülkelerin turizm yönetim sistemleri ve etkinliği, hükümetlerin sektöre verdikleri önem dereceleri öne çıkmaktadır.

Raporun sonuç tablolarını incelediğimizde küresel sıralamada İspanya’nın üst üste 3. kez listenin başında olduğunu görüyoruz. Bu ülkeyi sırasıyla; Fransa, Almanya, Japonya, ABD, İngiltere, Avustralya, İtalya, Kanada ve İsviçre izlemektedir. Yunanistan 25. , Meksika 19. , Hırvatistan 27. , Malezya 29.  sırada olup, en rekabetçi bölgenin Avrupa ve Avrasya bölgesi olduğu belirtiliyor ve tablolar detaylı bir şekilde sıralanıyor.

Turizm ve Seyahat Sektörü Rekabet İndeksi 2019 sonuçlarına etki eden değerlendirme ölçütlerini incelediğimizde; değerlendirme çerçevesinin 4 ana başlıkta (%25 etki değerlendirme oranlarıyla) 14 kritere göre oluştuğunu görmekteyiz. Bunlar: Etkinlik (İş ortamı, emniyet ve güvenlik, sağlık ve hijyen, insan kaynakları ve iş piyasası, bilgi ve iletişim teknolojileri), Turizm ve Seyahat Politikaları ve Etkinliği (Turizm ve seyahat sektörünün önceliği, uluslararası açıklık, fiyat rekabeti, çevresel sürdürülebilirlik), Altyapı (Hava ulaşımı ve alt yapısı, yer hizmetleri ve limanlar alt yapısı, turist hizmetleri alt yapısı) ve Doğal ve Kültürel Kaynaklar (Doğal kaynaklar, Kültürel kaynaklar ve iş seyahatleri) ana başlıkları ve alt kriterler olarak sıralanmıştır.

Bu yılki raporda Ülkemiz küresel sıralamada yukarıdaki ana kriterler ve alt başlıkları değerlendirildiğinde 43. sırada yer almıştır. 2017 raporuna göre bir sıra yükselmiş görünüyoruz. Türkiye, bölgesinde ise (Avrupa ve Avrasya) Turizm ve Seyahat Sektörünü önceleme ana kriterinde kendini en çok geliştiren ülke olarak belirtilmektedir. Bu husus; son iki yılda Hükümetin sektöre verdiği öncelik, yapılan harcamalar ile turizm tanıtım ve pazarlamasının etkinliği anlamına gelmektedir.

Raporun içeriğinde küresel olarak ve bölge bölge ayrıntılı tablolar yer almaktadır ancak buradaki yorumlarıma ışık tutması açısından değerlendirmeye esas ana kriterler ve alt girdiler sıralanarak Akdeniz çanağındaki üç ülkeyi (İspanya, Yunanistan ve Türkiye’yi) mercek altına almakta yarar gördüm:
Etkinlik Ortamı
İspanya (1)
Yunanistan (25)
Türkiye (43)
İş ortamı
4.5
3.9
4.4
Emniyet ve Güvenlik
6.1
5.6
4.3
Sağlık ve Hijyen
6.2
6.5
5.5
İnsan Kaynakları ve İş Piyasası
4.9
4.7
4.2
Bilgi ve İletişim Teknolojilerine Hazırlık
5.8
5.2
4.6
Turizm ve Seyahat Sektörü Politikaları ve Etkinliği



Turizm ve Seyahat Sektörünün Önceliği
5.9
5.6
5.1
Uluslararası Açıklık
3.9
4.1
3.8
Fiyat Rekabeti
5.0
4.9
5.6
Çevresel Sürdürebilirlik
4.7
4.5
3.7
Altyapı



Hava Ulaşımı ve Altyapısı
5.0
4.8
4.7
Yer Hizmetleri ve Liman Altyapıları
5.2
3.8
3.6
Turist Hizmetleri Altyapısı
6.6
5.8
5.0
Doğal ve Kültürel Kaynaklar



Doğal Kaynaklar
4.8
3.5
2.8
Kültürel Kaynaklar ve İş seyahatleri
6.7
3.3
3.8

Tabloda özetlediğim bilgiler göz önüne alındığında, ülke olarak turizm adına neler yapılması gerektiğini net bir şekilde görebiliriz. Kısacası, turizm ülkesi olmak adına almamız gereken mesafe ve tedbirler çok açık bir şekilde önümüzde durmaktadır. Burada tekrar vurgulamak gerekirse; turizm yönetimi konusunun önemi ortaya çıkmaktadır. Bütün bu başlıklar ve kriterler turizmi stratejik bir sektör olarak algılayıp topyekûn bir yaklaşım gerektiğini göstermektedir. Böylece atılacak her adımın turizme etkisi değerlendirilip ilerlemekte fayda vardır.  Buradan da anlaşılıyor ki turizmi sadece turist, gelir ve tanıtım meselesi olarak algılamaktan vazgeçmeliyiz.

Yazımızın ikinci bölümüne geçtiğimizde bir diğer raporu inceleyeceğiz: Bloom Consulting Brand Ranking 2019/2020 Tourism Edition. Bu raporda ülkelerin turizm marka değerlendirmeleri yapılmakta olup daha çok tanıtım, iletişim ve ekonomik performans (turizm gelirleri) değerlendirilmektedir. Raporun girişinde izlenen yöntem detaylı bir şekilde anlatılmakta olup burada çok fazla üzerinde durmayacağım. Ancak değerlendirme kategorilerini sıralamakta fayda var: Ekonomik Performans (Turizm Gelirleri), Dijital Talep, Online Performans (Sosyal Medya) ve Ülke Marka Stratejisi. Bu kriterlerden online performans ve ülke marka stratejisi alanlarının etkin kuruluşları olarak Ulusal Turizm Örgütlerinin faaliyetleri göz önünde bulundurulmuştur. (Bakanlık vb.)

Rapora göre ilk 25 listesinde ABD 1. , Hong Kong 2. , İspanya 3. , İngiltere 4.  ve Türkiye 12. sıradadır (Ülkemiz geçen yılki sıralamaya göre 1 sıra gerilemiştir). Avrupa sıralamasına baktığımızda ise; İspanya 1. , İngiltere 2. , İtalya 3. , Fransa 4. , Almanya 5. ve Türkiye 6. (geçen yıl ile aynı sırada) konumdadır.

Peki bu ne anlama gelmektedir? Özellikle geçen yılki raporun Türkiye ile ilgili kısmında ülkenin marka stratejisi ve sosyal medya performansının tanıtım ve pazarlama faaliyetleriyle ilgili olarak yoğun ve etkin olduğu vurgulanmış ve küresel sıralamada 5 sıra yükselerek 11. sırada yer bulduğu belirtilmiştir. Bu bölümde turizm gelirlerindeki pozitif performans da etkili olmuştur. Bu yılki rapordan da anlaşıldığı kadarıyla Türkiye yerini korumaktadır. Sadece Meksika’nın performansı nedeniyle global sıralamada 1 sıra geriye düşmüştür.

Bu iki rapor birlikte değerlendirildiğinde Ülkemizin turizm ile ilgili olarak uluslararası görünümü, eksiklerimiz ve gelecek planlamalarımızla ilgili önemli ipuçları verdiğini söyleyebiliriz.
Ülkemizde son yıllardaki çeşitli gelişmeler turizm sektörünü toplumumuz gündemine taşımış ve gerek ekonomimiz gerekse iletişimimiz açısından ne kadar önemli olduğu herkesçe malum hale gelmiştir. Hükümetimizin de bu gelişmeler ışığında turizmi öncelediğini son yıllardaki uygulamalarından ve bunun hem kendi strateji ve eylem planlarımıza hem de yukarıda da değinildiği gibi uluslararası raporlara yansıdığını görüyoruz. Tıpkı dünya turizm ve seyahat sektöründe olduğu gibi tarihi bir eşikte olduğumuzu belirtmek gerekir. Dolayısıyla turizm alanında kamu, özel sektör ve sivil toplum kuruluşları olarak yönetişim ve faaliyetlerimiz çok önemli hale gelmiştir. Türkiye’nin bu noktada en önemli değeri ise biriktirdiği tecrübe ve edindiği kazanımlar olacaktır.

İrfan ÖNAL
Eylül 2019

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Müzik Turizmi

Günümüzde gittikçe bireyselleşen kültür ve turizm faaliyetlerinin artık iç içe geçtiğini çok net görebiliyoruz. Kültür her alanıyla çok büyük bir içerik üreticisi konumundadır. Turizm sektörü ise bu içeriği –yaşam deneyimi- değerlendirmek ve insanlara sunmak için çalışma alanını sürekli genişletme ihtiyacı içinde olup insan hayatı ve istekleri de bu iş birliğini zorunlu kılmaktadır. İşte bu alanlardan bir tanesi de müzik’tir. Müzik ve turizm artık çok sık birlikte anılmakta ve bu iki alanın insan hayatına sunduğu yaşam kalitesi, birlikte üretimleri ve fırsatları da değerlendirmek gerekliliğini ortaya çıkarmaktadır. Müzik yeni gastronomi’dir. UNWTO (Birleşmiş Milletler Dünya Turizm Örgütü), Sound Diplomacy ve ProColombia işbirliğinde 2018 yılında hazırlanan ve WTM London 2018’de de sunuşu yapılan raporun çarpıcı bölümlerini aktarmak faydalı olacaktır, nitekim ülkemiz için de hem turizm sektörünü hem müzik sektörünü yakından ilgilendiren bu konu ile ilgili bir strateji gelişti

Asıl Şimdi Güvenli Turizm Koridorları!..

  Malum, Koronavirüs yaklaşık bir yıldır hayatımızda. Geçtiğimiz yıl burada salgının turizme etkileri ile ilgili birçok yazıda yorumlar yapmış, hatta projeler sunmuştum. Turizm sektörü ile ilgili herkesin de benzer çabaları oldu. Bahsettiğim projelerden biri de geçtiğimiz Nisan ayında düşündüğüm ve Ağustos’ta bu platformda yazdığım “Güvenli Turizm Koridorları” ile ilgili (Pier to Pier Project for Safe Tourism) idi. O zamanlar birçok ülke benzer projeler geliştirdi ve uyguladı. Kimi nispeten başarılı oldu, kimi de başlamadan bitti. Ancak böyle projeler geliştirirken ülkelerin özgün durumlarını mutlaka göz önünde bulundurmak gerekiyor. Bizim de kendi kurallarına göre işleyen bir turizm endüstrimiz var. Birkaç destinasyona yoğunlaşmış dar alanda yüksek turist rakamlarına dayalı bir sektörel yapıya sahibiz. Salgın şartlarında turizm faaliyetlerini sürdürürken bu yapının bazı avantajlarını da yaşadık. Örneğin geçtiğimiz yaz 4 destinasyonumuzun turist trafiğine açılabilmesi otellerimizin “

Covid-19 Salgınının Turizme Etkileri

Daha önce benzeri olmayan bir olay… Daha düne kadar tüm ilgililer 2020’de turizm ve seyahat sektörünün yine başarılı bir yıl geçireceğini öngörüyor buna göre planlar yapıyordu. UNWTO (Birleşmiş Milletler Dünya Turizm Örgütü), turizmde önceki senelerdeki kadar artış olmayacağını belirtmiş olsa da %4 büyüme beklentisini açıklamıştı. Özellikle son 10 yılda sektörler arasında en popüler olması hasebiyle tüm yüzlerin çevrildiği seyahat ve turizm sektörü yine başarılı geçecek bir yılın arifesindeydi. Herkesin keyfi yerinde gibiydi, ta ki Covid-19 ciddiyetini ortaya koyana kadar… İlk önce Çin’de görülen vakaları herkes yine SARS ve MERS gibi algılayıp, bölgesel ve kısıtlı zaman etkilerini gösterecek bir olay olarak gördü. Dünya Sağlık Örgütü 11 Mart günü resmî olarak Covid-19 Pandemisini ilan ettiğinde ilk korku da başlamış oldu. Artık dünya üzerindeki herkes yeni güne geçmiş yaşam biçimini dünde bırakarak uyanmıştı. Bu kuşağın yaşamadığı pek çok uygulama ardı sıra yaşamımıza girdi