Ana içeriğe atla

Türkiye Tematik Tanıtımı Sevdi -2: Türk Mutfağı Yılı





Tanıtımda strateji ve odaklanmayı öncelememiz gerektiğini her ortamda tekrarlıyoruz. Bu yaklaşımın bir neticesi olarak Kültür ve Turizm Bakanlığımızca odaklanılan “Tematik Yıllar” politikasını kökleştirerek ve içeriğini de zenginleştirerek sürdürmeliyiz. Bu politika, ülkemizde diğer politikalara öncülük yaparak, başta turizm alanında olmak üzere her alanda belirli stratejiler üretip odaklanarak koordinasyon içinde çalışma ve üretme kapasitemizi artıracaktır.
Anadolu ve Trakya toprakları medeniyetler beşiği yurdumuzun hem coğrafi ve tarihî hem de zengin mutfak kültürüne ev sahipliği yapmaktadır.
Tarih boyunca birçok medeniyet Anadolu ve Trakya topraklarında zengin yemek kültürümüzün birikimine katkı sunmuştur. Ancak, günümüzde dünyanın en zengin mutfakları arasında görülen Türk mutfağının markalaşma sorunları mevcuttur.
Bir turizm çeşidi olarak “Gastronomi Turizmi” giderek önemini artırırken, yüksek gelir getiren bir turizm unsuru olarak da yaygınlaşmaktadır.
Günümüzde İtalyan, Fransız, İspanyol ve Yunan mutfakları markalaşma konusunda, aynı coğrafyada olmamıza ve daha fazla kültürle etkileşmemize rağmen, bizden öndeler.  Hindistan, Meksika ve Japonya mutfağı da bu dörtlüyü takip ediyor. Almanya’nın dahi markalaşma konusunda bizden önde olduğunu bazı değerlendirmelerde görüyoruz. Çok fazla yemek çeşidimizin olması bize güç olarak dönmüyorsa bir şeyleri eksik yapıyoruz, demektir. Yöresel ve doğal ürünler, standartlar, sağlık ve yaşam yaklaşımları, yönetişim, denetim ve tabii ki markalaşma stratejisi konuyla ilgili temel unsurlar olarak karşımıza çıkmaktadır.
Dünyaca bilinen döner, ayran, Türk lokumu, baklava ve birçok ürünümüzün markalaşma ve standardizasyon konularında problemleri bulunuyor.
Dünyada bir “Türk Lokantası” imajı bulunmamaktadır. Türk mutfağının markalaşması, beraberinde Türk lokantası işletmeciliğini de olumlu yönde etkileyecektir ve ekonomik getirisi yüksek olacaktır.
Ayrıca; “Coğrafi İşaretler” de Türk mutfağı markalaşma çalışmalarının önemli bir parçası olmalıdır.


Kültür ve Turizm Bakanlığınca yurt dışı tanıtımlarda Türk mutfağı ögelerimiz önemli bir faaliyet olarak değerlendirilmiş ve özellikle son yıllarda özel sektör paydaşları ile yapılan ulusal ve uluslararası düzeyde çalışmalarla bu alanda süreklilik gösteren bir politika oluşturma çabaları yoğunlaştırılmıştır. 3. Turizm Şûrası’nda “Türk Gastronomisi” bir komisyon marifetiyle ele alınmış, Türk mutfağının markalaşması yolunda önemli politika ilkeleri “Şûra Eylem Planı”na yansımıştır.
Öte yandan; Gaziantep ve Hatay, zengin mutfak kültürleri ile UNESCO Yaratıcı Şehirler Ağında, Gastronomi Şehirleri Listesi’nde hak ettiği yeri bularak, ülkemiz adına önemli mesafe katetmişlerdir. Bu çalışmaların süreklilik arz ederek içselleştirilmesi ve diğer şehirlerimize örnek olmasını arzuluyoruz. Örneğin; Elazığ’ın zengin mutfağı ile bu ağa girmesi çok önemlidir. Biliyoruz ki daha birçok şehrimizin kendi öz değerlerine odaklanarak ulusal ve uluslararası alanda markalaşma potansiyeli çok büyüktür.
Bütün bu çabaların organize bir şekilde yönetilmesi ve birlikte hareket edilmesi gerekiyor. Bu anlamda, Türk mutfağının markalaşma çabalarına destek verilmesi için öncelikle vatandaşlarımız ve kurumlarımız arasında farkındalığın ve iş birliğinin sağlanması, teknik eksikliklere ışık tutulması ve önümüzdeki yıllarda takip edilecek doğru eylem planının oluşturulması adına tematik tanıtım anlayışı çerçevesinde önümüzdeki dönemde “Türk Mutfağı Yılı” planlamasının yapılmasının bu alandaki enerjimizi ve odaklanmamızı yükselteceği düşüncesindeyim.
İrfan ÖNAL, Mayıs 2019

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Müzik Turizmi

Günümüzde gittikçe bireyselleşen kültür ve turizm faaliyetlerinin artık iç içe geçtiğini çok net görebiliyoruz. Kültür her alanıyla çok büyük bir içerik üreticisi konumundadır. Turizm sektörü ise bu içeriği –yaşam deneyimi- değerlendirmek ve insanlara sunmak için çalışma alanını sürekli genişletme ihtiyacı içinde olup insan hayatı ve istekleri de bu iş birliğini zorunlu kılmaktadır. İşte bu alanlardan bir tanesi de müzik’tir. Müzik ve turizm artık çok sık birlikte anılmakta ve bu iki alanın insan hayatına sunduğu yaşam kalitesi, birlikte üretimleri ve fırsatları da değerlendirmek gerekliliğini ortaya çıkarmaktadır. Müzik yeni gastronomi’dir. UNWTO (Birleşmiş Milletler Dünya Turizm Örgütü), Sound Diplomacy ve ProColombia işbirliğinde 2018 yılında hazırlanan ve WTM London 2018’de de sunuşu yapılan raporun çarpıcı bölümlerini aktarmak faydalı olacaktır, nitekim ülkemiz için de hem turizm sektörünü hem müzik sektörünü yakından ilgilendiren bu konu ile ilgili bir strateji gelişti

Asıl Şimdi Güvenli Turizm Koridorları!..

  Malum, Koronavirüs yaklaşık bir yıldır hayatımızda. Geçtiğimiz yıl burada salgının turizme etkileri ile ilgili birçok yazıda yorumlar yapmış, hatta projeler sunmuştum. Turizm sektörü ile ilgili herkesin de benzer çabaları oldu. Bahsettiğim projelerden biri de geçtiğimiz Nisan ayında düşündüğüm ve Ağustos’ta bu platformda yazdığım “Güvenli Turizm Koridorları” ile ilgili (Pier to Pier Project for Safe Tourism) idi. O zamanlar birçok ülke benzer projeler geliştirdi ve uyguladı. Kimi nispeten başarılı oldu, kimi de başlamadan bitti. Ancak böyle projeler geliştirirken ülkelerin özgün durumlarını mutlaka göz önünde bulundurmak gerekiyor. Bizim de kendi kurallarına göre işleyen bir turizm endüstrimiz var. Birkaç destinasyona yoğunlaşmış dar alanda yüksek turist rakamlarına dayalı bir sektörel yapıya sahibiz. Salgın şartlarında turizm faaliyetlerini sürdürürken bu yapının bazı avantajlarını da yaşadık. Örneğin geçtiğimiz yaz 4 destinasyonumuzun turist trafiğine açılabilmesi otellerimizin “

Covid-19 Salgınının Turizme Etkileri

Daha önce benzeri olmayan bir olay… Daha düne kadar tüm ilgililer 2020’de turizm ve seyahat sektörünün yine başarılı bir yıl geçireceğini öngörüyor buna göre planlar yapıyordu. UNWTO (Birleşmiş Milletler Dünya Turizm Örgütü), turizmde önceki senelerdeki kadar artış olmayacağını belirtmiş olsa da %4 büyüme beklentisini açıklamıştı. Özellikle son 10 yılda sektörler arasında en popüler olması hasebiyle tüm yüzlerin çevrildiği seyahat ve turizm sektörü yine başarılı geçecek bir yılın arifesindeydi. Herkesin keyfi yerinde gibiydi, ta ki Covid-19 ciddiyetini ortaya koyana kadar… İlk önce Çin’de görülen vakaları herkes yine SARS ve MERS gibi algılayıp, bölgesel ve kısıtlı zaman etkilerini gösterecek bir olay olarak gördü. Dünya Sağlık Örgütü 11 Mart günü resmî olarak Covid-19 Pandemisini ilan ettiğinde ilk korku da başlamış oldu. Artık dünya üzerindeki herkes yeni güne geçmiş yaşam biçimini dünde bırakarak uyanmıştı. Bu kuşağın yaşamadığı pek çok uygulama ardı sıra yaşamımıza girdi