Ana içeriğe atla

İyi ki gelmediler… (Covid-19 süreci turizm senaryoları)


 

Turizm Covid-19 pandemi öncesine kadar en hızlı gelişen endüstrilerin başında geliyordu. Turizmin olumlu ve olumsuz etkilerinin tartışıldığı bir dönemde yaşanan ve dünyayı neredeyse durma noktasına getiren –turizm endüstrisini durduran- salgın, turizmde gündemde olan “overtoursim” konusunu ve buna bağlı olarak iklim tartışmalarını daha da gün yüzüne çıkardı ve olumsuz sonuçları örnekleriyle insanların önüne serdi.

Öte yandan salgının turizm endüstrisini durdurması pek çok insan tarafından bir rahatlama vesilesi olarak da karşılandı. Kalabalık şehirler, nüfusunun 50 katı turist ağırlayan kasabalar, sorumsuzca sokaklara ve doğal ortamlara bırakılan çöpler, doğal ve kültürel varlıkların üzerindeki yıkıcı insan etkileri ve kültürel yozlaşma; bir yandan insanları sevindirip “İyi ki gelmediler” dedirtirken, öte yandan da turizmi nasıl yönetmemiz gerektiği sorusunu da tekrar gündeme taşıdı.

Salgının etkilerini derinden yaşayan İtalya’nın, salgını kontrol altına aldıktan sonra turistlere kapısını açmasıyla birlikte turist kalabalıklarının rahatsız edici etkisini en derinden yaşayan ve bunu uzun süredir dile getiren Venedik şehri sakinleri hükümetin bu politikasını ve ilk turist kafilelerini protestolarla karşıladı. Bu tartışmanın burada bitmeyeceğini hatta yeni başladığını söyleyebiliriz.

Pandemi sürecinde turizm ve seyahatin olmadığı bir dünyanın  “ürperten” ve “güzel” yanlarını birlikte yaşadık.

“Evde kal” uygulamaları ile seyahatin kısıtlanması bir taraftan insanların en doğal ihtiyaçlarından biri olan seyahat özgürlüğünü engellerken öte yandan da doğanın kendine gelmesini sağlamıştır. Böylece turizm ve seyahatin olmadığı bir dünyanın “ürperten” ve “”güzel” yanlarını birlikte yaşadık.

Turizm dünyada pek çok ülkenin ekonomilerinde önemli bir yere sahip, böyle olmayanların da geliştirmek için çaba sarf ettiğini görüyoruz. Ancak bu süreç turizm endüstrisine aşırı bağlı olmayı bir soru işareti olarak da karşımıza çıkardı. Ekonomileri önemli oranda turizme bağlı olan veya ürün ve pazar çeşitliliği kısıtlı olan ülkelerin önümüzdeki süreçte yaşayacağı zorluklar çok daha derin olacaktır. Özellikle yüksek sayılarda turist ağırlayarak düşük gelir elde eden destinasyonların bu noktadan sonra turizm stratejilerinde derin değişiklikler yapma zamanı gelmiştir.

Destinasyonların “kısır döngü” gibi görünen bu durumdan kendilerini kurtarması ve yeni bir seyahat ve turizm kültürünün oluşması için insan ile turizm arasındaki ilişkinin  değişimini desteklemeleri yerinde olacaktır.

Aslında tüm konular bir yönetim meselesidir ve yaşanan bu durum “Turizm Yönetimi” konusunu tekrar -ve daha güçlü olarak- gündeme taşımıştır. Bu süreçte yaşadığımız zorluklar ve buna bağlı olarak edindiğimiz tecrübe bize yerelde turizm ile ilgili olarak etkili bir yönetimin kamu, özel ve sivil sektörlerin birlikte yer alacağı, ülkelerin kendi idari, politik ve sosyolojik durumlarına uygun “Destinasyon Yönetimi” modelini kurmak ve iyi yürütmekle ilgili olduğu işaretini bir kez daha vermiştir.

Covid-19 salgını, seyahat ve turizm kültürünün değişimini hızlandırarak; güvenli, çevre-tarih dostu, deneyim odaklı ve sorumluluklar yükleyen bir turizm anlayışının temellerini oluşturdu.

İnsanın en doğal hallerinden kaynaklanan ve bir hak olan seyahatin ve turizmin bundan sonraki süreçte hak ve sorumluluklar çizgisinde etik, hukuk, yönetim ve buna bağlı olarak da ekonomik analizlerle çok daha doğru düzlemlerde tartışılacağı anlaşılıyor.

 

İrfan ÖNAL, 22 Haziran 2020


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Müzik Turizmi

Günümüzde gittikçe bireyselleşen kültür ve turizm faaliyetlerinin artık iç içe geçtiğini çok net görebiliyoruz. Kültür her alanıyla çok büyük bir içerik üreticisi konumundadır. Turizm sektörü ise bu içeriği –yaşam deneyimi- değerlendirmek ve insanlara sunmak için çalışma alanını sürekli genişletme ihtiyacı içinde olup insan hayatı ve istekleri de bu iş birliğini zorunlu kılmaktadır. İşte bu alanlardan bir tanesi de müzik’tir. Müzik ve turizm artık çok sık birlikte anılmakta ve bu iki alanın insan hayatına sunduğu yaşam kalitesi, birlikte üretimleri ve fırsatları da değerlendirmek gerekliliğini ortaya çıkarmaktadır. Müzik yeni gastronomi’dir. UNWTO (Birleşmiş Milletler Dünya Turizm Örgütü), Sound Diplomacy ve ProColombia işbirliğinde 2018 yılında hazırlanan ve WTM London 2018’de de sunuşu yapılan raporun çarpıcı bölümlerini aktarmak faydalı olacaktır, nitekim ülkemiz için de hem turizm sektörünü hem müzik sektörünü yakından ilgilendiren bu konu ile ilgili bir strateji gelişti

Sud de France örneğinde Kolektif Markalar ve Yerel Kalkınma

  Yöresel Ürünler ve Coğrafi İşaretler Türkiye Araştırma Ağı (YÜciTA) ile Muğla Ticaret ve Sanayi Odası tarafından 20 Ekim 2023 günü gerçekleştirilen Muğla Uluslararası Coğrafi İşaretli Ürünler Zirvesinin odak konusu, coğrafi işaretler, gastronomi ve turizmden ilham alarak, yöresel markaların kolektif yönetimi ve kalkınmaya desteklerinin sağlanmasıydı. Söz konusu zirve kapsamında, ülkemizde coğrafi işaretler ve turizmin ortak problemi ve ihtiyacı olan yönetim/yönetişim konularının çözümüne ilişkin iyi bir örnek olarak gördüğümüz Sud de France (SdF) ile ilgili sunumu Bölge Danışmanı M. Rene Moreno gerçekleştirdi, aşağıda SdF’ye ilişkin verilen bilgiler Sayın Moreno’nun sunumundan derlenmiştir. İnsanlığın yaşadığı Covid-19 salgının etkilerini sürdürdüğünü söyleyerek konuya başlamanın doğru olacağını düşünüyorum. Özellikle “Yeni Normal” olarak adlandırılan gelişmeler aslında değişen düşünce yapısı ve yeni değerlere işaret ediyordu. O günlerde turizm ile ilgili yazılarımda destinasyonl

SÜRDÜRÜLEBİLİR DESTİNASYON YÖNETİM TASARIMI (1): VERİ VE AKILLI DESTİNASYONLAR

  Bir destinasyonun sürdürülebilirliği, sakinlerinin ihtiyaçları, refahı ve yaşam kalitesi ile ziyaretçilerinin ihtiyaçları, refahı ve deneyim kalitesi arasında ne kadar iyi denge kurabildiğine bağlıdır; bu bir yönetim konusudur. Bu hassas denge, sürdürülebilirliğin belirli bir destinasyonun tüm çevresel ve toplumsal yönlerini içeren karmaşık, çok boyutlu bir kavram olduğu anlamına gelir. Bununla birlikte, seyahat başlı başına acil bir küresel sürdürülebilirlik sorununa -iklim acil durumu- büyük ölçüde etkide bulunuyor ve dünyadaki karbon emisyonlarının kabaca %8'ini oluşturuyor. Bu zorlu sorunu ele almak ise endüstrinin öncelikler listesinin başında gelmektedir. Burada, bir yönetim yaklaşımı olarak tasarım yönetimi (Design Management) ve veriler çözümde çok önemli bir rol oynayabilir, gerçek sürdürülebilirlik için atmamız gereken adımları yönlendirebilir. Veri ve sürdürülebilirlik arasındaki ilişki Turizm her şeyle ilgilidir, bu nedenle her şeyi ölçümlemeli ve destinasyo