Ana içeriğe atla

Yeni, Yeniden Turizm



Daha düne kadar tüm ilgililer 2020’de turizm ve seyahat sektörünün yine başarılı bir yıl geçireceğini öngörüyor buna göre planlar yapıyordu.

UNWTO (Birleşmiş Milletler Dünya Turizm Örgütü), turizmde önceki senelerdeki kadar artış olmayacağını belirtmiş olsa da %4 büyüme beklentisini açıklamıştı. Özellikle son 10 yılda sektörler arasında en popüler olması hasebiyle tüm yüzlerin çevrildiği seyahat ve turizm sektörü yine başarılı geçecek bir yılın arifesindeydi.

Herkesin keyfi yerinde gibiydi, ta ki Covid-19 ciddiyetini ortaya koyana kadar… İlk önce Çin’de görülen vakaları herkes yine SARS ve MERS gibi algılayıp, bölgesel ve kısıtlı zaman etkilerini gösterecek bir olay olarak gördü. Dünya Sağlık Örgütü 11 Mart günü resmî olarak Covid-19 Pandemisini ilan ettiğinde ilk korku da başlamış oldu. Artık dünya üzerindeki herkes yeni güne geçmiş yaşam biçimini dünde bırakarak uyanmıştı.

Bu defa fırtınanın gözündeki sektör turizm ve seyahat oldu.

Bu kuşağın yaşamadığı pek çok uygulama ardı sıra yaşamımıza girdi. Sınırlar kapatılmış, yollar boşalmış, uçaklar park halini almışlardı. Dev şirketler de dizlerinin üstüne çöküvermişti. Çünkü ortada ne insan ne de seyahat kalmıştı ve ne yazık ki bugün itibariyle salgının tüm dünyaya -Amazondaki kabilelere bile- yayılmasına yol açan en önemli etken insanoğlunun durdurulamayan seyahat faaliyetiydi. Bu defa fırtınanın gözündeki sektör turizm ve seyahat olmuştu.

UNWTO’nun 25 Mart tarihinde yaptığı ilk açıklamalar turist sayısında 440 milyon, turizm gelirlerinde de %30 düşüş yaşanacağı şeklinde oldu. Buna göre 2020’de turizm endüstrisi 450 milyar dolar kaybedecek global olarak 75 milyon insan da işinden olacaktı. Bu ilk öngörünün nisan ayı içinde gözden geçirilmesi ve ne yazık ki olumsuz yönde revize edilmesi de yüksek ihtimal.

Bu durumda; bu da geçecektir ancak fırtınanın gözündeki sektör olarak seyahat ve turizm sektörü bu önemli krizi not etmiş olacaktır, not etmelidir…

Ülkemiz açısından konuya bakacak olursak; bu güne kadar pek çok bölgesel kriz atlatmış olması tecrübe hanesine yazılsa da bu defa krizin de paradigma değiştirdiğini görmek yerinde olacaktır. Türk turizminin her krizi atlatmış olması ya da tecrübe biriktirmiş olması pozitif değerlendirilebilir. Ancak bir yönden de bu krizlerin ülke turizminin gelişimini, kurumsal dönüşümünü engellediğini, yaşanan her krizin Türk turizmini bir veya birkaç seviye gelir açısından geriye düşürdüğünü gözden kaçırmamak gerekir. Turizm sektörümüz ne yazık ki kriz yönetimlerinde kısa vadeye odaklanmak zorunda kalmış ve dönüşümü için kendisine bir türlü zaman ayıramamıştır.

Bugün itibariyle dünya turizminin amiral gemisi Akdeniz’in 5 büyüğü İspanya, Fransa, İtalya, Yunanistan ve Türkiye’de herkesin ortak derdi Covid-19 Pandemisi…

Ancak bu defa önümüzde bir fırsat duruyor: İçinde bulunduğumuz kriz diğerleri kadar kolay çözülebilecek türden değil. Global krizin müdahalesi de global iş birliklerine dayalı olmalıdır. Herkes değişecektir, değişmek zorunda kalacaktır. Herkesin iyiliği için pazar ülkelerimizle birlikte hareket etmek zorundayız. Rakiplerimizle birlikte hareket etmeliyiz çünkü herkesin birbirinden öğreneceği çok şey ve bunun ötesinde birbirinin desteğine ihtiyacı var… Bugün itibariyle dünya turizminin amiral gemisi Akdeniz’in 5 büyüğü İspanya, Fransa, İtalya, Yunanistan ve Türkiye’de herkesin ortak derdi Covid-19 Pandemisi… Maalesef krize rehavetle yakalanan 3 büyükleri -Fransa, İspanya ve İtalya’yı- bilhassa belirtmek isterim.

Çözüm odaklı bakacak olursak; turizm yönetimimiz bu defa yıllardır kurgusunu yaptığı, stratejisini hazırladığı hatta örnek olaylarını da tecrübe ettiği, destinasyon yönetim modeline geçiş yapmalıdır. Ülkenin şartlarına uygun bir yapı bu süreçte oluşacak ve Covid-19 sürecinin sonrasında daha da önem kazanmış olarak ön plana çıkacak olan “destinasyon” ve “lokalizasyon” kavramları turizmde yönetim yaklaşımımızın merkezine yerleşecektir. Böyle olduğunda destinasyonun tanıtımı, ürün geliştirme, pazar bulma ve kriz yönetme kabiliyeti çok daha artacaktır. Bu dönüşüm yıllardır krizlerde bedel ödeyen Türkiye’nin ilk defa bir krizi geleceğe dönük olarak ve uzun vadeli çözümü ile neticelenecektir.

İrfan Önal, 14 Nisan 2020

Yorumlar

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Müzik Turizmi

Günümüzde gittikçe bireyselleşen kültür ve turizm faaliyetlerinin artık iç içe geçtiğini çok net görebiliyoruz. Kültür her alanıyla çok büyük bir içerik üreticisi konumundadır. Turizm sektörü ise bu içeriği –yaşam deneyimi- değerlendirmek ve insanlara sunmak için çalışma alanını sürekli genişletme ihtiyacı içinde olup insan hayatı ve istekleri de bu iş birliğini zorunlu kılmaktadır. İşte bu alanlardan bir tanesi de müzik’tir. Müzik ve turizm artık çok sık birlikte anılmakta ve bu iki alanın insan hayatına sunduğu yaşam kalitesi, birlikte üretimleri ve fırsatları da değerlendirmek gerekliliğini ortaya çıkarmaktadır. Müzik yeni gastronomi’dir. UNWTO (Birleşmiş Milletler Dünya Turizm Örgütü), Sound Diplomacy ve ProColombia işbirliğinde 2018 yılında hazırlanan ve WTM London 2018’de de sunuşu yapılan raporun çarpıcı bölümlerini aktarmak faydalı olacaktır, nitekim ülkemiz için de hem turizm sektörünü hem müzik sektörünü yakından ilgilendiren bu konu ile ilgili bir strateji gelişti

Sud de France örneğinde Kolektif Markalar ve Yerel Kalkınma

  Yöresel Ürünler ve Coğrafi İşaretler Türkiye Araştırma Ağı (YÜciTA) ile Muğla Ticaret ve Sanayi Odası tarafından 20 Ekim 2023 günü gerçekleştirilen Muğla Uluslararası Coğrafi İşaretli Ürünler Zirvesinin odak konusu, coğrafi işaretler, gastronomi ve turizmden ilham alarak, yöresel markaların kolektif yönetimi ve kalkınmaya desteklerinin sağlanmasıydı. Söz konusu zirve kapsamında, ülkemizde coğrafi işaretler ve turizmin ortak problemi ve ihtiyacı olan yönetim/yönetişim konularının çözümüne ilişkin iyi bir örnek olarak gördüğümüz Sud de France (SdF) ile ilgili sunumu Bölge Danışmanı M. Rene Moreno gerçekleştirdi, aşağıda SdF’ye ilişkin verilen bilgiler Sayın Moreno’nun sunumundan derlenmiştir. İnsanlığın yaşadığı Covid-19 salgının etkilerini sürdürdüğünü söyleyerek konuya başlamanın doğru olacağını düşünüyorum. Özellikle “Yeni Normal” olarak adlandırılan gelişmeler aslında değişen düşünce yapısı ve yeni değerlere işaret ediyordu. O günlerde turizm ile ilgili yazılarımda destinasyonl

SÜRDÜRÜLEBİLİR DESTİNASYON YÖNETİM TASARIMI (1): VERİ VE AKILLI DESTİNASYONLAR

  Bir destinasyonun sürdürülebilirliği, sakinlerinin ihtiyaçları, refahı ve yaşam kalitesi ile ziyaretçilerinin ihtiyaçları, refahı ve deneyim kalitesi arasında ne kadar iyi denge kurabildiğine bağlıdır; bu bir yönetim konusudur. Bu hassas denge, sürdürülebilirliğin belirli bir destinasyonun tüm çevresel ve toplumsal yönlerini içeren karmaşık, çok boyutlu bir kavram olduğu anlamına gelir. Bununla birlikte, seyahat başlı başına acil bir küresel sürdürülebilirlik sorununa -iklim acil durumu- büyük ölçüde etkide bulunuyor ve dünyadaki karbon emisyonlarının kabaca %8'ini oluşturuyor. Bu zorlu sorunu ele almak ise endüstrinin öncelikler listesinin başında gelmektedir. Burada, bir yönetim yaklaşımı olarak tasarım yönetimi (Design Management) ve veriler çözümde çok önemli bir rol oynayabilir, gerçek sürdürülebilirlik için atmamız gereken adımları yönlendirebilir. Veri ve sürdürülebilirlik arasındaki ilişki Turizm her şeyle ilgilidir, bu nedenle her şeyi ölçümlemeli ve destinasyo