Ana içeriğe atla

Covid-19 Sürecinde Türkiye’nin “Soft Power” Diplomasisi


 

Türkiye millî gelirine oranla ihtiyacı olan ülke ve toplumlara en fazla yardım yapan ülke. Bu tutum bir milletin genel tavrının devleti tarafından da nasıl iyi bir şekilde temsil edildiğinin somut bir göstergesidir.

Dünya ekonomisinde yaşanan -özellikle son çeyrek yüzyılda-  rakamsal büyümeler beraberinde çevresel felaketleri, eğitim ve gelir adaletsizliğini getirmiştir.

Covid-19 süreci insanlığın hakim ekonomik sisteminin derin problemlerini gün yüzüne çıkarmış, nominal büyümenin negatif çıktılarının daha da geniş kesimlerce anlaşılmasını sağlamıştır.

Bu süreçte öne çıkan anlayış; “yeni bir hayat tarzı”,  “yeniden değerlendirmek” olurken “daha iyisini yapmak”  öne çıkan eylem ifadesi olmaktadır. Toplumların gündeminde; “sağlık”, “esenlik” ve “iyilik” çok daha güçlü olarak yerini alacaktır.

Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği gibi örgütlerin işlevleri bu defa toplum kesimlerince de tartışılır hale gelmiştir.

Peki, Türkiye Cumhuriyeti dünyanın karşılaştığı Covid-19 salgını sırasında uluslararası alanda neyi ön plana çıkarmıştır? Tabii ki dayanışmayı, sağlığı, iyiliği ve merhameti. Toplumumuzun karakterinde var olan özelliğini devleti iyi bir şekilde temsil etmiş, 80 ülkeye bu süreçte gerekli ihtiyaçlarını gidermek için yardımda bulunmuştur.

Bu durum Türkiye’nin Covid-19 süreci sonrasında uluslararası toplum nezdindeki nadide yerini bir kez daha teyit edecektir.

Türkiye iyi bir ülkedir. İyiliği ve dayanışmayı öncelediğini her durumda göstermiştir ve tarih bunun sayısız örnekleriyle doludur. Ancak bu “iyiliğin” uluslararası iletişimi ise bambaşka bir şeydir. Üzerinde profesyonelce ve uzun uzadıya çalışılması gereken ayrı bir disiplindir.

Bizler “veren elin alan eli görmediği” bir kültürün mensupları olarak doğru bir davranış gösterirken devletler ise başka bir yönden değerlendirilirler. “Soft Power” ve iletişim bunun için vardır. Bu konular ülkenin çıkarları için üzerinde uzunca çalışılmış strateji ve ona uygun taktiklerle yönetilir.

Bundan sonraki süreçte öncelememiz gereken konulardan biri bu olmalıdır…

 

İrfan Önal, 19 Mayıs 2020


Yorumlar

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Müzik Turizmi

Günümüzde gittikçe bireyselleşen kültür ve turizm faaliyetlerinin artık iç içe geçtiğini çok net görebiliyoruz. Kültür her alanıyla çok büyük bir içerik üreticisi konumundadır. Turizm sektörü ise bu içeriği –yaşam deneyimi- değerlendirmek ve insanlara sunmak için çalışma alanını sürekli genişletme ihtiyacı içinde olup insan hayatı ve istekleri de bu iş birliğini zorunlu kılmaktadır. İşte bu alanlardan bir tanesi de müzik’tir. Müzik ve turizm artık çok sık birlikte anılmakta ve bu iki alanın insan hayatına sunduğu yaşam kalitesi, birlikte üretimleri ve fırsatları da değerlendirmek gerekliliğini ortaya çıkarmaktadır. Müzik yeni gastronomi’dir. UNWTO (Birleşmiş Milletler Dünya Turizm Örgütü), Sound Diplomacy ve ProColombia işbirliğinde 2018 yılında hazırlanan ve WTM London 2018’de de sunuşu yapılan raporun çarpıcı bölümlerini aktarmak faydalı olacaktır, nitekim ülkemiz için de hem turizm sektörünü hem müzik sektörünü yakından ilgilendiren bu konu ile ilgili bir strateji gelişti...

Asıl Şimdi Güvenli Turizm Koridorları!..

  Malum, Koronavirüs yaklaşık bir yıldır hayatımızda. Geçtiğimiz yıl burada salgının turizme etkileri ile ilgili birçok yazıda yorumlar yapmış, hatta projeler sunmuştum. Turizm sektörü ile ilgili herkesin de benzer çabaları oldu. Bahsettiğim projelerden biri de geçtiğimiz Nisan ayında düşündüğüm ve Ağustos’ta bu platformda yazdığım “Güvenli Turizm Koridorları” ile ilgili (Pier to Pier Project for Safe Tourism) idi. O zamanlar birçok ülke benzer projeler geliştirdi ve uyguladı. Kimi nispeten başarılı oldu, kimi de başlamadan bitti. Ancak böyle projeler geliştirirken ülkelerin özgün durumlarını mutlaka göz önünde bulundurmak gerekiyor. Bizim de kendi kurallarına göre işleyen bir turizm endüstrimiz var. Birkaç destinasyona yoğunlaşmış dar alanda yüksek turist rakamlarına dayalı bir sektörel yapıya sahibiz. Salgın şartlarında turizm faaliyetlerini sürdürürken bu yapının bazı avantajlarını da yaşadık. Örneğin geçtiğimiz yaz 4 destinasyonumuzun turist trafiğine açılabilmesi otellerimiz...

COĞRAFİ İŞARETLER VE YÖRE (Farklı bir hikaye)

  (Fransa Bisiklet Turundan-2024) ...Ülkemizde coğrafi işaret sistemini incelemek ve eksikleri ortaya koymak çok önemlidir çünkü tadın yansıması olan yöre kavramını içselleştirmemize coğrafi işaretler aracı olacaktır. Cİ sistemini bir sacayağı olarak simgeleştirdiğimizde tescil, yönetişim ve denetim unsurlarının gereğinin eksiksiz bir şekilde yerine getirilmesi gerçeği ile karşı karşıya olduğumuzu görürüz...  Yöre kavramı Bu yazıda Türkiye’de son yıllarda oldukça popüler hale gelen coğrafi işaretler ve buna bağlı olarak yöre kavramının ne ifade ettiği kültürel bağlamında değerlendirilerek temsil ve iletişim aracı olarak yer, insan ve ürün ilişkisi ortaya konulmaya çalışılmıştır. Yöre tanımı TDK’da şöyledir: Bir bölgenin belli bir yer ve çevresini kapsayan sınırlı bölümü; havali, mahal, civar. Bir değerlendirmeye göre yöre, kendine mahsus alametleri bulunan bir bölgeciktir. Böyle bir coğrafi yöre, geçmişte olmuş ve bugün olmakta bulunan olaylar ve objelerin bileşmesidir...