Ana içeriğe atla

YARATICI VE KÜLTÜR ENDÜSTRİLERİNE BAKIŞ; DENEYİM EKONOMİSİ

 



Turuncu Ekonomi olarak da adlandırılan Yaratıcı Ekonomi günümüzde gelişimini devam ettirmektedir; yaratıcı değerlerin ekonomik gelişme ve kalkınmaya katkısı ve potansiyelini temsil ediyor. Bunun yanında, teknoloji, fikri mülkiyet ve turizm ile ilgili amaçlar uyarınca ekonomik, kültürel ve sosyal boyutlara katkı sunmaktadır. Bilgi temelli ve yerel düzeyde etkin olması nedeniyle pek çok sektörle kesişen noktalara sahiptir ve ekonomiye mikro/makro anlamda önemli katkılar oluşturarak sürdürülebilir kalkınma amaçlarına da büyük destek verdiği görülmektedir.

Yaratıcı ekonominin ana girdisini hukuki bir hak olarak fikri mülkiyet oluşturur.

Yaratıcı ve kültür endüstrisi global anlamda hızla büyüyen bir ivmeye sahip; Endüstri 4.0 evresinin önemli yansımalarından birini oluştururken ekonomik etkinliğin hızla emtia’dan uzaklaşarak deneyim, hatta “anlar” ve “anılar” tasarımına evrildiği bir ortamda yaratıcı ve kültür endüstrisinin işlevi açıkça görülmektedir.  Bu durumu hızlandıran önemli bir etki de Covid-19 oldu. Pandemi sırasında insan hareketinin aniden durması pek çok sektörü olumsuz etkilediği gibi yaratıcı ve kültür endüstrisini de etkiledi. Bu etkiyi iki yönlü görmekte fayda var, olumsuz etkilerin yanında olumlu bir etki de ortaya çıktı; özellikle dijital alanda yaratılan hizmetlere olan ihtiyaç daha da artarken bu alandaki gelirler de artış kaydetti. Ayrıca pandemi sırasında kültür kurumlarının insan yaşamına yaptığı katkı söz konusu sektörlerin öneminin de altını çizmiş oldu. Bütün bu gelişmeler hükümetlerin ve politika yapıcıların kültürün öneminin farkına varmasına katkı vererek kültür ve ekonomi politikalarının birlikte düşünülmesi gerektiği hakkında yeni bir tutumun da yerleşmesini sağlamaktadır.

BM 2030 hedefleri içinde kültürün yerinin ve katkısının açıkça ifade edilmesi üzerine Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulunca verilen kararla 2021 yılı “Sürdürülebilir Kalkınma için Uluslararası Yaratıcı Ekonomi Yılı” ilan edildi ve global anlamda hükümetler nezdinde yaratıcı ekonomiyi destekleyecek politikaların uygulamaya konulmasına dikkat çekildi.

Gelişmekte olan ülkelerin orta gelir tuzağı olarak adlandırılan kalkınma çıkmazını aşıp yüksek gelirli ülkeler seviyesine sıçrama yapmaları için –ekonomik yapılarını güçlendirme adına- yaratıcı ve kültürel ekonomi çok önemli bir işlev üstleniyor. Bu nedenle ülkelerin eğitim sisteminde yaratıcılığı, inovasyonu ve girişimciliği destekleme ihtiyacı vardır. Yaratıcı ekonomi ekosistemi sürdürülebilir kalkınma ile ilişkili olarak Yeşil Ekonomi, Döngüsel Ekonomi, Dijital Ekonomi, Mavi Ekonomi gibi yaklaşımları da tamamlıyor ve destekliyor.

Yaratıcı ve kültürel sektörlerin öne çıkan özelliklerinin sermaye yoğunluğu az, emek yoğun olması, kadınların ve gençlerin alandaki hâkimiyeti, düşük karbon ayak izine sahip olması gibi özellikler çevresel sürdürülebilirlik ve sürdürülebilir kalkınma amaçlarıyla örtüşmektedir. Ayrıca küreselleşmeye ve kültürel farkların ortadan kaybolmasına karşı kültürel mirası ve çeşitliliği koruyan bir yapıda olması da büyük bir değer olarak görülmelidir.

Yeni fikirleri ve inovasyonu destekleyen bir yapıda yaratıcı ve kültürel sektörler özellikle şehirleri ve orada yaşayanları kapsamı içine alarak yaşam kalitesine yaptığı katkı ile birlikte markalaşma ve kalkınmanın da öncüsü konumunda yer alır.

Bu noktada yaratıcı ve kültürel endüstrilerin özellikleri ve yapısını incelediğimizde; sektöre girişin kolay ancak piyasada tutunmak ve yer bulmanın zor olduğu görülmektedir. Mikro işletmelerin fazlalığı (%90’ın üzerinde) yaratıcı ve kültürel sektör unsurlarının piyasaya ulaşmaları konusunda zorluklarla karşılaşmaları anlamına da gelmektedir. Bu nedenle “kuluçka merkezleri” veya “yaratıcı merkezler” gibi nitelemelerle tarif edilen merkezlerin varlığı iletişim ve bağlantı için önem taşıyor. Bu sektörlerde yer alanların hukuki, finansal ve işletme gibi pek çok hizmete ihtiyacı olduğundan yerel yönetimlerce söz konusu mekânların ve hizmetlerin yaratıcı girişimcilere sunulması gerekmektedir. Merkezi hükümetlerin de bu ortamı sağlayacak ve destekleyecek strateji ve politikaları üreterek yürütmesi önem kazanıyor.  

Yaratıcı ve kültürel endüstrileri geliştirmek, kalkınma ve iyi yaşamın bir unsuru haline getirmek için atılacak ilk adım, güçlü yönünüzü belirlemek ve talep görecek ürününüzü, varlığınızı ortaya çıkarmak olmalıdır. İhtiyaçlardan ziyade varlıklar önemli, böylece toplumun kimliğini benimsemesi ve kolektif gururun da tesisi gerçekleşmiş olacaktır; yaratıcı ve kültürel ekonominin dayanağı sağlanmış oluyor.

Ayrıca “veri” çok önemli; bu sektörlere ilişkin sürekli bir veri inceleme ve değerlendirmesi yapılarak yaratıcı ve kültürel endüstrilerin sağlam bir çerçevede gelişmesi sağlanmalıdır. “varlıklar” ve bu süreci sabırla tesis edecek “zaman” unsurları söz konusu gelişimi tesis edecektir; yaratıcı ve kültürel endüstrinin sağlam ve verimli gelişimi zaman alacaktır.

Kısaca yaptığımız girişle emtiaya bağlı bir ekonomi ve toplum yapısından deneyime dayalı, yaşam kalitesini artıran bir ekonomi ve toplum yapısına geçişin bir unsuru olarak yaratıcı ve kültürel endüstrilere bakış açısını belirlemeye çalıştım. Burada “deneyim” konusu üzerinden turizmle bir bağ kurmaya çalışırsam; günümüzde turizm alanında çokça dillendirilen söz konusu argümanın kültür alanındaki yansıması da yaratıcı ve kültürel endüstrilerde ifadesini bulmaktadır. Bu nedenle kültür ve turizm alanlarının sinerji ilişkisini derinleştirmeye ihtiyacı olduğu açık, hatta teknoloji, çevre, tarım gibi alanlarla kurulacak iş birlikleri de söz konusu deneyimin zenginleştirilmesini sağlayacaktır. Bu noktada hatırlanması gereken bir konu; geçmişte yaşanan turizmin krizinde kültür alanının sağladığı katkıyı, belki de güncel popülaritesi ve ekonomiyle nispeten görünür ilişkisi nedeniyle turizm bu defa kültür alanına yapacak ve söz konusu iki alanın sinerji ilişkisi farklı disiplinlerin de yardımıyla sürdürülebilir kalkınma ve çevresel sürdürülebilirliğe erişmede öncü olacaktır.

 

Yararlanılan Kaynaklar:

https://www.un.org/sites/un2.un.org/files/orange_economy_14_march.pdf

https://unctad.org/publication/creative-economy-outlook-2022#:~:text=The%20global%20exports%20of%20creative,merchandise%20and%20services%20exports%2C%20respectively.

https://wcce.ae/

https://www.oxfordeconomics.com/resource/The-Economic-Impact-of-Music-in-Europe/

https://www.worldbank.org/en/topic/urbandevelopment/publication/cities-culture-creativity

https://media.nesta.org.uk/documents/a_dynamic_mapping_of_the_creative_industries.pdf

https://telifhaklari.ktb.gov.tr/Eklenti/92797,yaratici-kultur-endustrileri-kulucka-merkezleri-raporu-2021pdf.pdf?0

https://telifhaklari.ktb.gov.tr/Eklenti/92021,kultur-endustrilerinin-turkiye-ekonomisine-katkisinin-olculmesi-raporu-2020pdf.pdf?0

 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Müzik Turizmi

Günümüzde gittikçe bireyselleşen kültür ve turizm faaliyetlerinin artık iç içe geçtiğini çok net görebiliyoruz. Kültür her alanıyla çok büyük bir içerik üreticisi konumundadır. Turizm sektörü ise bu içeriği –yaşam deneyimi- değerlendirmek ve insanlara sunmak için çalışma alanını sürekli genişletme ihtiyacı içinde olup insan hayatı ve istekleri de bu iş birliğini zorunlu kılmaktadır. İşte bu alanlardan bir tanesi de müzik’tir. Müzik ve turizm artık çok sık birlikte anılmakta ve bu iki alanın insan hayatına sunduğu yaşam kalitesi, birlikte üretimleri ve fırsatları da değerlendirmek gerekliliğini ortaya çıkarmaktadır. Müzik yeni gastronomi’dir. UNWTO (Birleşmiş Milletler Dünya Turizm Örgütü), Sound Diplomacy ve ProColombia işbirliğinde 2018 yılında hazırlanan ve WTM London 2018’de de sunuşu yapılan raporun çarpıcı bölümlerini aktarmak faydalı olacaktır, nitekim ülkemiz için de hem turizm sektörünü hem müzik sektörünü yakından ilgilendiren bu konu ile ilgili bir strateji gelişti...

Asıl Şimdi Güvenli Turizm Koridorları!..

  Malum, Koronavirüs yaklaşık bir yıldır hayatımızda. Geçtiğimiz yıl burada salgının turizme etkileri ile ilgili birçok yazıda yorumlar yapmış, hatta projeler sunmuştum. Turizm sektörü ile ilgili herkesin de benzer çabaları oldu. Bahsettiğim projelerden biri de geçtiğimiz Nisan ayında düşündüğüm ve Ağustos’ta bu platformda yazdığım “Güvenli Turizm Koridorları” ile ilgili (Pier to Pier Project for Safe Tourism) idi. O zamanlar birçok ülke benzer projeler geliştirdi ve uyguladı. Kimi nispeten başarılı oldu, kimi de başlamadan bitti. Ancak böyle projeler geliştirirken ülkelerin özgün durumlarını mutlaka göz önünde bulundurmak gerekiyor. Bizim de kendi kurallarına göre işleyen bir turizm endüstrimiz var. Birkaç destinasyona yoğunlaşmış dar alanda yüksek turist rakamlarına dayalı bir sektörel yapıya sahibiz. Salgın şartlarında turizm faaliyetlerini sürdürürken bu yapının bazı avantajlarını da yaşadık. Örneğin geçtiğimiz yaz 4 destinasyonumuzun turist trafiğine açılabilmesi otellerimiz...

COĞRAFİ İŞARETLER VE YÖRE (Farklı bir hikaye)

  (Fransa Bisiklet Turundan-2024) ...Ülkemizde coğrafi işaret sistemini incelemek ve eksikleri ortaya koymak çok önemlidir çünkü tadın yansıması olan yöre kavramını içselleştirmemize coğrafi işaretler aracı olacaktır. Cİ sistemini bir sacayağı olarak simgeleştirdiğimizde tescil, yönetişim ve denetim unsurlarının gereğinin eksiksiz bir şekilde yerine getirilmesi gerçeği ile karşı karşıya olduğumuzu görürüz...  Yöre kavramı Bu yazıda Türkiye’de son yıllarda oldukça popüler hale gelen coğrafi işaretler ve buna bağlı olarak yöre kavramının ne ifade ettiği kültürel bağlamında değerlendirilerek temsil ve iletişim aracı olarak yer, insan ve ürün ilişkisi ortaya konulmaya çalışılmıştır. Yöre tanımı TDK’da şöyledir: Bir bölgenin belli bir yer ve çevresini kapsayan sınırlı bölümü; havali, mahal, civar. Bir değerlendirmeye göre yöre, kendine mahsus alametleri bulunan bir bölgeciktir. Böyle bir coğrafi yöre, geçmişte olmuş ve bugün olmakta bulunan olaylar ve objelerin bileşmesidir...