Anadolu ve Trakya kıtasal ölçekte çeşitlilik gösteren bir
coğrafyadır. Bu nedenle her yöresi önemli derecede “Ziyaretçi Ekonomisi”
potansiyeli taşır ve “Markalaşma”
ihtiyacı içindedir. Bu ihtiyacı gidermenin yolu iyi yönetmekten geçer. Bu anlamda markalaşma olgusu, insanı ve
ziyaretçisi için yaşanası bir yer ve yatırımcısı için de cazip olanaklar
yaratır.
Bu durumu turizmle ilişkilendirdiğimizde ülkemizde yaygın bir
anlayışı paylaşarak açıklayabiliriz: “Burayı bir tanıtabilsek!” ifadesi yerel idarecilerimizin hatta insanımızın bilinçaltına yerleşmiş bir kalıptır. Bunu
başarınca her yerin turistle dolacağını varsayarız.
Ben bu anlayışın, en azından bilinç düzeyinde, ülkemizde
turizmin gelişimini engelleyen faktörlerden biri olduğunu düşünüyorum. O
yeri iyi tanımlamadan ve yönetemeden, alt ve üst yapı sorunlarını çözmeden
sadece doğadan kaynaklanan, hazır bulduğumuz değerleri ifade ederek
sorumluluklardan kaçmanın ve kısa vadede bir şeyler elde etme arzusunun yansımasıdır
bu aslında… Turizmde markalaşma yolunu görmezden gelen eksik bir anlayış…
Ülkelerin, şehirlerin ve hatta köylerin destinasyon
yönetimiyle ilgili olarak “iyi yönetişim” ve “markalaşma” olgularını öne
çıkardığı ve bunlarla ilgili argümanlar geliştirdiği bir dönemde bizim de bunu
algılamamız gerekir çünkü turizm sadece turizm değildir…
İrfan ÖNAL, 14 Haziran 2020
Yorumlar
Yorum Gönder