Her yıl olduğu gibi bu yıl da WTM Londra fuarı ile
ilgili bir değerlendirme yapmak gerekli diye düşününce, önce turizm medyamızda
ilk yansımalara göz attım. Bu yıl 44.sü gerçekleşen fuar 6-8 Kasım tarihleri
arasında ziyaretçilerini karşıladı. 2004 yılından beri Londra Kültür ve
Tanıtma Müşavirliği, Tanıtma Genel Müdür Yardımcılığı ve nihayetinde Genel
Müdürlük görevlerim nedeniyle yakından bildiğim ve takip ettiğim bir
organizasyon olarak değerlendirme yapmayı sorumluluğumun bir parçası olarak
görüyorum.
Benim gözümde WTM fuarı turizm sektörünü doğrudan
yansıtan ve ona ilham veren bir yapıda bulunuyor. Bu özelliği nedeniyle İngiliz
turizm pazarıyla iş yapmak isteyenler için önemli fırsatlar barındırıyor.
Öncelikle fuarın temasını iyi irdelemek ve geleceğe dair ip uçlarını görmek
gerekiyor. Kendini farklılaştırma noktasında inovasyonları harekete geçiren
destinasyonları da burada izlemek mümkün. Eğer yeni bir vizyon açıklayacaksanız
WTM Londra Fuarında açıklamanız size küresel bir görünüm şansı yaratacaktır.
Öncelikle 1. Günün yansıması her zaman ki gibi WTM
Küresel Turizm Raporu içeriği ile ilgili olarak geldi. Türkiye’nin pandemi
sonrası hızlı bir şekilde turist sayılarındaki artış ve yakın bir gelecekte Fransa’nın
ardından turist sayısında 2. liğe yerleşebileceği yönündeki tahmin bizler
açısından ilginin bu noktaya çekilmesine yetti. Ancak rapor sadece bu sonuçtan
ibaret değil, turizm sektörümüzün değerlendirmeleri için rapora bölümler
halinde biraz daha geniş açıdan bakabilir, sonra da online gözlemlediğimiz kadarıyla, yorumlarımızı sıralayabiliriz:
Turistler yeni deneyimler
uğruna şezlonglardan vazgeçiyor.
Giderek daha
fazla tatilci şezlonglarından vazgeçerek doğa, yemek ve sağlıklı yaşam
deneyimlerine yöneliyor.
Oxford
Economics'teki ünlü araştırmacılarla birlikte derlenen özel WTM Küresel Seyahat
Raporu, insanlar tatildeyken "benzersiz, özgün ve kişiselleştirilmiş
deneyimlere yönelik talebin arttığına" dikkat çekiyor. Bu, “sağlıklı
yaşam, doğa ve yemek turizmi gibi deneyimsel faaliyetlerin 2019'a göre %10'un
üzerinde arttığını ortaya çıkardı”.
Raporda, güneşlenmek
gibi geleneksel faaliyetlerin gezginlerin motivasyonunda 2019'a kıyasla daha az önemli olduğu
belirtiliyor.
Ayrıca,
insanların giderek daha dijital hale gelen bir dünyada nasıl "yeniden
bağlantı kurmak için daha fazla fırsat istediklerini" ve daha anlamlı
kişisel deneyimlerin "hızla seyahatin varoluş nedeni haline
geldiğini" belirtiyor.
Ayrıca iklim
değişikliği tüketicilerin tatil yeri ve zamanlama tercihlerinde daha büyük bir
rol oynayacak gibi görünüyor.
Rapora göre
"Avrupa'da birbirini takip eden sıcak yazların ardından seyahat
modellerini şimdiden etkiliyor."
"2023'te
Avrupa Seyahat Komisyonu'ndan alınan veriler, Akdeniz destinasyonlarının
popülaritesinin 2022'ye kıyasla %10 oranında düştüğünü ortaya çıkardı; bu da en
azından kısmen hava algısından etkilendi."
Rapora göre iklim
krizinin tüketici eğilimleri ve hükümet politikaları üzerinde başka etkileri de
var.
Gönüllülüğe ve
yerel topluluklarla etkileşime olan talebin arttığına dikkat çekerek, "Bu,
daha az ama potansiyel olarak daha uzun uzun mesafeli yolculuklar ve daha fazla
yerel, kısa mesafeli yolculuk anlamına gelebilir" diye ekliyor.
"Daha uzun
ancak potansiyel olarak daha az yolculuk yapmayı içeren yavaş seyahat de
giderek daha popüler bir trend haline gelebilir."
Bu arada, Tayland
gibi birçok destinasyon aşırı turizm sorunlarıyla boğuşuyor.
Venedik şehri
gelecek yıl altyapı üzerinde önemli etkisi olan günübirlik ziyaretçilere yeni
bir vergi uygulayacak.
Çin, Hindistan ve
Endonezya da dahil olmak üzere gelişmekte olan ekonomilerdeki yurt dışı
pazarları büyümeye devam ediyor. Bu ülkeler daha varlıklı hale geldikçe, daha
fazla insan boş zaman seyahatlerini karşılayabiliyor ve bu da farklı demografik
ve kültürel tercihlere sahip yeni trendleri tetikliyor.
Raporda,
"Çin'deki 'gezgin sınıfın' önümüzdeki 10 yıl içinde neredeyse iki katına
çıkması bekleniyor" deniyor. “Ancak bu, Çin vatandaşlarının yalnızca çok
küçük bir bölümünü (%2,3) temsil ediyor ve bu da gelecekteki büyüme için büyük
bir potansiyelin altını çiziyor. Benzer büyüme fırsatlarıdan sadece birkaçını
saymak gerekirse Hindistan ve Endonezya başı çekiyor.”
Aynı zamanda
Çin'deki yaşlı insanların zaman içinde nasıl daha varlıklı hale geleceği de
vurgulanıyor; bu da gemi seyahati gibi tatillere daha fazla talep anlamına
gelebilir.
Ayrıca raporda,
tüketicilerin tatilde geçirdikleri zamanı en iyi şekilde değerlendirmek için
yardım arayışına girmeleri nedeniyle seyahat acentelerine olan talebin yeniden
canlandığı belirtiliyor.
Eğlence amaçlı seyahatler tüketiciler
için her zamankinden daha önemli
Yeni
araştırmalar, dünyanın dört bir yanındaki tüketicilerin isteğe bağlı
harcamaları için boş zaman seyahatlerine "öncelik verdiklerini" ve
bunun da küresel turizm endüstrisi için pandemi sonrası olumlu bir görünüme yol
açtığını ortaya koyuyor. 70 sayfalık rapor, 2023'te yapılacak tatil gezilerinin
sayısının 2019'daki önceki zirveye göre yalnızca %10 daha düşük olacağını
ortaya koyuyor. Ancak bu gezilerin dolar cinsinden değeri, yılı 2019'a göre
olumlu yönde olacak.
Raporda,
havacılık sektörü için yakıt, personel ve finans maliyetleri üzerindeki
baskının fiyatları artıran faktörlerden biri olduğu belirtiliyor. Bununla
birlikte, gelişmiş ekonomilerdeki tüketiciler yakın vadede eğlence seyahati
harcamalarına öncelik verirken, gelişmekte olan pazarlarda eğlence seyahatine
yönelik genel büyüme eğilimleri de salgın öncesi tahminlerle aynı çizgide yer
alıyor.
Çalışmada,
"Artan maliyetlerle birlikte tüketici görünümündeki potansiyel aşağı yönlü
değişimler sektör için bir tehdit oluşturuyor ancak şu anda maliyetlerin
yolculuk hacimleri üzerinde caydırıcı olduğuna dair net bir işaret yok"
diyor.
Rapor, iç
turizmin iyi performans göstermeye devam etmesiyle birlikte 2024 yılında tatil
amaçlı seyahatlere yönelik talebin "güçlü" olacağını belirtiyor.
Turizm sektörünün
uzun vadeli büyümesi güçlü. 2033 yılına gelindiğinde eğlence amaçlı seyahat
harcamalarının 2019 seviyelerinin iki katından fazla olması bekleniyor. Rapora
göre bu durumun etkenlerinden biri, Çin, Hindistan ve Endonezya'da uluslararası
seyahati karşılayabilen hane sayısındaki önemli artış olacak.
Önümüzdeki on yıl
içinde yurt dışı eğlence seyahatlerinin değerinde üç haneli artış beklenen
destinasyonlar arasında Küba (%103 büyüme), İsveç (%179), Tunus (%105), Ürdün
(%104) ve Tayland (%178) yer alıyor.
Raporda asıl
etkinin talebin değişmesi ve mevsimsellikteki değişimler olacağı söylense de,
uzun vadeli iyimserliğin bir uyarısı da iklim değişikliği olarak beliriyor.
Seyahat endüstrisinin
önündeki fırsatlar ve riskler
"Tüketicilerin
COVİD-19'dan sonra seyahate yetişmesiyle birlikte mevcut bir trend olan intikam
seyahati, muhtemelen yüksek maliyetlerin şu ana kadarki tüketici davranışlarını
olumsuz etkilediğine dair bir sonuç yok; ancak yüksek fiyatların gezginlerin
tercihlerini ileriye dönük olarak nasıl etkilemeye devam edeceğini zaman
gösterecek."
Rapor, seyahat
işletmelerinin personel sorunlarının yanı sıra artan maliyetler konusunda da
endişe duyduğunu ortaya koyuyor.
Ancak WTM Küresel
Seyahat Raporu, belirsiz ekonomik ortama rağmen pek çok tüketicinin seyahat
harcamalarına öncelik vermesi nedeniyle görünümün olumlu olduğunu öne sürüyor.
Ayrıca küresel
turizmin başarısına katkıda bulunan birçok faktör, sektörün gelecekteki
büyümesine katkıda bulunmaya devam edecek; Gelişmekte olan pazarlardaki
ekonomik büyüme ile demografik ve toplumsal değişimler fırsat alanları olmaya
devam ediyor.
Turizmin önündeki
engelleri veya zorlukları belirlemeleri istendiğinde katılımcılar, artan iş
maliyeti ve personel sorunlarının en önemli iki endişeleri olduğu belirtiliyor.
Ayrıca, konaklama maliyeti (%54), uçuş maliyeti (%48) ve Devlet bürokrasisi/düzenlemeleri
(%37) olarak belirtilmiş.
Küresel turizm,
sektörün karşı karşıya olduğu risklere ve zorluklara rağmen güçlü bir şekilde
toparlanmaya devam ediyor. Turizm Ekonomisi, 2023 yılı sonu itibarıyla küresel
seyahat sayısının 1,25 milyarı aşacağını tahmin ediyor; bu rakam, 2019'da
ulaşılan zirve seviyenin %85'inin üzerinde.
Artan talebin arka
planında birçok olasılık bulunuyor.
Raporda şirketlerin
personel eksikliğini gidermek için teknolojiyi kullandığı belirtiliyor; Önemli
kültürel ve sportif etkinlikler yeniden toparlandı ve benzersiz, akılda kalıcı
deneyimlere yönelik tüketici talebi arttı; bunların tümü turizm destinasyonları
ve organizasyonları için fırsatlar sunuyor.
Katılımcıların
%53'ü tarafından "iş seyahatleri" gibi diğer iş seyahati trendlerinin
yanı sıra iş seyahati ve tatil seyahatlerinin harmanlandığı
"Bleisure" üçüncü en büyük fırsat olarak vurgulanmış.
Bireyler artık
pandemi öncesine kıyasla daha fazla işyeri esnekliğine sahip olduğundan, birçok
kuruluş ve destinasyon bu eğilimi etkili bir şekilde benimsemek için
kendilerini yeniden konumlandırdı. Örneğin, Aruba da dahil olmak üzere bazı
Karayip Adaları, 2020 yılında kendilerini evden çalışma için ideal bir seçenek
olarak konumlandırdı ve bu eğilim devam ediyor.
Ancak raporda,
ekonomik zorlukların ve küresel olayların tüketici güvenini etkileyeceği ve
teknolojideki ilerlemelerin, yeni tüketici davranışlarının ve sosyal ve jeopolitik
faktörlerin dünya çapındaki turizm organizasyonları için bazı riskler ve
fırsatlar arasında yer aldığı belirtiliyor.
'Uygun fiyatlı lüks'
Rapora göre birçok
tatilcinin bütçesindeki kısıtlamaya rağmen "uygun fiyatlı lüks"ün
daha popüler hale geldiğini ortaya çıkardı; "uygun fiyatlı lüks"ün
"genel olarak ümit verici bir havanın ortasında" daha popüler hale
geldiği belirtiliyor.
Seyahatteki bu
büyüme alanının, tüketicilerin tatilde yeni ve benzersiz deneyimler arama
yönündeki daha geniş bir eğilimle uyumlu olduğunu açıklanıyor.
Raporda,
"Pandemi ve seyahat kısıtlamalarının ardından, tüketiciler kaçırılan
turizm deneyimlerini proaktif bir şekilde yakaladıkça, pek çok kişi deneyimlerini
geliştirmek istedi" belirtiliyor. Bu talebin bir kısmı, devam eden
bastırılmış talebin ve karantinalar sırasında biriken tasarrufların ve çoğu
ülkede nispeten düşük işsizlik oranlarının bir sonucu olabilir. “Ekonomik
krizlerden etkilenmeyen tüketicilerin lüks destinasyonları tercih etmeye devam
etmesi muhtemeldir. "Bu arada, düşük gelir gruplarındakiler, kişisel
gelirlerdeki daralmanın etkisini giderek daha fazla hissedebilir ve daha fazla
bütçeye uygun seyahat seçeneği arayabilir veya genel olarak seyahatlerini
azaltabilir."
Bununla birlikte
rapor, salgın sonrası seyahat talebine yön veren bazı etkenlerin "son
aylarda tersine dönmüş" olabileceği ve genişlemenin devam etmesi için risk
oluşturabileceği konusunda uyarıyor.
Bu, ısrarla
yüksek maliyetlere ve sterlin ile euronun toparlanmasına işaret ediyor, bu da
ABD dolarının Avrupa'daki satın alma gücünü zayıflatıyor.
Jet yakıtı
fiyatlarının yılın başına göre önemli ölçüde yüksek olması, uçak biletleri
üzerinde baskı oluşturuyor.
Bu arada seyahat
sektörü, Rusya'nın Ukrayna'yı işgal etmesi gibi jeopolitik olayların ortasında
arz yönlü sorunlarla karşılaşmaya devam ediyor ve pandemi sırasında çok sayıda
işçinin başka sektörlere geçmesi nedeniyle personel sıkıntısı birçok pazarı
hâlâ etkiliyor.
Tüketicilerin
kişisel harcanabilir geliri de ulaşım ve diğer yaşam masraflarının artması
nedeniyle baskı altında.
Bu olumsuzluklara
rağmen rapor şunu belirtiyor: "Yüksek maliyetler henüz büyüme açısından
önemli bir caydırıcı olmadı ve gezginler daha yüksek fiyatlar ödemeye istekli
görünüyor."
Raporu aktardıktan sonra şimdi dikkatimi çeken hususlara değinmek
istiyorum:
Turizm stratejisi ve 2030 vizyonu ile turizmde atağa
geçen Suudi Arabistan 2030’ların başında 100 milyon ziyaretçi hedefi belirledi.
Bu hedefin bel kemiğini oluşturan unsur ise ülkeye yönelik uçuşların hacmini
artırmak yönünde. Global Connectivity Index raporlarına göre son 5 yılda ülke
şimdiden 27.’likten 13.’lüğe yükselmiş görünüyor. Yeni devreye alınacak
havayolu şirketleri ile Suudi Arabistan’ın bu stratejisini devam ettirmek
azminde olduğunu anlıyoruz. Ayrıca 96 saat “stopover visa” yeni otel
yatırımları, kültürel mirasa yönelik artan ilgi söz konusu vizyonun unsurları
arasında yer alıyor. Suudi Arabistan’ın UNWTO’nun bölge ofisine ev sahipliği
yapması, bu yılki Dünya Turizm Günü kutlamalarının eşsiz bir şekilde icra edilmesi turizm alanındaki odaklarını tüm
dünyaya gösteriyor.
Dünyanın en çok izlenen organizasyonlarından Tour de
France 2024 yılında 111 yıllık tarihinde ilk kez İtalya’dan başlayacak;
Floransa, Bologna, Rimini, Cesenatico, Piecenza in Emilia Romegna boyunca
sürecek ilk etap Turin’de son bulacak. Ayrıca Ferrari’nin ana vatanı olan
bölgede motor sporları kültürünün de tanıtımı yapılacak. İtalya, önümüzdeki 5
yılda en fazla turist çeken ülke olma hedefini açıklıyor. Buna yönelik alt yapı
ve ulaşım yatırımları odağa alınmış.
Misafir deneyimi ile ilgili olarak dikkatimi çeken bir
konu ise Neurodiversity/nöroçeşitlilik konusunun gündemde yer bulmasıydı. Pek
çok insanın ortaya çıkmamış gizli engelleri olduğu gerçeğini görerek misafir
hassasiyetlerinin patalojik bir vaka olmayıp bazı insanların özel durumları
nedeniyle gereksinim duydukları ilgi ve hizmetlere ilişkin daha fazla duyarlı
olunması turizm sektörünün kapsayıcılığına katkı verecektir. Dünya nüfusunun
%15-20’sinin söz konusu kategoride yer alan insanlardan oluştuğu tahmin
edilmektedir. Otizm, ADHD, dyslexia, dyspraxia gibi farklılıkların bu
kategoride sayılarak patolojik olmadığını savunan bir bakış açısı geçerli.
Komşu Yunanistan’ın “greekend” “haftasonunuzu bir
Yunanlı gibi geçirin” temalı yaşam deneyimini öne çıkaran turizm iletişiminin detaylandırıldığı
taktirde başarılı olacağını düşünüyorum. Ayrıca gelecek 5 yıllık stratejilerini
sezonu uzatmaya adamış görünüyorlar.
Öte yandan seyahat teknolojileri devrimi odak konular
arasındaydı; Yapay zeka temelli seyahat asistanları, otel odaları için akıllı
tabletler, akıllı bağlantılar vb. yeni teknolojiler ilgililere sunuluyor.
Eko-turizm stratejisiyle gelecek 7 senelik
stratejisini orataya koyan Rwanda lüks segmentteki eko-turistleri hedef almış.
Visit Rwanda’nın Arsenal, Bayern Munich ve Paris St. Germain sponsorlukları da
dikkat çeken konular arasında sayılabilir.
Hırvatistan gastro-turistlere yönelik çalışmalara odaklanmış
görünüyor.
Japonya turizmdeki atağını destekleyen tren servislerini
gündeme getirerek özellikle Avrupalı turistleri az bilinen destinasyonlarına
çekme arzusunda.
Dikkatimi çeken bir kampanya ise İspanya’nın “You
deserve SPAIN” oldu. Kendine güvenen bir destinasyon ifadesini iletişiminde
kullanan İspanya turist başına geliri artırma hedefine sıkı sıkıya bağlı.
Türkiye ise artan popülaritesini iyi değerlendirmeli; başta
İngiliz pazarı olmak üzere 2024 yılına yönelik artış sinyali veren turist
rakamları turizm anlayışımızı otelin dışına çıkmaya zorlayacaktır. Turizm ve
destinasyon bağlantısını yapabilir, turizm arz ve talebini bu yönde iyi
yönetebilirsek dünya sıralamasında ilk üçteki yerimizi de kalıcı hale
getirebiliriz. Aksi halde, turizme yeni adım atmış Suudi Arabistan'ın da 2030 hedefi 100 milyon ziyaretçi! Anlayacağımız rekabet her yerde! Turizmi doğru anlamalıyız...
Yorumlar
Yorum Gönder