Almanya’nın
turizm sektörüyle ilgili önemli dergi ve online platformlarından FvW mart
ayının başında kendi deyimiyle Alman turizmini mikroskop altına aldı ve Alman
turistlerin eğilimlerinin ülke ve bölgeler bazında son 5 yıllık
değerlendirmesini yaparak yayınladı. Bu rapor, destinasyon bazında Alman
turistlerin eğilimlerini ortaya koyması açısından çok önemli. Bu tür raporlar genellikle büyük fuarların
hemen öncesi veya sırasında yayınlanır ki sektörel bir tartışmayı da
beraberinde getirsin ancak bu yıl ITB
Berlin Fuarı tarihinde ilk defa Coranavirüs salgın tehlikesi nedeniyle iptal
edilince sektörün bu en büyük buluşması da gerçekleşemedi.
Ülkemiz
açısından değerlendirecek olursak; FvW Dergisinin yayınladığı “Destinasyon
Derecelendirme/Değerlendirme” raporu önemli çünkü değişen tüketici
davranışlarıyla beraber gerçek anlamda bir numaralı pazarımız olan Almanya’yı
değerlendirmek ve ülkemiz turizminin geleceğini şekillendirirken bu verileri de
göz önünde bulundurmak gerekiyor.
Rapor, Fvw’nin
web sitesinden detaylı olarak incelenebilir. Burada Türkiye ile ilgili verileri
değerlendirmekte ve raporun genel içeriğine değinmekte fayda var.
Raporda Alman
turistin dünyanın bütün bölge ve alt bölgelerine olan ilgisinin 2014-2019 arasındaki
eğilimleri sayısal olarak değerlendiriliyor. Türkiye değerlendirmesine geçmeden
önce ana başlıkları verecek olursak; sıcak geçen yazlar nedeniyle Almanya’nın
Baltık kıyılarına rağbetin arttığı, Kuzey ülkelerine yönelik doğa turları,
aktivite turizmi, ilginç şehirler ve kültürel mirasın ilgi uyandırdığını
görüyoruz. Bu dönemde (2014-2019) Almanya içindeki gecelemelerde de %14,7 artış
kaydedilmiş. Almanya’nın çevresindeki sürüş mesafesindeki ülkelere de ilginin arttığı
anlaşılıyor.
Hint
Okyanusundaki ada destinasyonlarına rağbet de artıyor. Aynı pozitif eğilim
Kenya başta olmak üzere Doğu Afrika ülkelerine yönelik de geçerli. Uzak destinasyonlarda dikkati çeken ülkeler
ise özellikle Güney Amerika ülkelerinden Kolombiya, Şili, Peru ve Ekvador.
Almanlar küçük
Karayip ve Orta Amerika destinasyonlarını
da keşfetmiş gözüküyorlar. Güney Doğu Asya’da da başta Vietnam,
Endonezya ve Kamboçya gibi destinasyonlara dikkat çekilmiş, Ortadoğu’da da özellikle Dubai, Emirlikler ve
İsrail’e vurgu yapılmış.
Tüm destinasyonların
Almanya açısından detaylı bir şekilde sayılarla değerlendirildiği raporun
Türkiye bölümünü incelediğimizde: Türkiye
2014 yılında 36,8 milyon yabancı ziyaretçi ağırlarken bunun 5,3 milyon’u Alman
ziyaretçi olmuş. Bu durum; 2015’te 36,2 /5,6 milyon, 2016’da 30,9/3,9 milyon,
2017’de 38/3,6 milyon, 2018’de 39,5/4,5 ve 2019’da 49,1/5 milyon olarak
gerçekleşmiş. Ülkemize yönelik Alman turist sayısı ve gecelemelerinin
değerlendirildiği grafikte ise; bir önceki yıla göre 2014 yılında turist
sayısının %4 gecelemenin %6 artış kaydettiğini, 2015’te turist sayısının %6
arttığını, gecelemenin ise %2 azaldığını, 2016’da turist sayısının %30,
gecelemenin %15 azaldığını, 2017’de turist sayısının %8 azaldığını, gecelemenin
ise %23 arttığını, 2018’de turist sayısının %26, gecelemenin %4 arttığını ve
2019’da turist sayısının %11, gecelemenin %14 arttığını görüyoruz.
Rakiplerimiz
İspanya ve Yunanistan’ın aynı dönemdeki performanslarına bakıldığında ise
ziyaretçi sayısı ve geceleme arasında istikrarlı bir artış ve etkileşim göze
çarpıyor. İki ülke de çeşitli nedenlerle etkilenen ziyaretçi sayılarındaki
negatif değişimler veya durağanlıktan geceleme sayılarında istikrarlı artış
yakalayarak turizm sektörünü negatif dalgalanmalardan en az etkilenecek konuma
taşımış görünüyorlar.
Raporun Türkiye kısmındaki
keskin değişimleri sadece Almanya pazarında yeni ürünler geliştiremediğimiz ve
Alman turisti yeni destinasyonlara çekemediğimiz ile açıklamak biraz haksız bir
yorum olabilir. Burada ülkemiz açısından 2013-2019 dönemine baktığımızda turizm
sektörümüzü etkileyen politik ve ekonomik, dünya konjonktüründen kaynaklanan
zorlukları göz ardı edemeyiz. Ancak raporun geneline bakıldığında şu
gerçek var ki; Alman turist kendi evinde daha fazla tatil eğiliminde, çağa
uygun değişen davranışlarını destekleyen yeni ürün ve destinasyonları arayışını
sürdürüyor ve en önemlisi de kendisini farklılaştıran destinasyonlara ilgisini
artırıyor. Bu resim karşısında Türkiye’nin değişen turizm
anlayışına uygun turizmin yapısal dönüşümü konusunda en kısa zamanda yol alması
ve kendini dünyada gerçek anlamda lider bir turizm ülkesi olarak
konumlandırması daha da önem kazanmıştır. Bu rapor bize tam da bunu söylüyor…
İrfan ÖNAL, 9
Mart 2020
Yorumlar
Yorum Gönder