Ana içeriğe atla

Covid-19’un turizmde yarattığı fırsat…

 



UNCTAD’ın (United Nations Conference on Trade and Development) 30 Haziran 2021 günü yayınladığı raporda, Uluslararası turizmin Covid-19 nedeniyle yaşadığı sarsıntının 2020, 2021 yıllarında Global GDP’de toplam 4 trilyon dolar kayba neden olabileceği açıklandı.

Söz konusu tahmini kayıp, salgının doğrudan turizme etkisi ve ilişkili sektörlerde yaşanan etkinin toplamından oluşmaktadır.

UNCTAD’ın UNWTO (United Nations World Tourism Organization) ile birlikte sunduğu raporda turizm ve yakın ilişkili sektörlerde turist hareketinin durmasıyla birlikte 2020’de uğranan kayıp 2,4 trilyon dolar olarak tahmin edilmiştir. Benzer etkinin 2021 yılında da görülebileceğin altı çizilmiştir.

Raporun göstergelerine ilişkin olarak UNCTAD Genel Sekreterinin dikkati çektiği konular ise; aşılamanın çalışanları koruyacağı, negatif sosyal etkileri azaltacağı ve turizmde yapısal değişimlere ilişkin stratejik kararların verilmesi gerekliliği olmuştur.

Bu noktada, salgının başlangıcında kaleme aldığım

https://irfanonal.blogspot.com/2020/04/covid-19-salgnnn-turizme-etkileri.html  yazıda belirttiğim bazı konuları hatırlatmak istiyorum: …Ülkemizin bugüne kadar pek çok bölgesel kriz atlatmış olması tecrübe hanesine yazılsa da bu defa krizin de paradigma değiştirdiğini görmek yerinde olacaktır. Türk turizminin her krizi atlatmış olması ya da tecrübe biriktirmiş olması pozitif değerlendirilebilir. Ancak bir yönden de bu krizlerin ülke turizminin gelişimini, kurumsal dönüşümümü engellediğini, yaşanan her krizin Türk turizmini bir veya birkaç seviye gelir açısından geriye düşürdüğünü kavramak gerekir. Turizm sektörümüz ne yazık ki kriz yönetimlerinde kısa vadeye odaklanmak zorunda kalmış ve dönüşümü için kendisine bir türlü zaman ayıramamıştır. Ancak bu defa önümüzde bir fırsat duruyor; içinde bulunduğumuz kriz diğerleri kadar kolay çözülebilecek türden değil… diyerek ülkemiz turizmi için öne çıkması muhtemel “destinasyon” ve lokalizasyon” kavramlarını vurgulayarak yapısal dönüşüme dikkat çekmiştim.

Öngördüğümüz gibi geçtiğimiz 1,5 yılda ülkemiz turizm sektörüne yönelik olarak dijitalleşmeden yerelliğe, turizmin kültürle ilişkisinde yeni boyut; simbiyotik ilişkiye, inter disipliner yaklaşıma, çevresel ve toplumsal yeni sorumluluklara kadar pek çok önemli konunun tartışıldığına ve destinasyon yaklaşımının öne çıktığına şahit olduk.

Tekrar UNCTAD’ın raporuna dönersek; Aşılamada hızlı ülkelerde ( Fransa, Almanya, İsviçre, Birleşik Krallık, Birleşik Devletler gibi) turizm sektörünün daha hızlı geri geleceğine yönelik tahminlerde bulunulmuştur. Bununla birlikte 2023’ten önce salgın öncesi turist rakamlarına erişilemeyeceği de öngörülmüştür.

Ayrıca 2021’de de 2.4 trilyon dolara kadar bir ekonomik kayıp yaşanabileceği belirtilmiştir.

Raporun ülkemiz açısından dikkati çeken yönü ise; örnek olay değerlendirmesinde Türkiye’yi ele almış olmasıdır. Türkiye’nin milli gelirinin %5’ini oluşturan turizm sektöründe 2020’de salgın nedeniyle yaşanan %69 turist kaybının 33 milyar dolar gelir kaybına yol açtığı, yiyecek, içecek, alışveriş, iletişim ve ulaştırma gibi yakın ilişkili sektörlerle beraber ülkemiz ekonomisinin 93 milyar dolar gelir kaybına uğradığı belirtiliyor. Böylece Türkiye’nin turizmdeki kayıpları nedeniyle milli gelirinin %9’unu kaybettiği açıklanmaktadır.


Bu rapor ve son 1,5 yılda yaşananlar bizi şu sonuca götürmektedir:

Turizm ülkemiz için çok önemli bir sektördür.

Turizmcilerin sürekli üzerinde durduğu gibi turizmin önemi ve etkileri bu salgınla daha da belirginleşmiştir.

Turizm, ülke ekonomisinde 93 milyar dolarlık bir etki yaratmaktadır. Bu büyüklük ülke ekonomisinin %10’una denktir.

Turizm konularına inter disipliner yaklaşımın önemi anlaşılmıştır.

Turizmin yapısal ve bunu destekleyecek kurumsal dönüşüme, bakış açısına ihtiyacı vardır. Dolayısıyla Türkiye turizmin geleceğini yeniden dizayn etmelidir.

Önümüzdeki fırsat ise; ülke bu krizle turizm sektöründeki en büyük gerilemeyi/gerilmeyi yaşayarak bu durumu çok daha büyük bir sıçramaya ve değişime dönüştürecek enerji biriktirdiğinin farkında olmalıdır.

Geniş bilgi: https://unctad.org/system/files/official-document/ditcinf2021d3_en_0.pdf

 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Müzik Turizmi

Günümüzde gittikçe bireyselleşen kültür ve turizm faaliyetlerinin artık iç içe geçtiğini çok net görebiliyoruz. Kültür her alanıyla çok büyük bir içerik üreticisi konumundadır. Turizm sektörü ise bu içeriği –yaşam deneyimi- değerlendirmek ve insanlara sunmak için çalışma alanını sürekli genişletme ihtiyacı içinde olup insan hayatı ve istekleri de bu iş birliğini zorunlu kılmaktadır. İşte bu alanlardan bir tanesi de müzik’tir. Müzik ve turizm artık çok sık birlikte anılmakta ve bu iki alanın insan hayatına sunduğu yaşam kalitesi, birlikte üretimleri ve fırsatları da değerlendirmek gerekliliğini ortaya çıkarmaktadır. Müzik yeni gastronomi’dir. UNWTO (Birleşmiş Milletler Dünya Turizm Örgütü), Sound Diplomacy ve ProColombia işbirliğinde 2018 yılında hazırlanan ve WTM London 2018’de de sunuşu yapılan raporun çarpıcı bölümlerini aktarmak faydalı olacaktır, nitekim ülkemiz için de hem turizm sektörünü hem müzik sektörünü yakından ilgilendiren bu konu ile ilgili bir strateji gelişti

Asıl Şimdi Güvenli Turizm Koridorları!..

  Malum, Koronavirüs yaklaşık bir yıldır hayatımızda. Geçtiğimiz yıl burada salgının turizme etkileri ile ilgili birçok yazıda yorumlar yapmış, hatta projeler sunmuştum. Turizm sektörü ile ilgili herkesin de benzer çabaları oldu. Bahsettiğim projelerden biri de geçtiğimiz Nisan ayında düşündüğüm ve Ağustos’ta bu platformda yazdığım “Güvenli Turizm Koridorları” ile ilgili (Pier to Pier Project for Safe Tourism) idi. O zamanlar birçok ülke benzer projeler geliştirdi ve uyguladı. Kimi nispeten başarılı oldu, kimi de başlamadan bitti. Ancak böyle projeler geliştirirken ülkelerin özgün durumlarını mutlaka göz önünde bulundurmak gerekiyor. Bizim de kendi kurallarına göre işleyen bir turizm endüstrimiz var. Birkaç destinasyona yoğunlaşmış dar alanda yüksek turist rakamlarına dayalı bir sektörel yapıya sahibiz. Salgın şartlarında turizm faaliyetlerini sürdürürken bu yapının bazı avantajlarını da yaşadık. Örneğin geçtiğimiz yaz 4 destinasyonumuzun turist trafiğine açılabilmesi otellerimizin “

Covid-19 Salgınının Turizme Etkileri

Daha önce benzeri olmayan bir olay… Daha düne kadar tüm ilgililer 2020’de turizm ve seyahat sektörünün yine başarılı bir yıl geçireceğini öngörüyor buna göre planlar yapıyordu. UNWTO (Birleşmiş Milletler Dünya Turizm Örgütü), turizmde önceki senelerdeki kadar artış olmayacağını belirtmiş olsa da %4 büyüme beklentisini açıklamıştı. Özellikle son 10 yılda sektörler arasında en popüler olması hasebiyle tüm yüzlerin çevrildiği seyahat ve turizm sektörü yine başarılı geçecek bir yılın arifesindeydi. Herkesin keyfi yerinde gibiydi, ta ki Covid-19 ciddiyetini ortaya koyana kadar… İlk önce Çin’de görülen vakaları herkes yine SARS ve MERS gibi algılayıp, bölgesel ve kısıtlı zaman etkilerini gösterecek bir olay olarak gördü. Dünya Sağlık Örgütü 11 Mart günü resmî olarak Covid-19 Pandemisini ilan ettiğinde ilk korku da başlamış oldu. Artık dünya üzerindeki herkes yeni güne geçmiş yaşam biçimini dünde bırakarak uyanmıştı. Bu kuşağın yaşamadığı pek çok uygulama ardı sıra yaşamımıza girdi