Liverpool ve Venedik
şehirlerinin pek çok ortak özelliğini sıralamak mümkündür; orta çağdan itibaren
önemli ticaret ve liman şehirleri oluşları en başta gelen ortak
özellikleri olarak belirtilebilir. Bu konumlarının yarattığı zenginlik,
özellikle Liverpool’un, Manchester ile beraber endüstri devriminin başladığı yer olması, Venedik’in ise İpek Yolu’nun Avrupa’daki kavşak noktası olması ve
daha pek çok tarihi, kültürel, ekonomik alanda öne çıkan özellikleri iki şehri
dünyanın en bilinen destinasyonları yapmıştır. Bu önemli miras günümüz
şartlarında da devam etmektedir. Liverpool bir kültür şehri olarak öne çıkarken,
Venedik ise dünyanın en çok ziyaret edilen şehirleri arasındadır. Kültür ve
turizm endüstrileri bu iki şehir için çok önemlidir.
Liverpool ve Venedik’in bir diğer önemli ortak özelliği ise UNESCO Dünya Miras Listesinde olmalarıdır.
Daha doğrusu 2021 yılına kadar öyleydi. UNESCO DML’ye 2004 yılında “Deniz
Ticaret Şehri” özelliği ile giren Liverpool’un yeni yapılaşmaların tarihi sahil
dokusuna geri dönülemez şekilde zarar verdiği ve böylece istisnai evrensel değerini
koruyamadığı gerekçesiyle 2021 yılında listeden çıkarılmasına karar verilmişti.
Venedik ise şehir ve etrafındaki lagünler ile birlikte UNESCO DML’de yer
almaktadır ancak şimdi tehlike altındaki varlıklar listesine dahil olabilir.
UNESCO, Birleşmiş
Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Kurumu olarak 2. Dünya savaşının hemen
sonrasında kurulmuştur; vizyonu diğer tüm uluslararası örgütlerde olduğu gibi
öncelikle dünya barışı ve kalkınmaya katkı vermektir. Örgütün amaçlarına ulaşabilmesi
için en önemli enstrümanlarından biri ise Dünya Mirası Listesidir. Dünya mirası
kriterleri ile üstün evrensel değer kavramına atıf yapılarak tarihsel ve doğal
çevreyi korumak için çeşitli alanlarla da iş birliği yapılmaktadır. Bu iş
birliği alanlarından en önemlisi de turizm’dir. UNESCO ve UNWTO (BM Dünya
Turizm Örgütü) kültür ve turizm ilişkisini önce sinerjik, son gelişmelerle de simbiyotik
olarak nitelendirdikçe de, sürekli olarak sürdürülebilirliğe atıf yapılır. Bu
sürecin şemsiyesi ise yönetişim ve/veya iyi yönetimdir. İş birliği, diyalog,
yerel halk, yaşam kalitesi, ziyaretçi memnuniyeti, sorumluluk, kalkınma,
interdisipliner gibi kavramlar ise söz konusu yapının ana direklerindendir. Kültür
ve turizm ilişkisindeki nihai amaç ise koruma bilincinin yükselmesi ve turizmin
de sorumlu ve sürdürülebilir gelişmesidir. Özellikle UNESCO misyonu üstün
evrensel değer kavramıyla koruma bilincinin yükselmesi ve turizmin gelişmesi
için çalışır. Burada turizm ana hedefe ulaşmada bir yöntem olarak
konumlanabilir.
Söz konusu misyonun UNESCO
tarafından geliştirilmiş koruma ve denetim mekanizmaları da mevcuttur. Bunlardan
en etkili olanı listeye alınmış bir varlığın belirli bir süreç sonunda bu
statüsüne son verilmesidir. İşte, 2021 yılında Liverpool’un başına gelen tam da
budur. Bugünlerde aynı durumla Venedik şehri karşı karşıya bulunuyor. UNESCO’ya
göre ikonik İtalyan şehri turizmin baskısı, aşırı yapılaşma, iklim değişikliği
kaynaklı yükselen deniz seviyesi nedenleriyle üstün evrensel değerini
koruyamama tehlikesi yaşıyor. “sakin ve sessiz” nitelemesi ile anılan şehir
artık bu nitelemeden çok uzaklaştı. UNESCO, raporunda şehirle ilgili stratejik
vizyon eksikliğini vurgulamış ve ilgili kurumların tarihi şehir ve etrafındaki
lagünleri korumada yetersiz kaldığını belirtmiştir.
Öte yandan, tıpkı iki
sene önceki Liverpool örneğinde olduğu gibi şehir otoritelerince UNESCO’nun bu
tutumu sert bir dille eleştirilerek örgütün hiçbir somut faydasının olmadığı
yönünde açıklamalar da yapılmaktadır.
Güncel durumda, kültür,
doğal ve karma statüde tüm dünyada 1157 varlık listede yer alıyor. UNESCO’nun
yönettiği bu etiketin son 50 yılda koruma bilincine katkısı tartışılmaz.
İnsanlığın ortak mirasını gelecek kuşaklara sorumluluğumuz gereği korumak
zorundayız. Bu noktada turizm endüstrisinin üzerine düşen görev ise ticari
baskının kısa vadeli getirilerine kapılmadan kültür ve turizm ilişkisini
sürdürülebilirlik ve sorumluluk ilkeleriyle sürdürmektir.
Bu arada dünya mirası listesine dâhil olan yerlerin yönetimlerinin de UNESCO sözleşmesinin kültürel miras ile çevremizi koruma ihtiyacı arasındaki “evrensel denge” arzusuna saygı göstermeleri beklenmelidir. UNESCO Dünya Mirası etiketi başta turizm olmak üzere çeşitli nedenlerle tüm dünyada çok arzu edilen bir konumdadır ancak bu etiketin sürekliliği ise iyi yönetim uygulamalarına bağlıdır. Kısacası destinasyonlar kültür ve turizm alanlarını da kapsayacak şekilde sürdürülebilirlik ve sorumluluk ilkelerine bağlı kalarak iyi yönetim ve yönetişim pratiğini hep işler kılmalılar.
Ülkemizde de, özellikle turizm saikiyle, oldukça popüler olan UNESCO DML statüsünün sorumluluklarının tüm paydaşlarca titizlikle yerine getirilmesi ve iyi yönetim pratiğinin uygulanması Liverpool ve Venedik'in akıbetinden bizleri koruyacaktır.
Yorumlar
Yorum Gönder