Ana içeriğe atla

On İkinci Kalkınma Planı, Turizm ve Bir Yorum

 

Kalkınma Planlarının içeriğinde yer alan turizme ilişkin politika ve tedbirler turizmden beklentilerimizin de özeti anlamına gelir. Nihai amaç ekonomik ve sosyal kalkınmaya katkı sağlanmasıdır. Tıpkı turizmin niteliği gibi ekonomik ve sosyal kalkınma hayatın neredeyse tüm unsurlarını kapsar. Buradan hareketle daha baştan turizme bakış açımızın geniş olması gerektiğini varsayabiliriz. Gerçekte bu böyle mi? Bu sorunun cevabını en son ulusal politika metni olması nedeniyle 12. Kalkınma Planının vermesi beklenir. Bu nedenle Kalkınma Planı ve Turizm ilişkisini irdeleyelim.

12. Kalkınma Planında turizme ilişkin genel çerçeve 6 sacayağı üzerine yerleştirilmiş, bunlar; Sürdürülebilirlik, Dijital Dönüşüm, Eğitim, Varış Noktası Yönetim Örgütleri, Veri-Analiz ve Tanıtım. Diğer konuları da bu başlıkların altında toplayabiliriz. Planın 2028 yılı hedefleri ise 100 milyar dolar turizm geliri ve 82.3 milyon ziyaretçi. Olabilir mi? Normal şartlar altında pek tabi. Söz konusu sacayakları ve ilişkili konularda hedef politikalar gerçekleşirse ülkenin potansiyeli değerlendirilir ve kritik bir dönüşüm de sağlanarak gerçek anlamda bir “Turizm ülkesi” olma yolunda ilerleme kaydedilir. Bu bakımdan 12. Kalkınma Planı umut vericidir.

Her işin başı “yönetim” deyip bu yazıda öne çıkarmak istediğim konu ise “Varış Noktası Yönetim Örgütleri” olacak. Yönetemediğiniz bir turizm aslında sizin değil başkalarının turizmi olmaktadır. Edilgen kalıp, etkin olamamak;  Planın da hedeflerinden anlaşılacağı üzere turizmi ülkeye ve topluma yayamamak bu endüstrinin önemli bir hastalığı olarak mücadele verdiğimiz bir konu. Bu nedenle turizmin merkezi ve yerel örgütlenmesi ve yönetimi çok önem taşımaktadır. Turizm, yönetilmesi güç bir alandır. Başarılı olmanın yolu ise “yönetişimi”, “güç birliğini” ve “ortak hareketi” uygulayan “iyi yönetim” kurumsallığı ve pratiğidir. Turizmi tüm unsurlarıyla iyi kavramak ve iyi yönetmek -ama ülkenin her noktasında- Planın değindiği tüm konuları ve dönüşümü garanti edecek ve hedeflerin yakalanması, hatta aşılmasını sağlayacaktır.

12. Kalkınma Planı Covid-19 salgını sonrası ilk plan olma niteliği taşıyor. Salgının ortaya çıkardığı ve etkilerini yaşadığımız pek çok konu dönüşüm içinde bulunuyor. Salgın, birey ve toplum sağlığının önemine yeniden odaklanmamızı sağladı. Burada “yeniden” kelimesinin altını çizmek gerekir. Bu aynı zamanda unutulan ve değeri tekrar anlaşılan birçok kavramın gündemimize gelmesi anlamını da taşır. Böylece toplanma, birlikte hareket etme ve dayanışmanın önemini kavradık. Toplumsal yaşamımızla ilgili yeniden büyüme, yeniden kalkınma, yeniden markalama ve imaj gibi kavramları daha derinlemesine anlamaya çalışıyoruz. Sağlık ve esenlik hakkında daha çok düşünüyoruz. Bütün bu kavramlar içinde turizm de değişim ve yeniden tanımlanma ve anlaşılma süreci yaşıyor. Bu nedenle 12. Kalkınma Planının söz konusu kavramları karşılaması, dikkate alması beklenir. Yaşadığımız bu süreçte “yönetişim” öne çıkarken “iyi yönetim” kavramı üzerinde duruluyor. Özellikle yerel yönetimlerle ilgili olarak toplumun ihtiyaçlarını karşılayabilme ve yaşam kalitesini artırma noktasında kolektif hareket öncelikli hale geldi. Ayrıca tüm bu strateji ve politikalar temelini ekolojik yaklaşımdan almalı ve böylece çevresel, sosyal ve ekonomik sürdürülebilirlik de sağlanmış olsun. Bunu nasıl başaracağız? Burada, topyekün bir kalkınma için kolektif hareket ve bunu sağlayacak örgütler öne çıkıyor: Turizm literatürüne göre “Destinasyon Yönetimi’ işlevi ise; “Kolektif Marka Yönetimi”...

Rekabette öne çıkmak ve kalkınmak, markalaşmak için en önemli konuların arasında turizm yerini alırken bu gelişme yerel yönetimlerimizin de dikkatini çekmiş görünüyor fakat ne yapacakları konusunda net bir yol haritaları mevcut değil. Bu dikkatin altı dolu olmalı ve turizmi zorunlu bir kamu hizmeti olarak görüp yönetimi de ciddiye alınmalıdır. Aslında yöresini iyi yöneten yerel yönetimler turizmi de iyi yönetmiş olurlar. Turizmin geniş kapsamı bunu sağlar ancak yine de turizme ve bağlantılı konular olarak görülen yer markalama, kalkınma gibi konularda başarılı olmak iyi bir yönetim organizasyonunu ve kurumsallaşmayı zorunlu kılmaktadır. Bu konu ülkemizde bahsi çok geçen ancak ne yapılacağına karar verilememiş bir durumdadır. Coğrafyamıza, kültürümüze, idari ve siyasi yapımıza uygun bir turizm yönetimini, ya da Plana atıfta bulunarak “Varış Noktası Yönetimini” nasıl sağlayacağız? Bu konuda pek çok ülkenin sistemini araştırmış biri olarak en başta söyleyeceğim konu bu cümleye başlarken sıraladığım ve kimliğimize uygun bir yönetim sistemi geliştirmemiz ihtiyacıdır. Yani sistemimizi biz kuracağız, ithal etmeyeceğiz. İlkeler evrensel olacaktır ancak sistem ve yürürlük bize özgü olmalıdır.

Bu noktada, dikkatinize daha önce de sunduğum Mahalli İdare Birlikleri tecrübesinden faydalanılması gerektiğini düşünüyorum. Kamunun ihtiyaç duyduğu ortak hizmetleri iş birliği ve güç birliği esasına dayanarak yönetişim ilkesiyle gerçekleştirme hususunda yaklaşık 60 yıllık kurumsal tecrübemiz, özellikle 2005 yılında kabul edilen Mahalli İdare Birlikleri Kanunu ile bu alanda oluşmuş bir birikimimizin olduğunu belirtmek gerekir. Söz konusu tecrübenin neticesi olarak başarı ve başarısızlıkları değerlendirme imkânımız da bulunuyor. Kanunun hukuki, teknik, personel ve örgütsel eksiklik veya yenilenme ihtiyacı değerlendirilerek çağın gereklerine uygun demokratik yerel yönetim örgütlenmelerinin etkinleştirilmesi ihtiyacı var. Ayrıca turizm ile ilişkili hizmetleri de zorunlu kamu hizmetlerinden sayan bir anlayış değişimi ile değerlendirilerek kanunun yenilenmesi turizm sektörümüzün ihtiyacı olan yapısal dönüşüme de güç verecektir. (Kanunda zorunlu hizmetler olarak su, atık su, katı atık ve benzeri, çevre ve ekolojik dengenin korunmasına ilişkin projeler sayılmaktadır.)  

Bu çerçevede geçmişte kurulan ve halen işleyen Turizm Alt Yapı Hizmet Birliklerinin başarılarının kaydedilerek başarısızlıklarının da nedenleri değerlendirilerek günümüzde ihtiyaç duyulan örgüt ve hizmet yapısına kavuşturulmaları sağlanabilir. Bu değişim ülke genelinde turizme yönelik anlayış değişimini de tetikleyerek kamu hizmeti ve yönetişim ilkeleri esasıyla turizmin ülkenin her noktasına ve herkese ulaştırılması hedefine  katkı sunacaktır. 

On İkinci Kalkınma Planının hedeflerine ulaşması temennisi ile  ülkemize hayırlı olmasını dilerim.

*https://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2023/11/20231101M1-1-1.pdf



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Müzik Turizmi

Günümüzde gittikçe bireyselleşen kültür ve turizm faaliyetlerinin artık iç içe geçtiğini çok net görebiliyoruz. Kültür her alanıyla çok büyük bir içerik üreticisi konumundadır. Turizm sektörü ise bu içeriği –yaşam deneyimi- değerlendirmek ve insanlara sunmak için çalışma alanını sürekli genişletme ihtiyacı içinde olup insan hayatı ve istekleri de bu iş birliğini zorunlu kılmaktadır. İşte bu alanlardan bir tanesi de müzik’tir. Müzik ve turizm artık çok sık birlikte anılmakta ve bu iki alanın insan hayatına sunduğu yaşam kalitesi, birlikte üretimleri ve fırsatları da değerlendirmek gerekliliğini ortaya çıkarmaktadır. Müzik yeni gastronomi’dir. UNWTO (Birleşmiş Milletler Dünya Turizm Örgütü), Sound Diplomacy ve ProColombia işbirliğinde 2018 yılında hazırlanan ve WTM London 2018’de de sunuşu yapılan raporun çarpıcı bölümlerini aktarmak faydalı olacaktır, nitekim ülkemiz için de hem turizm sektörünü hem müzik sektörünü yakından ilgilendiren bu konu ile ilgili bir strateji gelişti...

Asıl Şimdi Güvenli Turizm Koridorları!..

  Malum, Koronavirüs yaklaşık bir yıldır hayatımızda. Geçtiğimiz yıl burada salgının turizme etkileri ile ilgili birçok yazıda yorumlar yapmış, hatta projeler sunmuştum. Turizm sektörü ile ilgili herkesin de benzer çabaları oldu. Bahsettiğim projelerden biri de geçtiğimiz Nisan ayında düşündüğüm ve Ağustos’ta bu platformda yazdığım “Güvenli Turizm Koridorları” ile ilgili (Pier to Pier Project for Safe Tourism) idi. O zamanlar birçok ülke benzer projeler geliştirdi ve uyguladı. Kimi nispeten başarılı oldu, kimi de başlamadan bitti. Ancak böyle projeler geliştirirken ülkelerin özgün durumlarını mutlaka göz önünde bulundurmak gerekiyor. Bizim de kendi kurallarına göre işleyen bir turizm endüstrimiz var. Birkaç destinasyona yoğunlaşmış dar alanda yüksek turist rakamlarına dayalı bir sektörel yapıya sahibiz. Salgın şartlarında turizm faaliyetlerini sürdürürken bu yapının bazı avantajlarını da yaşadık. Örneğin geçtiğimiz yaz 4 destinasyonumuzun turist trafiğine açılabilmesi otellerimiz...

COĞRAFİ İŞARETLER VE YÖRE (Farklı bir hikaye)

  (Fransa Bisiklet Turundan-2024) ...Ülkemizde coğrafi işaret sistemini incelemek ve eksikleri ortaya koymak çok önemlidir çünkü tadın yansıması olan yöre kavramını içselleştirmemize coğrafi işaretler aracı olacaktır. Cİ sistemini bir sacayağı olarak simgeleştirdiğimizde tescil, yönetişim ve denetim unsurlarının gereğinin eksiksiz bir şekilde yerine getirilmesi gerçeği ile karşı karşıya olduğumuzu görürüz...  Yöre kavramı Bu yazıda Türkiye’de son yıllarda oldukça popüler hale gelen coğrafi işaretler ve buna bağlı olarak yöre kavramının ne ifade ettiği kültürel bağlamında değerlendirilerek temsil ve iletişim aracı olarak yer, insan ve ürün ilişkisi ortaya konulmaya çalışılmıştır. Yöre tanımı TDK’da şöyledir: Bir bölgenin belli bir yer ve çevresini kapsayan sınırlı bölümü; havali, mahal, civar. Bir değerlendirmeye göre yöre, kendine mahsus alametleri bulunan bir bölgeciktir. Böyle bir coğrafi yöre, geçmişte olmuş ve bugün olmakta bulunan olaylar ve objelerin bileşmesidir...