Turizm globalleşmeye, barışa, ekonomik ve sosyal gelişmeye katkı veren bir
endüstri kolu olarak kabul edilmektedir. Böyle olunca dünya değişirken, yeni
paradigmalar kurulurken turizmi yeniden düşünmek ve tasarlamak gündemimizde yer
almalıdır. Bildiğimiz ve yaşadığımız turizm olgusunun sandığımızın ötesinde
etkileşimi ve sonuçları bulunuyor. Bu nedenle global olarak BM’nin 2030
amaçları uyarınca belirlenen hedeflere ulaşmak ve ülkemiz açısından da
potansiyelimizi değerlendirmek ile ilgili olarak turizm endüstrisinin yeni
tasarıma ihtiyacı olduğunu düşünmekteyiz.
Öncelikle turizm endüstrisinin
kısa tarihini ve gelişimini hatırlamakta fayda var: Endüstri devriminin
başladığı ülke olan İngiltere’de bilimsel gelişme ve icatlara paralel olarak
ulaşımda da bir devrim yaşanmış ve 1830 yılında Liverpool-Manchester arasında
işleyen trenler yolcu taşımaya da başlamıştır. Bu gelişmenin ardından Thomas
Cook adlı bir girişimci insanları gezi amacıyla önce İngiltere ve İskoçya
içinde, sonra da tüm dünyaya taşımasıyla turizm endüstrisinin temelleri atılmış
oldu. Sihirli anahtar; yolculuğun uygun fiyatlı ve rahat olmasıydı. Bu nedenle
turizme modern zamanların endüstrisi demek yanlış olmayacaktır. Turizm
başlangıçtan itibaren endüstriyel gelişmelerin etkisiyle değişen toplumsal
yapılara uyum göstererek büyümüştür. İkinci dünya savaşının hemen ardından,
1950 yılını baz alırsak global turist sayısı 25 milyondan günümüzde 1.4 milyara
ulaşarak 56 kat artış kaydetti. Buradan, turizmi ulaşılabilir ve küresel yapan
itici gücün “inovasyon” olduğunu görebiliriz. Turizmi etkileyen bazı
değişimleri –kategori gözetmeden- sıralarsak söz konusu etkileri değerlendirmek
de kolaylaşacaktır. Jet motorlu ilk yolcu uçağı 1952, internetin yaygınlaşması
1990, facebook 2004, Blockchain, yapay zeka, 2015. Bütün bu ve daha pek çok
gelişme turizmi etkilemiş ve gelişim sürecini belirlemiştir. 19.yy’ın sonu
20.yy’ın ilk çeyreğinde motor teknolojilerinin gelişmesi ve ulaşımda yaşanan
etkileri, 1960’lara kadar biyolojik tıp alanındaki teknolojiler takip etmiş,
sonrasında 2000’lere kadar iletişim teknolojileri devrimi, 2000’ler sonrasında
dijital teknolojilerle gelişim devam etmektedir.
Özellikle dijital
teknolojiler üzerinde duracak olursak, yapay zeka, büyük veri, bulut
teknolojileri, otonom sistemler, nesnelerin interneti gibi kavramlar hayatımızı
yeniden tasarlamaktadır. Bu gelişmelere paralel olarak sürdürülebilirlik
kavramı da hayatın her noktasında yerküre ve tüm canlıların birlikte ve yaşam
alanlarına saygı çerçevesinde yaşamalarının çerçevesini belirlemektedir.
Global turizm endüstrisi
10 trn.USD’lik büyüklüğe ulaşarak, küresel GDP’nin %10’unu oluştururken her 10
istihdamdan 1’ini desteklemektedir. 70 yılda gelinen bu nokta insanlığın gelişim
sürecinin bir sonucu niteliğindedir. Süreci iyi yönetmek ise özellikle
paradigma değişimini zorlayan şartların belirdiği zamanlarda çok önemli hale
gelmektedir. İnsanlık olarak böyle bir değişim zamanının içinde bulunuyoruz.
Türkiye’ye baktığımızda,
dünyayla paralel ancak kendine has özellikleri de barındıran bir turizm
endüstrisiyle karşılaşıyoruz. Pandemi öncesi rakamlara (2019) göre 78,2 milyar dolar ekonomik büyüklük, ülke
GDP’sinin %11’i ve toplam istihdamın da yaklaşık %10’unu turizm endüstrisi oluşturuyor.
Dünyada en çok ziyaret edilen ilk 10 destinasyon arasında bulunuyoruz ve yılda
yaklaşık 50 milyon yabancı ziyaretçi alıyoruz.
Peki, paradigma neydi ve turizm bundan nasıl
etkilendi?
Turizmin büyüyen
etkileriyle birlikte 80’li yıllardan itibaren yapısı, oynadığı rol, toplumların
gelişiminde karşılıklı bağlılık ve iş birliğine katkı, kalkınma ve yaşam kalitesiyle
ilişkisi, vb. bir çerçeve oluşmuştur. Bu duruma, çevresel ve sosyal olumsuzluklar
etkisiyle 70’li yıllardan itibaren bilimsel raporlara giren ve 1987’de de BM
Bruntland Raporuyla açıklanan “Sürdürülebilir Kalkınma” ilke ve süreci önemli
etki etmiştir. Kitle turizminin negatif dışsallıkları da tartışılmaya
başlanarak turizm çeşitleri gündemimizde yer buldu ve turizm arzının daha iyi
yönetilmesi, teknoloji ve iş birliği, insan hakları, seyahat özgürlüğü gibi
konular gündemde öne çıktı.
Bilinçli ve iyi planlanmış bir
turizm arzı, aynı şekilde bilinçli bir turizm talebi oluşturacak ve başta
sektör olmak üzere toplumun turizmden beklentilerinin gerçekleşme oranı daha
yüksek olacaktır. Hâlbuki kitle turizminde anlayış talep tarafından belirlenen
bir turizm faaliyetiyle sonuçlanmaktadır. Turizm paradigmasının en temel
anlayış değişimi talep ve arz arasındaki etkileşemin yönü olmaktadır. Gelinen
noktada çevresel ve sosyal değerlerin yıpranması talep tarafından belirlenen
turizm yönünü değiştirmektedir.
Bir
ülkenin turizm arzı ayrı tek başına bir olgu olmayıp o ülkedeki yaşamı
ilgilendiren bütün sektörlerle ilişkilidir:
Ulusal
turizm arz stratejileri yerel ve bölgesel toplulukları da içermelidir.
Destinasyonu
temsil eden kamu ve özel sektör otoritelerinin destinasyonun imajı ve turistik
ürünün doğruluğu, otantikliği ile ilgili büyük sorumlulukları bulunmaktadır.
(Markalaşma)
Turizm
planlamasına ilişkin politikalara yerel, bölgesel ve ulusal seviyede
yaklaşılmalı, periyodik değerlendirmelerden geçirilmelidir.
Turizm
arzı turizm trendlerinin doğru analizine ve genel kabul görmüş ulusal ve
uluslararası istatistiklerin değerlendirilmesi sonucunda oluşturulmalıdır.
Turizmin hem ulusal hem uluslararası seviyede gelişimi,
turizm arzı doğru planlanıp yüksek standartlarda kültürel, doğal mirasa saygılı
bir şekilde konumlandığında turizmin değerleri sosyal, doğal, insani çevreyle
birlikte o ulusun yaşam kalitesine büyük katkı yapar.
Turizmin disiplinler arası yapısı ve topluma ilişkin birçok
konuyu kapsaması nedeniyle ülkenin kalkınmasıyla da paralel bir şekilde
geliştiğini kabul etmek gerekir.
Turizm
nereye geldi?
Yaşadığımız
dijital çağda da insan yeni sınamalarla karşı karşıya bulunuyor dolayısıyla
turizm endüstrisi de bu sınamalardan geçiyor ve kendisine yeni bir paradigma
oluşturuyor;
Web1: Devrimin ilk adımları (90’lar). Sadece oku,
bilgilen. Seyahat sektörü açısından da bilgiye erişim.
Web2: Etkileşimli web. Seyahatlerin %82’si online
yapıldı (2018).
Web3: Turizmi yeniden tasarlamak. Ademi
merkeziyetçi, güvenli, şeffaf.
TURİZM 4.0 anlayışıyla öne çıkanlar
Endüstri
4.0 olarak nitelendirdiğimiz gelişmelere paralel olarak Turizm 4.0 da
şekillenmektedir. Bu konuda öne çıkan kavramlar:
Birlikte çalışmak,
Sanallık,
Yerelleştirme,
Gerçek zaman veri toplama,
Analiz,
Servis geliştirme,
Modülerlik
Deneyimi Zenginleştirmek;
Deneyimi
zenginleştiren ve otantik bir şekilde insanlara sunan destinasyonlar öne
çıkıyor.
Teknoloji ve Turizm;
Yapay
zeka, blok zinciri, yeni teknolojiler, kablosuz bağlantılar, büyük very,
nesnenlerin internet, sanal gerçeklik, yüksek performanslı bilgisayarlar, bulut
teknolojileri gibi gelişmiş teknoloji araçları ve iletişim teknolojilerinde
yaşanan devrimle birlikte Turizm 4.0’ı oluşturan kavramlar olmaktadır.
Turizmin
yapısı
Turizm yapısı gereği çok etkileşimli, çok paydaşlı ve
yönetimi zor bir alandır. Bu nedenle turizmde ilgili tarafların iş birliği
şarttır. Kamu, özel sektör ve sivil toplumun nitelikli bir iş birliği olmadan
turizmi doğru ve verimli yönetebilmek mümkün görünmüyor. Aksi halde turizmin
pek çok negatif dışsallığı yüklenmek durumunda kalınacaktır.
Turizm
ve AR-GE.
Turizmin
Geleceği
OECD’nin 2018 yılında yayınladığı bir raporda da
belirttiği gibi teknolojik ilerleme turizmin gelişimiyle ilgili olarak büyük
etkisi olacak 4 mega trendden biri olacaktır.
Sosyal,
Ekonomik,
Politik, Çevresel ve
Teknolojik değişimler.
Yeni
Paradigma;
Rekabeti öne çıkaran, yerel kalkınmanın başat olduğu ve
yerel değerler üzerinden tasarlanan bir yönetim biçiminde yörede yaşayanların
yaşam kalitesini göz ardı etmeden turistin esenliğini sağlayan bir anlayış
bulunmaktadır.
Endüstri 4.0 turizm 4.0’ı biçimlendiriyor
Turizm 4.0 turizmin zaman içinde gelişen negatif
etkilerini azaltırken yaşam deneyimimizi geliştiren işbirliklerini geliştirmeyi
amaçlamaktadır. Bu anlamda inovasyon, bilgi, teknoloji ve yaratıcılık birlikte
kullanılarak turizmde katma değer yaratmak hedeflenir. Endüstri 4.0 ile ilgili
nesnelerin interneti (IoT), Yapay zekâ (AI), Blockchain, Sanal gerçeklik (VR),
Artırılmış gerçeklik (AR) vb. akıllı (smart) ekosistemlerin kullanılarak
turizmde küçük ve orta ölçekli işletmelerin adaptasyonunu sağlamak amaçlanır.
Bu şekilde Turizm 4.0 teknolojiyi bir katalizör gibi kullanırken (1) insanların
(yerel halkın) yaşam kalitesini korur ve (2) yerelden topladığı bilgi ve
verilerle sürdürülebilir kalkınma ilkeleriyle de uyumlu olarak veriye dayalı
stratejik planlamayı geliştirmeyi amaçlar.
T4.0’ın amaçlarını gerçekleştirmek için izlediği yol:
Turizm 4.0 ile Endüstri 4.0 arasındaki ilişkinin
temelinde ise şeffaf ve güvenilir bilgi dayanak alınarak işbirliği esasında
turizmin yeni sürdürülebilir modelini yaratmak vardır. Bu nedenle Turizm 4.0
zihinsel bir değişimi bünyesinde barındırır.
Turizmin etki analizi
Turist hareketliliği
İş birliği
Turistin dijital izi
Kültür: Kültürel miras alanının dijitalize edilerek
hem koruma ve bilinç hem de deneyim alanlarının zenginleştirilmesini kapsar.
Endüstri 4.0’ın Ekonomik Etkisi:
Endüstri 4.0 ile ilgili olarak öncü teknolojilerden
yapay zeka (AI) uygulamalarının 2030’ a gelindiğinde global ekonomiye 13.3
trilyon Euro katkı vereceği tahmin edilmektedir (Busquets, 2019). Seyahat
sektörünün dijitalleşmesi de 2025’ e kadar 305 milyar dolar değer
yaratabileceği belirtilmiştir (World Economic Forum, 2017). Bu durumda;
teknolojinin turizmde ana etken olacağını söylemek mümkündür.
Turizm 2030’a doğru; değişime uyumlu!
#Güçlü tüketici
Birey artık daha
güçlü; daha fazla seçeneği var kontrol elinde. Müşteri daha az zamanda daha az
uğraşı ile daha fazla şey istiyor. Bunu karşılayacak markaları tercih ediyor.
#Bağlantı değer yaratıyor.
Bağlantı emtialaştı.
Arz edenler, yeniden arz edenler ve müşteri arasındaki bağlantı artmaya devam
edecek.
#Kişiselleştirme
Gelişen teknoloji ile
kişiselleştirme daha önemli olacak. Deneyim kişiselleşiyor.
Türkiye
için yapısal değişim: Turizm 2030
Türkiye turizm endüstrisinin söz konusu değişimleri
yakalaması için yapısal ve yönetsel bir değişime gitmesi gerektiğini
düşünüyoruz.
BM 2030
Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları
Bio-circular-green-experience-doughnut-regenerative
ekonomi gibi yeni kavramların hayatımızdaki anlamı ise; varlığımızın global
ekonomiden daha çok global ekosisteme bağlı olduğu gerçeğidir. BM Dünya Turizm
Örgütü, sürdürülebilir kalkınma amaçlarını yakalama hususunda, haklı olarak,
turizmin hızlandırıcı ve yapıcı bir rol oynayabileceğini belirtirken turizmin
çok disiplinli, çok sektörle ilişkisi ve iş birliği üzerine kurulu yönetim
yapısını öne çıkarmaktadır. Büyük bir potansiyeli barındıran ülkemiz turizm
endüstrisinin de bugünlerde 80 milyar dolar düzeyinde olan (WTTC) ekonomik
katkısının 2030’lu yılların ilk çeyreğinde milli gelirimizde 150 milyar dolar
ekonomik büyüklüğe ulaşması sadece yeni bir tasarıma (www.turizm2030.org) ihtiyaç olarak önümüzde durmaktadır. Bu
ihtiyacı gidermek ve sorunlarımızı çözmek ise birlikte karar vermemiz ve
çalışmamız gereken en önemli konudur.
Yorumlar
Yorum Gönder